15 Şubat 2013 Cuma

Açıklama No 65: Halk Düşmanı AKP'nin "Afet Riski" Yalanı

Açıklama No 65: Halk
Düşmanı AKP'nin "Afet Riski" Yalanı

 

style="text-align: right;">16.02.2013

style="font-size:18px;">Halk Düşmanı AKP'nin "Afet
Riski" Yalanı

''Artık
şehirlerimizde kaçak yapı, gecekondu, bunlara yönelik gerekirse yetkiyi
tamamen Bakanlığımıza alacağız ve bu tür binalarını değiştirmeyen,
bunları yıkmayanlara sormadan kamulaştırmasını yapacak ve bu binaları
biz yıkacağız. Bedeli ne olursa olsun, oy verirmiş vermezmiş biz
bunları dinlemeyeceğiz artık...
''

Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan (26 Ekim 2011)

Artık bundan
sonra kimsenin gözünün yaşına
bakmayacağız
.''

Çevre ve Şehircilik Bakanı
Erdoğan Bayraktar (27 Ekim 2011)

Bu sözler söyleneli daha
doğrusu Erdoğan'lar halka karşı kılıçlarını çekeli çok zaman
geçmedi. Yaklaşık 1000 kişinin yaşamını yitirdiği Van Depremi'nin
hemen sonrasında yapılmıştı bu açıklamalar tıpkı benzerlerini
muadillerinin önceki depremlerde dile getirdikleri gibi...

Yangından
mal kaçırırcasına halkın üzerine saldırma emareleriydi bu
ağızlarından salyalar akarak dile getirdikleri sözler...

Bu
sözlerin arkasından birer birer değil, beşer onar geldi yeni yasalar,
kanun hükmünde kararnameler, düzenlemeler...

Birbiri ardına
yıktılar önlerindeki tüm engelleri...

Nasıl daha rahat talan
ederizdi amaçları halkın yaşadığı gecekonduları/konutları; nasıl
paraya dönüşürdü buralar yeniden yandaşları için...

Arka arkaya
çıktı 2B yasaları, torba yasalar, KHK'lar. Bir yandan yasalarla
kendilerini meşrulaştırmaya çalıştılar, bir yandan da kurdular devasa
bakanlıklarını, yeni saldırı mevzilerini...

O günlerde,
AKP'nin ve işbirlikçilerinin amacının halka sağlıklı konutlar,
insanca yaşanabilir alanlar, deprem riskinden uzak bir barınma sağlamak
olmadığını defalarca kez söyledik. Bugünlerde ise bu söylediklerimiz
iktidarın kendi pratikleriyle bir kez daha gün yüzüne çıktı. Son
günlerde yoksul gecekondu mahallelerinden, tiyatro salonlarına; taksim
meydanından, ormanlık alanlara her noktada bir haykırış yükseliyor.
Yapılan bu kadar düzenlemenin meyvelerini toplamaya çalışan AKP ve
yardakçıları birer birer buldukları alana saldırmaya başladılar. Adeta
bir çekirge sürüsü gibi girdikleri yeri yerle bir edip üzerine
"şahane gökdelenlerini","77 Katlı yekpare camdan
mağazalarını" dikmek için sabırsızlanıyorlar. İstanbul'da
Derbent, Armutlu; Ankara'da Mamak, Sincan, Dikmen; İzmir'de
Kadifekale ve daha birçok şehirde birçok mahalle çekirgelerin
saldırısı tehdidi ile uyanıyor her yeni güne...

Afet riski
haritaları hazırlayıp bazı risk derecelendirmeleri yapıyorsunuz. 1.
derece risk alanı 2. derece risk alanı vs.

Bu
haritaları/derecelendirmeleri yaparken tek dikkate aldığınız kriter ise
deprem haritaları değil bölgelerin rantsal değerlerine dair
araştırmalarınız oluyor. Tabiki de bu haritalarınızda, normalde yan
yana olan zengin mahallelerindeki yüksek konutlar veya mağazalar değil;
tek katlı, deprem açısından çok düşük riskler taşıyan gecekondular
var ne hikmetse. Halkın rant açısından yüksek değerleri olan bu
alanlarda bulunmasını istemediğiniz için sizin önceliğiniz tabiki de
buralar. Bunu da anlıyoruz...

Ama yok eğer gerçekten diyorsanız ki
"amacımız gerçekten halkın sağlıklı konutlarda deprem tehlikesini
hissetmeden yaşaması"; gelin yerinde ıslahı birlikte tartışalım.
Ancak halkın içerisinde olmadığı, öznesi olmadığı, kültürünü,
yaşamını, mahallelerini darmaduman edeceğiniz hiçbir projeye bizler izin
vermeyeceğiz.

Tüm bu yasaları çıkarırken verdiğiniz isimlerden
bile samimiyetten ne kadar uzak olduğunuzu görüyoruz. Siz para dışında
herhangi bir şeyi düşünmezsiniz. Daha önceleri de birçok kez
söylediğimiz gibi bu durum çok da şaşırtıcı değil zaten bu sizin
köhne düzeninizin temeli. Bu sizin mayanızda var...

AKP'nin bu
samimiyetsizliğine "Ufak" bir iki örnek vermek
gerekirse:

Van Depremi'yle beraber su yüzüne çıkan, 17 Ağustos
Gölcük Depremi'nin ardından yaşanılacak olası depremlerde
kullanılmak üzere toplanmaya başlanan ve değeri yaklaşık 40 milyar
lirayı bulan sözde "geçici" deprem vergilerinin
akıbeti;

''Alınan vergiler, sağlığa, duble yollara,
demir yollarına, hava yollarına, eğitime
gidiyor''

Maliye Bakanı Mehmet Şimşek (27 Ekim
2011)

Bir başka örnekse:

Yorumsuz olarak; "17
Ağustos 1999 Gölcük Depremi'nin ardından İstanbul'da
yaşanılacak olası bir deprem için ‘toplanma ve çadır kurma
alanı’ olarak belirlenen 480 boş alanın yerinde bugün AVM, lüks
site ve rezidansların yükseldiği bilgisi veriliyor. Aradan geçen 12
yılda İstanbul nüfusunun 3 milyon arttığı fakat çadır alanı olarak
belirlenen alanların yarısının konut veya alışveriş merkezi olarak
yapılaşmış durumdadır."

Vatan Gazetesi (29 Ekim
2011)

Yukarıda bahsettiklerimizin yanı sıra, halk arasında
"2B yasası" olarak bilinen “Orman Köylülerinin
Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları
Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım
Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun
” ile birlikte orman
alanlarını "orman vasfını yitirmiş" alanları
yangından mal kaçırırcasına satmaya başladılar. Yasa 01.02.2013 tarihi
itibariyle Cumhurbaşkanı tarafından da onaylandı. Ancak yasada
yapılmış olan düzenlemelerin, yaptıkları açıklamaların ve
belirledikleri fiyatların ötesine geçerek pervasızlıkta sınır
tanımayan AKP bu satışlarda beklediği rakamlara ulaşamadığı için
indirimlere de gitmeye başladı. Rayiç bedelin %70'ine satılması
planlanan 2B arazileri neredeyse sudan ucuz bir şekilde AKP yandaşlarının
eline geçmeye başladı bile.

Kıyı alanlarında zaten yapılaşmaya
fazlasıyla izin veren AKP iktidarı çıkardığı bu yasalarla beraber
sahillerde de yapılaşma için bir başka deyişle para için her türlü
girişimi gerçekleştirmeye hazır olduğunu bir kez daha
gösterdi.

Sizler, mahallelerde halkın yardımlaşma içerisinde bir
arada örgütlü olarak yaşamasını istemediğiniz için buraların yerinde
ıslahını aklınızdan bile geçirmiyorsunuz. Tabiki de örgütlü bir halk
sizin bütün yalanlarınıza karşı bir gün baş kaldıracak, bu
çağdışı sisteminizin temeline dinamit koyacak. Tabiki de
"Gecekondulardan gelip boğazımızı sıkacaklar" diyerek
korkunuzu cihana haykırıyorsunuz. Biliyoruz halktan korktuğunuzu bu
yüzden de anlıyoruz neden buraları halksızlaştırmaya
çalıştığınızı ve halkı şehrin dışına sizden olabildiğince
uzağa göndermeye çalıştığınızı. Ama korkunun ecele faydası yok ne
evlerimizi ve mahallelerimizi yıktıracağız ne de ormanlarımızı ve
kıyılarımızı sizlere peşkeş çektireceğiz.

Sizler ne kadar
"oy verir vermez umurumuzda değil yıkacağız, gözlerinin
yaşına bakmayacağız
" deseniz de bizler zaten ne sizlere oy
vermeyi düşünüyoruz ne de gözlerimiz yaşlar içerisinde sizi
bekliyoruz!

Bizler devrimci mücadelede mühendis ve mimarlar olarak
halkın barikatları arkasında olacağız evlerimizi, kıyılarımızı,
ormanlarımızı size peşkeş çektirmeye hiç niyetli
değiliz!

Bizler sizin bu projelerinizde çalışmayı halkın evlerini
ve doğasını yağmalayacağınız projelere imza atmayı
reddediyoruz!

Bizler bu projelerinize karşı çıktığı/çıkacağı
için işinden olan meslektaşlarımızın da her zaman yanında olduk ve
olmaya da devam edeceğiz!

Emekten halktan yana olan tüm mühendis
mimar şehir plancıları da, insanca bir yaşam için eğitim, sağlık,
barınma hakkı, su havzalarının korunması, suyun ticarileştirilmesinin
önüne geçilmesi, doğa ve çevrenin korunması, ulaşım, deprem, göç,
beslenme, konut sorununun ortadan kalkması, sosyal ve kültürel
olanakların sağlanması için mücadele etmeye
çağırıyoruz.

Sorunlarımızın gerçek çözümünün; insanın
insan tarafından sömürülmediği, tüm ekonomik, siyasal, kültürel,
bilimsel ve teknolojik gelişimin insanlığın hizmetine sunulduğu, bütün
toplumsal düzenin temelden halkın çıkarları doğrultusunda yeniden
şekillendirildiği; bağımsız, demokratik ve sosyalist bir ülkede
çözüleceğine inanıyor ve bunun için örgütlenmeye
çağırıyoruz.

 

DEVRİMCİ MÜCADELEDE MÜHENDİS MİMARLAR

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder