31 Ocak 2013 Perşembe

Venezuela'dan ÇHD'ye destek

Venezuela'dan ÇHD'ye
destek

Türk devletinin devrimcilere yönelik yeni bir
saldırısını daha haber aldık. Venezuelalı kitle örgütleri,
milletvekilleri, avukatlar, aydınlar, sanatçılar olarak Türk burjuvazisi
ve emperyalizmin çıkarları doğrultusunda devrimcileri, avukatları,
sanatçıları haksız yere hapse atan Türk devletini kınıyor,
tutuklananların bir an önce serbest bırakılmasını talep
ediyoruz.

"Venezuela'dan sizlere
destek

Sevgili yoldaşlar, 

Son gelişmeleri
duyduk. Tepkimizi aşağıdaki basın açıklamasıyla dile getirdik. Bu
basın açıklamasını (ve bu satırları) Türkçe'ye çevirttik.
Basın açıklamalarını Türkçe ve İspanyolca olarak gönderiyoruz. Tüm
kalbimizle yanınızdayız. Haklıyız ve tam da bu yüzden
kazanacağız.

Basın açıklaması:

Türk
devletinin devrimcilere yönelik yeni bir saldırısını daha haber
aldık.

18 Ocak 2013 tarihinde Türk polisi yedi kentte yaptığı
baskınlarla, içlerinde devrimci avukatlardan oluşan bir derneğe (ÇHD -
Çağdaş Hukukçular Derneği) üye avukatların, Türkiye’nin en
önemli devrimci müzik grubunun (Grup Yorum) üyelerinin ve devrimci
basının önemli bir dergisinin (Yürüyüş Dergisi) çalışanlarının
bulunduğu 85 kişiyi gözaltına aldı.

Gözaltına alınanlar ancak
24 saat sonra avukatlarıyla görüşebildiler. Gözaltına alınanların
birçoğu açlık grevine başladı. Polis gözaltındakilere su ve şeker
vermedi, tuvalete gitmelerine izin vermedi ve 35 saat boyunca arkadan
kelepçeli halde tuttu.

Gözaltındakilere destek açıklaması yapmak
isteyen, çoğunluğunu ailelerinin oluşturduğu gruba polis tazyikli su ve
biber gazıyla saldırdı.

20 Ocak tarihinde 9’u ÇHD üyesi
avukat olan 28 kişi tutuklandı, diğer gözaltına alınanlar yargılanmak
üzere serbest bırakıldı.

Türk devletinin iddiasına göre
gözaltına alınanlar "yasadışı DHKP-C örgütünün üyesiydi ve
devletin kozmik sırlarını başka bir devlete veriyorlardı".

Bu
suçlamaların devrimcileri gözaltına almak için beceriksizce uydurulmuş
bahaneler olduğu savcının sorgulama sırasında gözaltındakilere
sorduğu sorulardan bile anlaşılmaktadır.

Avukatlara neden işçi
eylemlerinde slogan attıkları, neden işçilerin eylemine katılarak onlara
cesaret verdikleri, neden müdahilliklerini üstlendikleri, polis hakkında
neden suç duyurusunda bulundukları soruldu.

Gözaltındakilere
yönelik ortaya atılan suçlamalara ilişkin tek bir soru dahi
sorulmadı.

Türk devleti bir taraftan işçi sınıfının, yoksul
kesimlerin en temel haklarına yönelik saldırını artırırken,
işçilerin ve emekçilerin en ileri hak savunucuları olan ilerici
avukatlarını, sanatçılarını ve devrimcilerini gözaltına alıyor,
suçlanacak hiçbir şeyleri olmadığı itiraf edilircesine "kozmik
sırları yabancı ülkelere" vermek gibi aptalca bir iddiayla kendini
savcı yerine koyan polisler tarafından gözaltına alıyor ve mahkemeye
çıkartılıyorlar.

Devrimci ve demokratlara saldırmak için şimdi
de "yabancı devletlere ajanlık yapma" safsatasını soğuk savaş
yıllarının tozlu sandıklarından çıkarıp yeniden piyasaya
sürüyorlar.

Aslında soruyu şöyle sormak
gerek:

Türkiye’nin yarısını NATO üssü haline getirenler,
ABD'ye ait onlarca atom bombasını İncirlik üssünde koruyanlar,
emperyalizmin bölgedeki çıkarlarını korumak için yerleştirilen
patriotları için emekçi halktan toplanan vergilerle üstüne para ödemeye
hazırlananlar, (Wikileaks belgelerinde görüldüğü gibi) ABD'li
elçilere birbirlerini şikayet eden ve onların gözüne girebilmek için
devlet ve hükümet sırlarını hiç çekinmeden veren, kimileri İngiliz
vatandaşı olup Kraliçe'ye ve Birleşik Krallığın çıkarlarına
sadakat yemini etmiş bakanlar acaba hangi devletin ajanlığını
yapıyorlar?

Venezüellalı kitle örgütleri, milletvekilleri,
avukatlar, aydınlar, sanatçılar olarak Türk burjuvazisi ve emperyalizmin
çıkarları doğrultusunda devrimcileri, avukatları, sanatçıları haksız
yere hapse atan Türk devletini kınıyor, tutuklananların bir an önce
serbest bırakılmasını talep ediyoruz.

Halkların Kucaklaşması
Kolektifi, Simon Bolivar Okulu, Radikal Bolivarcı Alternatif Kolektifi,
Doğrudan Demokrasi Kolektifi, Jose Rafael Nieves Toplumsal Köylü Hareketi,
Ulusal Komünal Hareket, Milletvekili Oresteres Leal, Milletvekili Carlos
Partidas, Savcı Cleotilde Avendanyo, Avukat ve Gazeteci Israel Sotillo,
Cojedes Eyaleti Kültür Cephesi, Gazeteci Oscar Farfan, Radikal Bolivarcı
Avukatlar Kolektifi, Alexis Campos, Doktor ve Ceza Avukatı Moises Diaz
Zamora, 13 Nisan Dergisi, Tenör Victor Rodriguez, Andres ve Ramon Parquier
Hücresi (Caracas, Miranda, Aragua ve Carabobo bölgeleri), 60'lı
yılların Dostları Vakfı (Falcon, Lara, Yaracuy bölgeleri), Argimiro
Gabaldon Komünü (Lara bölgesi), Yurtsever Millet Meclisi Komitesi
(Fabricio Ojeda), Toldos 5 Temmuz (Petare bölgesi), 4 Mayıs Mahalle Cephesi
(Petare bölgesi), Petare Televizyon Kanalı Kolektifi, Eylemdeki Palo Verde
Kolektifi, Sucre Devrimci Sanatçılar Cephesi, Barbaro Rivas (Petare
Bölgesi), Petare Sanatçılar Cephesi, Guevaracı Öğrenciler (Sucre),
Sosyalist İşçi Hareketi (Sucre), 23 Ocak Sergio Rodriguez Kolektifi,
Farabundo Marti Kolektifi, Salvador Allende Kolektifi, La Piedrita
Kolektifi, Montaraz Kolektifi, La Libertad Kolektifi, Ernesto Guevara
Komitesi, Sierra Maestra Komünü, Los Arbolitos Spor Grubu, Ayacucho Sosyal
Vakfı, Bloque 2 Spor Grubu, 3 Kök Kolektifi, Güneşin Doğuşu Kolektifi,
Simon Bolivar sosyalist Komünü, El Panal 2021 Sosyalist Komünü, Kapu Kapu
Tiyatro Grubu, İlk Adım - Hümanist Grup, Milis C. Kolektifi, Reserva
Social Vakfı, Danilo Anderson Vakfı

Kaynak:
chd.org.tr

"Bomba taşıdıysam Adalet Bakanı niye 3 kez görüştü"

"Bomba taşıdıysam Adalet
Bakanı niye 3 kez görüştü"

CHP
Cezaevleri Komisyonu üyelerinin görüştüğü ÇHD'li avukat Taylan
Tanay, "3 kez Adalet Bakanı ile görüştük. 2007'de bomba
taşımışsam niye görüştü" dedi.

class="kyw">CHP Cezaevleri İnceleme Komisyonu üyeleri Malatya
Milletvekili Veli Ağbaba, Manisa Milletvekili Özgür Özel, Muğla
Milletvekili Nurettin Demir ve Gençlik Kolları Başkanı Emre Doğan, class="kyw">DHKP-C adı altındaki operasyon sonrasında tutuklanan
Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) üye ve yöneticisi 9 avukatı,
bulundukları Bakırköy ve Kandıra Cezaevlerinde ziyaret etti.
/>"Savcı: 'Yolu karıştırdım kusura
bakmayın"

Bakırköy Kadın Hapishanesi'ndeki
avukatlar Naciye Demir, Nazan Betül Kozağaçlı, Ebru Timtik, Şükriye
Erden, Barkın Timtik ile görüşen CHP heyeti,
daha sonra Kandıra F Tipi Cezaevi'ndeki avukatlar Güçlü Sevimli,
Taylan Tanay, Günay Dağ, Selçuk Kozağaç'lıyı ziyaret etti. class="kyw">CHP heyetine gözaltına alma sürecinde Avukatlık Kanunu
ve diğer kanunlara aykırı biçimde yapılan polis baskınlarını anlatan
avukatlar, aramaya nezaret etmesi zorunlu olan Savcının ise, "Yolu
karıştırdığım için geciktim kusura bakmayın" dediğini
aktardılar.

"Polis şiddetine maruz
kaldılar"

Avukatlar, CHP
heyetine, Emniyet'e ve hastaneye götürülürken polis şiddetine maruz
kaldıklarını ve sürüklenerek götürüldüklerini, bunların polis
kamerasında da mevcut olduğunu ifade etti.  

Avukatlar,
Emniyette daha önce pasaport nedeniyle parmak izi
alınmış olmasına rağmen ve "kişinin kendi aleyhinde delil vermeye
zorlanamayacağı" kuralına rağmen parmaz izi, tükürük ve kan
örneğinin fiziksel zor kullanılarak alındığını anlattı.
/>"İstanbul Protokolü'ne ve hukuka aykırı
davranıldı"

Avukatlar, hastanede de İstanbul
Protokolü'ne aykırı şekilde çok sayıda polisin, boğaz sıkmak,
burun kapatmak, tükürük bezlerine baskı yapmak zuretiyle zorla tükürük
örneği  almaya çalışıp, doktorların da hakim kararı olduğu
için İstanbul Protokolü'nün kendilerine hatırlatılmasına rağmen,
bu örnekleri aldıklarını anlattı. Tutuklu avukatlar ayrıca, class="kyw">DNA tespitini gerektirecek herhangi bir suçlama
olmadığı halde buna zorlandıkları, tükürük örneği, kan örneği,
saç örneği, doku örneği almanın cinayet, cinsel istismar, class="kyw">faili meçhul cinayet gibi suçlarda başvurulan bir
yöntem olduğu ve kendilerinin de böyle bir suçlamaya muhatap
olmadıkları halde bunların talep edildiğini ifade ettiler.
/>"Amaç, Suriye raporunu
engellemekti"

CHP heyetine,
bu operasyonun ÇHD'ye yönelik bir itibarsızlaştırma operasyonu
olduğunu anlatan tutuklu avukatlar, kendilerinin pek çok davaya avukatlık
yaptıkları halde bir yasadışı örgütle ilişkilendirilerek,
itibarsızlaştırılmaya çalıştıklarını ve "Hükümetin esas
derdinin ÇHD tarafından hazırlanan Suriye
raporuna engel olmak ve ortaya koyacakları çok çarpıcı iddia ve
delillerin ortaya çıkmasına mani olmak olduğunu" ifade ettiler. />
"ÇHD 12 Eylül'de bile
basılmamıştı"

DHKP-C
ile ÇHD'nin ilişkilendirilerek kamuoyundaki algının yönetilmeye
çalışıldığını kaydeden ÇHD'li tutuklu avukatlar, BM, Avrupa
Parlamentosu, Uluslararası Af Örgütü ve pek çok uluslararası kuruluş
tarafından ciddiye alınan bir örgüt olduklarını hatırlatarak, şu
değerlendirmede bulundular:

"ÇHD'nin son 5 yıllık
performansının hükümeti rahatsız ettiğini, 12
Eylül
'de bile ÇHD'nin basılmadığını ifade eden
avukatlar Recep Tayyip Erdoğan'ın "kimin
avukatlığını kimin yapacağını ve kimin avukatlık mesleğini nasıl
yapacağını da bu ülkede ben belirlerim" dediğini ifade etmişler
ve  "insanların çocuk sayarına, izleyeceği dizilere karar
vermek yetmedi şimdi de kimin avukatlığının kimin yapacağına karar
vermek istiyor. Bu operasyon onun sonucudur."
/>"Bütün avukatların grafiğini
çıkarmışlar"

CHP
heyetinin ÇHD'li avukatlar ile görüşmesinden class="kyw">ilginç detaylar da ortaya çıktı. class="kyw">CHP heyetinin hazırladığı "Avukatlar
Raporu"nda şu ifadeler yer aldı:

"Polisler; bütün
avukatların grafiğini çıkarmış, bu grafiklerde savundukları
müvekkillerinin yüzde kaçının 'susma hakkı' nı
kullandığını ortaya koyup, bu oranın da örgütsel bir davranışa
işaret ettiğini ortaya koymuşlardır. Doğrudan avukatlık pratiğine
yönelik böyle bir çalışmanın çok manidar olduğunu söyleyen
avukatlar; '1974 yılında kurulmuş, Deniz Gezmiş'lerin
avukatlarının kurduğu, 12 Eylül'e direnmiş,
12 Eylül'ün bile basmaya cesaret edemediği,
her devrin muhalifi bir örgütü ve çağdaş hukukçuları kimse belli
örgütlerle özdeşleştirmeye ve kendi aklındaki bir pozisyona indirgemeye
çalışmasın' demişlerdir.'

"Kapımız
kilitli bile değildi"

ÇHD'li tutuklu
avukatlar, basında yer alan "11 çelik kapı" haberlerini de
ciddiyetten uzak ve itibarlarını zedelemeye dönük olarak niteleyerek
yalan olduğunu dile getirdiler ve "Bizim kapılarımız kilitli bile
değildi!" dediler.

src="http://cdn1.cnnturk.com/Handlers/File.ashx?FileID=670196"
style="display: block; margin-left: auto; margin-right: auto;" /> />ÇHD'li avukatlar, CHP Cezaevleri İnceleme
Komisyonu üyeleri Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, Manisa Milletvekili
Özgür Özel, Muğla Milletvekili Nurettin Demir ile Gençlik Kolları
Başkanı Emre Doğan'dan oluşan heyete şunları anlattı:
/>"Neden 'Off' dedin"

Avukat
Naciye Demir:  "Emniyet içinde yerde sürüklendim. Gözaltı
süresince hiç su verilmedi, tuvalete günde 1 kez çıkarıldık ve
polisler bunu bir kötü muamele olarak kullandı. Parmak izi istediler.
Pasaportumda parmak izim olduğunu, emniyette kayıtlı olduğunu söylememe
rağmen 3-4 kişi beni yatırdı, üzerime çıktılar, zorla kolumu bükerek
parmak izi almaya çalıştılar. Bundan dolayı ellerim ve ayaklarım şiş
ve sakat. Parmak izinin alınması sırasında emniyette ve tükürük
örneği alınırken hastanede, kişinin aleyhinde olabilecek delilleri
vermeme hakkını ifade ettiğimde, hakim kararı olduğunu söylediler.
Hakim kararına itiraz ettiğimi söylediğimde de bu itirazımı yerine
getirmediler ve zor kullandılar. Tükürük örneği almak için 5-6 kişi
zorla boğazımı sıkarak örnek aldılar.

Sorgumda,
müvekkillerime, dosyada gizlilik kararı bulunan soruşturmalarda, neden
susma hakkını kullandırdığımı sordular. Bu bana suçlama olarak
getirildi. Örgüt baskısıyla susma hakkı kullandırdığım söylendi.
Oysa ÇHD olarak yapmış olduğumuz bütün meslek içi eğitimlerde gerek
bizler gerek katılan bilim adamları, gizlilik kararına karşı müvekkili
koruyan yegane hakkın susma hakkı olduğunu tüm meslektaşlarımıza ifade
etmişizdir. Bizlere yapmış olduğumuz suç duyuruları soruldu. Bunlar
yasadışı suç duyurusu olarak ifade edildi. Avukat Taylan Tanay'la
konuşmalarımız soruldu. Bir arkadaşımla konuşmamda telefonda
sıkılıp  'Off' demişim, niye 'Off' dedin diye
sordular. Hepsi yasal olan 43 basın açıklamasına neden katıldığımı
sordular. Bu  43 rakamı eksiktir, çünkü ben  100'lerce
basın açıklamasına katılmışımdır. Basın açıklamalarındaki
resimlerimi suç kanıtı olarak gösterdiler. 1
Mayıs
'ta tertip komitesinin talebiyle görev almam soruldu. Yine
1 Mayıs 2011'de üzerinde ÇHD yazan 
kırmızı önlüğü neden giydiğimi de sordular."
/>"3-4 kişi üzerime oturarak zorla tükürük örneği
aldı"

Avukat Nazan Betül
Kozaağaçlı:
"Sabah 08.00'de büromun yanındaki
Sendikaya geldiğimde arandığımı öğrendim. Aynı anda hem büroma hem
evime arama kararı alınmış. Ben sendikadan iner inmez zor kullanarak eve
götürdüler. Evin kapısını çilingirle açtılar evde arama yapıldı.
Evdeki aramada Mahir Çayan'ın bütün eserleri, eşimin baro
ajandasını, Mao'nun seçme eserlerini ve cezaevinden görülmüştür
mühürlü "Vız gelir" mizah dergisini aldılar. Büromu aradılar
ancak ben büromun aranmasında bulunamadım.

Emniyette zorla
arama yapıldı. Parmak izimi 3-4 kişi üstüme oturarak zorla aldılar.
Neyle suçlandığımızı bilmeden, polislerin şiddetiyle ağzımızı
zorla açarak hekimin önünde, ağzıma bilmediğim bir alet sokarak zorla
tükürük aldılar. Bizim ifademizi yasa gereği Savcı alacak olmasına
rağmen 3 gün Emniyette kaldık. 30 saat savcının önünde sandalyede
bekletildik. Polis bize kin doluydu, adeta bunu bir fırsat bilerek intikam
alıyordu. Savcılıkta şunlar soruldu: Katıldığımız basın
açıklamaları. Adliye'nin önünde yapmış olduğumuz class="kyw">Engin Çeber basın açıklaması.2000 yılında Ulucanlar
Cezaevi önündeki basın açıklaması."

"Susma
hakkını neden kullandırdığımızı sordular"

/>Avukat Ebru Timtik: "İktidar hukuksuzluklara karşı
çıkacak birilerini alacaksa önce bizim alınmamız doğal. Sabah
04.00'te kapımı bir kez çaldılar. 1 dakika sürdü sürmedi kapıyı
hemen kırdılar. 2 misafirimiz vardı. Erdem Hanoğlu ve Kamile Kayır evde
misafirdi bizim yüzümüzden tutukladılar. Asansörle değil merdivenden
kafamıza vura vura indirdiler. Banyomuzda 7-8 ay
önce kayıt cihazı bulduk. Nezarette hiç su vermediler, tuvalete
götürmediler. Parmak izi ve tükürük  alınırken zor kullandılar
ve şiddet uyguladılar ve bunu kameraya aldılar.
Tükürük alınırken burnumu tuttular bilincimi yitirdim. Kamera kaydı
var. Soruşturma dosyasında olmayan ama basında çıkan haberler bizi
yaraladı. Zeynel Öztürk'ün ölüm emrini vermek, bir imamın ölüm
emrini vermek, ajanlık suçlaması gibi haberler bizi üzdü. Yaptığımız
avukatlık faaliyetleri soruldu. Özellikle müvekkillerimize susma hakkını
neden kullandırdığımız soruldu. Ama biz bunu yapmazsak avukat
olamayız." diyerek düşüncelerini ve olayı anlatmıştır.
/>"Emniyette tuvalete çıkarmadılar, su
vermediler"

Avukat Şükriye Erden:
"Evim kira ve kapı tahta. 08:30'da Savcı ve Baro'dan avukat
birlikte geldiler.  Evimi aradılar çalışma odamdaki dosyaların
hepsine baktılar. İş davaları ile ilgili verdiğimiz 12-13 tane
ihtarnamemi örgütsel doküman olarak aldılar. Ajandalarımı, çocukların
müzik ve film CD'lerini aldılar. Emniyette  parmak izi, tükürük
alınırken şiddet uyguladılar hastane bahçesinde
bile şiddet uyguladılar, tuvalete çıkarmadılar
ve su vermediler. F Tipi filminin galasında bizlere verilen
haberleşme  'top'ları kanıt olarak alındı. 2010-2012
yılında gözaltına alınan müvekkillerime susma hakkını niye
kullandırdığım soruldu."

Avukat Barkın
Timtik:
Basında çıkan haberler için" gitsin büromuza
baksınlar 11 tane kapı ve kozmik oda var mı? dedi.  
/>Avukat Güçlü Sevimli: "ÇHD'nin yapmış
olduğu  basın açıklamalarındaki  resimlerimizi sordular. class="kyw">1 Mayıs, 8 Mart, 16 Mart, Sivas 2 Temmuz Kadıköy
mitingine katılıp katılmadığımı sordular. ÇHD'nin karar defterini
ve üye listesini aldılar."

Avukat Günay
Dağ:
"ÇHD'nin düzenlemiş olduğu katıldığı eylemler
ona da sorulmuş. Diğer arkadaşları gibi parmak izi ve tükürük örneği
alınırken zor kullanıldığını ve şiddet
gördüğünü ifade etmiştir."

"Zorla ellerimi
kollarımı bağlayıp, üzerime çullandılar"

/>ÇHD Genel Başkanı Avukat Selçuk Kozaağaçlı:
"Emniyette zorla ellerimi kollarını bağlayarak üzerime çullanarak
parmak izi aldılar, ayrıca, Hukuka aykırı şekilde tükürük, saç ve
kan örneği aldılar. Doktoru uyarmama rağmen İstanbul Protokolü ve
hukuka aykırı şekilde zorla kan ve saç aldılar. Türk Hukukunda en
ağır şarta bağlanmış soruşturma işlemlerinden birisi class="kyw">DNA almaktır. Bu bir hukuksuzluktur. Generaller
alındı,  gazeteciler alındı, rektörler alındı, hepsi alındı ama
bunların mahkeme olmadığı ortaya çıktı. Bizler bu mahkemeleri
tanımıyoruz. Bizim üzerimizde yargı hakları yok. Cuma sabahı olayı
duydum. Pazar sabahı geldim. Avukatlığımız ve ÇHD'nin
faaliyetlerinden dolayı alındığımızı düşünüyorum."
/>ÇHD İstanbul Şubesi Başkanı Avukat Taylan
Tanay: 
"Çelik kapı yok. Kapı anahtarlı olmadığı
halde kapıyı kırarak girdiler. Cumhuriyet Savcısı 1 saat sonra geldi.
Kapının kilitli olmadığını savcıya gösterdim. Evden ÇHD'ye
aramaya gittik. ÇHD'ye soruşturma olmadığını söylediler benim
için arandığını söylediler. Derneğin üye listesini aldılar.
ÇHD'nin işçi hakları broşürü,
görülmüştür damgalı cezaevi mektuplarını aldılar. Kentsel
dönüşüm dosyalarını, Hrant  Dink dosyasını aldılar.
ÇHD'den inince araçta üstüme oturup zorla kelepçelediler. Emniyette
üst aramasında 15 polis üzerime çıkıp parmak izimi zorla aldı ve
dövdüler. Bu şiddeti izlemeye gelen polisler bile vardı. Ve avukat
görüşme odasına attılar. Avukat görüşme odasında da dövdüler.
Polisin kamuoyunda işkenceci olarak gösterilmeye çalışıldığını ama
2004'ten beri işkence yapmadıklarını
söylediler. Bizi işkenceci gibi gösteriyorlar dediler. Savcılıktan
Haseki Hastanesi'nde zorla tükürük örneğimi aldılar ve bunların
hepsini kameraya çektiler. Cumhuriyet Savcılığı'nda ÇHD'nin
eylemleriyle suçladılar. Engin Çeber basın
açıklaması, Güler Zere açıklaması gibi
30'a yakın basın açıklamasıyla suçladılar. '30 basın
açıklaması yetiyorsa, Türkiye'deki her örgütle ilgili
suçlayabilirsiniz' dedim. '30'a yakın İBDA-C  class="kyw">Ergenekon, Odatv basın
açıklamalarına da katıldım. Onlardan da suçlanabilirim' dedim. Daha
önce 20.07.2012'de resmi dinleme yapıldı. class="kyw">DHKP-C ile ilgili takipsizlik kararı verildi. Bu
ÇHD'ye karşı yapılmış bir operasyondur. 'Sen class="kyw">işçi eylemlerini yönlendiriyorsun' diyorlar. Ben
DİSK'in avukatıyım. Avukatlık yaptığım insanların ve kurumların
neden avukatlığını yaptığımı sordular. 'Dursun Karataş'ın
cenazesine niye katıldın' diye sordular. Ben, 'Dursun
Karataş'ın avukatı olduğumu' söyledim. 'Ailesi bana vekalet
verdi, herşeyini, cenazesini, mezarını, imamını her şeyini avukatı
olarak ben yaptım.' ÇHD'yi 12 Eylül bile
basmadı. Bu dönem 12 Eylül'den daha kötü
bir dönem ve bununla herkese mesaj veriliyor.  Müvekkillerimin yüzde
86'sı susma hakkını kullanmış diye oran bile verdiler. Neden susma
hakkını kullandırdığımı sordular.

"Bomba
taşıdıysam Adalet Bakanı niye görüştü"

BM
İnsan Hakları Yüksek Komiserliğiyle görüştük. Rapor verdik.
Uluslararası Af Örgütü ile görüştük rapor verdik. Şimdi buradayız.
2010'da 3 kez Adalet Bakanı ile görüştük. 2007'de bomba
taşımışsam niye görüştü. Ayşenur Bahçekapılı'nın 
bizleri sadece ismen tanıdığını söylemesine çok üzüldük. Hala
üyemiz ve kendisi ile 2006'da 50-60 kez görüştük. Başbakan, 
ÇHD üyesi olarak tanıttı Ayşenur Bahçekapılı'yı. Bizi
tanımamasına şaşırdım. Bu davada tamamen ÇHD yargılanıyor." />
"Gözaltında Taylan Tanay'a  esrarengiz
ziyaret
: 'Polisi incitiyorsun"
/>CHP heyetinin ziyarete ilişkin raporunda
"Taylan Tanay'a gözaltında esrarengiz bir polis amiri tarafından
söylenen sözleri" denilerek, şunlar aktarıldı:

"Bir
polis amiri - o gelince herkes ayağa kalktığı için amir olduğunu
biliyorum- sivil halde bir koltuğa oturdu. Seni görmeye geldim, siz bizi
sürekli işkencecilikle suçluyorsunuz. 'İşkence nedir seninle
tartışmaya geldim' diye müstehzi bir ifadeyle güldü. 'Geçende
programa çıkmıştın, Söz Sizde'ye katıldın. Bize işkenceci dedin.
Onursuz dedin. Seni görmeye geldim.'  dedi. Söz Sizde programında
da 'polis kötü muamele yapmak istemiyor da şartlar onu zorluyorsa,
kimse polislik yapmak zorunda değil, dışarıda birçok farklı mesleği
onuru ile yapan kişi var' dediğim için onlara onursuz dediğimi
çıkartmış ve bunun üzerine bana, 'Polisi incitiyorsun. Özel olarak
seni görmeye geldim." dedi.

CHP
heyetinin raporunda Bakırköy Kadın Hapishanesi'nde yemeklerin kötü
olduğu, dışarıdan kırtasiye malzemesi alınmadığı, fotokopi ve class="kyw">internet çıktılarının içeriye alınmadığı,
toplatma kararı kalkan kitapların içeriye alınmadığı ve yazı yazmak
için bilgisayar bulunmamasına yönelik sıkıntılar olduğu ifade edildi.
Raporda mahkumların infaz koruma memurlarından genel olarak memnun
oldukları dile getirildi.

Raporda Kandıra F Tipi Cezaevine
ilişkin de benzer sorunlar ifade edildi ve yalnızlaştırma ve tecridin en
büyük problem olduğu dile getirildi.

Kaynak:
cnnturk.com.tr

13 Mart 13

13 Mart 13

style="font-size:12px;">İLHAN ve BARIŞ'ın MAHKEMESİ 13
MART 2013'DE ANKARA ADLİYE'SİNDE GÖRÜLECEKTİR. 
/>TÜM DOSTLARIMIZI MAHKEMEYE
BEKLİYORUZ.

30 Ocak 2013 Çarşamba

ÇHD'den Başbabakan'a Cevap

ÇHD'den Başbabakan'a
Cevap

BASINA ve KAMUOYUNA

18 Ocak Cuma
günü sabaha karşı ÇHD Genel Merkezi’ne, Ankara ve İstanbul
Şubeleri’ne, dernek üyesi olan meslektaşlarımızın ev ve
bürolarına baskınlar yapılmış ve Genel Başkanımız Av. Selçuk
Kozağaçlı, İstanbul Şube Başkanımız, Av.Taylan Tanay, İstanbul Şube
Sekreterimiz Av.Güçlü Sevimli, İstanbul Şube üyeleri Av.Ebru Timtik,
Av.Barkın Timtik ,Av.Naciye DEMİR, Av.Günay DAĞ, Av.Şükriye Erden ve
Ankara Şube üyesi Betül Vangölü Kozağaçlı keyfi ve hukuksuz bir
biçimde tutuklanmıştır.

Başbakan Yardımcısı Bekir
Bozdağ'ın ardından bu kez Başbakan Recep Tayyip ERDOĞAN, bugün
yapmış olduğu açıklamada avukatların 11 kapılı bir yerde, gecenin
yarısında toplantı halindeyken, sahte kimlik ve belge yakarken
yakalandıklarını iddia ederek bir kez daha yalan ve iftiralarla kamuoyunu
yanıltmaya çalışmış, derneğimize ve derneğimiz yönetici ve
üyelerine yönelik hukuk dışı arama, gözaltı ve tutuklama terörüne
sahip çıkmış, bu oprasyonun arkasında AKP iktidarının olduğunu bir
kez daha ortaya koymuştur.

Başbakanın bu açıklamalarının tamamı
yalan ve iftiradan ibarettir. 18 Ocak Cuma günü, derneğimize yönelik
olarak yapılan operasyon kapsamında, Derneğimiz Genel Merkezinde, Ankara
ve İstanbul Şubeleri ile yönetici ve üyelerimizin ev ve bürolarında
aramalar yapılmış, 11 meslektaşımız bu aramalar sırasında, yani kendi
ev veya bürolarında, ayrı ayrı gözaltına alınmış, Genel
Başkanımız Av. Selçuk Kozağaçlı da yurt dışındayken hakkındaki
yakalama kararını öğrenmesi üzerine, İstanbul'a dönüşte Atatürk
Havalimanında gözaltına alınmıştır. Dolayısıyla, avukatların gece
yarısı toplantı halindeyken yakalandıkları iddiası kocaman bir
yalandır. Kaldı ki, bu opersayon kapsamında baskın ve arama yapılan 11
kapılı bir yer yoktur. Ortalama bir apartman dairesinde 11 kapı
bulunabileceğine dair bir iddia, herşeyden önce akıl ve mantığa
aykırıdır. Bu iddiayı ortaya atanların da bu iddiaya inananların da
zeka seviyesinden şüphe edilmelidir.

Öte yandan, Anayasanın
138.maddesine göre, devam etmekte olan bir dava veya soruşturmaya ilişkin
olarak hiçbir kişi veya makam yorum yapamaz, yargı organlarına talimat
veremez, telkinde bulunamaz. Keza Türk Ceza Kanunu'nun 288.maddesinde,
adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs etmek de hapis cezasını gerektiren
bir suç olarak düzenlenmiştir. Halböyleyken, Başbakan Tayyip
Erdoğan'ın anayasa ve yasaları hiçe sayarak, derneğimize yönelik bu
operasyon hakkında, tamamen yalanlardan oluşan bir açıklama yaparak,
siyasi iktidar nezdinde hakkımızda hüküm verildiğini kamuoyuna,
dolayısıyla soruşturma makamlarına açıklaması, soruşturma ve yargı
makamlarına telkin ve hatta talimat niteliği taşımaktadır. Bu da,
AKP'nin ileri demokrasisinin (!) ya da faşizminin geldiği boyutu
göstermesi bakımından dikkat çekicidir.

Derneğimize yönelik bu ve
benzeri, yalan ve iftiralar, baskı ve yıldırma çabaları nereden ve
kimden gelirse gelsin, hiçbir şekilde yılmayacağımızı, 40 yıldır
sürdürdüğümüz devrimci avukatlık geleneğini, bundan sonra da aynı
kararlılıkla sürdüreceğimizi bu vesileyle bir kez daha, kamuoyuna ilan
ediyoruz.

Başbakan Recep Tayyip ERDOĞAN unutmamalıdır ki, mesleki
faaliyetleri ve müvekkilleri nedeniyle tutuklanan meslektaşlarımızı ve
Çağdaş Hukukçular Derneği’ni baskılar ve tutuklamalar
sindiremeyecek, korkutamayacaktır.

Ayrıca ifade etmek isteriz ki,
kolluk tarafından basılan derneklerimizin tek bir kapısı vardır ve
derneklerimiz tüm üyelerimize, tüm öğrencilere, yoksullara, işçilere
ezcümle tüm ezilenlere ve sömürülenlere açıktır.

Çağdaş
Hukukçular Derneği, 1974 yılından bu yana kesintisiz olarak toplumsal
muhalefetin odağı olmuştur ve olmaya devam edecektir. ÇHD, tutuklu
meslektaşlarımızın onurlu duruşundan devraldığı bayrağı
yükseltmeye bugün daha da kararlıdır.

1974’den beri
susmadık, bundan sonra da asla susmayacağız.

Saygılarımızla,
haklılığımızın bilinciyle,

Çağdaş Hukukçular Derneği İstanbul Şube

HHB: BAŞBAKAN'A CEVAP

HHB: BAŞBAKAN'A
CEVAP

AÇIKLAMA NO: 376 
/  30.01.2013

BAŞBAKAN’IN 30.01.2013
TARİHLİ

AKP GRUP TOPLANTISINDA YAPTIĞI
KONUŞMASINA CEVABIMIZDIR;

“Bir apartman dairesinde
gecenin yarısında avukatlar toplanıp ne iş görür”müş?
 “11 kapının ardında” ne işleri varmış?

Cevap
verelim Başbakan! Ama cevabımız size değil yalanlarla yönetmeye
çalıştığınız halkımızadır;

Önce sayı saymayı öğrenin;
gece yarısı bastığınız bütün bürolarımızın, derneklerimizin
kapılarını parmak hesabıyla toplasanız yine 11 etmez! Bari azıcık
usturuplu yalan söyleyin!

Biz adalet mücadelesi veriyoruz. Gece
yarılarında ne yaptığımızı merak ediyorsanız, 10 yıllık
iktidarınızın adaletsizliklerine bakın!

“İçerde ne
isterseniz var!” diyor Başbakan;

Doğru! İçerde çok
şey var;

- hapishanelerde katlettiğiniz
devrimcilerin otopsi raporları var,

- içerde,
işkencede öldürdüklerinizin klasörler dolusu dosyaları var,

- içerde, sokak ortasında infaz ettiğiniz halk
çocuklarının infaz dosyaları var,

- içerde
kentsel dönüşüm adı altında evlerini yıkıp mahallelerini talan
ettiğiniz yoksul gecekondu halkının davaları var,

- içerde işinden atıp beş kuruşa muhtaç
ettiğiniz işçilerin tazminat davaları var,

-
içerde tutsak müvekkillerimizin gönderdiği hak ihlallerini anlatan
mektuplarımız var!

Belli ki Hitler’in
“Dezenformasyon Bakanı” Goebbels’in izinden
yürüyorsunuz! Ustanız diyor ki; “Bir şeyi ne kadar uzun süre
tekrarlarsanız, insanlar o kadar fazla
inanırlar!”

Halkımızın aklından, dostu düşmandan ayırt
edebilen geleneklerinden mi şüphe ediyorsunuz!

Biz halkın
avukatlarıyız, başbakan! Siz halkımızı, aç, yoksul, adaletsiz
bırakırken biz gecemizi gündüzümüze katıp, mütevazı bürolarımızda
halk için çalışıyoruz.

Bizi, sizin gözünüzde başka
avukatlardan ayıransa devrimci kimliğimiz! Bağımsızlık, demokrasi,
sosyalizm için mücadele ediyoruz.

Evet, biz “işini iyi bilen
avukatlar”ız… İşte tam da bu yüzden tahammül edemiyorsunuz!
Hükmettiğiniz hakimlerin, savcıların, polislerin karşısında “el
pençe divan” durmuyor, işimizi yapıyoruz.

Bu yüzden
meslektaşlarımız, müvekkillerimiz yani tüm halkımız tutukladığınız
yoldaşlarımıza destek veriyor. Ne tutukladığınız meslektaşlarımız
ne dışarıda kalan bizler, sizden de baskılarınızdan da
korkmuyoruz.

Size, sizin sözlerinizle cevap
veriyoruz;

“Hadi canım sen de”…

Biz
mücadelemize tutuklu meslektaşlarımızın bıraktığı yerden devam
ediyoruz.

KAHROLSUN FAŞİZM,

YAŞASIN
DEVRİMCİ AVUKATLIK GELENEĞİMİZ!

HAKLIYIZ
KAZANACAĞIZ!

HALKIN HUKUK
BÜROSU

ÇHD: Armutlu Mahallesi Kentsel Dönüşüm hakkında...

ÇHD: Armutlu Mahallesi
Kentsel Dönüşüm hakkında...

BASINA VE
KAMUOYUNA

30.01.2013,
İSTANBUL

İstanbul İli, Sarıyer İlçesi, Fatih Sultan
Mehmet Mahallesi (Armutlu ), Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın
17/12/2012 tarihli ve 2201 sayılı yazısı üzerine,

6306 sayılı
Afet Riski Altında Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun
2’nci maddesine göre Bakanlar Kurulu’nca 24/12/2012 tarihinde
riskli alan olarak kararlaştırılmıştır. Bu karar 20 Ocak 2013 tarihinde
28534 sayılı Resmi Gazete’de 2012/4125 karar sayısıyla
yayınlanarak yürürlüğe girmiştir.

Bu kararla AKP iktidarı Afet
Riski Altındaki Alanların dönüştürülmesi Hakkındaki Kanun'la
gerçekte neyi amaçladığını bir kez daha göstermiştir. AKP
iktidarının asıl amacı, afet riski altındaki alanların iyileştirilmesi
ya da halkı deprem riskinden koruyarak sağlıklı ve güvenli yaşam
alanları yaratmak değildir. Asıl amaç; kentleri rant odaklarına açmak,
kamusal kaynakları fütursuzca kullanmak, halkın çıkarlarını tamamen
ötelemek, halkın barınma hakkını gasbetmek ve direnişini
cezalandırmak, hak arama yollarını kapatmak ve bütün bunun maliyetini de
halka ödetmektir.

Afet yasası ile birlikte orman alanları,
kıyılar, tarım alanları, meralar, zeytinlikler  ve sit alanları
imara açılmıştır. Yine bu alanların talanının önü açılmış, tüm
şehircilik ilkeleri bu yasayla yok sayılmış ve  Belediyeler de devre
dışı bırakılarak yetki genel olarak Çevre ve Şehircilik Bakanlığına
verilmiştir.  Bakanlık ve TOKİ, olağanüstü yetki ve bütçeyle
donatılarak,  emlak piyasasını yönlendiren tek aktör olarak 
karşımıza çıkmaktadır. Derneğimiz afet yasasının getirdiği tüm bu
riskleri daha yasa çıkmadan kamuoyuyla paylaşmış, yasanın çıkmaması
ve daha sonra da iptali için mücadele vermiştir.

Bugün
Armutlu'nun riskli alan ilan edilmesi, tıpkı daha önce söylediğimiz
gibi, afete karşı çözüm değil iktidarın asıl amacının rant odaklı
olduğunu göstermiştir. Zira; Armutlu mahallesi, Afet İşleri Genel
Müdürlüğü'nün hazırladığı İstanbul deprem kuşağı
haritasında 2. kuşakta yer alamakta olup öncelikli riskli alan içerisinde
bulunmamaktadır. Mahalledeki binalar tek katlı olup yapı riski de oldukça
düşüktür. Yine mahalledeki her evin bahçesi bulunmakta, açık ve yeşil
alan sıkıntısı bulunmamaktadır. Herhangi bir deprem anında insanlar
rahatlıkla evlerini terk edip bu alanlarda güvenli bir şekilde
kalabilirler. O nedenle alınan bu karar, iktidarın kendi hazırladığı
yasaya dahi aykırıdır.

Ayrıca Armutlu Mahallesinin bulunduğu
bölgenin tamamı sit alanı olup riskli alan kararı alanırken ilgili
hiçbir kurumdan da görüş alınmamıştır. Alınan bu karar, Anayasada
düzenlenen vatandaşların sağlıklı bir çevrede yaşaması bakımından
barınma hakkına aykırıdır.

Armutlu mahallesine yıkım getirecek
bu kararın alındığı tarih de bizim açımızdan dikkat çekicidir.
Toplumsal muhalefete tahammül edemeyen AKP iktidarı, Afet Riski Altındaki
Alanların Dönüştürülmesi Hakkındaki Kanun'un hazırlık
aşamasında bu kanunla asıl amaçlananın neler olduğunu kamuoyuna teşhir
eden, Kanunun yayınlanmasından sonra iptal edilmesi için çalışmalar
yapan, yıkımlara karşı mahallelerde halkı hukuki anlamda aydınlatan,
halkın barınma hakkının korunması için çalışan Derneğimiz üyesi 9
avukat arkadaşımızı kararın yayınlandığı gün tutuklamıştır.
Derneğimizin destek verdiği mahallelerden biri de Armutlu mahallesidir.
Arkadaşlarımız mahallenin her yıkım tehdidi altında kalmasında
mahalleye destek olmuşlardır. Yaşanan tutuklamaların tam da kararın
alındığı gün olması AKP'nin her türlü direnişi cezalandırmayı
amaçladığını göstermektedir. Tutuklanan meslektaşlarımızdan Günay
Dağ’a, Savcılık ifadesinde, Armutlu mahallesinde yapılan kentsel
dönüşümle ilgili bir panele neden katıldığının sorulmuş olması da,
Derneğimizin yıkımlara karşı mücadeleye katılmasından duyulan
tahammülsüzlüğü bir kez daha göstermiştir.  Ancak 
iktidarın baskı ve tutuklamaları bizleri yıldıramayacaktır. Bugüne
kadar olduğumuz gibi bugünden sonrada Armutlu halkının yanında ve bu
sürecin takipçisi olacağız.

ARMUTLU HALKI YALNIZ
DEĞİLDİR!

BASKILARINIZ, GÖZALTILARINIZ,
TUTUKLAMALARINIZ BİZİ YILDIRAMAZ!

ÇHD SUSMADI,
SUSMAYACAK!

ÇHD İstanbul
Şubesi Kentsel Dönüşüm Komisyonu

GÜVENCESİZLİK, DENETİMSİZLİK, TEDBİRSİZLİK VE ÖRGÜTSÜZLÜK ÖLDÜRMEYE DEVAM EDİYOR!

GÜVENCESİZLİK,
DENETİMSİZLİK, TEDBİRSİZLİK VE ÖRGÜTSÜZLÜK ÖLDÜRMEYE DEVAM
EDİYOR!

DİSK
Genel Başkanı Erol Ekici’nin, Gaziantep’te ikisi kayıp,
20’si yaralı ve 8 işçinin ölümüne neden olan iş cinayetine
ilişkin açıklaması:

style="margin-left:24.1pt;">GÜVENCESİZLİK, DENETİMSİZLİK,
TEDBİRSİZLİK VE ÖRGÜTSÜZLÜK ÖLDÜRMEYE DEVAM EDİYOR!

align="left" style="margin-left:24.1pt;">İşçiler, sorumsuzluğun,
vurdumduymazlığın, aşırı kâr hırsının, güvencesizliğin,
güvensizliğin, örgütsüzlüğün, tedbirsizliğin, eğitimsizliğin,
öngörüsüzlüğün sonucu olarak meydana gelen iş cinayetlerinde
yaşamını yitiriyor.

Ve
bugün Gaziantep'te 4. Organize Sanayi Bölgesi'nde kurulu
Güneydoğu Galvaniz Fabrikası’nda asit kazanının aşırı ısınma
sonucu patlamasından dolayı 8 işçi feci bir şekilde öldü, 13’ü
ağır olmak üzere 20 civarında işçi yaralandı. İki işçinin de kayıp
olduğu gelen bilgiler arasında.

style="margin-left:24.1pt;">Patlamanın olduğu fabrikaya giden DİSK
Gaziantep Bölge Temsilciliğimiz ve basına “yeterli” ve
açıklayıcı bilgi verilmemesi, kimsenin fabrikaya yanaştırılmaması
başka kuşkuların doğmasına neden oluyor. Gerek patlamanın olduğu
fabrikada ve gerekse Organize Sanayi Bölgesi’nde çalışan işçi
sayısının verilmemesi, çelişkili rakamlar dile getirilmesi, bölgede
kayıtdışı, sigortasız, kaçak işçilerin yanısıra Suriyeli mülteci
işçilerin de çalıştırıldığı yönünde şüpheleri güçlendiriyor.
Ki zaten yaralılardan birinin Suriyeli kaçak işçi olduğu medyaya
yansıdı. Organize Sanayi Bölgesi’nin 175 bin istihdam kapasiteli
olmasına rağmen ancak %1,5 sendikalaşma olduğu, bölgenin genelinde
sendika düşmanlığının yaygınlığı, denetimsizliğin had safhada
yaşandığı, işçilerin fazla sürelerle çalıştırılmalarından
dolayı yorgun oldukları düşünüldüğünde, yeni kaza ve ölümlerin
meydana gelebileceğini tahmin etmek zor değil.

style="margin-left:24.1pt;">Hükümet, Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı onca tepki ve artık birer katliama dönüşen iş
cinayetlerinde, işçilerin çadırlarda, servis araçlarında,
işyerinde yanarak, düşerek, ezilerek, elektriğe kapılarak, göçük
altında kalarak, barajlarda boğularak öldürülmesine hâlâ seyirci
kalıyor!

Aslında
“seyirci” değiller, iş cinayetlerine kapı açan vahşi
ekonomik politikaların bizatihi uygulayıcısı ve katliamların ortağı
durumundalar. Rekabet, ucuz emek, daha fazla kâr dürtüsü ve bu amaçla
gerçekleştirilen özelleştirmeler, taşeronlaştırmalar, işçi
sağlığı ve güvenliği önlemlerinin piyasalaştırılması, kamusal
denetimin ve yaptırımın yetersizliği ve etkisizleştirilmesi,
sendikasızlaştırma, örgütsüzleştirme politikaları, kayıtdışı,
sigortasız ve fazla çalıştırma sonucunda iş cinayetlerine açıkça
davetiye çıkartmaktadır.

style="margin-left:24.1pt;">Türkiye’de işçi sağlığı ve güvenliği
sistemi çökmüş durumdadır. İnsan yerine “daha fazla kâr”ı
kutsayan, iş kazalarında Avrupa birincisi ve dünya ikincisi;
sendikal hak ve özgürlükler konusunda da ILO’nun kara
listesinde olan bir ülkeden başka hangi sonuç beklenebilir ki?

align="left" style="margin-left:24.1pt;">Önlem almayan, denetim yapmayan,
sorumluları cezalandırmayan, işçileri
örgütsüz ve yalnız bırakan, “daha çok
kâr” için göz göre göre işçileri ölüme sürükleyen
AKP Hükümeti bu cinayetlerin birinci derecede
sorumlusudur ve bundan yakasını kurtaramayacaktır!.. align="left" style="margin-left:24.1pt;"> border="0" hspace="0"
src="http://www.disk.org.tr/content_images/DiSK_gazianteptepatlama_8olu.jpg"
/>

Kaynak:
disk.org.tr

'Önlemlerin eksik alındığı muhtemeldir'

'Önlemlerin eksik
alındığı muhtemeldir'

Antep'te
4. Organize Sanayi Bölgesi'ndeki Güneydoğu Galvaniz fabrikasında
meydana gelen patlamada yaşamını yitiren işçilerin sayısı 9'a
yükseldi. DİSK Bölge Temsilcisi, çoğunluğu Suriye vatandaşı olan çok
sayıda işçinin çalıştırıldığı belirtti, “Asit kazanın
patlaması gibi önem arz eden bir yerde patlama meydana gelmişse, bir
takım önlemlerin eksik alındığı muhtemeldir.”

alt="Antep Güneydoğu Galvaniz fabrikası 6" id="news_main_photo"
src="http://media.etha.com.tr/images/2013/01/30/cache/etha-20130130-antep-guneydogu-galvaniz-06_display.jpg"
/>

Antep'te 4. Organize Sanayi Bölgesi'nde bulunan Güneydoğu
Galvaniz fabrikasında meydana gelen patlamada yaşamını yitiren
işçilerin sayısı 9'a yükseldi. Patlamada 20 işçi
yaralandı.

ETHA muhabirine konuşan DİSK Antep Bölge Temsilcisi
Nihat Bencan, fabrikada toplam 200 işçinin çalıştığını çoğunluğu
Suriyeli olan çok sayıda işçinin de kayıt dışı
çalıştırıldığını bildirdi.

Fabrika sahiplerinden hiç bir
yetkilinin konu hakkında hala bir açıklama yapmadığını söyleyen
Bencan, aldıkları bilgiye göre, patlamanın buhar kazanının aşırı
ısınmasından kaynaklandığını söyledi.

Bencan, işçi
yakınlarıyla görüşmeler yaptıklarını belirtti, "İşçilerin
çoğunluğunu, buralarda kayıt dışı çalıştırılıyor, herhangi bir
denetim yok" deniliğini aktardı. Bencen, bunu söyleyen kişinin
fabrika sahipleri tarafından bölgeden uzaklaştırıldığını da
sözlerine ekledi.

Bencan, "İşyeri sahipleri ve itfaiye içeri
girmemizi, araştırma yapmamızı engelliyor. Ortada ihmal var. Ancak şimdi
buna dair net bir şey söyleyemem. Asit kazanın patlaması gibi önem arz
eden bir yerde patlama meydana gelmişse, bir takım önlemlerin eksik
alındığı muhtemeldir. Bu tür tankların yönetmelikleri var, bu tarz
tankların kontrollerinin zamanında yapılması ve doğacak herhangi bir
ihmaller zincirine önceden müdahale edilmesi gerekir" dedi.

Bu
arada olay yerinde de bulunan bazı işçi ve işçi yakınlarının
fabrikada 5 tonluk asit kazanı kullanılması gerekirken, 2 ton kazan
kullanıldığını belirtti, “Bu konuda hep uyarıyorduk”
dedi.

Kaynak: ETHA

Armutlu Halkı Mahallesine Sahip Çıkıyor...Destekleyelim!

Armutlu Halkı Mahallesine
Sahip Çıkıyor...Destekleyelim!

Küçükarmutlu Rant
Yeri Değil Peşkeş Çektirmeyiz!

Halk Komiteleri 26 Ocak
günü Küçükarmutlu'da AKP iktidarının 'Kentsel Dönüşüm'
adı altında yapmak istediği yıkım saldırısına karşı yürüyüş
yaptı.

Öncesinde Küçükarmutlu halkı kapı kapı dolaşılarak
AKP’nin yıllardır Küçükarmutlu'yu yıkıp zenginlere peşkeş
çekmesi, orada yaşayan halkı ise kandırıp evlerini elinden almak
istediği anlatıldı. AKP'nin yıkım saldırısına karşı 26 Ocak
günü yapılacak olan yürüyüşe halk davet edildi. Eylem, Küçükarmutlu
Cemevinden başlayıp Büyük Armutlu muhtarlığına kadar yürüyüş
şeklinde devam etti. Eylemde “Evimizi Yıkanın Villasını
Yıkarız”
ve “Armutlu Halkındır Halkın
Olacak”
pankartları açıldı. “Armutlu Rant
Yeri Değil Peşkeş Çektirmeyiz, Evimizi Yıkanın Villasını Yıkarız,
Armutlu Halkındır Halkın Olacak”
sloganlarının
atıldığı eyleme Armutlu mahallesi muhtarı Osman Karaçam, Baltalimanı
Mahallesi muhtarı Ali Haydar Aslan, CHP milletvekili Mehmet Deniz, Halkın
Hukuk Bürosu avukatlarından Avukat Evrim Deniz Karatana da
katıldı.

Eylemde Armutlu halkının bu tehditlerle ilk kez
karşılaşmadığı ifade edildi. Senelerdir yıkım için gelen devletin,
 halkın güçlü mücadelesi karşısında geri adım attığı
belirtilerek, birlik olmanın ve yıkımlara karşı örgütlü bir şekilde
mücadele etmenin önemi vurgulandı. Yürüyüşe Derbent Mahallesi halkı
da destek verdi. Eyleme 1500 kişi katıldı.

Armutlu Halkının bir sonraki eylemi 31 Ocak Perşembe,
sabah saat 10.00'da g
erçekleşecek. Saat 10.00'da Küçük
Armutlu Cemevinde toplanacak kitle, daha sonra Büyük Armutlu'da
muhtarlık önüne kadar yürüyüş gerçekleştirecek. Eylemin ardından da
dilekçe vermek üzere Beşiktaş Çevre ve Şehircilik bölge
Müdürlüğü'ne gidilecek.

Armutlu Halkındır,
Halkın Kalacak
demek için mücadelemize omuz vermeye, mahallemize
sahip çıkmaya tüm halkımız davetlidir.

class="sig_cont_0"> href="http://www.halkinsesitv.com/images/stories/HaberResim/2013/OCAK/20130126-Armutlu-Halki-yuruyus/Armutlu-Halki-yuruyus-20130126-1.jpg"
rel="lightbox.sig0" target="_blank"
title="Armutlu-Halki-yuruyus-20130126-1"> alt="Armutlu-Halki-yuruyus-20130126-1"
src="http://www.halkinsesitv.com/plugins/content/plugin_sige/showthumb.php?img=/images/stories/HaberResim/2013/OCAK/20130126-Armutlu-Halki-yuruyus/Armutlu-Halki-yuruyus-20130126-1.jpg&width=200&height=200&quality=80&ratio=1"
/>
href="http://www.halkinsesitv.com/images/stories/HaberResim/2013/OCAK/20130126-Armutlu-Halki-yuruyus/Armutlu-Halki-yuruyus-20130126-2.jpg"
rel="lightbox.sig0" target="_blank"
title="Armutlu-Halki-yuruyus-20130126-2"> alt="Armutlu-Halki-yuruyus-20130126-2"
src="http://www.halkinsesitv.com/plugins/content/plugin_sige/showthumb.php?img=/images/stories/HaberResim/2013/OCAK/20130126-Armutlu-Halki-yuruyus/Armutlu-Halki-yuruyus-20130126-2.jpg&width=200&height=200&quality=80&ratio=1"
/>
href="http://www.halkinsesitv.com/images/stories/HaberResim/2013/OCAK/20130126-Armutlu-Halki-yuruyus/Armutlu-Halki-yuruyus-20130126-3.jpg"
rel="lightbox.sig0" target="_blank"
title="Armutlu-Halki-yuruyus-20130126-3"> alt="Armutlu-Halki-yuruyus-20130126-3"
src="http://www.halkinsesitv.com/plugins/content/plugin_sige/showthumb.php?img=/images/stories/HaberResim/2013/OCAK/20130126-Armutlu-Halki-yuruyus/Armutlu-Halki-yuruyus-20130126-3.jpg&width=200&height=200&quality=80&ratio=1"
/>
href="http://www.halkinsesitv.com/images/stories/HaberResim/2013/OCAK/20130126-Armutlu-Halki-yuruyus/Armutlu-Halki-yuruyus-20130126-4.jpg"
rel="lightbox.sig0" target="_blank"
title="Armutlu-Halki-yuruyus-20130126-4"> alt="Armutlu-Halki-yuruyus-20130126-4"
src="http://www.halkinsesitv.com/plugins/content/plugin_sige/showthumb.php?img=/images/stories/HaberResim/2013/OCAK/20130126-Armutlu-Halki-yuruyus/Armutlu-Halki-yuruyus-20130126-4.jpg&width=200&height=200&quality=80&ratio=1"
/>

class="sig_cont_0"> href="http://www.halkinsesitv.com/images/stories/HaberResim/2013/OCAK/20130126-Armutlu-Halki-yuruyus/Armutlu-Halki-yuruyus-20130126-5.jpg"
rel="lightbox.sig0" target="_blank"
title="Armutlu-Halki-yuruyus-20130126-5"> alt="Armutlu-Halki-yuruyus-20130126-5"
src="http://www.halkinsesitv.com/plugins/content/plugin_sige/showthumb.php?img=/images/stories/HaberResim/2013/OCAK/20130126-Armutlu-Halki-yuruyus/Armutlu-Halki-yuruyus-20130126-5.jpg&width=200&height=200&quality=80&ratio=1"
/>
href="http://www.halkinsesitv.com/images/stories/HaberResim/2013/OCAK/20130126-Armutlu-Halki-yuruyus/Armutlu-Halki-yuruyus-20130126-6.jpg"
rel="lightbox.sig0" target="_blank"
title="Armutlu-Halki-yuruyus-20130126-6"> alt="Armutlu-Halki-yuruyus-20130126-6"
src="http://www.halkinsesitv.com/plugins/content/plugin_sige/showthumb.php?img=/images/stories/HaberResim/2013/OCAK/20130126-Armutlu-Halki-yuruyus/Armutlu-Halki-yuruyus-20130126-6.jpg&width=200&height=200&quality=80&ratio=1"
/>

Kaynak:
halkinsesitv.com

Ormanı zehirli suyla söndürdüler!

Ormanı zehirli suyla
söndürdüler!

Kaz Dağları'nda geçen yıl
çıkan yangında söndürme helikopteri maden çökertme havuzunun zehirli
sularından da almış.
src="http://cumhuriyet.com.tr/medya.php?mn=135255" />
class="linkzarea01">

Orman ve Su İşleri
Bakanlığı, geçen eylülde Kaz Dağları’nda çıkan orman
yangınını söndürme çalışmalarında helikopterlerin, bölgedeki bakır
ve molibden madeni çökertme havuzundan aldıkları zehirli suları da
kullandığını kabul etti. Yangının ardından Havran Çayı’nda
binlerce balığın öldüğü anlaşılmıştı.

CHP Balıkesir
Milletvekili Nedret Akova, Kaz Dağları’nda Havran
ilçesine bağlı Kalabak köyü yakınındaki Eybek Dağı’nda çıkan
orman yangınının söndürülmesi için zehirli su kullanıldığı
iddiasıyla ilgili bakanlığa soru önergesi vermişti.

Çevre ve
Orman Bakanı Veysel Eroğlu imzasıyla verilen yanıtta,
yangın sırasında yurttaşların yaşamlarının tehlikede olduğu ve
zamanla yarışıldığı belirtilerek “En yakın su kaynağı
6.3 kilometre uzaklıkta bulunduğundan, yangın söndürmek maksadıyla,
yangın alanına bitişik maden göletinden bir miktar su, zorunlu olarak
kullanılmıştır”
denildi.

Akova ise yanıta
ilişkin, “En yakın su kaynağının 6.3 kilometre uzakta
olması, uzun dönemli insan ve çevre sağlığı düşünüldüğünde
zehirli maden atık suyunu kullanmak için ciddi ve gerçekçi bir bahane
olamaz”
dedi.

Kaynak:
cumhuriyet.com.tr

ÇHD'li avukatlara dönük operasyonda CHP’li Hüseyin Aygün’ün kitabı suç delili sayılmış!

ÇHD'li avukatlara dönük
operasyonda CHP'li Hüseyin Aygün'ün kitabı suç delili
sayılmış!

class="makale-govde">

Çağdaş Hukukçular Derneği üyesi
avukatlara yönelik operasyon kapsamında CHP'li milletvekili Hüseyin
Aygün'ün kitabına suç delili olduğu gerekçesiyle el konulduğu
ortaya çıktı. Aygün yaptığı açıklamayla duruma tepki gösterdi. Suç
delilleri arasında akbil ve müzik notları da var.

CHP
Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün’ün, “Dersim 1938 Resmiyet
ve Hakikat” adlı kitabına ÇHD'li avukatlara dönük operasyon
kapsamında suç delili sayılarak el konulduğu ortaya çıktı. Olaya tepki
gösteren Aygün, "Başbakan'ın yayınlanmamış kitaba
“bomba” dediği bir ülkede CHP milletvekilinin yazdığı kitap
elbette “DHKP-C delili” olur ve o kitaba el konulur! Üstelik bu
milletvekilinin koskoca İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu üyesi
olmasına bile bakılmaz! AKP’den artık Türkiye’de hiç kimse
“adalet” beklemiyor" dedi.

T24'ün
haberine göre, Aygün avukatlara dönük operasyon ve el konulan kitabıyla
ilgili yaptığı yazılı açıklamada şunları söyledi:

Grup
Yorum, ÇHP başkan ve avukatları, onlarca öğrenci tutuklamaları
İstanbul Emniyet Müdürlüğünün yasadışı DHKP-C operasyonunda ele
geçirdiği delil: İnsan Hakları İnceleme Komisyonu Üyesi CHP
Milletvekilinin Kitabı!

İstanbul Emniyet Müdürlüğü
bilindiği gibi geçtiğimiz hafta “yasadışı DHKP-C’ye”
dönük olduğu açıklanan bir operasyon yaptı. ÇHD başkanları da dahil
9 avukat tutuklandı. Kültür Merkezleri basıldı; Grup Yorum üyeleri
gözaltına alındı. Onlarca öğrenci tutuklandı.
“Helikopterler” kullanılarak ve “çelik kapılar
kırılarak” açılan “örgüt merkezlerinde” bazı
“delillere” el
konuldu.

"Ajanlık" suçlamasıyla tek soru
sorulmadı

İstanbul Emniyet Müdürlüğü AKP yandaşı medya
aracılığıyla kamuoyuna sunduğu kara propaganda niteliğindeki haberlerle
avukatlara “ülkemizin kozmik bilgilerini deşifre etmek”,
“başka ülkeler lehine ajanlık yapmak” gibi ağır suçlamalar
yöneltti. Bu iddiaların birer yalan olduğu savcılık ve sorgu
hakimliğinde ortaya çıktı. Zira savcı ve yargıç avukatlara bu
konularda tek bir soru sormadı.

"Avukatlar ve
sanatçılar dövüldü"

Öte yandan avukat bürosu
aramasına savcı gelmedi. Baro temsilcisini de gözaltına almaya kalkan
polis ne derece pervasız olduğunu da gösterdi. Tüm hukuk kuralları
ihlâl edildi. Avukatlar ve sanatçılar dövüldü. Atıldıkları
hücrelerde bile bileklerindeki zincirler
çözülmedi.

"1 adet Hüseyin Aygün
kitabı"

Operasyon kapsamında 17.01.2013 günü gece saat
04:15’te basılan İdil Kültür Merkezi’nde düzenlenen
“Olaylı Yakalama, Arama ve El Koyma Tutanağı”na göre bazı
“suç eşyaları”na “delil” oldukları gerekçesiyle
el konuldu. Bu tutanağın 5. Sayfasında “suç delili” olarak
“el konulan” nesnelerden birisi de benim tarafımdan yazılmış
bir kitaptır. Tutanakta “1 adet Hüseyin Aygün Dipnot yayınlarına
ait ‘Dersim 1938 Resmiyet ve Hakikat’ isimli kitap” diye
yazılmıştır.

Bir milletvekilinin kitabı kanıt
sayılıyorsa?

Eğer İstanbul Emniyet Müdürlüğü, ana
muhalefet partisi milletvekilinin yazdığı kitaba “DHKP-C
örgütüyle ilişkiyi gösteren bir kanıt olarak” el koyabiliyorsa
buradan iki önemli sonuç çıkar:

Bir: İstanbul Özel
Yetkili Savcı ve Polisleri DHKP-C’nin ne olduğunu
bilmemektedir!

İki: Hakkında herhangi bir mahkeme
tarafından verilmiş bir “toplatma kararı” olmayan; piyasada
satılan bandrollü bir kitaba keyfi olarak el konulmuştur. Her iki durumda
da yargı ve polisin Türkiye’deki hali içler acısıdır. Bağımsız
olması gereken yargı, AKP Hükümetinin kaba bir “vurucu
gücü” olmuştur! Öte yandan “DHKP-C davası” denen bu
tutuklamaların aslında demokratik muhalefeti susturmaya ve kitapları
tıpkı “12 Eylül döneminde” olduğu gibi “suç
aleti” olarak damgalamaya dönük olduğu yeniden
görülmüştür.

"Başbakanın kitaba bomba
dediği bir ülkede..."

Başbakan Recep Tayyip
Erdoğan’ın yayınlanmamış kitaba “bomba” dediği bir
ülkede CHP milletvekilinin yazdığı kitap elbette “DHKP-C
delili” olur ve o kitaba el konulur! Üstelik bu milletvekilinin
koskoca İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu üyesi olmasına bile
bakılmaz! AKP’den artık Türkiye’de hiç kimse
“adalet” beklemiyor. Bu operasyona hiç kimse “terör
örgütü operasyonu” diyemez!

Her şey suç
delili!

Öte yandan el konulan eşyalara ilişkin emniyet
tutanağında, Hüseyin Aygün'ün kitabıyla birlikte bir adet akbile ve
koro çalışmalara için alınan notlara dahi el konulduğu, üzerine not
alınan sıradan kağıtlara "döküman" ibaresi düşüldüğü
görülüyor. İşte o tutanak:

bb3qlpuciaimuhe.jpg height="600"
src="http://haber.sol.org.tr/sites/default/files/fotograf/bb3qlpuciaimuhe.jpg"
width="433" />

 

Evimiz Basılırsa... Hak Rehberi

Evimiz Basılırsa... Hak
Rehberi

Avukat Gültekin, bianet'e, bir sabah kapımız polis
tarafından çalındığında neler yapmamız gerektiğini, haklarımızın
ne olduğunu ve hukuksuzluklarla nasıl baş edebileceğimizi
anlattı.

 

src="http://www.bianet.org/resim/olcekle/45067/490/284" width="490"
/>

"Ev aramalarındaki uygulama ile hukuka ve kanuna uygun
işlemler arasında çok büyük farklar var
."

İstanbul
Barosu Ceza Muhakemeleri Kanunu (CMK) servisinde arama konusunda eğitim
veren ve vatandaşın savunma hakları üzerine akademik çalışması
bulunan Avukat Volkan Gültekin'e "Bir sabaha
karşı polis kapımızı çalarsa ne yapmalıyız?" diye
sorduk.

Gültekin'in yanıtları, hem "baskınlarda"
vatandaşın haklarının ne olduğuna hem de gerçekte uygulamanın nasıl
yürüdüğüne dair bir rehber niteliğinde.

"Türkiye'deki
ev aramalarının yüzde 90'ı kanuna ve hukuka aykırı
yapılıyor" diyen Gültekin, haklarımızı şöyle
anlattı:

Sabah 04:00'e arama yapılır
mı?

CMK'nın 118. maddesine göre, konutta, işyerinde
veya diğer kapalı yerlerde yani kamuya açık olmayan yerlerde gece vakti
arama yapılamaz. Polisin sabaha karşı, yani gece gelmesinin sebebi,
kişiyi en savunmasız halinde yakalamak ve avukatının aramaya nezaret
etmesini geciktirmek.

Gece yapılan aramalar, bu maddenin ikinci
fıkrasında yer alan  "suçüstü" veya "gecikmesinde
sakınca bulunan halleri" içeren maddelere dayandırıyorlar. Ancak
hakimin arama kararında, bunun nedenleriyle birlikte ayrıntılı ve
gerekçeli şekilde belirtilmeli.

Ancak kararlarda çoğunlukla
"gece arama yapılabileceği" yazarken bunun nedenleri/gerekçesi
belirtilmiyor.

Gece arama ve konutta, işyerinde veya diğer kapalı
yerlerde yani kamuya açık olmayan yerlerde arama hiçbir şekilde kolluk
amirinin yazılı emri ile arama yapılamaz. Hakim kararı olmadan savcının
yazılı emri ile yapılan aramalar 24 saat içerisinde yetkili hakimin
onayına sunulur, hakim kararını 48 saat içinde açıklar. Hakim bu süre
içerisinde kararını açıklamazsa bu arama işlemini iptal etmiş
sayılır.

Ev araması ne kadar
sürebilir?

Aramanın başlama ve bitiş saatlerinin kararda
belirtilmesi gerekiyor. Ancak uygulamada kararlar çoğunlukla 24 saat, 48
saat, hatta 72 saat şeklinde arama yetkisi veriyor. Bu işlem hukuka
aykırı.12 saatlik arama kararı bile fazladır, işlem en kısa sürede
bitirilmeli.

Aramanın uzun süreceği öngörülüyorsa aramada daha
fazla polisin görevlendirilmesi gerekir. Yasalarda "gece" kavramı
güneş batmadan bir saat sonrası ve güneş doğmadan bir saat öncesi
olarak belirtilir. Sabaha karşı 04:00'te kapıyı kırıp giren polis,
sabah 08:00'de gelmiş gibi tutanak tutuyor. Tutanak mutlaka kontrol
edilmeli.

Hakim kararında ne yazmalı?

Polis
kapımızı çaldığında ilk soracağımız soru, "Bana aramanın
nedenini söyleyin" olmalı, polis arama kararını tebliğ etmek
zorunda.

Arama yapılabilmesi için mutlaka hakim kararı olmalı,
hakim kararı yoksa arama yapılamaz. Kararın bir örneğini size elden
sunmalı. Polis hem aramanın nedenini hem de hakim kararıyla ilgili
detayları anlatmalı.

Aramaya itiraz hakkım var
mı?

Vatandaşın, arama kararını okuyup inceleme yetkisi
var. Anayasa'nın 20. ve 21. maddelerine göre, arama ancak usulüne
uygun verilmiş hakim kararıyla yapılır. Ceza Muhakemeleri Kanunu'nun
(CMK) 267. maddesine göre de hakim kararları itiraza tabidir. Arama
sürerken de itiraz hakkımız var, itiraz kabul edilirse arama
durdurulabilir.

İtiraz, hakimliğe kişinin kendisi ya da avukatı
tarafından yapılabilir.

Polis arama kararını ibraz etmemekle bu
hakların kullanılmasını da engellemiş
oluyor.

Haklarımızı bilmiyorsak?

Ev
aramasında kolluk kuvvetlerinin, "Miranda Kuralları"
çerçevesinde vatandaşın haklarını hatırlatması gerekiyor. Aleyhine
delil vermeme hakkı, bir yakınına haber verme hakkı, avukat çağırma
hakkı gibi hakların baştan kişiye anlatılması gerekiyor. Vatandaş
haklarının hatırlatılmasını talep edebilir.

Ancak Türkiye'de
bunun örneğini göremiyoruz. Onun yerine vatandaşlara "şüpheli ve
sanık hakları formu" uzatılıyor ve imzalanması isteniyor. Form
okunmadan imzalanmamalı.

Nasıl avukat
tutacağım?

Beş yıl üstü cezaları içeren ve çocuklarla
ilgili soruşturmalarda zaten zorunlu olarak barodan avukat atanması
gerekiyor. Yani, böyle bir suç şüphesi altında olan vatandaş için
polisin, savcının veya yargılama sırasında mahkemenin barolardan avukat
talep etmesi lazım.

Beş yıl üstü ya da altı tüm suçlamalarda,
vatandaş ekonomik durumunun bir avukat tutmaya yetmeyeceğini ve ve
avukatsız hiçbir işleme rıza göstermediğini, bu nedenle avukat
talebinde bulunduğunda ise polis, savcılık veya mahkeme baroya başvurmak
ve avukat istemek zorunda.

Avukatın gelmesi şart
mı?

Avukat bulundurmak zorunlu değil ancak CMK'nın 120.
maddesine göre polis avukatın aramaya nezaret etmesine engel olamaz. Ancak
birçok durumda avukat haberdar edilmediğinden aramalar avukatsız
yapılabiliyor.

Avukatımıza nasıl
ulaşacağız?

Telefona el koymayı kapsayan bir karar yoksa
veya gözaltına alınmıyorsanız telefona el koyamazlar.

Telefona el
koydukları durumlarda da polis avukatını araması için kişiye bir
telefon temin etmek zorunda ya da bizzat kendisinin avukata ulaşması
gerekiyor. Avukat istenilen durumda, polisin işlem yapması için de
avukatı beklemesi zorunlu.

Aramalarda savcı bulunur
mu?

Tüm aramalarda Cumhuriyet savcısı bulunmalı ancak bu
uygulamada yapılmadığından onun yerine kanuna göre muhtar ya da ihtiyar
heyetinden, komşulardan iki kişi aramalara nezaret
etmeli.

Aramayı nasıl yapacaklar?

Polis içeri
girdiği an, tüm odalara kalabalık şekilde ve aynı anda giriyor. Bu da
aramanın yapılmasını nezaret edenler ve avukat açısından yapılanı
denetlenemez hale getiriyor.

Polisin, odaları tek tek arayarak
kapılarını tek tek mühürlemesi gerekiyor.

Ev
arkadaşımın eşyalarını arayabilirler mi?

Hakkında arama
kararı bulunan kişinin kullanım alanı dışındaki yerlerde/odalarda
arama yapılamaz. Suç şüphelisi dışındaki kişilerin kullanım
alanları ve eşyaları aranamaz. Arandığı takdirde şikayette bulunma
hakkı var.

Zarar verilen eşyalar için de ayrıca şikayette
bulunulabilir. Buna dair görüşle arama tutanağına
yazılabilir.

Bilgisayarımı alabilirler
mi?

Bilgisayarlarda arama yapılabilmesi için başka türlü
delil elde etme imkanının bulunmaması gerekir. Bilgisayarlarda arama
işlemi savcının yazılı emri ile dahi yapılamaz. Ancak, hakim kararı
ile arama yapılabilir. El koyma yapılabilmesi için hakim kararının el
koymayı da kapsaması gerekir.

Bilgisayara el konabilmesi için şifre
nedeniyle bilsiayarın yedeğinin arama mahalinde alınamaması gerekir.
Hakim kararı da ancak bu şartlar altındaki bir el koyma işlemini
kapsayabilir.

Bilgisayar ve harddisk aramalarını CMK'nın 134.
maddesi düzenliyor. Buna göre, bilgisayarın aslı alınmaz, bilgilerin
yedeklemesi yapılır ve polis bu yedekleri alabilir.

Ama uygulamada
tam tersi yapılıyor, polis bilgisayarın kendisini alıp yedeğini kişiye
veriyor. Bazen yedeğini de vermiyor. Dolayısıyla denetim imkansız hale
geliyor.

Alınan CD'leri nasıl kontrol
edeceğim?

CD'ler veya evrakları arama sırasında
paraflama, imzalama veya mühür koyma hakkınız var. CD'ler ve
evrakların konulduğu çuval bağlanıp mühürleniyor. İçinde olanların
yazılı olduğu tutanakta da evi arana kişinin imzası oluyor.

Bu
çuval açılırken kişiyi veya avukatını çağırıyorlar. Ancak polis
avukatın gelmesini beklemeden tutanağın mührünü açabiliyor. Mühür
açılırken de ayrı bir tutanak tutuluyor. Buna da ikinci kez parafınızı
koyuyorsunuz.

Ancak CD' nin içeriğini kontrol etme şansının
olmadan, tek halde teslim edilen CD'ler alınırken, teslim tutanağına
"içeriği anlaşılamadı" şeklinde şerh
düşülmeli.

Evimize konulan bir CD'yle ilgili önlem alma
şansımız var mı?

Bu çok kolay değil. CD'lerin
üzerine mühür koymayabilir ya da kendi CD'lerinize ayırt edici bir
imza atabilirsiniz.

Y da CD'leri bilgisayarınıza tek tek takıp
bakarak kontrol edebilirsiniz. Arama tutanağını imzalarken de hangi
CD'lerin size ait olmadığını yazabilirsiniz.

Hukuka
aykırı uygulamaları nasıl belirleyeceğiz?

Aramanın
sonunda tutulan tutanağa şerh koyarak aramanın kaçta başladığını,
yapılan kanunsuzlukları, yanlış ve haksız uygulamaları, kendinize ait
olmayan eşyaların neler olduğunu belirtebilirsiniz.

Polis bu şerh
düşüldüğünde kişiye veya avukatına tutanağın örneğini vermek
istemiyor ama böyle bir hakkı yok. İmzalanan her tutanağın örneğini
kişiye vermek zorunda.

Bu tutanaklara hakim kararıyla dahi gizlilik
kararı konulamaz.

Polisin arama sırasında soru sorup ifade alma
işlemi yapma yetkisi yok.

Hukuka aykırı aramalar için TCK'nın
120. maddesi ile haksız arama suçu düzenlenmiştir. Bu suç kapsamında
suç duyurusunda bulunabilirsiniz. Bunun dışında Valiliklerde bulunan İl
İnsan Hakları Kurullarına da gerekli şikayetler ile ayrıca idari
şikayetlerde bulunabilirsiniz.

Polis açısından 4483 Sayılı Kanun
kapsamında suç duyurularında soruşturma izni verilmediğinden, idari
şikayetler ile İl İnsan Hakları Kurullarına yapılan şikayetler
caydırıcı olabiliyor. Bu kurullar, hukuksuz uygulamalar açısından
işletilmelidir.

Kaynak: bianet

"Halkın Tiyatrocuları Serbest Bırakılsın"

"Halkın Tiyatrocuları
Serbest Bırakılsın"

Sanatçılar ve aydınlar İdil Tiyatro
Atölyesi oyuncuları Gamze Keşkek ve Veysel Şahin’in
tutuklanmasının amacının halk ile sanatçılar arasındaki bağı
koparmak olduğunu belirterek, tiyatrocuların serbest bırakılmasını
istedi.

src="http://www.bianet.org/resim/olcekle/45064/501/260" width="490"
/>

Sanatçı, aydınlar bugün yaptıkları basın açıklamasında
DHKP-C operasyonu kapsamında tutuklanan İdil Tiyatro Atölyesi oyuncuları
Gamze Keşkek ve Veysel Şahin’in serbest bırakılmasını istedi.
İstanbul Barosu Orhan Adli Apaydın Konferans Salonu’nda yapılan
basın açıklamasına Grup Yorum üyeleri Cihan Keşkek,
Hilmi Yarayıcı, Caner Bozkurt, yönetmen Hüseyin Karabey,
Avukat Behiç Aşçı, Sanatçılar Altan Erkekli,
Orhan Aydın, Menderes Samacılar, Pınar
Aydınlar
, Suavi ve Şair-Yazar Sennur
Sezer
’in aralarında bulunduğu çok sayıda isim
katıldı.

Orhan Aydın'ın okuduğu ve sanatçılar ile
aydınların imza verdiği basın açıklamasında halkın sanatçısı
oldukları vurgulanan Keşkek ve Şahin'in tutuklanmalarının hukuksuz
olduğu belirtildi:

"İdil Tiyatro Atölyesi oyuncuları hiçbir
soyut delil olmadan sadece hiçbir somut delil olmadan sadece 'ihtimaller
ve gizli tanıkların ifadeleri' neticesinde tutuklandı. Keşkek ve
Şahin adresleri ve yaptıkları işler belli olan insanlar. Polisin çabası
İdil Kültür Merkezini terörize etmek,  çalışanlarının
yasadışı bağlantılar varmış gibi göstererek komplo
kurmak.

"AKP'nin saldırıları başta devrimciler olmak
üzere tüm halka yönelik. Halkı tiyatrosuzlaştırmak, tiyatroları
halksızlaştırmak bu saldırıların bir
parçası."

"Albümümüzü
çıkaracağız"

Basın açıklamasının ardından söz alan
katılımcılar sanatçıların ve ÇHD avukatlarının halkın yanında yer
aldığını belirterek tutukluluklarının sonlanmasını
istedi.

Orhan Aydın, Türkiye'deki cezaevlerinin
tarihin en büyük doluluk oranına ulaştığını belirterek, en son
sanatçıları hedef alan tutuklamalara dayanışma ile karşı konulması
gerektiğini ifade etti.

Cihan Keşkek operasyonlar
kapsamında Grup Yorum'a ait eşyalara zarar verildiğini ve tamamlamış
oldukları albüm kaydına ait bilgisayara da el konulduğunu ancak
çalışmalara devam edeceklerini belirtti:

"Albüm
kayıtlarının olduğu bilgisayarı almak için Savcılık'a başvuruda
bulunduk. Eğer alamazsak sanatçı arkadaşlarımızdan yardım isteyerek
albümü tekrar hazırlayacağız."

"Orwell'in
1984'ü iyimser kalır"

Hüseyin Karabey,
operasyon ile kitleler ile aydınlar arasındaki iletişimin koparılması ve
korkunun yayılmasının hedeflendiğini söyledi:

"Geoerge Orwell
görse 1984'ün çok iyimser olduğunu fark edecekti. Oradaki tiran
görünür halde, şimdi ise görünmeyen bir güç topluma tehdit altında
olduğunu hissetirip güvenlik sorununu yaymaya
çalışıyor."

Hilmi Yarayıcı, halkın
yanında olmalarının tutuklanan Grup Yorum üyeleri ve ÇHD'li
avukatların ortak noktaları olduğunu belirtti. Tutuklamaların gizli
tanık ifadeleri ve delilsiz suçlamalarla gerçekleştiğini belirten
Yarayıcı basında yer alan 11 çelik kapıyı görmediğini de sözlerine
ekledi.

Sanatçı ve demokrat insanların barış, demokrasi, insan
hakları, dostluk ve kardeşlik şemsiye altında toplanıp saldırılara
karşı olması gerektiğini söyleyen Altan Erkekli:
"Savaşsız bir dünya için mücadeleye devam
edeceğiz".

Sennur Sezer "Görünmeyen bir
baskı içinde yaşıyor, en kötüsü de buna alışıyoruz" diyerek
aydın, sanatçı ve vatandaşlar olarak siyasal renklerin farklılığına
aldırmadan bir araya gelmek gerektiğini vurguladı.

"Küçük
Armutlu'daki yıkımlar operasyonun parçası"

Behiç
Aşçı
, operasyonların hukuksuzluğuna dikkat çeken
konuşmasında tutuklamaların kendilerinden önce Samanyolu haber sitesinde
yer aldığını söyledi:

"Operasyon günü Avukat Güçlü
Sevimli'yi arayan arkadaşı onun tutuklandığı haberinin
Samanyolu'nda geçtiğini söyledi. Ancak Sevimli o anda evdeydi, bu
haberin yayınlanmasından sonra gözaltına alındı. Biz
arkadaşlarımızın ifadelerinin alındığı kapının önünde beklerken
tutuklandıkları haberini yine Samanyolu'ndan
öğrendik.

Tutuklamaların nedeninin Çağdaş Hukukçular
Derneği'nin Suriye halkının, işten çıkarılan işçilerin,
işkenceye uğrayanların yanında olmaları olduğunu belirten Aşçı,
Küçük Armutlu'da başlayan konut yıkımlarının da operasyonun
parçası olduğunu belirtti:

"24 Ocak'ta alınan karar
avukatların hapishaneye gönderildiği gün olan 21 Ocak'ta ilan
edildi."

Operasyon kapsamında gözaltına alındıktan üç gün
sonra serbest kalan Caner Bozkurt, İdil Kültür
Merkezi'nin Türkiye ve diğer pek çok ülkede dikkat çeken etkinlikler
yaptığını ve tutuklanan sanatçıların baskıya uğrayan tiyatrolarla
dayanışma içinde olduklarını vurguladı. Bozkurt desteklerini halktan
aldıklarını ve bu nedenle umutlu olduklarını belirtti: 
"Sanatı, estetiği, kültürü halktan öğrenip
işliyoruz.

Pınar Aydınlar da Keşkek ve Şahin ile
birlikte tüm siyasi tutukluların serbest bırakılmasını
istedi.

Basın açıklamasına imza verenlerin isimleri şu
şekilde:

Altan Erkekli, Aslı Öngören,
Ataol Behramoğlu, Barış Atay, Bilgesu
Erenus
, Bülent Emrah Parlak, Cahit Berkay, Edip
Akbayram, Ender Yiğit, Ezel Akay, Genco
Erkal
, Grup Yorum, Gülsen Tuncer, Levent
Üzümcü, Mehmet Özer, Mehmet Aksoy, Mehmet
Esatoğlu,
Metin Coşkun, Menderes Samancılar,
Nedim Saban, Niyazi Koyuncu, Okşan Dede, Orhan
Aydın
, Orhan Kurtuldu, Ragıp Yavuz, Rutkay Aziz,
Sennur Sezer, Suavi, Tarık Akan, Tayfun
Talipoğlu, Temel Demirer, Yasemin Göksu, Zafer
Gecegörür
.

Kaynak: bianet.org

29 Ocak 2013 Salı

Savunmayı savunmanın zamanıdır / Ayça Söylemez

Savunmayı savunmanın
zamanıdır / Ayça Söylemez

“Bir diktatörlüğün
işlediği suçlar işkence görenlerin, katledilenlerin ve kaybedilenlerin
yer aldığı listelerle sınırlı değildir. Makine seni bencillik ve
yalanla yönetir. Dayanışma bir suçtur. Makine, kendini kurtarmak için
ikiyüzlü ve adice davranman gerektiğini öğretir.” *
Bu hafta
başında dokuz avukat tutuklandı.

İçlerinden biri, Güçlü
Sevimli. Aynı zamanda yazar, “Hayata Dönüş Operasyonu / Koğuştan
Hücrelere" isimli kitabın yazarı. Hayata Dönüş davasının da
müdahil avukatlarından.
Kendisiyle iki yıl önce yaptığımız bir
söyleşide, neden bu kitabı yazdığını sormuştum, şöyle
yanıtlamıştı:
“Asıl amaç, operasyonda neler olduğunu, kimin
ne dediğini, öncesindeki süreci, belgelerle birlikte kamuoyuna sunmaktı.
İnsanların gerçekte ne olduğunu bilmelerini istedim.”
Başka
bir söyleşimizde de, “Kimin terörist olduğunu iktidar
belirler” demişti: "Tanımlama muğlak olduğunda, terör çok
geniş bir yelpazede karşımıza çıkıyor. Bu şekilde sisteme muhalif
olan herkes yaptığı her eylem ile terör suçlusu olabilir." Afişe
ettiği sistemin muhaliflerinden biri olarak, hiç de ironik olmayan bir
şekilde, şimdi O da F tipi cezaevinde. Yıllardır mahkemeler önünde
savunduğu insanlarla birlikte. Sistemin bu son hamlesiyle,
Güçlü’nün yaptığı sistem tahlilinin ne denli isabetli olduğu da
bir kez daha doğrulanmış oldu.

Yine Güçlü’nün
sözlerinden, “Hayata Dönüş Operasyonu / Koğuştan Hücrelere"
isimli kitabından:
“Çarlık Rusyası döneminde Çarlık rejimi
karşıtı olanlar, St. Petersburg’daki meşhur Peter Paul Kalesindeki
cezaevine konuldular. Sisteme muhalif olan pek çok yazar, aydın ve gazeteci
bu cezaevinde kaldı. Ekim 1917 devrimine yaklaşılan süreçte ise cezaevi
dolup taştı.”
“Bu bakımdan 1900’lü yıllarda
Bolşevikler, Peter Paul Kalesi düşmeden kurtulunmuş olunmaz saptamasında
bulundu. benzer bir durum, Fransız Devrimi sürecinde Bastil Zindanı için
de söz konusu oldu. Bilindiği üzere devrimi yapanlar Bastil Zindanını
basıp tüm tutukluları dışarı çıkardılar.”

/>“Tarihte cezaevlerindeki siyasi tutukluların varlığı, sistem
açısından sürekli bir tehdit olarak görüldü.”
Yani, sistem
kendine tehdit hissettiğini hapsediyor, hapistekiler de sisteme tehdit
olarak görülüyor. Bu kısır döngü içerisinde, sistemi “tehdit
edenleri” savunanların en büyük tehdit olarak görülmesi
hiçbirimiz için sürpriz olmadı.
İşten atılan işçiler, atık
kağıt toplayarak geçinenler, Afrika’dan göçmen olarak gelen ve
karakolda öldürülen Festus Okey, Cizre faili meçhul davasının mağduru
kayıp yakınları, binlerce siyasetçinin tutuklu olduğu KCK davalarında
yargılanan Kürt siyasetçiler, işkencede öldürülen Engin Çeber,
polisin öldürdüğü Şerzan Kurt, polisin sakat bıraktığı Ferhat
Gerçek, çalıştıkları mekanda her türlü hak ihlaline uğrayan ev
işçisi kadınlar, sayıları binlere yaklaşan tutuklu öğrenciler, 19
Aralık katliamına maruz kalanlar, Roboskili aileler artık daha
savunmasız.

Çünkü onları savunanlar, hepsi Çağdaş
Hukukçular Derneği yöneticisi veya üyesi olan dokuz avukat, Güçlü
Sevimli, Selçuk Kozağaçlı, Taylan Tanay, Barkın Timtik,  Ebru
Timtik, Şükriye Erden, Naciye Demir, Günay Dağ ve Betül Vangölü
Kozağaçlı tutuklandı.
Şimdi haklarındaki suçlamaları, belgeleri,
dosyaları, bir süre sonra da iddianamelerini konuşacağız, belki
aramızda biraz daha cesur olanlar, olup bitenin bir yargılama
olmadığını, polisin yönettiği bir beyaz dizi olduğunu, bizim de o
dizinin figüranlarını olduğumuzu söyleyecek. Karşılığında,
Başbakanının medyası onların aslında “çok tehlikeli teröristler
olduğunu” onlara destek verenlerin de onların yanına gitmesi
gerektiğini yazacak, hepimizi tehdit edecek…

TEK
GERÇEK VAR

Michel Foucault, Büyük Kapatılma’da
Ortaçağdaki durumu şöyle anlatıyor:
“O dönemde geliştirilen
ve yarı hukuki bir işlev yerine getiren kurum olan polis sayesinde insanlar
bir mahkemeden geçmiyor, doğrudan hapsediliyordu. Gücü neredeyse
mutlaktı.”
2012 yılında, durumun pek de değişmediğini
Selçuk Kozağaçlı, bianet’e yazdığı “Ceza davalarında
yargıç da savcı da olmasın!” başlıklı yazısında çok net
şekilde açıklamıştı:
“Adalet Bakanlığı ceza
yargılamalarını yavaş ve verimsiz kılan esas problemi görmezden
geliyor: Yargıçlar ve savcılar.”
Ancak iktidarın kendi
arasındaki güç savaşından ve oyunlarından bağımsız olarak, durum
bundan daha karmaşık ve aynı zamanda daha net.
Demem o ki, durum
siyasi. O kadar siyasi ki; bu sistemin devletinin hangi kurumunun, hangi
zamanda iktidarda olduğunun, arkasındaki mevcut güçlerin, onlara alkış
tutanların kimler olduğunun çok da önemi yok.
Tek gerçek var:
Sistem kendine muhalif olanları elindeki her türlü aygıtla sindirmeye, o
da olmazsa yok etmeye çalışıyor. Yöntemler zamanın ruhuna göre
değişse de Ortaçağda da şimdi de geçerli olan, sistemin
(Galeano’nun deyimiyle makinenin) bizi dayanışmadan uzak, bencil,
kabullenen, direnmeyen, her kalıba girebilen bireyler haline getirmeye
programlanmış olması.
Ve biz, eğer şimdi susarsak, bizi
savunanları savunmazsak, makine bu amacına biraz daha yaklaşmış
olacak.
* Eduardo Galeano ‘Aşkın ve Savaşın Gündüz
ve Geceleri’

Kaynak: Birgün

Avukatlara Gizli Medyaya "Açık"

Avukatlara Gizli Medyaya
"Açık"

Dokuz avukatın tutuklanması yapılan itirazda, tutuklu
avukatların ve onların avukatlarının inceleyemediği, gizlilik kararı
olan soruşturma dosyasının basında haber olduğuna değinildi ve gizlilik
kararının da kaldırılması istendi.

src="http://www.bianet.org/resim/olcekle/44994/490/260" width="490"
/>

"Hiçkimse masumiyetini ispatlamaya zorlanamaz ve bu
soruşturmada 'gizlilik kararı' bulunduğuna göre, hakkında
bilmediği suçlamalara muhatap olan, suçlanan ama kanıtlarını göremeyen
hukuk insanlarından masumiyetlerini kanıtlamalarını beklemek, adalete ve
hukuka aykırıdır
."

Çağdaş Hukukçular
Derneği
(ÇHD) yöneticisi ve üyesi dokuz avukatın
tutuklanmasına yapılan itirazda, tutuklama kararının gerekçesiz olduğu
ifade edildi.

ÇHD Genel Başkanı Selçuk
Kozağaçlı
, ÇHD İstanbul Şubesi Başkanı Taylan
Tanay
, ÇHD İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi
Güçlü Sevimli, ÇHD Üyesi Naciye Demir,
ÇHD üyesi ve Halkın Hukuk Bürosu avukatları Barkın
Timtik
,  Ebru Timtik, Şükriye
Erden
, Günay Dağ ile ÇHD Ankara Şubesi Yönetim
Kurulu'ndan Betül Vangölü Kozağaçlı, Devrimci Halk
Kurtuluş Partisi Cephesi (DHKP-C) üyesi oldukları öne
sürülerek 21 Ocak'ta tutuklandı.

Tutuklu avukatların
avukatları, dün Terörle Mücadele Kanunu 10. maddesiyle görevli İstanbul
1. Hakimliğine verdikleri dilekçeyle tutukluluğa href="http://www.bianet.org/bianet/insan-haklari/143933-avukatlarin-tutukluluguna-itiraz"
target="_blank">itiraz etti.

Avukatlar Fikret
İlkiz
, Dr. Duygun Yarsuvat, Dr. Köksal
Bayraktar
, Hasan Fehmi Demir, Several
Ballıkaya
, Murat Çelik, Zeycan Balcı
Şimşek
, Erhan Ergun, Kazım Yiğit
Akalın
'ın imzası bulunan dilekçede, itiraz incelemesinin
duruşma açılarak yapılması talep edildi.

"Verilmesi beklenen
ceza"

Tutuklama kararında yazılı olan "verilmesi beklenen
ceza dikkate alındığında tutuklama kararının ölçülü olduğu"
ifadesinin ve kararın hukuka da kanuna da aykırı olduğunun altı
çizildi.

Tutukluluğa itiraz dilekçesinde özetle şu itirazlar
yapıldı:

"Soruşturma dosyasının içeriğine göre, avukatlara
yöneltilen suçlamalar ve sorular dikkate alındığında, tutuklama
kararlarında sayılan gerekçelerin hiçbiri 'kuvvetli şüphe'
değildir ve hatta 'yeterli şüphe' oluşturacak olgular dahi
değildir."

"Kuvvetli suç şüphesi dahi bulunmayan bu
soruşturma sırasında bilmediğimiz tanık/gizli tanık beyanları ile
tutuklama kararı verilmesi hukuka aykırıdır."

"Kaçma
şüphem mi var?"

Dilekçede, Selçuk Kozağaçlı'nın
hakimlikteki ifadesinde söylediklerine de yer verildi:

"Ben
Suriye'den karları buzları aşarak uçağa binip geldim. Kaçma
şüphem mi var?"

İtirazda, iddiaların ve suçlamaların
mükerrer olduğu da ifade edildi.

Suçlamalara delil olarak
gösterilen "Hollanda ve Belçika'dan gönderilen 22 Mart 2003
tarihli word belgeleri" ile ilgili Selçuk Kozağaçlı 2004 yılında
yargılanmış ve beraat etmişti. Kozağaçlı'nın avukatları, beraat
kararını içeren dosyayı da mahkemeye sundu.

Ayrıca, Ebru Timtik de
savcılık sorgusunda, Halkın Hukuk Bürosu hakkında yapılan savcılık
soruşturmasında, "örgüt üyeliği" suçlamasından Temmuz
2012'de takipsizlik kararı verildiğini belirtti.

İtirazda,
avukatların, beraat ettikleri veya takipsizlik verilen aynı suçlamalarla
bu kez tutuklandığı belirtildi.

"Medyadaki haberler önlenecek
mi?"

Dilekçede, basında çıkan haberler ve Emniyet Genel
Müdürlüğü'nden yapılan açıklamalara da
değinildi:

"Dosyadaki gizlilik kararı nedeniyle avukatlar olarak
soruşturma dosyasında incelememize olanak tanınmayan, örneğini almamız
yasaklanan birçok belge, doküman ve hatta dosyada olduğu anlaşılan
tanıkların ve gizli tanıkların ifadeleri ile teknik takipler ve iletişim
tutanaklarının medyada haber olması önlenecek
mi?"

"Operasyon görüntülerinin televizyonda sürekli
yayınlanması, ifadelerin değerlendirilmesi, kozmik bilgiler gibi gerçekle
bağdaşmadığı anlaşılan ve var olduğu ileri sürülenler açık
oturumlarda tartışıldığında, tutuklanan avukatların ve onların
avukatlarının incelemesi yasaklanan soruşturma dosyasının gizliliğinin
ihlali önlenebilecek mi?"

Kaynak: bianet.org

TUTUKLANAN YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜMÜZE TOPLU KART ATIYORUZ

TUTUKLANAN YAZI İŞLERİ
MÜDÜRÜMÜZE TOPLU KART ATIYORUZ

 

AKP İktidarı halka, halkın
tüm kesimlerine saldırılarını yaygınlaştırarak kesintisiz
sürdürüyor. Bu saldırılarından biri de DHKP-C Operasyonu adı altında
7 ilde eşzamanlı olarak Helikopterlerle, panzerle, gaz bombaları ile,
binlerce Özel tim ve Çevik Polisi ile, Çağdaş Hukukçular Derneği
(Ankara, İstanbul) Yürüyüş Dergisi, İdil Kültür Merkezi, Gençlik
Federasyonu, Özgürlükler Derneği, Halkın Hukuk Bürosu (HHB), TAYAD ve
onlarca ev 18/01/2013 günü saat 004 de basılarak talan ve yağma edilerek
97 kişi gözaltına alınmış, toplam 55 kişi tutuklanmıştır. Basılan
bütün kurumlar yasal dernek, yayın kuruluşu ve işyeridir.

style="margin-top: 0.5em; margin-bottom: 0.9em; color: rgb(33, 33, 33);
font-family: sans-serif, Arial, Verdana, Helvetica; font-size:
13px;"> 

Bu saldırıda, gözaltına alınıp
tutuklananlardan  biri de Dergimiz (Mühendislik, Mimarlık ve
Planlamada +İVME dergisi) Yazı İşleri Müdürü, Fatih Özgür AYDIN
olmuştur. F. Özgür AYDIN Yine AKP İktidarının 2011 yılı içerisinde
yaptığı böyle bir saldırıda gözaltına alınıp tutuklanmış ve
hapishaneden 2012 yılı Temmuz ayı içerisinde tahliye edilmişti. Bu
tahliyenin üzerinden henüz 6 (altı) ay geçmişken Yazı İşleri
Müdürümüz F.Özgür AYDIN 18/01/2013 Tarihinde Ümraniye’de
sokaktan yaka paça işkenceyle gözaltına alınmış ve 21/01/2013
tarihinde tutuklanarak Edirne F Tipi hapishanesine gönderilmiştir.

style="margin-top: 0.5em; margin-bottom: 0.9em; color: rgb(33, 33, 33);
font-family: sans-serif, Arial, Verdana, Helvetica; font-size:
13px;"> 

Fatih Özgür Aydın'ı
sahiplenmek ve yanında olmak için 2 Şubat Cumartesi günü saat
12.00'da Ankara Kızılay Yenişehir Postanesinden toplu kart atıyoruz.
Tüm dostlarımızı da yanımızda olmaya çağırıyoruz.

style="margin-top: 0.5em; margin-bottom: 0.9em; color: rgb(33, 33, 33);
font-family: sans-serif, Arial, Verdana, Helvetica; font-size:
13px;"> 

Fatih Özgür Aydın'ın
iletişim adresi: Edirne F Tipi Hapishanesi

 

DEVRİMCİ MÜCADELEDE
MÜHENDİS MİMARLAR

 

DMMM ANKARA FİLM GÖSTERİMİ: NOVE CENTO-1900

DMMM ANKARA FİLM
GÖSTERİMİ: NOVE CENTO-1900

 

01.02.2013 Cuma günü  saat 19.00'da Ankara İvme Dergisi
Bürosu'nda yapacağımız film gösterimine Devrimci Mücadelede
Mühendis Mimarlar olarak tüm dostlarımızı bekliyoruz.
style="color: rgb(34, 34, 34); font-family: tahoma, 'new york', times, serif;
font-size: 16px;"> 
Film
Hakkında:



Yapım:
style="margin: 0px; padding: 0px; width: 340px; min-height: 39px; float:
left; line-height: 30px; color: rgb(178, 15, 36);"> href="http://www.sinemalar.com/filmler/tur/ulke/yil_1976/fav" style="color:
rgb(178, 15, 36); text-decoration: initial;" target="_blank" title="1976
Filmleri">1976 -  href="http://www.sinemalar.com/film/15920/novecento" style="color: rgb(178,
15, 36); text-decoration: initial;" target="_blank" title="Almanya
Filmleri">Almanya ,   href="http://www.sinemalar.com/film/15920/novecento" style="color: rgb(178,
15, 36); text-decoration: initial;" target="_blank" title="Fransa
Filmleri">Fransa ,   href="http://www.sinemalar.com/film/15920/novecento" style="color: rgb(178,
15, 36); text-decoration: initial;" target="_blank" title="İtalya
Filmleri">İtalya
Tür:
href="http://www.sinemalar.com/filmler/tur_562/ulke/yil/fav" style="color:
rgb(178, 15, 36); text-decoration: initial;" target="_blank" title="Dram
Filmleri">Dram ,   href="http://www.sinemalar.com/filmler/tur_571/ulke/yil/fav" style="color:
rgb(178, 15, 36); text-decoration: initial;" target="_blank" title="Romantik
Filmleri">Romantik ,   href="http://www.sinemalar.com/filmler/tur_572/ulke/yil/fav" style="color:
rgb(178, 15, 36); text-decoration: initial;" target="_blank" title="Savaş
Filmleri">Savaş ,   href="http://www.sinemalar.com/filmler/tur_575/ulke/yil/fav" style="color:
rgb(178, 15, 36); text-decoration: initial;" target="_blank" title="Tarih
Filmleri">Tarih
Yönetmen:

href="http://www.sinemalar.com/sanatci/29960/bernardo-bertolucci"
style="color: rgb(178, 15, 36); text-decoration: initial;" target="_blank"
title="Bernardo Bertolucci Filmleri">Bernardo Bertolucci

style="margin: 0px; padding: 0px; width: 95px; min-height: 39px; float: left;
color: rgb(120, 120, 120); font-weight: bold; line-height:
30px;">Oyuncular:

href="http://www.sinemalar.com/sanatci/26908/robert-de-niro" style="color:
rgb(178, 15, 36); text-decoration: initial;" target="_blank" title="Robert De
Niro Filmleri">Robert De Niro


href="http://www.sinemalar.com/sanatci/26279/grard-depardieu" style="color:
rgb(178, 15, 36); text-decoration: initial;" target="_blank" title="Gérard
Depardieu Filmleri">Gérard Depardieu


href="http://www.sinemalar.com/sanatci/25353/donald-sutherland" style="color:
rgb(178, 15, 36); text-decoration: initial;" target="_blank" title="Donald
Sutherland Filmleri">Donald Sutherland


href="http://www.sinemalar.com/sanatci/42673/burt-lancaster" style="color:
rgb(178, 15, 36); text-decoration: initial;" target="_blank" title="Burt
Lancaster Filmleri">Burt Lancaster, 

href="http://www.sinemalar.com/sanatci/32526/dominique-sanda" style="color:
rgb(178, 15, 36); text-decoration: initial;" target="_blank" title="Dominique
Sanda Filmleri">Dominique Sanda

Senaryo:
style="margin: 0px; padding: 0px; width: 340px; min-height: 39px; float:
left; line-height: 30px; color: rgb(178, 15, 36);">

href="http://www.sinemalar.com/sanatci/29960/bernardo-bertolucci"
style="color: rgb(178, 15, 36); text-decoration: initial;" target="_blank"
title="Bernardo Bertolucci Filmleri">Bernardo Bertolucci

style="margin: 0px; padding: 0px; font-size: 13px; font-weight: normal;
float: left;">,  href="http://www.sinemalar.com/sanatci/196273/giuseppe-bertolucci"
style="color: rgb(178, 15, 36); text-decoration: initial;" target="_blank"
title="Giuseppe Bertolucci Filmleri">Giuseppe Bertolucci style="margin: 0px; padding: 0px; font-size: 13px; font-weight: normal;
float: left;">,  href="http://www.sinemalar.com/sanatci/55451/franco-arcalli" style="color:
rgb(178, 15, 36); text-decoration: initial;" target="_blank" title="Franco
Arcalli Filmleri">Franco Arcalli
http://img03.imgsinemalar.com/img/sprite_repeater.png); min-height: 5px;
width: 435px; float: left; background-repeat: repeat
no-repeat;"> 

Oyuncular
style="margin: 0px; padding: 0px; width: 123.59375px; float: left
!important;">
    style="margin: 0px; padding: 0px; width: 123.59375px; text-align: center;"> href="http://www.sinemalar.com/sanatci/26279/grard-depardieu" style="color:
    rgb(178, 15, 36); text-decoration: initial;" target="_blank" title="Gérard
    Depardieu">Gérard Depardieu src="http://img02.imgsinemalar.com/images/sanatci/Grard-Depardieu.jpg"
    style="border: 1px solid rgb(204, 204, 204); padding: 3px; width: 100px;
    min-height: 150px;" width="100" />

  • style="margin: 0px; padding: 0px;"> href="http://www.sinemalar.com/sanatci/26279/grard-depardieu" style="color:
    rgb(178, 15, 36) !important; text-decoration: initial;" target="_blank"
    title="Gérard Depardieu">Gérard Depardieu
style="margin: 0px; padding: 0px; width: 123.59375px; float: left
!important;">
    style="margin: 0px; padding: 0px; width: 123.59375px; text-align: center;"> href="http://www.sinemalar.com/sanatci/25353/donald-sutherland" style="color:
    rgb(178, 15, 36); text-decoration: initial;" target="_blank" title="Donald
    Sutherland">Donald Sutherland src="http://img02.imgsinemalar.com/images/sanatci/Donald-Sutherland.jpg"
    style="border: 1px solid rgb(204, 204, 204); padding: 3px; width: 100px;
    min-height: 150px;" width="100" />

  • style="margin: 0px; padding: 0px;"> href="http://www.sinemalar.com/sanatci/25353/donald-sutherland" style="color:
    rgb(178, 15, 36) !important; text-decoration: initial;" target="_blank"
    title="Donald Sutherland">Donald Sutherland
style="margin: 0px; padding: 0px; width: 123.59375px; float: left
!important;">
    style="margin: 0px; padding: 0px; width: 123.59375px; text-align: center;"> href="http://www.sinemalar.com/sanatci/42673/burt-lancaster" style="color:
    rgb(178, 15, 36); text-decoration: initial;" target="_blank" title="Burt
    Lancaster">Burt Lancaster src="http://img02.imgsinemalar.com/images/sanatci/b/Burt-Lancaster-1295877267.jpg"
    style="border: 1px solid rgb(204, 204, 204); padding: 3px; width: 100px;
    min-height: 150px;" width="100" />

  • style="margin: 0px; padding: 0px;"> href="http://www.sinemalar.com/sanatci/42673/burt-lancaster" style="color:
    rgb(178, 15, 36) !important; text-decoration: initial;" target="_blank"
    title="Burt Lancaster">Burt Lancaster
style="margin: 0px; padding: 0px; width: 123.59375px; float: left
!important;">
    style="margin: 0px; padding: 0px; width: 123.59375px; text-align: center;"> href="http://www.sinemalar.com/sanatci/32526/dominique-sanda" style="color:
    rgb(178, 15, 36); text-decoration: initial;" target="_blank" title="Dominique
    Sanda">Dominique Sanda src="http://img04.imgsinemalar.com/images/sanatci/Dominique-Sanda.jpg"
    style="border: 1px solid rgb(204, 204, 204); padding: 3px; width: 100px;
    min-height: 150px;" width="100" />

  • style="margin: 0px; padding: 0px;"> href="http://www.sinemalar.com/sanatci/32526/dominique-sanda" style="color:
    rgb(178, 15, 36) !important; text-decoration: initial;" target="_blank"
    title="Dominique Sanda">Dominique Sand />a

Filmin Özeti
 
27 Ocak 1901’de kuzey
İtalya’nın taşra bölgesi Emilia Romagna’daki aristokrat bir
çiftlikte iki çocuk doğar: biri “ kölelerin ” tarafında,
diğeri ise “ efendilerin ” tarafındadır. Alfredo Berlinghieri
zengin dedesinin usçuz bucaksız topraklarının mirasçısıdır, Olmo Daco
ise bu toprakların köylü denetçisinin gayrimeşru torunudur. Çocuklar
birlikte, ama tamamen farklı dünyalarda büyürler. Yine de bir şekilde
çok iyi arkadaş olurlar. Ancak aralarındaki sınıf farkının hiçbir
zaman üstesinden gelemezler ve büyüyüp orta yaşlarına yaklaştıkça,
birbirlerine karşı giderek düşmanca tavır alırlar. Olmo bir eylemciye
dönüşürken, Alfredo pasif bir izolasyona çekilir. Yükselen Faşist
siyasi iklimi dolaylı olarak da desteklemesi, eşi Ada’yı
kaybetmesine malolur. Bu arada Olmo hem serbest aşk yanlısı bir sosyalist,
hem de kasabab okulunun öğretmeni olan Anita’yla ilişkiye girmekle
kalmamış, faşizme karşı yerel mücadeleye de katılmıştır: Genç adam
Alfredo’nun babasının işleri yürütmesi için tuttuğu kötü ruhlu
işçibaşı Attila’ya karşı, köylü isyanının
başındadır...