Alo, bu öğretmen
KCK'lıdır gibi geldi / Ezgi BAŞARAN
Türkiye /
28/11/2012
12 Eylül'ü aratmayacak
fişlemeler aynen devam. Bir tek fişleyenlerin haki üniforması
eksik.
Gizli tanıklar uydurmanın, gaipten ihbar telefonları almanın
devlet için çeşitli müşkülatları oluyor. Gizli tanığın dünya
üzerinde var olmayacak kadar gizli olduğu, hiçbir emniyet teşkilatının
kayıtlarına girmediği ortaya çıkıyor. Mesela yani.
Yahut...
Emniyete gönderilen ne idüğü belirsiz bir mektubun (genellikle terörist
olmakla) suçladığı kişi ‘suç’ tarihinde cezaevinde
olduğunu filan kanıtlayıveriyor. Ha bir şey fark ediyor mu?.. Yok,
cezaevinde yatarken ayrıca bir terör eylemine katılmış gibi ayrı bir
davanın muhatabı haline gelebiliyor. Fakat emniyet zor duruma düşüyor,
nedir bu ihbar mektuplarının aslı astarı kardeşim sorularıyla
cebelleşiyor. Onca işi arasında... Velhasıl, olmuyor yani bir
yerde.
* * *
Öyleyse devlet bu gaileleri savuşturmakla
uğraşmayacağı, meşru görünümlü, bol toplumsal katılımlı başka
bir mekanizma yaratmak zorundaydı. Yaptı. Sonra bu yapmaya sofistikasyon da
kattı. Her vatandaştan muhbir yaratan alo ihbar hatlarını mesleklere
göre tasnif etti. Doktorlar uzun süredir kendilerini bu ihbar hatları
aracılığıyla eften püften ‘suçlar’ için savunma veriyor.
Savunma vermekten hasta bakamıyor. Mesela yani.
Bu hattın bir de
öğretmenler için olanı var. Alo 147, 2010 Mart ayından beri
yürürlükte. Fakat hikmetinden sual olmaz, bu hat, son birkaç aydır bir
faal bir faal ki sormayın.
Bakanlık müfettişleri çeşitli
şehirlerde toplandı. Söz konusu hangi şehirse oradaki
‘çeşitli’ öğretmenler hakkında soruşturma açtı. Çünkü
birileri ‘çeşitli’ öğretmenlerle ilgili şikâyette
bulunmuştu. Şikâyetler şehirlere göre değişiyordu.
Ve tabii
müfettişleri araştırma-geliştirme soruları da. Örneğin,
Ankara’nın merkezindeki bazı okullarda görevli öğretmenleri,
meslektaşlarına, idarecilerine soruyorlar: “Bu kişi 4+4+4 sistemine
karşı mı?” “Negatif söylemlerine, ileri geri konuşmalarına
şahit oldunuz mu?”
Başka bir şehirde soru şöyle şekil
değiştiriyordu: “Bu öğretmenin dinle ilişkisi nedir? Dine hakaret
ettiğini işittiniz mi?”
* * *
Tahmin edeceğiniz gibi bu
soruşturmalar memleketin doğusuna doğru gittikçe daha bir tatlı oluyor.
Toplamda 500’ün üzerinde öğretmen “Hakkınızda bakanlığa
bilgi intikal etmiştir” denilerek araştırılıyor şu anda. Bu 500
öğretmenin 50’si Diyarbakır’da, 36’sı Batman’da.
Sorular ise şu minvalde: “Bu kişinin KCK ile ilişkisi var
mıdır?” “Örgüt propagandası yaptığına şahit oldunuz
mu?” “İstiklal Marşı okunurken nasıl bir tavır
takınıyor?” “Meslektaşlarını ve öğrencilerini eyleme
gönderiyor mu?”
Ampirizmi “Alo, bu öğretmen
KCK’lıdır gibi geldi” şeklinde özetlenebilecek bir
mekanizma... Zehir gibi işlesin diye de bir yöntem bulunmuş: Kürt
öğretmenlerle ilgili bilgileri o şehre batıdan gelerek hizmet veren Türk
meslektaşlardan almaya çalışıyor. Onlardan, Kürtlere karşı ucu
kıvılcım tutacak bir laf almak daha kolay sanıyorlar. Hesaba bakın.
Örneğin, Diyarbakır’ın Çınar ilçesindeki soruşturma bu zehir
plan üstünden yürütülüyor.
Bir de şu var: İl eğitim
müdürlükleri bu soruşturmalarla ne ilgimiz ne de bilgimiz var diyor.
Meğer olay bakanlık seviyesinde yürütülüyormuş. İhbarlar telefondan,
emir büyük yerdenmiş.
Vallahi çok şaşırdık, çenemizi
toplayamıyoruz!
* * *
Kenan Evren ve Tahsin
Şahinkaya’nın nedamet getirmek şöyle dursun, “Ne
yargılaması, bizler kurduksa bu sistemi, sizler yaşatıyorsunuz,
evlatlarım” edasıyla konuşmasına şaşırmamak lazım. 12
Eylül’ü aratmayacak fişlemeler aynen devam. Bir tek fişleyenlerin
haki üniforması eksik. He, ancak o kadar.
Kaynak:
Radikal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder