21 Ocak 2013 Pazartesi

ÇHD bilgisayarının belleği birden nasıl doldu? / Pınar ÖĞÜNÇ

ÇHD bilgisayarının
belleği birden nasıl doldu? / Pınar ÖĞÜNÇ

Çağdaş Hukukçular Derneği üyelerine yapılan operasyonda
'kozmik bilgi kaçakçılığı' tamlamasından daha tuhaf detaylar
da var.

Ekseriyetle davalarına baktıkları işçiler, öğrenciler,
devlet tarafından kaybedilmiş çocuklarının kemiklerini arayanlar,
köyünün suyuna kondurulacak HES’e karşı duranlar olunca, dönem
itibariyla hemen her gün Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) üyesi bir
avukat böyle Türkiye’nin önemli davalarından tekinde,
adliyelerdedir. Mesleki koşullara, yeni yargı düzenine dair bir avukat
birliği olarak sıklıkla açıklama yaparlar. Büroları bellidir,
siyaseten durdukları yer gibi...

Gözaltına alınmadan bir gün evvel
duruşmaya girmiş bu avukatlar ifadeye çağrılsa yurtdışına mı
kaçacaktı? Kaldı ki ÇHD Genel Başkanı Selçuk Kozağaçlı ve MYK
üyesi Oya Aslan, haklarında çıkarılan yakalama kararına rağmen, dün
bulundukları Beyrut’tan uçağa bindiler. Başlarına geleceği
biliyorlardı; uçak tekeri yere değer değmez de gözaltına
alındılar.

Ama tercih edilen, bu avukatları cuma gününün güneşi
daha doğmadan helikopterlerle, kapıları devirerek, duvarları oyarak,
‘torba’ denebilecek bir operasyonla yaka paça gözaltına almak
oldu. Hukuka aykırı biçimde savcı gelmeden, yolu şaşırmış meğer,
büro araması başlatıldı. Zaten sonra gizlilik kararı bulunan
soruşturmaya dair Emniyet ‘basın açıklaması’ yaptı. Selçuk
Kozağaçlı’nın Bianet’te geçen yıl yayımlanan ‘Ceza
davalarında yargıç da, savcı da olmasın’ başlıklı yazısını
lütfen okuyun. Fezlekeden iddianameye uzanan o pek kısa yolu ve
katmerlenmiş ‘kolluk’ iktidarının bu iki makamı nasıl kadük
bıraktığını anlatıyordu.

‘Gündelik hayattan delil yaratma
zanaatı’, geçen yıl Birikim’de Tanıl Bora’nın
yaptığı Kozağaçlı söyleşisinden ayıklayarak üzerine yazdığım
incilerden biridir. Zengin göstersin diye kalınlaşan klasörlere, aslında
hiçbir şeyin delili olmasa da hâkimde kanaat oluşturmak için
eklenenlerden, mesela şüphelinin kendi evinden çıkarken gizlice
çekilmiş fotoğraflardan söz ediyordu. Açı
mühimdi.

ÇHD’nin bir ihtiyaca karşılık tertiplediği
‘Olağan Şüpheliler’ eğitimine bir grup gazeteci katılınca
en uzun başlık sabah 5 baskınları olmuştu. ÇHD İstanbul Şube
Başkanı Taylan Tanay, o kadar çok baskında avukat olarak bulunmuş yahut
hikâye dinlemişti ki olabilecekleri en az beş versiyonlu
anlatıyordu.

Uzun lafın kısası ÇHD avukatları bu yollardan çok
geçtiler. Böylesi bir Hollywood baskının da, kamuoyunda sofistike bir
suç işleniyormuş algısı inşa etmek için ‘kozmik bilgi
yollama’ iddialarının ortalığa salınmasının da anlamını
biliyorlar.

Çalan mühürlü telefon

Çok
önemli bir iddia daha var. Aynı gün Selçuk Kozağaçlı’nın Betül
Vangölü ve Özgür Yılmaz’la paylaştığı büroda da arama
yapılmış bomba nevi hiçbir şey bulunamayarak sadece bilgisayarlar
kopyalanmıştı. Büro çalışanı, bir ÇHD gönüllüsü, bir gün önce
önemsemediği şu olayı, ertesi gün aramadan sonra bir daha düşünmüş.
10 avukatın imzasıyla bu hadise de tutanak altına alınmış. Şöyle
diyor: “17 Ocak günü ÇHD’de öğle saatlerine doğru,
bilgisayar bellek dolu uyarısı verdi, aslında bellekte çok fazla boşluk
olduğunu biliyordum. C belleğini kontrol için açıp baktığımda
bütünüyle kırmızı renkte olduğunu ve dolu göründüğünü gördüm,
virüs olabileceği düşüncesiyle virüs tarama programını başlattım,
tarama programı bilmediğim çok büyük bir dosyayı tespit edip silmemi
istedi, uzun süre bu dosyayı silmeye çalıştım ama silemedim, sonra
kendiliğinden her şey normale döndü, olağan bir hata olabileceğini
düşündüm, ancak ertesi gün ÇHD aranıp yalnızca bilgisayar imajları
alınınca durumla bir ilgisi olabilir diye şimdi size anlatıyorum”.
Tesadüf mü?

Avukat Efkan Bolaç’ın sabah saatlerinde
mühürlenen telefonundan gün içinde bazı kişilere atılan mesajlar,
mühürlü bir telefonun arandığında çalması gibi başka tuhaflıklar da
anlatıyorlar.

Operasyonda Yurt muhabiri, ÇHD’yle ilişkili Sami
Menteş, Yürüyüş dergisi çalışanları ve bazı Grup Yorum üyeleri de
gözaltına alındı. Fakat bir avukat birliğinden 16 kişinin aynı anda
alınması ülkemizin bir başarıya daha oynadığının göstergesi. KCK
kapsamında tutuklanan avukatların sayısı, bir ilk olarak dünya
barolarının tepkisini çekmişti. ÇHD avukatlarına destek olanlar da
gazdan ve şiddetten nasibini alırken, iki gündür yine kınamalar
yükseliyor dünyadan.

Fransa Ulusal Barolar Konseyi Başkanı
Christian Charrière-Bournazel, Türkiye’nin Avrupa Konseyi ve Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi’nin üyeliklerinin düşürülmesini istedi
örneğin. Ama yok, Türkiye tutuklu avukat sayısında da birinciliğe
hevesli. Yanılmak istiyoruz.

Kaynak: Radikal

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder