AÇIKLAMA NO 66: TMMOB
YÜZÜNÜ KENDİSİNİ YOK EDENLERE DEĞİL YANINDA YERALANLARA
ÇEVİRMELİDİR!
style="font-size:18px;">16.02.2013
TMMOB YÜZÜNÜ KENDİSİNİ YOK
EDENLERE DEĞİL YANINDA YERALANLARA ÇEVİRMELİDİR!
Çevre
ve Şehircilik Bakanlığının çağrısı üzerine TMMOB Yönetim Kurulu
Başkanı Mehmet Soğancı ve 10 Oda Yönetim Kurulu Başkanları 30 Ocak
2013 tarihinde Bakanın ve Bakanlık yetkililerinin katılımıyla bir
toplantı gerçekleştirilmiştir.
Toplantıda, TMMOB Yönetim Kurulu
Başkanı Mehmet Soğancı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığına istek ve
görüşlerini özetleyen 4 sayfalık bir metin okumuş ve sunmuştur.
( href="http://www.tmmob.org.tr/genel/bizden_detay.php?kod=8821&tipi=26">http://www.tmmob.org.tr/genel/bizden_detay.php?kod=8821&tipi=26)
TMMOB’
nin görüşleri olarak Bakanlığa iletilen metinde "Mülga
Bayındırlık ve İskan Bakanlığının Bakanlık bürokrasisi temel
mühendislik, mimarlık ve planlama alanında TMMOB‘ye yakın
yaklaşımlar sergilerken, 2000‘li yıllardan sonra nedeni bizce çok
iyi bilinen şekilde TMMOB‘ye siyasi hasım olarak bakmaya
başladığını öncelikle ifade etmek gerekir.”
Denilmektedir.
Eğer TMMOB Yönetimi, emekten Halktan yana olduğunu
söylüyorsa ki sözde de olsa söylüyor, emperyalizme bağımlı kapitalist
sistemle yönetilen bir ülkenin işbirlikçi hükümetinin TMMOB’ yi
“siyasi hasım” olarak görmesini bilmesi gerekir.
İşbirlikçi AKP iktidarının buna göre tavır almasından doğal ne
olabilir. Bu sınıfsal bir tavırdır, işbirlikçi yönetim de bu
sınıfsal tavrını alıyor. Burada asıl doğal olmayan emekten halktan
yana olduğunu söyleyen TMMOB Yönetiminin mücadele programını sınıfsal
temelde buna göre yapmaması, işbirlikçi yönetimlerden hala bir
beklenti içinde olması ve sınıfsal tavır
almayışıdır.
TMMOB Yönetimi, 2000’ li yıllara kadar
işbirlikçi hükümetlerin TMMOB’ ye yakın yaklaşımlarından da
söz ediyor ki bu tamamıyla siyasi bir körlüktür. “2000’
li yıllara kadar TMMOB’ ye yakın yaklaşımlar
sergileniyorsa” TMMOB 19 Eylül 1979 Yılında bir günlük iş
bırakma eylemini niye yaptı. Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür. TMMOB
Yönetimi kör dünyasında değil gör dünyasında
yaşamalıdır.
TMMOB Yönetimi, TMMOB’ yi Düzenin
Vitrin Süsü Yapmamalıdır.
TMMOB yönetiminin bakanlığa
verdiği yazılı metinde, Çevre ve Şehircilik bakanlığına geçişle
birlikte bu bakanlığa bağlı müdürlüklerin içlerinin
boşaltıldığını, “Yüksek Fen Kurulunun”
işlevsizleştirildiğini belirterek “ kalkınma planlarının
hazırlanması süreçlerinde TMMOB ile birlikte çalışan Bakanlık,
Kalkınma Bakanlığı‘nın TMMOB‘yi bu süreçlere dahil
etmemesini sorgulamadığı gibi, Kamu İhale Yasası‘na aykırı
yayımlanan yönetmeliklerden yapım işlerinde mesleki ve teknik yeterlilik
kriterinin aranmamasını görmezden gelebilmektedir.”
Diyerek, bugün de Kalkınma planlarının hazırlanması ve bunun
gibi oluşturulan kurumlarda TMMOB’ nin de yer alması gerektiği dile
getirilmektedir.
Bugüne kadar kalkınma planlarının
hazırlanmasında ve bunun gibi kurumlarda kurumsal olarak yer aldığınız.
Düzenin bu kurumlarında yer alarak bu kurumlar ülke yararına ve halk
yararını hangi kararı aldırabildiniz. Sömürüye dayalı kapitalist
sistemin bu kurulların işlevlerinin emperyalizm ve işbirlikçi tekelleri
çıkarları ve istekleri doğrultusunda alınan kararların
meşrulaştırılması olduğunu bildiğiniz halde, o kurullarda bir vitrin
süsü olarak yer almakta neden bu kadar isteklisiniz. Örneğin
“Asgari Ücret Tespit Komisyonunda” işçi sendikaları da
bulunur. Ama bu komisyonda hep sermayenin istekleri doğrultusunda kararlar
alınır. Örneğin “Mühendis Fakülteleri Dekanlar Konseyinde”
yer alıyorsunuz da Fakültelerde ilerici devrimci öğrenciler üzerindeki
dekanlık soruşturmalarını, disiplin cezalarını, fakülteden
atılmalarını mı engellediniz!.. Parasız eğitimi, Halk için
eğitim halk için bilimimi savundunuz, YÖK’ ün kaldırılmasını,
demokratik özerk üniversiteyi mi savundunuz. Bu örnekler
çoğaltılabilinir. Bu kurullar ve bu kurulların aldığı kararlar
emekçi halklar için meşru değildir. Onun için emekten halktan yana
olduğunu söyleyen örgütler, Bu kurulların vitrin süsü olmaktan
vazgeçmeli ve bu kurulların aldığı kararlara karşı mücadele
etmelidir.
TMMOB Yönetimi ‘Sivil Toplumculuktan’
Vazgeçmelidir.
TMMOB yönetimi, Bakanlığa verdiği
yazılı metinde “Mühendislik, mimarlık ve planlama hizmetleri
Bakanlık bünyesinde dahi hızla itibarsızlaştırılmaktadır.”
Diyor. İşbirlikçi iktidarı görevini yapıyor. Bu itibarsızlaştırma
aynı zamanda “değersizleştirilmeyi” de içinde barındırır
ki, bu da mühendis mimar emeğinin daha çok sömürüsü demektir. Bu
hizmetlerin itibarsızlaştırılması, değersizleştirilmesi, Mühendis
mimarları ve onların Mesleki Demokratik Kitle Örgütünü
itibarsızlaştırılmasıdır. Burada önemli olan TMMOB Yönetimi bu konuda
ne yapıyor olmasıdır. Yapılan ise; KOCAMAN BİR HİÇTİR!.. Yaptığı;
Büyük, abartılı, içi boş laflar etmek, AKP iktidarına karşı kuru
tehditler savurmaktır.
TMMOB Yönetiminin bütün faaliyetleri, TMMOB
yi emekten yana halktan yana ve mücadeleyi temel alan Demokratik Kitle
Örgütü (DKÖ) olmaktan çıkartıp, düzenin icazeti içerisinde basın
açıklaması yapan, düzenin kurullarda yer almak isteyen, meclisten,
yasalardan ve anayasadan beklenti içerisinde olan, hükümetle diyalog
kurmak isteyen ve Avrupa Birliğinden (AB) medet uman Sivil Toplum Örgütü
(STÖ) haline getirmek olmuştur. TMMOB Yönetimi, bu ‘Sivil
Toplumcu’ anlayışından vazgeçmelidir. Sonuç almayı esas alan bir
mücadele ile kendini hiçbir mücadele biçimiyle sınırlamamalıdır.
Kazanmak için her türlü meşru, haklı mücadele biçimini hayata
geçirilmelidir.
Saldırıları Yakınmalarla Değil, Kararlı
Bir Mücadele İle Püskürtebiliriz.
TMMOB Yönetimi,
Bakanlığa verdiği yazılı metinde yakınmalarla devam ettirerek;
“Mühendis, mimar ve şehir plancılarının meslek odaları yapı
denetim süreçlerinden yönetmelikler ve genelgeler yoluyla
dışlanmıştır. Bununla da yetinilmemiş 644, 646 ve 648 sayılı
KHK‘ler yoluyla mühendislik, mimarlık ve şehir plancılığı
hizmetlerini gerçekleştirme koşullarının yeterlilik ve yetkinliklerinin
belirlenmesi, meslek içi eğitim gibi meslek odalarının ana görevleri
Bakanlığın uhdesine alınmıştır. KHK‘ larla kurulan Mesleki
Hizmetler Genel Müdürlüğü, "biz meslek mensuplarının
üyeliklerini ve sicillerini bu listelerden takip edeceğiz"
gerekçesiyle her gün ayrı Odadan üye bilgilerinin tümünü
istemektedir.” Dedikten sonra bunun yerine getirilmemesi halinde
de “Bakanlığınıza bağlı Müdürlük tarafından hakkımızda
yasal işlemlerin başlatılacağına dönük tehditvari yanıtlar
gönderilmeye başlanmıştır.” Diyerek
“dışlandığını, tehdit edildiğini” belirtmektedir. Oldu
olacak salya sümük ağlasaydınız bari.
TMMOB Yönetimi, Bakanlığa
verdiği yazılı metinde, 1961 yılından 1994 yılına kadar belediyeler ve
hükümetlerle uyumlu ve iyi ilişkiler içinde çalışılmış olduğu
belirtilerek,“1994 yerel seçimlerinden sonra dönemin
ANAP‘lı Belediye Başkanları mesleki denetimi siyasal platforma
çekmişler ve o günden bu yana Odalara siyasi hasım olarak muamele etmeye
başlamışlardır. Mesleki denetim konusunda onca yargı kararı ortadayken,
hak, yetki ve sorumluluklar da anayasal düzeyde belirlenmişken,
Bakanlığın TMMOB ve bağlı Odaların yetkisine müdahale etmesini
anlamakta güçlük çekmekteyiz.” Denilmektedir
TMMOB
Yönetimi, “Tehdit edildiğini, dışlandığını”
söylüyor ve hala olanları “anlamakta güçlük
çekiyor”. Ama biz olanları “anlamakta” hiç
de güçlük çekmiyoruz. Çünkü; Bizi tehdit etmiyorlar. Helikopterler
eşliğinde, panzerlerle, Akreplerle, TOMA’ larla Gaz Bombaları ile
direk saldırıyor, kurumlarımızı basıyor talan ediyorlar, işkenceyle
kitlesel gözaltına alıyor ve hukuksuz olarak da tutukluyorlar. Bu tür
saldırıları sürekli yaşıyor mücadelenin, direnişin bedelini
ödüyoruz.
TMMOB Yönetimi, sömürüye dayalı kapitalist sistemlerde
halka saldırı yasalarının emperyalist merkezlerde hazırlandığını,
iktidarı, muhalefeti, burjuva basını, yasaması, yürütmesi, yargısı,
tüm düzen güçlerinin onayıyla devreye sokulmuş ya da sokulmakta
olduğunu görmelidir. Düzen güçlerinin aralarındaki kimi
farklılıkların da öze değil biçime ilişkin
olduğunu bilmelidir. İkincisi;
Faşizmle yönetilen bir ülkede faşizm kendi yaslarına dahi
uymaz, gerek gördüğü yerlerde yasadışı müdahalelerde bulunur. Bunun
bizim gibi ülkelerde örnekleri çoktur. Bunu önlemenin yolu da öyle
‘diyaloglarla’, ‘sivil toplumculukla’, icazetçi
politikalarla olmaz. Bunu önlemenin yolu da;
Birincisi; mücadelede sonuna kadar karalı
olmaktır. Mücadele sadece mevcut saldırıyı püskürtmekle
sınırlanmamalıdır. O yüzden mücadelede hedeflenen her sonuç bir
sonraki mücadelenin önünü açacak şekilde
büyütülmelidir.
İkincisi; Her mücadele içinde
alınması gereken riskler olduğu ve bedeller ödenebileceği gerçeğinin
bilincinde olunmalıdır.
Üçüncüsü; bu riski
almaya ve bedel ödemeye cüret etmektir.
Bunlar varsa ve göze
alınıyorsa gerisi bu saldırılara geri adım attırmak için uygun bir
mücadele programı çıkartmak ve programı uygulamaya sokmaktır. Ama ne
yazık ki TMMOB Yönetiminin böyle bir mücadele programı da, bu
mücadeleyi göze alacak ideolojik cüreti de yoktur. Saldırı emperyalizm
ve oligarşinin saldırısıdır. mücadelemizin hedefi de açık ve net
biçimde emperyalizme, oligarşiye ve onların ülkemizdeki uygulayıcısı
olan AKP’ iktidarına yönelmelidir.
Mücadele,
Söylemeler Üzerinden Değil, Pratikte Bedeller Ödenerek yapılır.
TMMOB Yönetimi, TMMOB’ un siyasal iktidar tarafından
“…bertaraf edilecek odaklar olarak hem siyasal iktidarların
hem de siyasal iktidara bağlı belediyelerin hedef tahtası haline
gelmişlerdir” diyor. Bunu görmek ve söylemek için öyle derin
bir bilgiye gerek yok. Bunda herkes hemfikir. Çünkü, AKP iktidarı her
türlü muhalefete karşıdır ve tahammülsüzdür. Bu yağma ve
sömürünün önünde hiçbir engelin olmaması için örgütlülükler
tasfiye edilmek istenmekte Demokratik Kitle Örgütleri ve meslek odaları
ilgili bakanlıkların birer birimine dönüştürülmektedir. Ancak,
AKP’nin saldırısının hedefi bugünkü TMMOB’nin mevcut
yapısı değildir. Zaten bu yapı bugün iktidar için ciddi bir tehdit de
oluşturmuyor. Onun için AKP’nin saldırıları bugünle
sınırlı değil uzun vadeli, geleceği teminat altına almaya yönelik bir
örgütsüzleştirme saldırısıdır.
AKP, bu saldırılarını öyle
“kapalı kapılar ardından” gizlice değil,
davulla zurnayla, göstere göster yapıyor. 2009 Yılında Devlet Denetleme
Kurulu (DDK) raporu, 2011 Yılında Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK), Afet
Riski, 2B, son olarak da içinde 6235 Sayılı TMMOB yasasının
yanında, Yapı Denetimi Hakkında Kanun, İmar Kanunu, Kat Mülkiyeti
Kanunu, Belediye Gelirleri Kanunu, Kıyı Kanunu, İskan Kanunu, Mera Kanunu,
Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve Hizmet Tarifeleri ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun, Fikir ve Sanat
Eserleri Kanunu, 644 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile ilgili
düzenlemelerinde bulunduğu “TORBA YASA”
taslağıdır.
Tüm bu saldırı yasası ve düzenlemeler
karşısında TMMOB ve Oda Yönetimleri ne yapmıştır? KHK’
kararnamelere karşı tek yolun “mücadele, mücadele, mücadele”
olduğunu açıklayan TMMOB yönetimi KHK’ lere karşı hangi
mücadeleyi hayata geçirmiştir. ‘Mücadele’ söyleminin
dışında kocaman bir hiç. Bumudur mücadele? Mücadele; mücadele demekle
mücadele olmuyor. Önce mücadele yapmak için bedeller ödemeyi göze
alacaksın, çünkü ülkemizde en küçük bir demokratik hak kazanını
için dahi büyük bedeller ödeniyor. Eğer bedel ödemeyi göze
alamıyorsan, mücadele etmiyorsun, direnmiyorsun demektir. Yaptığın ise
direnmemenin, mücadele etmemenin teorisini yapmaktır.
TMMOB Yönetimi de bunu
yapıyor.
Tüm bu olanlardan TMMOB Yönetimi hala ders
çıkartmıyor. “…aleyhimizde yürütülen
kampanyalar bizim sözümüzü söylememizi engelleyemeyecektir.”
Diyor. TMMOB Yönetiminde, somut da, pratikte hiçbir şey
yapmayan, büyük, abartılı, içi boş laflar etmek, AKP
iktidarına karşı kuru tehditler savurmak genel bir anlayış haline
gelmiştir. AKP’ iktidarına saldırı zeminini
yaratan da TMMOB Yönetiminin bu duruşudur. Devam eden, hayata
geçirilen ve geçirilmek istenen halka saldırı yasalarıdır. Bu
saldırılar örgütsüzleştirmeyi, güçsüzleştirmeyi ve tasfiyeyi
amaçlamaktadır. Bu saldırıları püskürtmenin yolu da militan, kitlesel
bir direnişi örgütlemekten geçer. Ama TMMOB yönetimi ideolojik olarak bu
mücadelenin çok uzağında bir duruş sergilemektedir.
TMMOB
Yönetimi Yalan Söylemekten, aldatmaktan Vazgeçmelidir.
TMMOB Yönetimi, Bakanlıkla yaptığı toplantıda
“Kandırıldığını” ima ederek işi yalvarmaya kadar
vardırmıştır ki, İşte sözün bittiği yer de burasıdır..
“Avrupa Birliği müzakerelerinde, hizmetlerin serbest
dolaşımında ve mesleki yeterlilik konularında proje bazındaki
çalışmalarda bizlere mesleki yeterlik ve yetkinlik konusunda
meslek odalarının otorite olduğu anlatılırken -Avrupa‘dan gelen
konuşmacılar Avrupa örneklerinde meslek odalarının önemine vurgu
yaparken-, yasa tekliflerinde ve yayımlanan yönetmeliklerde hüküm süren
tersi bir otoriter anlayışla uygulama dışına itilmekteyiz.
Mühendislik, mimarlık ve planlama hizmetlerini ilgilendiren konularda
hiçbir görüşümüze itibar edilmemekte, yasa yapımından uygulama
aşamasına kadar neredeyse tüm süreçte yok sayılmaktayız. Merak
ediyoruz: Mühendislik, mimarlık ve planlama hizmetleri alanında kim
otoritedir ki, bu kadar mevzuat üzerine mevzuat
yayımlamaktadır?”. Hani “müzakere sürecini
mücadele sürecine çevirecektiniz”? Nerede burada mücadele?
Kendi ideolojilerine güvenemeyenlerin, her şeyi emperyalizmden
bekleyenlerin direniş ve mücadele gündemlerinde hiç olmamıştır. Böyle
bir Mücadele ve direniş gelenekleri de pratikleri de yoktur bugün de
olmamıştır. Onların tarihleri ve gelenekleri tasfiyecilik ve teslimiyetin
teorileştirilmesidir. TMMOB Yönetimi de burjuvazinin beyniyle düşünen,
burjuvazinin sınıf tavrını gösteren, faşist düzen içinde
“demokratlığı” da Bir etiket olarak kullananlardan oluşan bir
yönetimdir.
Bundan önce çıkardığımız dergilerde,
açıklamalarımızda ve TMMOB ortamlarında yapılan etkinliklerde
“Yetkin Mühendisliğin” emperyalizmin bir ideolojisi olduğunu
ve emperyalist Avrupa Birliği (AB) tarafından dayatıldığını,
“yetkin mühendisliğe” karşı mücadele edilmesi gerektiğini
yazdık ve devamlı anlattık.TMMOB yönetiminin ise “yetkin
mühendisliğe” karşı mücadeleyi göze alamadığı için
“nasıl olsa çıkacak” dediğini ve onun getireceği
rantından yararlanmak için “yetkin mühendisliği” savunduğunu
hep söyledik Ama bu yazdıklarımız ve söylediklerimiz
TMMOB yönetimi tarafından hep reddedildi. Peki, TMMOB Yönetiminin
bakanlığa verdiği yazılı metinde geçen yukarıdaki alıntı ne anlama
geliyor.Tekrar, tekrar okunmalıdır. “yetkin mühendislik”
ile ilgili tartışmalar da hatırlanmalıdır. Bu TMMOB Yönetiminin
“Yetkin mühendislik” konusunda bugüne kadar üyelerine yalan
söylediğinin belgesi ve itirafı olarak tarihteki yerini
alacaktır.
TMMOB Yönetimi toplantıda okuduğunu söylediği
yazılı metinde; “Ülkenin tüm alanını yapılaşmaya açan Afet
Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkındaki Yasa‘nın
hazırlanış sürecine dahil edilmediğimiz bilginiz dahilindedir. "Bu
yasanın uygulanmasında mühendislik, mimarlık ve planlama hizmeti
nerededir?" diye sorarak devamla “…Görüldüğü üzere,
yasanın hükümleri normal zamanların hukuk normlarından muaftır ve bu
alanların belirlenmesinde mühendisin, mimarın ve şehir plancısının bir
söz hakkı yoktur ve bütün olağanüstü yetkiler idareye tanınmıştır.
Yasada "Bakanlıkça lisanslandırılmış kurum ve kuruluşlar"
ile "teknik heyet"in tanımı olmadığı gibi statüleri de
belirsizdir.” Diyor. Ve “Afet Riski Altındaki
Alanların Dönüştürülmesi Hakkındaki Yasanın” hazırlanışında
TMMOB’ nin sürece dahil edilmediğinden yakınıyor. Söz konusu
yasanın nasıl bir yasa olduğunu 56 No lu açıklamamızda
anlatmıştık Bilgi için; ( href="http://www.ivmedergisi.com/a%C3%A7%C4%B1klama-56-2b-halka-sald%C4%B1r%C4%B1-yasalar%C4%B1.html">http://www.ivmedergisi.com/a%C3%A7%C4%B1klama-56-2b-halka-sald%C4%B1r%C4%B1-yasalar%C4%B1.html)
TMMOB
Yönetimi “Afet Riski” yasasına karşı olduğunu söylüyor.
Söylüyor da bu yasaya karşı bir mücadelesi de yok, mücadelesi
olmadığı gibi bu yasa kapsamında afet riski taşıyan alan ve
binaların tespiti için Çevre ve Şehircilik Bakanlığından lisans almak
için TMMOB’ ye bağlı Oda şubelerinin başvuruları var. Bu
başvuran odalar için de yaptığı bir şey yok. Sen yasada
“Bakanlıkça lisanslandırılmış kurum ve kuruluşlar ile teknik
heyetin tanımını ve statülerinin” belirsizliğini söylüyorsun,
yasaya karşı olduğunu söylüyorsun, ama sana bağlı birimler lisans
almak için Bakanlığa başvuruda bulunuyorlar Bu nasıl bir muhalefet
anlayışıdır ki hem yasaya karşı olduğunu söyleyeceksin ama buna
karşı bir mücadelen olmayacak, hem de karşı olduğunu
açıkladığın yasanın uygulanmasında TMMOB’ ye bağlı odalar
lisans başvurusunda bulunacaklar. Bu “yasaya
karşıtlığının” hiçbir inandırıcılığı
yoktur.
TMMOB Yönetimi Yalan Vaatlere
İnanmamalıdır.
TMMOB Yönetimi, yapılan toplantı ile
ilgili üyelerine de seslenerek “Toplantıda Çevre ve
Şehircilik Bakanı Sayın Erdoğan Bayraktar; Bakanlık yapısı ile ilgili
bir sunum gerçekleştirdikten sonra özetle; görüşlerimizi dikkatle
dinlediğini, TMMOB Yasası değişikliği üzerine bir çalışma
yapıldığını, ancak bu çalışmanın durdurulduğunu, şimdi TMMOB
Yasası ile ilgili bir gündemlerinin olmadığını, mühendislik mimarlık
şehir planlama alanlarında TMMOB ve ilgili odaları ile birlikte
çalışmak istediklerini, TMMOB ile gündemli toplantıları
sürdürme niyetlerinin olduğunu, kısa süre içerisinde bunu
gerçekleştireceklerini ifade etti “ Diyor. Ve üyelere,
Erdoğan Bayraktarın söylediği yalanlara inanarak “TMMOB
Yasasının” gündemden kalktığını “ilan” ediyor. Oysa
yapılan açık bir oyalama ve aldatmadır. 1999 yılında da dönemin Adalet
Bakanı Hikmet Sami Türk “Toplumda mutakabat sağlanıncaya kadar F
tipi Hapishanelerin açılmayacağını” kamuoyuna açıklamıştı. Bu
açıklamadan bir hafta sonra 20 Hapishanede19-22 Aralık Hapishaneler
katliamı yapıldı ve 28 devrimci katledildi. Bakanın bu açıklamasına da
o dönemde bizim dışımızda herkes inanmıştı.
AKP, 11 Yıldır
iktidardadır, ve bu iktidar olduğu dönemde ülkemizin her alanı ile
ilgili olarak yüzlerce yasa çıkartmış, yasalarda değişiklikler
yapmış ve anayasal değişiklikleri yapmıştır. Bu değişiklikler
emperyalizm ve işbirlikçi tekellerin istekleri ve çıkarları
doğrultusunda ülkemizin yeniden şekillendirilmesidir. AKP yasa
çıkartırken, yasalarda değişiklik yaparken kendi alanlarını doğrudan
ilgilendiren kurumlardan olan TMMOB, TTB, DİSK, KESK, TBB’ den zaman
zaman görüşte almıştır. Ama bugüne kadar bu kurumların görüşlerini
kale almamış, işbirlikçilik misyonu neyi gerektiriyorsa onu yapmıştır.
Bu durum bu kadar net ve açıktır. TMMOB Yönetiminin Bakanın söylediği
yalanlara inanmaya dünden hazır olması ideolojik zayıflıktan
kaynaklanmaktadır. Bu zayıflık icazetçiliği de beraberinde
getirmektedir. Bu da mücadeleyi engellemektedir
Biz AKP iktidarını,
sermaye yanlısı politikalarından, kanunlarından, Kanun Hükmünde
Kararnamelerinden, Yeri geldiğinde burjuva hukuku bile tanımamasından,
sokak infazlarından her demokratik eylemi biber gazına boğmasından
komplolarla demokratik yasal kurumlara, yoksul mahallelere gece yarısı
helikopterlerle, panzerlerle, TOMA’ larla gaz bombaları ile kitlesel
gözaltı ve tutuklamalarından tanıyoruz. Onların yalanına ihtiyacımız
yok.
TMMOB Yönetimi, üyelere seslenmeye devam ediyor, ve
“Sevgili Arkadaşlar; TMMOB, kamu kurum ve kuruluşları
ile ilişkilerini bundan önce olduğu gibi bundan böyle de şüphesiz
"işbirlikçilik" yapmadan sürdürecektir. Şimdi beklentimiz
görüşlerimizi almak, sözlerimizi dinlemek üzere meslek alanlarımızla
ilgili diğer bakanlıkların da bizleri davet etmeleridir.”
Diyor. TMMOB Yönetimi, Kamu Kurum ve Kuruluşları ile
ilişkileri “işbirlikçilik” yapmadan
sürdürdüğünü ve sürdüreceğini söylüyor. Bu ilişkilerin TMMOB
bağlı odaların ve şubelerin nasıl sürdürüldüğünü biz çok iyi
biliyoruz. Sizin “İşbirlikçilik” yapmadan
“iyi ilişkiler” dediğiniz “yetkin/yetkili
mühendisliği” savunmanızın nedeni size söz verilmiş olması mı.
Karşı olduğunu söylediğiniz “Afet Riski” yasasında oda
birimlerinin bakanlığa lisansa başvurusunda bulunması mı. Filistin'e
yapılan İsrail saldırısında AKP ve BM'yi göreve çağırmak mı.
“İşbirlikçilik” yapmadan “iyi
ilişkile” dediğiniz, haklarını arayan işçileri, memurları,
köylüleri, mühendis mimarları gaz boğan, mahalleleri demokratik
kurumları gece yarıları Helikopter eşliğinde Panzerle, Akreple, TOMA
larla, gaz bombaları ile basan, talan eden, insanları sokak ortasında
kurşunlayan, işkenceyle gözaltına alıp sahte belgelerle hukuksuz olarak
tutuklattıran Ankara Emniyet Müdürlüğünün iftar yemeğine
katılmak mı. İMO önünde işini geri almak için direnen emekçi Cansel
Malatyalının direnişini kırmak için polis çağırmak mı. Gelmişiniz,
geçmişiniz, tarihiniz ve bugününüz böyle örneklerle
doludur.
TMMOB Yönetimine, bunlar yetmemiş olacak ki Diğer
Bakanlıklardan da davet bekliyor. Bugüne kadar üyesi bulunduğunuz
kurumlarda, masaya oturduğunuz bakanlık ve kurumlarda vitrin süsü
olmaktan öteye halk yararına, ülke yararına hangi yasa ve uygulamaları
geçirebildiniz, olmadığını siz de söylüyorsunuz. Yukarıda da
anlattık, tekrar edelim. Bu politikalarınız ile emperyalizm ve
işbirlikçi tekelerin istekleri ve çıkarları doğrultusunda çıkarılan
her yasa ve uygulamaya meşruluk kazandırıyorsunuz Bu aymazlığı
bırakın artık.
TMMOB Yönetimi, Bakanın yalanlarına o kadar
inanmış olmalı ki “Ayrıca bu toplantı sonrasında
vurgulanması gerekir ki; TMMOB Yasa değişikliğinin gündemden
kaldırılmış olmasının söylenmesindeki en önemli etki bağlı
odalarımız, İKK‘ larımız ve örgütlü üyelerimizle birlikte
inançla yürüttüğümüz mücadeledir.” Diyerek,
“Yasa Değişikliğinin” gündemden kaldırıldığını ilan
ediyor. ve bu ilanla mücadeleye de zarar veriyor.
Biliyorsunuz TMMOB
içindeki devrimci muhalefetin zorlamasıyla, bu yasa değişikliğine
karşı odalar tarafından 10/12/2012 tarihinden itibaren kentin işlek
yerlerinde imza masaları açarak el ilanı dağıtma kampanyası
başlatılmıştı. Yine bazı odalar bu yasa değişikliğine karşı
mühendis mimarların yoğun olarak çalıştığı Organize Sanayi
Bölgelerinde (OSB) toplantılar yapmak için harekete geçmişlerdi. Bu
süreç içerisinde AKP Yalova İl başkanlığına yazılan bir yazı ile
“TMMOB Yasası Değişikliğinden” vazgeçildiği yayıldı.
İşte bu duyumla birlikte, bu kampanya iki hafta sürdürdükten sonra
hiçbir açıklama yapmadan fiilen sonlandırdı. Üyelerin istek ve
talebiyle yapılan kampanya üyelere sorulmadan tartışılmadan bir
açıklama da yapmadan sonlandırılıyor. Bu ne biçim bir yönetim
anlayışıdır.
TMMOB Yönetimi bu “zaferin” nedeni
de “bağlı odalar, İKK’ lar ve örgütlü
üyelerle” birlikte inançla yürütülen mücadele olduğunu
söylüyor. Dikkat edilirse burada TMMOB, İKK ve odaların dışında bir de
“Örgütlü Üyelerden” bahsediliyor. Kim bu
“Örgütlü Üyeler” dediğiniz. Onların bir ismi, cismi yok mu?
Örgütlü üyelerin ismini açıklamada niye bu kadar zorlanıyorsunuz.
“Örgütlü Üyelerin” ismi sizi niye bu kadar
korkutuyor.
Haklar İcazetçilik İle Değil, Kararlı,
Sürekli Mücadele İle Kazanılır.
Biz “Devrimci
Mücadelede Mühendisler” olarak “TMMOB Yasa
Değişikliğinin” gündemden kalktığına inanmıyoruz. Biz
hakların, bedellerle nasıl kazanıldığını yaşayanlar olarak, birkaç
basın açıklamasıyla, 10 gün imza masalarının açılmasıyla,
icazetçilikle hakların kazanılamayacağını biliyoruz. Bunun Çevre ve
Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar üzerinden TMMOB yönetiminin
üyelerini aldatması ve oyalaması olduğunu
söylüyoruz.
Oligarşinin saldırıları artarken, hak gaspları
sürerken, “Kentsel dönüşüm” adı altında rant uğruna
yoksul halkımızın barınma ve yaşam hakları elinden alınırken,
emperyalist savaşların taşeronluğu yapılırken, Bu saldırılara karşı
mücadele etmek, nelerin yapılması gerektiği konusunu görüşmek
istediğimizde Mehmet Soğancı görüşme isteğimizi geri çevirmiştir.
TMMOB’ ye yapılan saldırıları üyeleriyle konuşmaktan kaçan TMMOB
yönetimi; mücadele yerine Kamu Kurum ve Kuruluşlarıyla, Bakanlıklarla
daha çok görüşmeyi hedeflemekte ve “davet”
dilenmekte, mevcut statüsünü masa başlarında koruma gayretindedir.
Bu politikanın adı “sivil toplumculuktur”,
icazetçiliktir. İcazetçilikte, “sivil toplumculuk” da
mücadelenin önündeki en büyük engeldir.
Mühendis mimar
alanındaki mücadelenin gerilemesi de, örgütlenme sorunları da,
TMMOB’ daki tıkanıklığın asıl nedeni de
“İdeolojik”tir. TMMOB’ daki ideolojik savrulmanın
sorumlusu da tasfiyeci, teslimiyetçi reformist anlayıştır. Bu anlayış
TMMOB’ a “sivil toplumculuğu”, icazetçi anlayışı
yerleştirmiştir. TMMOB’de “sivil toplumculuğun”,
icazetçiliğin hakim kılınması süreci, aynı zamanda devrimcilerin ve
devrimci düşüncelerin tasfiye edilmesi sürecidir. Devrimcilerden
“kurtuldukları” ölçüde, burjuva düşünce ve politikaları
daha açık ve cüretli uygulamaya başladılar. TMMOB’u bu noktaya
getirenler, devrimciliği sınıfsallıktan soyutlayan TMMOB Yönetimin
oluşturan tasfiyeci reformist anlayıştır.
TMMOB’ a hakim olan
bu anlayışa karşı mücadele aynı zamanda burjuvazinin sol içine nüfüz
eden kültürüne, yaşam tarzına ve burjuva ideolojisine karşı
mücadeledir. TMMOB’yi emekten halktan yana bir mücadele içerisinde
olabilmesinin ön koşulu; burjuvaziye, düzene ait ne varsa sökülüp
atılmasıdır. Yeterli koşulu ise; TMMOB içindeki devrimci demokratik
muhalefetin tüm örgütlü güçlerini kapsayan bir birliği
gerçekleştirebilmektir Bunun bugüne kadar gerçekleştirilememiş
olması bunun gerçekleştirilemeyeceği anlamını taşımaz Bizler
köklerimize daha sıkı sarıldığımızda bunu başarabiliriz. Çünkü;
mücadelenin temel dinamiği devrimcilerdir. Tarihimizdir.
MİMARLAR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder