31 Ocak 2013 Perşembe

"Bomba taşıdıysam Adalet Bakanı niye 3 kez görüştü"

"Bomba taşıdıysam Adalet
Bakanı niye 3 kez görüştü"

CHP
Cezaevleri Komisyonu üyelerinin görüştüğü ÇHD'li avukat Taylan
Tanay, "3 kez Adalet Bakanı ile görüştük. 2007'de bomba
taşımışsam niye görüştü" dedi.

class="kyw">CHP Cezaevleri İnceleme Komisyonu üyeleri Malatya
Milletvekili Veli Ağbaba, Manisa Milletvekili Özgür Özel, Muğla
Milletvekili Nurettin Demir ve Gençlik Kolları Başkanı Emre Doğan, class="kyw">DHKP-C adı altındaki operasyon sonrasında tutuklanan
Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) üye ve yöneticisi 9 avukatı,
bulundukları Bakırköy ve Kandıra Cezaevlerinde ziyaret etti.
/>"Savcı: 'Yolu karıştırdım kusura
bakmayın"

Bakırköy Kadın Hapishanesi'ndeki
avukatlar Naciye Demir, Nazan Betül Kozağaçlı, Ebru Timtik, Şükriye
Erden, Barkın Timtik ile görüşen CHP heyeti,
daha sonra Kandıra F Tipi Cezaevi'ndeki avukatlar Güçlü Sevimli,
Taylan Tanay, Günay Dağ, Selçuk Kozağaç'lıyı ziyaret etti. class="kyw">CHP heyetine gözaltına alma sürecinde Avukatlık Kanunu
ve diğer kanunlara aykırı biçimde yapılan polis baskınlarını anlatan
avukatlar, aramaya nezaret etmesi zorunlu olan Savcının ise, "Yolu
karıştırdığım için geciktim kusura bakmayın" dediğini
aktardılar.

"Polis şiddetine maruz
kaldılar"

Avukatlar, CHP
heyetine, Emniyet'e ve hastaneye götürülürken polis şiddetine maruz
kaldıklarını ve sürüklenerek götürüldüklerini, bunların polis
kamerasında da mevcut olduğunu ifade etti.  

Avukatlar,
Emniyette daha önce pasaport nedeniyle parmak izi
alınmış olmasına rağmen ve "kişinin kendi aleyhinde delil vermeye
zorlanamayacağı" kuralına rağmen parmaz izi, tükürük ve kan
örneğinin fiziksel zor kullanılarak alındığını anlattı.
/>"İstanbul Protokolü'ne ve hukuka aykırı
davranıldı"

Avukatlar, hastanede de İstanbul
Protokolü'ne aykırı şekilde çok sayıda polisin, boğaz sıkmak,
burun kapatmak, tükürük bezlerine baskı yapmak zuretiyle zorla tükürük
örneği  almaya çalışıp, doktorların da hakim kararı olduğu
için İstanbul Protokolü'nün kendilerine hatırlatılmasına rağmen,
bu örnekleri aldıklarını anlattı. Tutuklu avukatlar ayrıca, class="kyw">DNA tespitini gerektirecek herhangi bir suçlama
olmadığı halde buna zorlandıkları, tükürük örneği, kan örneği,
saç örneği, doku örneği almanın cinayet, cinsel istismar, class="kyw">faili meçhul cinayet gibi suçlarda başvurulan bir
yöntem olduğu ve kendilerinin de böyle bir suçlamaya muhatap
olmadıkları halde bunların talep edildiğini ifade ettiler.
/>"Amaç, Suriye raporunu
engellemekti"

CHP heyetine,
bu operasyonun ÇHD'ye yönelik bir itibarsızlaştırma operasyonu
olduğunu anlatan tutuklu avukatlar, kendilerinin pek çok davaya avukatlık
yaptıkları halde bir yasadışı örgütle ilişkilendirilerek,
itibarsızlaştırılmaya çalıştıklarını ve "Hükümetin esas
derdinin ÇHD tarafından hazırlanan Suriye
raporuna engel olmak ve ortaya koyacakları çok çarpıcı iddia ve
delillerin ortaya çıkmasına mani olmak olduğunu" ifade ettiler. />
"ÇHD 12 Eylül'de bile
basılmamıştı"

DHKP-C
ile ÇHD'nin ilişkilendirilerek kamuoyundaki algının yönetilmeye
çalışıldığını kaydeden ÇHD'li tutuklu avukatlar, BM, Avrupa
Parlamentosu, Uluslararası Af Örgütü ve pek çok uluslararası kuruluş
tarafından ciddiye alınan bir örgüt olduklarını hatırlatarak, şu
değerlendirmede bulundular:

"ÇHD'nin son 5 yıllık
performansının hükümeti rahatsız ettiğini, 12
Eylül
'de bile ÇHD'nin basılmadığını ifade eden
avukatlar Recep Tayyip Erdoğan'ın "kimin
avukatlığını kimin yapacağını ve kimin avukatlık mesleğini nasıl
yapacağını da bu ülkede ben belirlerim" dediğini ifade etmişler
ve  "insanların çocuk sayarına, izleyeceği dizilere karar
vermek yetmedi şimdi de kimin avukatlığının kimin yapacağına karar
vermek istiyor. Bu operasyon onun sonucudur."
/>"Bütün avukatların grafiğini
çıkarmışlar"

CHP
heyetinin ÇHD'li avukatlar ile görüşmesinden class="kyw">ilginç detaylar da ortaya çıktı. class="kyw">CHP heyetinin hazırladığı "Avukatlar
Raporu"nda şu ifadeler yer aldı:

"Polisler; bütün
avukatların grafiğini çıkarmış, bu grafiklerde savundukları
müvekkillerinin yüzde kaçının 'susma hakkı' nı
kullandığını ortaya koyup, bu oranın da örgütsel bir davranışa
işaret ettiğini ortaya koymuşlardır. Doğrudan avukatlık pratiğine
yönelik böyle bir çalışmanın çok manidar olduğunu söyleyen
avukatlar; '1974 yılında kurulmuş, Deniz Gezmiş'lerin
avukatlarının kurduğu, 12 Eylül'e direnmiş,
12 Eylül'ün bile basmaya cesaret edemediği,
her devrin muhalifi bir örgütü ve çağdaş hukukçuları kimse belli
örgütlerle özdeşleştirmeye ve kendi aklındaki bir pozisyona indirgemeye
çalışmasın' demişlerdir.'

"Kapımız
kilitli bile değildi"

ÇHD'li tutuklu
avukatlar, basında yer alan "11 çelik kapı" haberlerini de
ciddiyetten uzak ve itibarlarını zedelemeye dönük olarak niteleyerek
yalan olduğunu dile getirdiler ve "Bizim kapılarımız kilitli bile
değildi!" dediler.

src="http://cdn1.cnnturk.com/Handlers/File.ashx?FileID=670196"
style="display: block; margin-left: auto; margin-right: auto;" /> />ÇHD'li avukatlar, CHP Cezaevleri İnceleme
Komisyonu üyeleri Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, Manisa Milletvekili
Özgür Özel, Muğla Milletvekili Nurettin Demir ile Gençlik Kolları
Başkanı Emre Doğan'dan oluşan heyete şunları anlattı:
/>"Neden 'Off' dedin"

Avukat
Naciye Demir:  "Emniyet içinde yerde sürüklendim. Gözaltı
süresince hiç su verilmedi, tuvalete günde 1 kez çıkarıldık ve
polisler bunu bir kötü muamele olarak kullandı. Parmak izi istediler.
Pasaportumda parmak izim olduğunu, emniyette kayıtlı olduğunu söylememe
rağmen 3-4 kişi beni yatırdı, üzerime çıktılar, zorla kolumu bükerek
parmak izi almaya çalıştılar. Bundan dolayı ellerim ve ayaklarım şiş
ve sakat. Parmak izinin alınması sırasında emniyette ve tükürük
örneği alınırken hastanede, kişinin aleyhinde olabilecek delilleri
vermeme hakkını ifade ettiğimde, hakim kararı olduğunu söylediler.
Hakim kararına itiraz ettiğimi söylediğimde de bu itirazımı yerine
getirmediler ve zor kullandılar. Tükürük örneği almak için 5-6 kişi
zorla boğazımı sıkarak örnek aldılar.

Sorgumda,
müvekkillerime, dosyada gizlilik kararı bulunan soruşturmalarda, neden
susma hakkını kullandırdığımı sordular. Bu bana suçlama olarak
getirildi. Örgüt baskısıyla susma hakkı kullandırdığım söylendi.
Oysa ÇHD olarak yapmış olduğumuz bütün meslek içi eğitimlerde gerek
bizler gerek katılan bilim adamları, gizlilik kararına karşı müvekkili
koruyan yegane hakkın susma hakkı olduğunu tüm meslektaşlarımıza ifade
etmişizdir. Bizlere yapmış olduğumuz suç duyuruları soruldu. Bunlar
yasadışı suç duyurusu olarak ifade edildi. Avukat Taylan Tanay'la
konuşmalarımız soruldu. Bir arkadaşımla konuşmamda telefonda
sıkılıp  'Off' demişim, niye 'Off' dedin diye
sordular. Hepsi yasal olan 43 basın açıklamasına neden katıldığımı
sordular. Bu  43 rakamı eksiktir, çünkü ben  100'lerce
basın açıklamasına katılmışımdır. Basın açıklamalarındaki
resimlerimi suç kanıtı olarak gösterdiler. 1
Mayıs
'ta tertip komitesinin talebiyle görev almam soruldu. Yine
1 Mayıs 2011'de üzerinde ÇHD yazan 
kırmızı önlüğü neden giydiğimi de sordular."
/>"3-4 kişi üzerime oturarak zorla tükürük örneği
aldı"

Avukat Nazan Betül
Kozaağaçlı:
"Sabah 08.00'de büromun yanındaki
Sendikaya geldiğimde arandığımı öğrendim. Aynı anda hem büroma hem
evime arama kararı alınmış. Ben sendikadan iner inmez zor kullanarak eve
götürdüler. Evin kapısını çilingirle açtılar evde arama yapıldı.
Evdeki aramada Mahir Çayan'ın bütün eserleri, eşimin baro
ajandasını, Mao'nun seçme eserlerini ve cezaevinden görülmüştür
mühürlü "Vız gelir" mizah dergisini aldılar. Büromu aradılar
ancak ben büromun aranmasında bulunamadım.

Emniyette zorla
arama yapıldı. Parmak izimi 3-4 kişi üstüme oturarak zorla aldılar.
Neyle suçlandığımızı bilmeden, polislerin şiddetiyle ağzımızı
zorla açarak hekimin önünde, ağzıma bilmediğim bir alet sokarak zorla
tükürük aldılar. Bizim ifademizi yasa gereği Savcı alacak olmasına
rağmen 3 gün Emniyette kaldık. 30 saat savcının önünde sandalyede
bekletildik. Polis bize kin doluydu, adeta bunu bir fırsat bilerek intikam
alıyordu. Savcılıkta şunlar soruldu: Katıldığımız basın
açıklamaları. Adliye'nin önünde yapmış olduğumuz class="kyw">Engin Çeber basın açıklaması.2000 yılında Ulucanlar
Cezaevi önündeki basın açıklaması."

"Susma
hakkını neden kullandırdığımızı sordular"

/>Avukat Ebru Timtik: "İktidar hukuksuzluklara karşı
çıkacak birilerini alacaksa önce bizim alınmamız doğal. Sabah
04.00'te kapımı bir kez çaldılar. 1 dakika sürdü sürmedi kapıyı
hemen kırdılar. 2 misafirimiz vardı. Erdem Hanoğlu ve Kamile Kayır evde
misafirdi bizim yüzümüzden tutukladılar. Asansörle değil merdivenden
kafamıza vura vura indirdiler. Banyomuzda 7-8 ay
önce kayıt cihazı bulduk. Nezarette hiç su vermediler, tuvalete
götürmediler. Parmak izi ve tükürük  alınırken zor kullandılar
ve şiddet uyguladılar ve bunu kameraya aldılar.
Tükürük alınırken burnumu tuttular bilincimi yitirdim. Kamera kaydı
var. Soruşturma dosyasında olmayan ama basında çıkan haberler bizi
yaraladı. Zeynel Öztürk'ün ölüm emrini vermek, bir imamın ölüm
emrini vermek, ajanlık suçlaması gibi haberler bizi üzdü. Yaptığımız
avukatlık faaliyetleri soruldu. Özellikle müvekkillerimize susma hakkını
neden kullandırdığımız soruldu. Ama biz bunu yapmazsak avukat
olamayız." diyerek düşüncelerini ve olayı anlatmıştır.
/>"Emniyette tuvalete çıkarmadılar, su
vermediler"

Avukat Şükriye Erden:
"Evim kira ve kapı tahta. 08:30'da Savcı ve Baro'dan avukat
birlikte geldiler.  Evimi aradılar çalışma odamdaki dosyaların
hepsine baktılar. İş davaları ile ilgili verdiğimiz 12-13 tane
ihtarnamemi örgütsel doküman olarak aldılar. Ajandalarımı, çocukların
müzik ve film CD'lerini aldılar. Emniyette  parmak izi, tükürük
alınırken şiddet uyguladılar hastane bahçesinde
bile şiddet uyguladılar, tuvalete çıkarmadılar
ve su vermediler. F Tipi filminin galasında bizlere verilen
haberleşme  'top'ları kanıt olarak alındı. 2010-2012
yılında gözaltına alınan müvekkillerime susma hakkını niye
kullandırdığım soruldu."

Avukat Barkın
Timtik:
Basında çıkan haberler için" gitsin büromuza
baksınlar 11 tane kapı ve kozmik oda var mı? dedi.  
/>Avukat Güçlü Sevimli: "ÇHD'nin yapmış
olduğu  basın açıklamalarındaki  resimlerimizi sordular. class="kyw">1 Mayıs, 8 Mart, 16 Mart, Sivas 2 Temmuz Kadıköy
mitingine katılıp katılmadığımı sordular. ÇHD'nin karar defterini
ve üye listesini aldılar."

Avukat Günay
Dağ:
"ÇHD'nin düzenlemiş olduğu katıldığı eylemler
ona da sorulmuş. Diğer arkadaşları gibi parmak izi ve tükürük örneği
alınırken zor kullanıldığını ve şiddet
gördüğünü ifade etmiştir."

"Zorla ellerimi
kollarımı bağlayıp, üzerime çullandılar"

/>ÇHD Genel Başkanı Avukat Selçuk Kozaağaçlı:
"Emniyette zorla ellerimi kollarını bağlayarak üzerime çullanarak
parmak izi aldılar, ayrıca, Hukuka aykırı şekilde tükürük, saç ve
kan örneği aldılar. Doktoru uyarmama rağmen İstanbul Protokolü ve
hukuka aykırı şekilde zorla kan ve saç aldılar. Türk Hukukunda en
ağır şarta bağlanmış soruşturma işlemlerinden birisi class="kyw">DNA almaktır. Bu bir hukuksuzluktur. Generaller
alındı,  gazeteciler alındı, rektörler alındı, hepsi alındı ama
bunların mahkeme olmadığı ortaya çıktı. Bizler bu mahkemeleri
tanımıyoruz. Bizim üzerimizde yargı hakları yok. Cuma sabahı olayı
duydum. Pazar sabahı geldim. Avukatlığımız ve ÇHD'nin
faaliyetlerinden dolayı alındığımızı düşünüyorum."
/>ÇHD İstanbul Şubesi Başkanı Avukat Taylan
Tanay: 
"Çelik kapı yok. Kapı anahtarlı olmadığı
halde kapıyı kırarak girdiler. Cumhuriyet Savcısı 1 saat sonra geldi.
Kapının kilitli olmadığını savcıya gösterdim. Evden ÇHD'ye
aramaya gittik. ÇHD'ye soruşturma olmadığını söylediler benim
için arandığını söylediler. Derneğin üye listesini aldılar.
ÇHD'nin işçi hakları broşürü,
görülmüştür damgalı cezaevi mektuplarını aldılar. Kentsel
dönüşüm dosyalarını, Hrant  Dink dosyasını aldılar.
ÇHD'den inince araçta üstüme oturup zorla kelepçelediler. Emniyette
üst aramasında 15 polis üzerime çıkıp parmak izimi zorla aldı ve
dövdüler. Bu şiddeti izlemeye gelen polisler bile vardı. Ve avukat
görüşme odasına attılar. Avukat görüşme odasında da dövdüler.
Polisin kamuoyunda işkenceci olarak gösterilmeye çalışıldığını ama
2004'ten beri işkence yapmadıklarını
söylediler. Bizi işkenceci gibi gösteriyorlar dediler. Savcılıktan
Haseki Hastanesi'nde zorla tükürük örneğimi aldılar ve bunların
hepsini kameraya çektiler. Cumhuriyet Savcılığı'nda ÇHD'nin
eylemleriyle suçladılar. Engin Çeber basın
açıklaması, Güler Zere açıklaması gibi
30'a yakın basın açıklamasıyla suçladılar. '30 basın
açıklaması yetiyorsa, Türkiye'deki her örgütle ilgili
suçlayabilirsiniz' dedim. '30'a yakın İBDA-C  class="kyw">Ergenekon, Odatv basın
açıklamalarına da katıldım. Onlardan da suçlanabilirim' dedim. Daha
önce 20.07.2012'de resmi dinleme yapıldı. class="kyw">DHKP-C ile ilgili takipsizlik kararı verildi. Bu
ÇHD'ye karşı yapılmış bir operasyondur. 'Sen class="kyw">işçi eylemlerini yönlendiriyorsun' diyorlar. Ben
DİSK'in avukatıyım. Avukatlık yaptığım insanların ve kurumların
neden avukatlığını yaptığımı sordular. 'Dursun Karataş'ın
cenazesine niye katıldın' diye sordular. Ben, 'Dursun
Karataş'ın avukatı olduğumu' söyledim. 'Ailesi bana vekalet
verdi, herşeyini, cenazesini, mezarını, imamını her şeyini avukatı
olarak ben yaptım.' ÇHD'yi 12 Eylül bile
basmadı. Bu dönem 12 Eylül'den daha kötü
bir dönem ve bununla herkese mesaj veriliyor.  Müvekkillerimin yüzde
86'sı susma hakkını kullanmış diye oran bile verdiler. Neden susma
hakkını kullandırdığımı sordular.

"Bomba
taşıdıysam Adalet Bakanı niye görüştü"

BM
İnsan Hakları Yüksek Komiserliğiyle görüştük. Rapor verdik.
Uluslararası Af Örgütü ile görüştük rapor verdik. Şimdi buradayız.
2010'da 3 kez Adalet Bakanı ile görüştük. 2007'de bomba
taşımışsam niye görüştü. Ayşenur Bahçekapılı'nın 
bizleri sadece ismen tanıdığını söylemesine çok üzüldük. Hala
üyemiz ve kendisi ile 2006'da 50-60 kez görüştük. Başbakan, 
ÇHD üyesi olarak tanıttı Ayşenur Bahçekapılı'yı. Bizi
tanımamasına şaşırdım. Bu davada tamamen ÇHD yargılanıyor." />
"Gözaltında Taylan Tanay'a  esrarengiz
ziyaret
: 'Polisi incitiyorsun"
/>CHP heyetinin ziyarete ilişkin raporunda
"Taylan Tanay'a gözaltında esrarengiz bir polis amiri tarafından
söylenen sözleri" denilerek, şunlar aktarıldı:

"Bir
polis amiri - o gelince herkes ayağa kalktığı için amir olduğunu
biliyorum- sivil halde bir koltuğa oturdu. Seni görmeye geldim, siz bizi
sürekli işkencecilikle suçluyorsunuz. 'İşkence nedir seninle
tartışmaya geldim' diye müstehzi bir ifadeyle güldü. 'Geçende
programa çıkmıştın, Söz Sizde'ye katıldın. Bize işkenceci dedin.
Onursuz dedin. Seni görmeye geldim.'  dedi. Söz Sizde programında
da 'polis kötü muamele yapmak istemiyor da şartlar onu zorluyorsa,
kimse polislik yapmak zorunda değil, dışarıda birçok farklı mesleği
onuru ile yapan kişi var' dediğim için onlara onursuz dediğimi
çıkartmış ve bunun üzerine bana, 'Polisi incitiyorsun. Özel olarak
seni görmeye geldim." dedi.

CHP
heyetinin raporunda Bakırköy Kadın Hapishanesi'nde yemeklerin kötü
olduğu, dışarıdan kırtasiye malzemesi alınmadığı, fotokopi ve class="kyw">internet çıktılarının içeriye alınmadığı,
toplatma kararı kalkan kitapların içeriye alınmadığı ve yazı yazmak
için bilgisayar bulunmamasına yönelik sıkıntılar olduğu ifade edildi.
Raporda mahkumların infaz koruma memurlarından genel olarak memnun
oldukları dile getirildi.

Raporda Kandıra F Tipi Cezaevine
ilişkin de benzer sorunlar ifade edildi ve yalnızlaştırma ve tecridin en
büyük problem olduğu dile getirildi.

Kaynak:
cnnturk.com.tr

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder