9 Ocak 2010 Cumartesi

Ünsal Oskay: "Kıkır Kıkır Gülüp Don Kişot Okurdu"

 ÜNSAL OSKAY: "KIKIR KIKIR GÜLÜP DON KİŞOT
OKURDU"
[*]

 
TEMEL DEMİRER
 
"Kendini tanı." size="2">[1]
 
Yaşar Kemal, "Güzel insanlar birer birer
atlara binip gidiyorlar," demişti; yine öyle oldu; O da atına
binip, bizi ardında bırakarak gitti…
"Keşke gitmeseydi, terk etmeseydi"
dediklerimizden birisi de; Ünsal Oskay'dı…
* * * * *
Biz, Onu, "ezber bozan" dobralığını
çok sevmiştik…
Çünkü Mark Twain'in,
"Tanrının inayeti sayesindedir ki, ülkemizde şu paha
biçilmez değerde üç şeye sahibiz: konuşma
özgürlüğü, vicdan özgürlüğü ve her
ikisini de kullanmama ihtiyatlılığı"; Robert A. Heinlein'in,
"İnsan aptallığının gücünü asla
küçümseme"; Amosk Parrish'ın,
"Alışkanlıklar, anahtarı kaybolmuş bir kelepçedir,"
sözleriyle betimlenmesi mümkün olan "olağan
(denilenin!)" orta yerinde O hepimize; Mısırlı bilge Ptah Hotep
gibi, "Ne kitlelere dalkavukluk yap, ne de otoritene sığın. Sahte
bir eşitlik anlayışından kaç," size="2">[2] derdi sanki…
* * * * *
"Kıkır kıkır gülüp Don Kişot
okurdu" diyen Çınar Oskay'a göre, "Teoriyi
tahrik edici hâle getiren bir entelektüel, popüler
kültürü şahsına özgü maşasıyla deşen bir
akademisyen... Bizzat bir okuldu…"
"Ezber bozan"dı… Dobraydı; yakın
dostlarından Sennur Sezer'in naklettiği üzere,
"Ünsal'ın doğum yeri Urfa'ydı. Urfalı mıydı
bilemiyorum, ama Urfalılardan alıştığım dobralık vardı
onda…"
Hem de "Yalnızca gerçek dostlarınız size
yüzünüzün ne zaman kirli olduğunu söylerler,"
diyen Sicilya Atasözü'ndeki üzere…
* * * * *
Nedendir bilmem; Diyojen'i hatırlatır O
bana…
Diyojen (Diogenes) güpegündüz
"elinde fenerle" dolaşan bir filozof… Onu bilmeyen,
tanımayan var mı?
MÖ 412-323 kesitinde yaşayan Sinoplu hemşerimiz
Diyojen'in renkli bir kişiliği vardır.
Aldırmayan, itiraz eden, fenerle
"Dürüst bir insan"ı arayan Ona göre en değerli
olan şey, "erdemdir". Erdeme ulaşmak için de
"bilge olmak" gerekir.
Döneminin değer yargılarını önemsemeyen
Diyojen'in, gün ışığında "fenerle" aradığı
"insan" da erdeme ulaşandır; ve derler ki, Diyojen'in
aradığı erdemli kişi "Sokrates"te somutlanmıştır…
Sonra da kendisinde…
* * * * *
Oğlu Çınar Oskay'ın hakkında,
"İstemediği hiçbir şeyi yapmadı babam. Ona sunulan bu
hayatta bile, bir şekilde özgür olmayı başardı" dediği
Oskay, 1939'da Şanlıurfa'da doğmuştu. Üniversite
eğitimini Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde
(Mülkiye) tamamladı.
1967-68'de ABD'de yüksek lisans
eğitimini iletişim üzerine aldı.
İlk yazısı, 1959-1960 yılında, Pazar
Postası'nda yayınlandı. Sonraki yıllarda Son Baskı, Yeni Tanin,
Akis ve Milliyet gazetelerinde çalıştı. 1966-1967'de,
ABD'de Stanford Üniversitesi İletişim Araştırmaları
Merkezi'nde, 'özel öğrenci' olarak 37 kredilik
bir eğitim gördü.
Akademik yaşamına 1970'lerde
Mülkiye'de Basın Yayın Yüksek Okulu'nda
başladı.
1972 yılında TRT Toplumsal Araştırma Büyük
Ödülü'nü kazandı. Aynı yıl, Kültür
Değişimi Modelleri teziyle, doktorasını tamamladı. 1982'de 19.
Yüzyıldan Günümüze Kitle İletişiminin
Kültürel İşlevleri tez çalışmasıyla doçent, 1989
yılında profesör oldu. Ankara SBF Basın ve Yayın Yüksek
Okulu'nda, Bursa Akademisi'nde, Anadolu
Üniversitesi'nde, Marmara Üniversitesi'nde, İstanbul
Üniversitesi İletişim Fakültesi ve Siyasal Bilgiler
Fakültesi'nde öğretim üyeliği yaptı. Oluşum, Forum,
Akis, 7 Gün, Devrim, Yeni Gündem, Somut, Birikim, Argos, Varlık,
Hürriyet Gösteri, gibi dergilerde yazdı.
Yazıları, çevirileri ve incelemeleriyle,
Frankfurt Okulu'nun ve Alman Marksist sanat
düşünürlerinin Türkiye'de tanınmasına
öncülük edenlerden biri oldu.
1980'lerden başlayarak İstanbul
Üniversitesi ve Marmara Üniversitesi Basın Yayın Yüksek
Okulu'nda dersler verdi. Daha sonra, Marmara Üniversitesi
İletişim Fakültesi Radyo Televizyon Bölüm Başkanlığı ve
2000-2002 arasında İletişim Fakültesi Dekanlığı yaptı.
2002'de aynı üniversiteden emekliye ayrıldı.
Oskay, Kültür, Beykent ve Yakın Doğu gibi
özel üniversitelerde de öğretim üyeliği yaptı, idari
görevler üstlendi.
 
cellspacing="0">
YAPITLARI
Gelişim
Açısından Kültür Değişimi, (doktora tezi, Ankara,
1971); Toplumsal Gelişmede Radyo ve Televizyon, (1972 TRT Büyük
Ödülü); Göç ve Gelişme (1976); XIX.
Yüzyıldan Günümüze Kitle İletişiminin
Kültürel İşlevleri (1982), Çağdaş Fantazya (1982),
Müzik ve Yabancılaşma (1982), Estetize Edilmiş Yaşam (1983),
İletişimin ABC'si (1992); Kitle Haberleşme Teorilerine Giriş;
Toplumsal Gelişebilmede Radyo Televizyon; Çağdaş Fantazya -
Bilimkurgu ve Korku Sineması; İletişim'in ABC'si
(İletişmin temelleri üzerine kaynak eğitim kitabı); Yıkanmak
İstemeyen Çocuklar Olalım (Kuramsal denemeler); Tek Kişilik
Haçlı Seferleri (Denemeler)…
ÇEVİRİLERİ
Walter Gellhorn, Amerikan
Hakları Anayasasının Uygulanması (1965); Kitle Haberleşme Teorilerine
Giriş (1968); Bertrand D. Wolf, Devrim Yapan Üç Adam (1968);
T.B. Bottomore, Toplumbilim (1972); Maurice Duverger, Metodoloji
Açısından Sosyal Bilimlere Giriş (1973); Wright Mills, İktidar
Seçkinleri (1974); John King Fairbank, Çin'in
Sömürgeleşmesi ve Amerika'nın Çin Politikası
(1976); G. Osipov, Toplumbilim Teori ve Yöntem Sorunları (1977);
Wright Mills, Toplumbilimsel Düşün (1979); Ernst Bloch, Georg
Lukacs, Bertolt Brecht, Walter Benjamin, Theodor Adorno-Derleyen Fredric
Jameson, Estetik ve Politika (1985); Lewis Henry Morgan, Eski Toplum 2
cilt (1987); Martin Jay, Diyalektik İmgelem (1989); Bernard Lewis,
İslâm'ın Siyasal Söylemi (1993)...
 
* * * * *
Ardında belirgin ve tartışılmaz bir iz
bıraktı…
Evet, Nur Çintay A.'nın deyişiyle,
"Ünsal Oskay, iz bırakan efsane
hocalardandı…"
Ayrıca Atilla Dorsay'ın, "Hayatla organik
bağını koruyabilen"; Can Dündar'ın ise,
"İletişimi, sosyolojiyi sokağa indiren, halkla buluşturan
insandı" diye betimlediği "Ezber bozan bir bilim
insanı"ydı…
Sonra da cesaretti… Öğrencisi, NTV Haber
Koordinatörü Mete Çubukçu'nun aktardığına
göre, "12 Eylül dönemi için, 'Bu karanlık
günleri mutlaka atlatmamız gerekir, yoksa gidelim köprüden
kendimizi atalım' der"miş!
* * * * *
Cesurdu… Cesaretlendirirdi… Korkulara
aldırmazdı…
Bu yanıyla korku imparatorluğuna denk düşen
düzene, "olağan (denilene!)" itiraz
edenlerdendi…
Toplumsal kaynaklı her korkunun, onu yaratan
yönetimin doğasından kaynaklandığını bilenlerdendi…
Kapitalizmin ürettiği, üretmek zorunda
olduğu korkunun ana kaynağının sermaye olduğunun
bilincindeydi…
Hâlâ bilmeyen, görmeyen var mı?
Korkunun ana kaynağı birikerek sermaye biçimine dönüşen
artı değerlerin doğasından gelir…
Her toplumsal korku, onu yaratanın doğasından
kaynaklanır. Kapitalizmde, doğası gereği ürettiği, üretmek
zorunda kaldığı korkunun ana kaynağı sermayedir. Dünyanın en
korkak varlığı sermayedir. Durmadan artı değeri biriktirerek,
sömürürken kendisine gerekli olan istikrarlı iş barışı ve
güvenli ortamı hazırlayacak korkutuculara ihtiyaç duyar. Ancak
korkutucular ödevlerini yerine getirirken buyruğunda oldukları sermaye
gibi korkaktırlar. Ülkemizden bunun örnekleri çokça.
Tarihimizde tüm topluma korku salan yöneticilerimiz oldu.
Kapital, varlığımızı sürdürebilme
temelindeki güdüsel, sıradan insani korkularımızı kendi
dizgesinde boyun eğdirmek için çoğaltır. Sistem bunların
yanı sıra bu korkulara süreklilik kazandırmak için, tinsel
öğeleri de kullanmaktan geri durmaz. Bunlarla da "Hayır"
demenin imkanlarını elimizden alıp, bizi köleleştirmeyiş
hedefler.
Ünsal Hoca biz(ler)e bunu öğretir ve
bun(lar)a itiraz etmemizin gerekliliğini anlatırdı…
Onu yakinen tanıyan birisinin, Hasan Cem
Araptarlı'nın ifade ettiği üzere, "Ünsal
Oskay'ın yamacında soluklanmak, hayata kapılarını açmayı
öğretir insana. Başkasının sınırlarını çizdiği bir
yaşama rıza göstermemeyi, direnmeyi, kafa tutmayı, daha güzel
olanı, doğruyu aramayı öğretir. Düzenle uzlaşmamayı,
sürüye katılmamayı... Vasatın koynuna sokuluvermeni engeller.
Kefeye koyduğun yükünü, dünyayla tartmanı
öğretir. Ünsal Oskay'la vakit geçirmek, onurlu bir
insan olmayı öğretir...
Ünsal hoca, hayatı hiçbir zaman dar
kalıplar içinde değerlendirmedi, ayrıntılarda boğulmadı. Siyaset
öncelikli cevapların peşinde koştu. Toplumsal ve tarihsel olanı
siyasalla harmanlayarak aradı yaşamımızdaki yavanlığın nedenlerini.
Toplumsalın dönüşümüne inandı. Bugünün
düşünce insanına benzemezdi. Filozoftu. Kilimanjaro'dan
gelen Nil'in ilk taşkınları gibi, daha başka bir yerlerde
çağlayan, başka türlü bir adamdı. Onun için hayat
üretmek ve paylaşmaktı…"
* * * * *
Evet, evet O bir "Hoca" olarak bunu,
hakkını sonuna dek vererek yaptı…
"Ünsal Hoca, üniversiteye hiçbir
zaman bir 'meslek okulu' ya da 'diploma fabrikası'
gözüyle bakmadı. Onun 'üniversite' kavramı, hep
Batı'da Rönesans'ın da yaratıcıları arasında olan bir
üniversite kavramıyla eşanlamlı olarak kaldı: Kendini asla
günlük maddi gereksinimlerle sınırlı tutmayan, eleştirel
düşünce aracılığıyla ortaklaşa düşünce ve bilgi
üretme hedefinden hiç şaşmayan, tam anlamıyla evrensel bir
üniversite kavramı."[3]
Hatta, Anadolu Üniversitesi Eğitim
Fakültesi'nin son sınıflarına "Dil Bilinci"
başlıklı dersi verirken, "Bakın, master, doktora, doçentlik,
profesörlük - bunların hepsini çabanızla jürilerden
alabilirsiniz! Ama bir tek unvan vardır ki, onu hiçbir akademik
jüriden alamazsınız; hayat boyu, günlerinizi ve gecelerinizi
doldurması gereken, çok özel bir çaba harcamadan da asla
alamazsınız! Bu unvanın adı, hocalıktır ve o unvanı, sadece ve sadece
öğrencilerinizden alabilirsiniz - ya da, profesör olmuş olsanız
bile, sözünü ettiğim o çok özel çabayı
harcamazsanız, hiç alamayabilirsiniz!" diye
haykırırdı…
Hem de "Bu kadar umutsuzsak, kendimizi pencereden
atalım…" cüretkârlığıyla…
 
26 Kasım 2009 14:59:38, Ankara.
 
N O T L A R
[*]
Esmer, No:58/1, Ocak 2010…
[1]
Thales.
[2]
Mısırlı bilge Ptah Hotep'in (MÖ 2414-2375) eserinden;
Christian, J.The Wisdom of Ptah-Hotep, Spiritual Treasures from the Age of
the Pyramids, Constable, London, 2004.
[3]
Ahmet Cemal, "… 'Evrensel' Bir Üniversiteli:
Ünsal Oskay...", Cumhuriyet, 13 Kasım 2009,
s.17.

Etiketler:
Array,';

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder