Yeni GDO'lu ürünler
geliyor
Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar (GDO) ile ilgili
tartışmalar gündemdeki yerini koruyor. Geçtiğimiz aylarda
ilgili yönetmeliği defalarca değiştirilen, yasal altyapısı
yönetmelikten sonra oluşturulmaya çalışılan GDO'lu
ürünlerin ithalatı ile ilgili yeni bir karar daha alındı.
Ülkemize girebilecek olan GDO'lu ürünler konusunda karar
organı olan Bilimsel Komite, genetiği değiştirilmiş mısır ve soyadan
sonra geçtiğimiz günlerde açıkladığı toplantı
raporunda şeker pancarı, maya, patates, pamuk, bakteri biyokütlesi ve
kolzanın (kanola) da ülkemize girişinde bir sakınca
görülmediğini açıkladı.
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı'nın internet sayfasında
yayınlanan Bilimsel Komite'nin 3. ve 4. toplantısına ait kararlara
göre, 3 çeşit kolza (kanola), 6 çeşit pamuk, 1
çeşit şeker pancarı, 1 çeşit maya, 1 çeşit patates,
1 çeşit bakteri biyokütlesi olmak üzere toplam 13
çeşit GDO'lu ürünün ithalatına izin verildi.
Ülkemize giren GDO'lu ürün çeşidini artması
başlı başına bir tartışma konusu iken, izin verilen ürünlerle
ilgili açıklamalarda yer alan bazı ifadeler de tartışmalara neden
oldu.
Gen kaçışı tehlikesi
GDO'larla ilgili tartışmalarda en çok dikkat çekilen
tehlikelerden biri "gen kaçışı" tehlikesi. Genetiği
değiştirilmiş bir ürün üretildiğinde bundan yabani
akrabalarına gen geçişi olacağı için genetik kirliliğin
olma olasılığı yükseliyor. Bu gen kaçışları diğer
bitkilerin genetik yapısını etkileyerek biyolojik çeşitliliğe
zarar verebiliyor.
Bilimsel Komite kararlarında da genetiği değiştirilmiş kolza (kanola)
için gen kaçışı uyarısı yapıldı. Kararda GT 73 kolza,T45
kolza ve MS8 X RF hibrid kolza çeşidi için "yem, gıda
(rafine yağ) olarak kullanıldığında mevcut bilgiler ışığında insan
ve hayvan sağlığı açısından istenmeyen bir etki
oluşturmayacağı beklenmektedir. Ancak, ülkemizde bu türün
yabanileri bulunduğundan gen kaçışının önlenmesi için
gerekli tedbirlerin alınması önerilmektedir"
görüşüne yer verildi. Kararda bu bilgiye yer verilmesi
"GDO'lu kolza ekimi mi yapılacak?" sorusunu gündeme
getirdi.
Üretime kota, ithalata serbesti
Bilimsel komitenin, yayımlanan karar ile GDO'lu şeker pancarı
ithalatına izin vermesi dikkat çekti. Kararda, "H7-1 şeker
pancarı çeşidinin yem, gıda olarak kullanıldığında mevcut
bilgiler ışığında insan ve hayvan sağlığı açısından
istenmeyen bir etki oluşturmayacağı beklenmektedir" denildi. Vatan
gazetesinde yayımlanan haberde de bu konuya dikkat çekilerek
"Şekerpancarı üretimini kota ile sınırlayan ve
üreticileri alternatif ürünlerin üretilmesi için
destek veren Türkiye'nin GDO'lu şekerpancarı ithal etmesi
dikkat çekiyor" denildi.
Bu yetki çok tartışılmıştı
İlk olarak geçtiğimiz Ekim ayında Resmi Gazete'de
yayımlanan, daha sonra bazı maddelerinin yürütmesi durdurulan ve
defalarca düzeltilen "Gıda ve Yem Amaçlı Genetik Yapısı
Değiştirilmiş Organizmalar ve Ürünlerinin İthalatı,
İşlenmesi, İhracatı, Kontrol ve Denetimine Dair Yönetmelik"te,
geçtiğimiz Nisan ayında çok tartışılan iki değişiklik
yapılmıştı. Yönetmeliğinin genel hükümleri arasında yer
alan ''İnsan ve hayvan tedavisinde kullanılan antibiyotiklere karşı
direnç genleri içeren GDO ve ürünlerinin ithalatı ve
piyasaya sunulması yasaktır'' hükmü, düzenlemeden
çıkarılırken, Teknik Risk Değerlendirme Komitesi'nin görev ve
yetkileri yeniden tanımlanmıştı. Komite'nin görev ve
yükümlülüklerine, "ticarete konu olan ve risk
değerlendirmesi yapılması sonucu Avrupa Birliği'nde tüketime
uygun olduğuna dair onaylanmış genler hakkında değerlendirme yapma ve
yapılan değerlendirme sonucu bu onaylı genler arasından uygun
görülenleri Bakanlığa bildirme" maddesi de eklenmişti.
Komite'nin, iç piyasada yer alacak GDO'lu
ürünlerin ithalatında belirleyici bir konuma gelmesi,
hükümet mensuplarının çocukları ve yandaş şirketler
için yeni bir rant kapısı doğacağı şüphelerini
uyandırmış ve bu konu bir süre tartışılmıştı.
GDO niçin istenmiyor?
GDO'lu ürünler ile ilgili tartışma bir süredir
gündemdeki yerini koruyor. GDO'lu ürünlerin
ülkemize girişine karşı çıkarken dillendirilen bazı
eleştiriler şunlar:
* İnsan beslenmesi için üretilen bitkilerin
genleriyle oynanması, özellikle de aralarında genetik madde alış
verişi olmayan, yani doğal süreçlerde eşleşemeyen
canlıların eşleştirilerek doğada olmayan hibritlerin
oluşturulmasının, günümüzde ve gelecekte insan
sağlığına ne tür etkiler göstereceği bilinmemektedir.
* Dünyada biyoçeşitlilik açısından
zengin olan bölgelerde bu ekimin yapılması diğer bitkileri de olumsuz
yönde etkilemesi açısından büyük risk
içermektedir.
* Tarım ve gıda alanında biyoteknolojiyi kullanan ve bu
pazarı elinde bulunduran dünyada birkaç firma bulunmaktadır.
Halihazırda yapılan düzenlemeler, bu tekellere bağımlılığı
arttırmaktadır.
* Türkiye'nin biyolojik çeşitliliği,
tarım potansiyeli, halkın satın alma gücü ve tüketim
alışkanlıkları değerlendirildiğinde GDO'lu ürünlere
ihtiyacımız yok.
* GDO'lu tohumlar "terminatör gen"
ya da "intihar geni" olarak adlandırılan ve tohumun
kullanıldıktan sonra kendisini imha etmesini sağlayan ve dolayısıyla da
birden fazla kez kullanılması ihtimalini ortadan kaldıran bir gen
içeriyor. Bu durum da çiftçinin kendi tohumluğunu elde
etmesini imkansız kılarak tohumda bağımlılığın pekişmesi anlamına
geliyor.
Kaynak:sol.org
31 Temmuz 2010
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder