MMO V. DEMİR ÇELİK
KONGRESİ SONUÇ BİLDİRGESİ YAYIMLANDI
Makina Mühendisleri Odası adına Zonguldak Şube
yürütücülüğünde, 1–3 Nisan 2011
tarihlerinde, Karabük Üniversitesi Konferans Salonu’nda
düzenlenen V. Demir Çelik Kongresi`nin sonuç bildirgesi
yayınlandı.
MMO V. DEMİR ÇELİK KONGRESİ SONUÇ
BİLDİRGESİ
TMMOB Makina Mühendisleri Odası adına Zonguldak Şubesi
yürütücülüğünde düzenlenen V. Demir
Çelik Kongresi, 1-3 Nisan 2011 tarihlerinde Karabük
Üniversitesi Konferans Salonunda gerçekleştirilmiştir. Kongre,
aralarında Karabük Valiliği, Karabük Belediye Başkanlığı,
Demir Çelik Üreticileri Derneği, KARDEMİR AŞ, Karabük
Üniversitesi, Zonguldak Karaelmas Üniversitesi, Türkiye
Taşkömürü Kurumu ve sektör firmalarının bulunduğu
kurum-kuruluşlar tarafından desteklendi.
Oda-üniversite-sanayi ilişkilerinin geliştirilmesi amacıyla
düzenlenen bu kongrenin beşincisinin, ülkemizde sanayileşme
hareketinin başlatıldığı, sanayi hareketinin öncüsü,
demir çelik sektörünün temeli, okulu olan ve 3 Nisan
1937 tarihinde temeli atılan Karabük Demir Çelik
Fabrikalarının bulunduğu Karabük ilinde ve bu tarihte
gerçekleştirilmesinin çok anlamlı ve yararlı olduğuna
inanıyoruz.
Demir çelik sektörü ülke ekonomisinin ve
sanayileşmesinin üzerinde büyük etkileri olan, lokomotif
sektör olma özelliğinden dolayı refahın ve gelişmişliğin en
önemli göstergelerinden biridir. Kongre kapsamında
ülkemizdeki demir çelik endüstrisinin dünyadaki
gelişmelere göre yeniden ele alınması, sektöre yönelik
ulusal politikaların yeniden gözden geçirilmesi, reel
sektör ile bu konuda bilimsel çalışmalar yapanların bir araya
gelerek sektördeki sorunların tartışılması, çözüm
önerilerinin, gerekli AR-GE çalışmalarının ve rekabet
politikasının ortaya konulmasının yanı sıra ileri teknolojilerin
tanıtılması, bilimsel gelişmelerin paylaşılması hedeflenmiştir.
Üç gün süren kongrede; birinci gün yapılan
"Yeni Ürünler ve Yeni Kapasiteler Işığında Türk Demir
Çelik Sektöründe Durum Analizi" ana temalı panelin
ardından ikinci ve üçüncü gün 31`i
sözlü ve 15`i poster olmak üzere toplam 46 adet bildiri sunumu
gerçekleştirildi. Kongreyi 424 kayıtlı delege, 722 katılımcı
izledi. Kongre süresince düzenlenen toplam 11 oturumda
sektörün sorunları dile getirildi, çözüm
önerileri sunuldu ve izlenmesi gereken stratejiler geliştirilmeye
çalışıldı. Sosyal ve kültürel etkinlikler kapsamında,
"Kardemir" konulu fotoğraf sergisi, "Hidrolik ve Demir
Çelik" konulu atölye çalışması düzenlendi.
/>
2001 yılında gerçekleştirilen ilk kongreden bu yana dünya
demir çelik sektöründe ciddi bir değişim yaşandı.
Özellikle 2000-2010 yılları arasında, dünya çelik
üretiminde ağırlıklı bir şekilde Çin Halk Cumhuriyeti
kaynaklı bir büyüme gerçekleşti. 2001 yılından bu yana,
Çin`in ham çelik üretimi % 313 artışla 627 milyon tona
yükselirken, dünya ham çelik üretimi % 66 artışla 851
milyon tondan 1 milyar 410 milyon tona ulaştı. Söz konusu
dönemde, dünya ham çelik üretiminde yaşanan 563 milyon
tonluk artışın % 85`i Çin Halk Cumhuriyeti kaynaklı oldu.
Öyle ki, Çin dahil olduğunda % 66`ya ulaşan dünya ham
çelik üretimindeki artışın, Çin hariç
tutulduğunda % 12,5 gibi son derece mütevazi bir seviyede kaldığı
gözlendi.
2010 yılında Türkiye`nin kişi başına ham çelik tüketim
miktarı 341 kg seviyesine yükseldi. Önümüzdeki 5
yıllık dönemde, yassı, yapısal ve paslanmaz çelik
ürünlerine yönelik olarak devreye girecek yeni kapasiteler ile
kişi başına çelik tüketimimizin 500 kg seviyelerine ulaşması
bekleniyor.
Bizim gibi gelişmekte olan ülkelere kamu işletmeciliğinin tasfiye
edilmesini ve ulusal ekonominin korunmamasını dayatan metropol
ülkelerin kendi sanayi sektörlerine sahip çıktığı
bilinmektedir. Aynı şekilde AB`nin, kendi çelik sanayiini korumak
amacıyla 2002 yılından itibaren 15 demir çelik ürünü
ithalatında Genel Tarife Kotası uygulamasına geçmesi ve
Gümrük Birliği anlaşmasına rağmen Türkiye`nin bu uygulama
kapsamında tutulması, sektörün ve ülkemizin aleyhine olan
gelişmeler arasındadır.
Dünya demir çelik piyasası, üretici konumundaki dev
uluslararası şirketlerin spekülasyonu sonucu iniş çıkışlar
yaşamakta, uluslararası piyasada az sayıda şirketin egemen olacağı bir
oligopolleşme eğilimi gözlenmektedir. Bu büyük şirketlerin
Türkiye`ye girişi de söz konusudur. Bu durum ileri teknoloji
yoğunluğu ve yüksek katma değerli ürün üretiminde
Türkiye`nin yerli oluşumlarını ve gelişimini engelleyecektir.
Dışa bağımlılığın azaltılması için demir cevheri
ihtiyacının öncelikle ülke kaynaklarından karşılanması
gerekliliği göz ardı edilmiştir. Demir cevheri arama faaliyetlerinden
vazgeçilmiş, ülkemizdeki bilinen demir cevheri rezervleri kısa
süre içinde tükenebilecek konuma getirilmiştir. Bulunmuş
rezervlerde, düşük tenörlü cevherler için
zenginleştirme tesisi yatırımları yapılmamıştır. Özellikle
Divriği, Hekimhan ve Attepe`de 20 yıllık ihtiyacımızı
karşılayabilecek demir rezervimiz bulunmasına rağmen yurtdışından
demir cevheri ithal edilmektedir. Cevher ve hurda demir ithal edilmekte ve
sektör dışa bağımlı hale gelmektedir. Demir çelik
sektörü bir taraftan ülkenin iç tüketim
açığını yassı ürün ithal ederek karşılarken, diğer
taraftan hurda gereksinimini ithalat yoluyla karşılamaktadır. Bugün
sektörün ark ocaklarında hammadde olarak kullandığı hurdanın %
70‘i, entegre tesislerin ihtiyaç duyduğu hammadde olan demir
cevherinin % 60‘ı ve kömürün % 90`ı ithalat yoluyla
karşılanmaktadır.
Sektörün sorunlarını, serbestleştirme, özelleştirme
politikaları, yüksek enerji maliyetleri, hammaddede dışa
bağımlılık, düşük katma değer, yüksek karbondioksit
salımı (çevre), düşük Ar-Ge oranı, AB uyum
sürecinin ülkemiz aleyhine olması, kamu yatırımlarının
yapılmaması vb. olarak özetlemek mümkündür.
2010 yılı dünya çelik üretimi 1.413,6 milyon ton olarak
gerçekleşmiş olup; Türkiye, 40 yıl önce 1,17 milyon ton
ile dünya çelik üretiminde 38. sırada, 20 yıl önce
20. sırada iken 2005 yılında 11. sıraya, 2010 yılında 29,1 milyon ton
ile 10. sıraya yükselmiştir. Türkiye 1940 yılında, dünya
demir çelik üretiminin % 0,01`ini üretirken,1960 yılında %
0,09`unu, bugün ise % 2,05`ini üretir hale gelmiştir. Bu da,
Türkiye demir çelik sektöründe sürekli bir
gelişme olduğunu göstermektedir.
Türkiye`de 1930`lu yıllarda MKEK ile başlayan vasıflı çelik
üretimi, 1970 ve 1979 yılında yapılan yatırımlarla daha geniş
kapsamlı olarak devam etmektedir. Türkiye, vasıflı çelikte
yılda 485.000 ton sıvı çelik ve 410.000 ton sıcak hadde
mamulü üretebilecek kapasiteye sahip olup, toplam üretimin %
70`i otomotiv sektöründe kullanılmaktadır.
Kalite ve ekonomik gelişmişliğin önemli göstergelerinden biri
olan paslanmaz yassı çelik Avrupa`da 1900`lü yılların
başında üretilmeye başlanmıştır. Bu nedenle toplumlar için
kullanımı önem arz etmektedir. Dünya çelik üretiminde
10. sırada olmamıza rağmen entegre paslanmaz çelik üretim
tesisimiz yoktur. Tüketim ise 2000 yılında 100.000 ton civarında iken
bugün 300.000 tonu geçmiştir. Tüketimin büyük bir
kısmı ithalat yoluyla karşılanmaktadır.
2008 yılında 33.000 kişi olan istihdam 2009 yılında 29.000 kişiye
düşmüştür. Sektörde istihdam oranı, imalat sanayi
toplam istihdamının % 11,58`idir. Sektörün istihdam endeks
düzeyi, üretim ve verimlilik endekslerinin gerisindedir.
Kongre delegasyonu, kongre boyunca dile getirilen görüşlerden
hareketle aşağıdaki saptama ve önerilerin kamuoyuna duyurulmasına
karar vermiştir.
Sonuç ve Öneriler
1. Mevcut durum tüm alanlarda olduğu gibi demir-çelik
sektöründe de stratejik planlamayı zorunlu kılmaktadır. Bu
stratejide yerli yatırımcı özendirilmeli ve korunmalıdır.
Üretici, yatırımcı ve kamu öncülüğünde
kömür ve demir cevheri madenciliği ile çelik üretim ve
tüketimini bütün olarak değerlendirecek bir "ulusal
demir çelik stratejisi"ne ihtiyaç vardır. Belirlenecek
olan demir çelik stratejisinin temelleri, ülkenin ihtiyacı olan
demir çeliğin kalite, miktar ve çeşitlilik olarak
ülkemiz tesislerinde üretilmesi, üretim için gerekli
tesislerde gelişmiş teknolojiler kullanılması, mevcut tesislerin rekabet
gücünü artırmak için sürekli olarak modernize
edilmesi, tesislerin gereksinimi olan başta demir cevheri ve
kömürün, öncelikle yerli kaynaklardan karşılanması
üzerine kurulmalıdır.
2. Ülkemiz geleceğini planlama yetilerini yeniden kazanmalı, tüm
ulusal kaynaklarımız kalkınma amaçlı olarak seferber edilmeli;
istihdamı geliştirici politikalar benimsenmeli, çalışanların
durumu, çevre ve enerji verimliliği gereklilikleri göz ardı
edilmemelidir.
3. Kömür, demir cevheri gibi hammadde girdilerinin dünya
piyasasında çok fazla yükselmesinden dolayı, ülkemizde
yeni kömür ve cevher kaynaklarının araştırılması
yönünde çalışmalar yapılmalıdır. Ülkemizdeki
yegane koklaşabilir taşkömürü üretiminin yapıldığı
Zonguldak havzasındaki üretim miktarının ve teknolojisinin
geliştirilerek, demir çelik sektörüne yerli kaynak
girdisinin artırılması ve dışa bağımlılığın azaltılması
hedeflenmelidir.
4. Mevcut ve kurulacak demir çelik tesislerinin çevresel
faktörleri göz önüne alınmalı, demir çelik
endüstrisinin ürettiği atıkların ekonomiye yeniden
kazandırılması yönündeki çalışmalar, aktif bir şekilde
desteklenerek teşvik edilmelidir.
5. Türkiye demir çelik sektöründe yıllardır
gündemde olan en önemli konu, ürün cinsi olarak
yassı-uzun dengesizliğidir. 2003 yılında İskenderun`da başlayan daha
sonra 2006 yılından itibaren yapılan diğer yassı mamul yatırımları
ile mevcut durumda %30 yassı, % 70 uzun şeklinde olan yassı-uzun dengesi,
% 60 yassı, % 40 uzun olacak şekilde hedeflenmelidir.
6. Demir çelik tesislerinin üretim teknolojilerinin yenilenmesi
ve gelecekte rekabet edilebilirlik açısından geliştirilmesine
öncelik verilmeli, katma değeri yüksek ve vasıflı yeni
ürünlerin geliştirilmesi teşvik edilmeli, AR-GE
çalışmalarına önem verilmelidir.
7. Gelişmişliğin göstergesi olan kişi başına çelik ve
özellikle paslanmaz çelik tüketiminin yükseltilmesi
hedeflenmeli, vasıflı ve paslanmaz çelik üretimini hedefleyen
yatırımlara hız kazandırılmalıdır.
8. Dünyanın en büyük hurda alıcısı olan Türkiye`nin
yurtdışı hurdaya bağımlılığının azaltılması için,
yurtiçi hurda üretiminin arttırılmasına ve alternatif girdiler
üretilmesine yönelik tedbirler alınmalıdır.
9. Yeni demir cevheri sahalarının bulunmasını ve düşük
tenörlü cevherlerin zenginleştirilmesini mümkün kılacak
tedbirler alınmalıdır.
10. Demir çelik endüstrisinde enerji girdi maliyetlerinin
azaltılması yönünde gerekli çalışma, planlama ve
yatırımlar yapılmalıdır.
11. Deprem bölgesi olan ülkemizde, depreme dayanıklı
çelik konstrüksiyon yapı tekniği ve yapısal çelik
uygulamaları geliştirilmelidir.
12. Daha önceki demir çelik kongrelerinin sonuç
bildirgelerinde yer alan, "Demir Çelik
Enstitüsü"nün kuruluş çalışmalarının
başlatılması sevindiricidir. Enstitü`nün sektörün
gereksinimlerine yanıt verebilecek şekilde ivedilikle yaşama
geçirilmesi hedeflenmelidir.
13. Enstitü`nün demir çelik sektörünün
tüm paydaşlarının, TMMOB, sektörle ilgili kamu ve diğer
kuruluşların da katılımıyla, sektörde izlenecek politika ve
hedeflerin belirlenmesinde öncülük etmesine katkı
sağlanmalıdır.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.
TMMOB MAKİNA MÜHENDİSLERİ ODASI
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder