Güler Zere Mücadelesi
Beyazperdede/bianet
Hasta tutsak Güler Zere'nin
dışarı çıkması için verilen 121 günlük mücadeleyi belgesele
dönüştüren Aslan, "hapishanede hala hasta tutsaklar olduğuna"
dikkat çekiyor.
Hasta tutsak Güler Zere'nin
dışarı çıkması için verilen 121 günlük mücadeleyi belgesele
dönüştüren Aslan, "hapishanede hala hasta tutsaklar olduğuna"
dikkat çekiyor.
origwidth="490" src="http://bianet.org/resim/olcekle/30558/490/300"
width="490" />
"Türkiye'de çok basit ve yasalarda var
olan bir hakkın kazanılması dahi zorludur. Güler Zere'nin durumunda,
yasal bir hakkın kullanılması söz konusuydu ama onun için bile uzun bir
mücadeleden geçtik."
Avukat Oya
Aslan, hasta tutsak Güler Zere'nin
tahliye olabilmesi için verilen 121 günlük mücadeleyi bir belgesele
dönüştürdü.
"Bir dönem elimde kamerayla gezdim, adliye
çıkışlarında, iki duruşma arasında çekim yaptım, montajla
uğraştım" diyen Aslan, zaten sürecin başlangıcından beri belgesel
çekme fikrinin kafasında olduğunu, bu mücadeleyi daha geniş kitlelere
duyurmak istediğini söylüyor.
origheight="200" origwidth="170"
src="http://bianet.org/resim/olcekle/30557/170/200" width="170" />Belgeselde,
Zere'nin çocukluk fotoğrafları, şiirleri, ona gelen destek
mektupları ve serbest kalması için düzenlenen kalabalık eylemlerin yanı
sıra onun dışarı çıkabilmesi için emek veren insanların çabası da
yer alıyor. Herkese açık olan gala, 29 Kasım Salı, saat 20:00'de
Beyoğlu Sineması'nda.
Hem Zere için verilen mücadeleyi hem de
"Damında Şahan (Özgür Tutsak)" isimli
filmini bianet'e anlatan Aslan, bu süreçte toplumsal muhalefetin en
geniş kesimine ulaşmayı başardıklarını düşünüyor. Devamını
Aslan'ın ağzından dinleyelim:
* Türkiye'de çok basit ve
yasalarda var olan bir hakkın kazanılması dahi zorludur. Burada yasal bir
hakkın kullanılması söz konusuydu. Ona rağmen Zere'nin avukatları
olarak kampanya örgütlememiz, uzun süren bir eylemlilik sürecine girmemiz
gerekti.
* Başlarda, örneğin Elbistan'daki savcıya raporu
yolladığımızda tahliye kararı çıkacağından emindik. Ancak olay Adli
Tıp Kurumu'na uzandığında, işin zorlaşacağını
anladık. Nur Birgen'in 3. İhtisas Dairesi
Başkanı olduğu Adli Tıp'ta bir haftada bitebilecek rapor süreci 4-5
aya yayıldı.
* Birgen, "Hastanede kalabilir" şeklinde
rapor vermişti, aynı kurul aylar sonra "Hastanede de kalamaz, tahliye
edilmeli" raporu verdi. Değişen şey sağlık durumu değil,
kamuoyunun yükselen tepkisiydi.
* Belgeselde Zere'yi anlatmak
istedik, süreci anlatmak istedik ve bir şeyleri başarmak için verilen
mücadeleyi yansıtmayı amaçladık. Hep "başka ne yapabiliriz"
diye düşündük. Kolektivizmin gücünü gördük bu eylemlerde.
*
Onun en iyi haliyle en kötü halinin fotoğrafının yan yana basılması,
insanların vicdanını harekete geçirdi. Hapishanedeki gülen yüzünden
hemen sonra mahkum koğuşunda, babasının yanındaki o zayıflaşmış,
solmuş, hasta halini gördük. Bu kamuoyunu harekete geçirdi.
*
Güler Zere sürecinde, toplumsal muhalefetin en geniş kesimine
ulaşabildik. Bu vesileyle hasta tutsakların durumunu daha geniş kesimlere
duyurma imkânımız oldu. Sesimiz yükselmeye başladığında, diğer hasta
tutsakların tedavi süreci, hastaneye yollanması da hızlandı, doktorlar
daha çok ilgi göstermeye başladılar.
* Ancak, geçen zaman
içerisinde durum yine en başa döndü, hasta tutsaklar yine
"görünmez" oldu, hakları ihlal edilmeye devam ediliyor.
*
Tecridin kendisinin hastalık ürettiğini başından beri söylüyoruz.
Akıl sağlığı yerinde, fiziken de gayet sağlıklı olanların, tecritte
geçirdikleri 2-3 yıl içinde hastalandığını gözlemliyoruz. Hasta
olanların da durumu hızla kötüleşiyor. Durumları çoğunlukla
önemsenmiyor, basit bir prosedürle tahliye edilebilecekken, hapishanede
ölüme mahkûm ediliyorlar.
* Son 10 yılda yaklaşık 1800 kişi
hapishanede yaşamını yitirdi. Bu, hapishanedeki koşulların bir sonucu.
Belgeselde, tecrite ve etkilerine de dikkat çekmeye çalıştık. Hastalık
bir ceza değildir, hapishanede sağlıklı yaşam hakkı, vücut
bütünlüğü hakkı ihlal edilmemeli.
origheight="144" origwidth="150"
src="http://bianet.org/resim/olcekle/30559/150/144" width="150" />*
Müvekkilim Mehmet Ali Uğurlu, cilt kanseri. Hakkında
dava açılması bir yıl sürdü, bir yıl bir ay sonra ilk kez mahkemeye
çıkacak. Kanseri hızla ilerliyor olsaydı bugün onu da kaybetmiş
olacaktık, hapishanede hastaneye sevk edilme süreci, işlemlerin
başlaması, teşhis süreci çok uzun sürüyor.
* Zere de
hastalığının başlangıcında ağrı kesiciyle tedavi edilmeye
çalışıldı, teşhis geç konuldu, hastaneye geç sevk edildi... Bunu tüm
hasta tutsaklar yaşıyor. Balcalı Hastanesi'ndeki doktoru
"Dışarı çıksan kimbilir kaç kişiyi öldüreceksin" demişti.
Hakkında suç duyurusunda bulunduk.
* Zere için cuma eylemleri
yapıyorduk. Şimdi de 1992'de gözaltında kaybedilen Ayhan
Efeoğlu'nun cenazesinin ailesine verilmesi için cuma
eylemlerine başladık. Eski Özel Harekatçı Ayhan
Çarkın, Efeoğlu'nun öldürüldüğünü, gömdükleri açık
açık anlatmış olmasına rağmen, bununla ilgili hiçbir adım
atılmadı.
* Oysa talebimiz çok basit: Sadece bir mezar istiyoruz.
Sorumluların cezalandırılması, hesap sorulması bir yana sadece
"Cenazemizi verin" diyoruz. Bunun için bile kampanyalar,
yürüyüşler düzenlememiz gerekiyor. Hüsnü
Yıldız ancak 63 günlük ölüm orucundan sonra kardeşinin
mezarının açılmasını href="http://www.bianet.org/bianet/insan-haklari/132158-dersim-onemli-bir-baslangic"
target="_blank">sağlayabilmişti.
* Hala Cumhurbaşkanı'nın
affettiği Zere eylemlerine katılanlar, bu nedenle yargılanıyor.
Örneğin, Tunceli Üniversitesi Tarih Bölümü Araştırma
Görevlisi Yalçın Çakmak, Zere'nin serbest
bırakılması için yapılan basın açıklamasına katıldığı için
hakkında "suçu ve suçluyu övmekten" href="http://www.bianet.org/bianet/insan-haklari/133399-sucu-guler-zere-orgutune-uyelik"
target="_blank">dava açıldı.
* Sırada Hayata Dönüş
Operasyonu'nun belgeseli var. Devletin öncesindeki tavrı, basında
yazılanlar, toplumsal muhalefette bıraktığı iz... 19 Aralık bir
milattı. (AS)
1972
Elazığ doğumlu Zere, 1995'te yargılandığı davada müebbet hapis
cezası aldı, hapishanedeki 14. yılında damak kanseri hastalığına
yakalandı. Şikâyetleri Elbistan Cezaevi'nde başlayan Zere'nin
ağzındaki tümörler Kasım 2008'de saptandı.
Başvurular
sonucunda, Elbistan savcılığı Çukurova Üniversitesi Adli Tıp Anabilim
Dalı'ndan rapor istedi. Çukurova Adli Tıp Kurumu, 22 Haziran
tarihli raporda Zere'nin "ağır özürlü sayıldığı,
yaşamının ağır risk altında olduğu, bir başkasının bakım ve
gözetimine muhtaç olduğu, radyoterapi de içerecek yoğun ve ağır
tedavinin cezaevi koşullarında yerine getirilmesinin mümkün olmadığı,
iyileşinceye kadar cezasının ertelenmesinin uygun olacağını"
yazdı.
25 Haziran'da hastanenin mahkum koğuşunun uygun olup
olmadığını sorup "yer olmadığı" yanıtını alan savcılık,
Zere'yi 14 saatlik yolculukla İstanbul Adli Tıp Kurumu'na muayene
için gönderdi. Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD), bu
tutumu nedeniyle savcı için suç duyurusunda bulundu. İstanbul Adli Tıp
Kurumu 3. İhtisas Kurulu, raporda Zere'nin hastanenin mahkum koğuşunda
tedavi olabileceğini yazdı.
Serbest kalması için gereken Adli Tıp
Kurumu raporu ise bir yıl sonra, Kasım 2009'da hazırlanabildi. Zere, 6
Kasım 2009'da Cumhurbaşkanı Gül'ün af yetkisini kullanmasıyla
serbest kaldı, kanser akciğerlerine sıçramıştı. Altı ay sonra
hayatını kaybetti. Doktoru dosyasını incelediğinde "Erken tahliye
edilebilseydi yaşardı" dedi. (AS)
* Belgeselle ilgili
bilgi ve davetiye için target="_blank">tıklayın.
* Halen cezaevinde olan,
tespit edilebilmiş hasta tutsakların listesi için href="http://damindasahan.com/hasta_tutsaklar.html"
target="_blank">tıklayın.
kaynak:bianet.org
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder