CANSEL MALATYALI ZAFER
KUTLAMASI YAPILDI
align="right">04.11.2012
CANSEL
MALATYALI ZAFER KUTLAMASI YAPILDI
İnşaat Mühendisleri
Odası’ndaki işinden atılan ve işini alabilmek için 242 gün oturma
eylemi, 36 gün de açlık grevi yapan Cansel Malatyalı’nın onurlu
direnişi 19 Ekim 2012 tarihinde işe iadesi ile zaferle sonuçlanmıştı.
Cansel Malatyalı’nın tüm direnenlere örnek olan ve umut veren bu
zaferi, 4 Kasım 2012 tarihinde, süreç boyunca kendisine destek veren
devrimciler, dostları ve ailesi ile beraber Ankara Sakarya Caddesi’nde
kutlandı. Zafer kutlamasına Grup YORUM korosu da türküleriyle eşlik
etti. Saat 16.00’da Sakarya Caddesi’nde “Direndim
Kazandım!, İşçi Sınıfı Kazandı!, İşçiyiz Haklıyız
Kazanacağız!” yazılı Cansel Malatyalı imzalı pankartın
asılması ile başlayan kutlamaya Cansel Malatyalı’nın süreci
kısaca anlatan açıklaması ile devam edildi. Açıklamaya yaklaşık 100
kişi katılırken açıklama sırasında “İşçiyiz Haklıyız
Kazanacağız”, “Yaşasın Devrimci Dayanışma”,
“Yaşasın Direniş Yaşasın Zafer” sloganları atıldı. Cansel
Malatyalı’nın konuşmasının ardından Grup YORUM Korosunun
türküleri eşliğinde halaylara geçildi. Yaklaşık bir saat süren zafer
kutlamasının ardından Cansel Malatyalı’nın süreci anlatacağı ve
sorulara cevap vereceği kısa bir söyleşi gerçekleştirmek ve direnişi
fotoğraflarla anlatan sergiyi de görmek için Artı İvme Bürosu’na
toplu halde geçildi. Söyleşiye 52 katıldı. Cansel Malatyalı söyleşi
sırasında direniş boyunca yaşadıklarını hissettiklerini dinleyicilerle
paylaştı. Direnişin kendisine çok şey öğrettiğini ve direniş
sürecinde kazananların ancak direnenler arasından çıkabildiğini
anladığını belirtti. Direnişin insanı güçlü kıldığını,
sabretmeyi öğrettiğini, birçok insan tanıdığını, okumayı,
yazmayı-çizmeyi öğrettiğini söyledi. Direniş boyunca ailesinin ona
olan desteğinin önemini vurguladı. Sürecin başından beri devrimcilerle
reformistler arasındaki farkı anladığını belirtti. En başından beri
kendisine destek veren, çadırına gelen devrimcilerin yanısıra, yurdun
dört bir yanındaki hapishanelerde özgür tutsaklardan gelen destek
mektuplarının ona güç verdiğini söyledi. Yıllarca bedel ödemiş ve
ödemeye devam eden devrimci tutsaklardan gelen mektupları okurken sanki
onlar özgür de kendisi tutsakmış gibi güçlü olduklarını ve tecrit
koşullarının devrimcileri esir alamadığını, bunun kendisini çok
etkilediğini anlattı. Söyleşiden sonra akşam saatlerine kadar sohbetlere
ve türkülere devam edildi.
Cansel
Malatyalı’nın açıklamasının tam metni:
Merhaba
dostlarım, yoldaşlarım,
31 Ocak 2012 tarihinde “performans
düşüklüğü” gerekçesiyle, İnşaat Mühendisleri
Odası’ndaki işimden atıldım. 20 Şubat tarihinde bir emekçiye
yapılan bu haksızlığa karşı durmak için direnmeye başladım. Tam 242
gün gece-gündüz oturma eylemi, 36 gün ise açlık grevi yaptım. Sadece
bana yapılan haksızlığa sessiz kalamayarak başlayan direnişim süreç
boyunca göstermiştir ki bir emekçinin hakkı için direnmesi tarihsel bir
sorumluluktur ve tarih boyunca kazananlar yalnızca direnenlerden
çıkmıştır.
Son bir ayında işimi geri alabilmek için bedenimi
açlığa yatırarak sürdürdüğüm 8 aylık direnişim bana çok şey
öğretti. Bu 8 ay boyunca birçok kez ben, ailem ve bana destek veren
devrimci dostlarım işkenceyle gözaltına alındık, İMO yönetimi ve
çalışanları tarafından sözlü ve fiziki saldırıya uğradık,
direnişim birçok kez İMO yönetimi tarafından yapılan açıklamalarla
karalanmaya çalışıldı, direnişim boyunca yanımda bulunan devrimcilerin
desteği karalanmaya çalışıldı, her yol tıkandığında en meşru
hakkım olan pankart asma eylemim TMMOB, DİSK, KESK, TTB tarafından
yapılan açıklamalarla kınandı, direnişimi bitirmek için yapılan
baskı ve saldırılar yetmiyormuş gibi, birçok kez İMO yönetimi
tarafından polisle işbirliği yapıldı, ihbarcılık yapıldı ve
gözaltına aldırılıp çadırıma el konularak İMO’nun çevresine
demirden duvar örüldü. Bu artık gelinen son noktaydı, haksız yere
işten atılan bir emekçinin işini geri alabilmek için direnmesi
dünyanın en onurlu şeyiydi ve ben de direnişime bedeli ölüm de olsa
süresiz açlık grevi ile devam ettim. Ve bana destek veren herkesin
emeğiyle direnişimi zaferle sonuçlandırdım.
Direnişimin en
başından beri bana destek veren herkese teşekkür ediyorum.
Bu
direniş Cansel Malatyalı ile İMO yönetimi arasında kişisel bir sorun
değildi. Sendika, dernek, oda gibi demokratik kurumların yönetimlerine
gelmiş, oraları kendi çıkarları için kullanan ve bunu yaparken
devrimciliği, demokratlığı, ilericiliği, emekten yana olmayı
kendilerine maske yapan özünde emek düşmanlarına karşı verilen bir
mücadeledir.
Bu direniş devrimci olanları da, devrimcilere karşı
olanları da açığa çıkarmıştır.
ÖDP, EMEP, HALKEVLERİ, TKP
gibi kurumlar çıkarları doğrultusunda hareket edip, siyaseti araç olarak
değil amaç olarak kullanarak işçinin yanında değil patronun yanında
yer alıp renklerini açığa çıkartmışlar, doğrudan direnişin
karşısında yer almışlardır. ÖDP zaten işten atılmamın sorumlusudur,
bunu biliyorum. Ayrıca işçi sınıfını dillerinden düşürmeyen EMEP ve
Evrensel gazetesi bütün direnişleri ya oyalamıştır ya da yarı yolda
bırakmıştır benim direnişimde de üç maymunu
oynamışlardır.
Benim yukarıda saymış olduğum siyasetlerle ve
yayın organları ile kişisel hiç bir sorunum yoktur. Direnişim süresince
gördüğüm tek şey bu siyasetlerin söylemleriyle eylemlerinin çok
farklı olmasıydı. 242 gündür süren bir işçi direnişini yok
sayabilmişlerdir. Bu da reformizmin sınıf tavrıdır.
Onun için bu
direniş sadece İşten atılan bir işçinin işe geri dönmesi için
yapılan direniş olmayı çok aşmış ve İMO yönetimi gibi işçi
sınıfına, devrimcilere, halka yabancılaşmış yönetimlere karşı bir
direnişe dönüşmüştür.
Bu zafer işçi sınıfının
zaferidir.
Bu zafer direnişin zaferidir.
Bu zafer devrimcilerin,
devrimci politikaların zaferidir.
Bu direnişle bir kez daha "son
sözün direnenlerin söylediği" kanıtlanmıştır. Kazanmak için
direnmekten başka yol yoktur.
242 gün çevre baskısından tutun da
İMO yönetiminin saldırılarına, polisin saldırı ve gözaltılarına
kadar birçok saldırıyı göğüslemek zorunda kaldık ve bedeller
ödedik.
Direniş konusunda kararlılığımızı gösterdik. Buna
rağmen İMO yönetiminin işime iade etmesindeki en büyük sebep açlık
greviydi. Direnişim açlık grevine çevrilince çok geniş bir çevre
harekete geçmek zorunda kaldı.
Başından beri direnişime destek
veren kesimler açlık grevini direniş biçimi olarak onaylamadıklarını
söylediler. Buna rağmen direnişin yanında oldular. Direnişime destek
verdikleri için onlara teşekkür ediyorum. Ancak şunu da belirtmeliyim ki,
zaferi getiren açlık grevi olmuştur. Birçok kişi açlık grevine karşı
olduğunu söylemişler ve bırakmamı istemişlerdir. Bu yanıyla açlık
grevini bilerek ya da bilmeyerek bırakmamı isteyenlerin bana olumlu bir
katkısı olmamıştır. İMO'ya hizmet etmiştir. Yapmanız gereken bana
bırakmamı söylemek değil, İMO'yu daha fazla sıkıştırmak
olmalıydı. Bu sonuç bir direnişçi olarak yaşadıklarımdan çıkan
sonuçtur.
Daha önce hiç açlık grevi yapmamıştım. 36 gün
açlık grevi yaptım. Bu direnişte insanların davası uğruna, inandığı
değerler uğruna büyük bedelleri göze alabileceğini
gördüm.
Bedel ödemeyi göze almayanlar direnemezler. Ben direndim,
işim, ekmeğim geleceğim ve onurum için direndim.
Ben ölüm dâhil
her türlü bedeli göze alarak direndim.
Tekrar tekrar belirtmek
istiyorum. Burada sorun sadece benim işe geri dönme sorunum değildir. İMO
ve onun gibi kurumların yönetimlerine karşı verilen bir
mücadeledir.
İMO yönetiminin düşmanca bu tutumu sanmayın ki
sadece İMO ile sınırlıdır. Bu direnişte devrimci demokrat olarak
bilinen ve tarihi boyunca birçok bedel ödemiş DİSK ve KESK
yönetimlerindeki reformist anlayışlar İMO'nun yanında yer almış ve
İMO'nun baskısına boyun eğerek direnişi kınayan açıklama
yapmışlardır. DİSK ve KESK'in bu tavrı üyeleri adına utanç
vericidir. Buradan bir kez daha o kararı alanları kınıyorum. Bu süreçte
bu kurumların çok sayıda yöneticisi ve üyeleri direnişe destek
vermişlerdir. Onlara da desteklerinden dolayı teşekkür
ediyorum.
Aynı şekilde Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Genel
Merkezinin Çorum ve Afyon şubelerini kendisi gibi düşünmedikleri için
şubenin kapatılmasına değinmek istiyorum. Bir kurumun yönetimi kendisi
gibi düşünmüyor diye şubesini kapatma kararı alıyor. Bunlar devrimci
demokrat, ilerici bir tavır değildir. Buradan onların da bu kararlarını
geri çekmelerini istiyorum.
Benim direnişim tarihte ne ilktir ne de
son olacaktır. TAYAD'ın Abdi İpekçi Direnişi, Türkan Albayrak
direnişi tarihe zaferleriyle geçmiş direnişlerdir. Abdi İpekçi
Direnişi F tipi hücrelerde devrimcilere yönelik tecrit gerçeğini
anlatmak ve tecriti kırmak için tam 1230 gün yani 3 yıl 4 ay sürmüş ve
zaferle sonuçlanmıştır. Türkan Albayrak direnişi, işine geri
alınabilmek için 117 gün boyunca hastane bahçesine kurduğu çadırda
oturma eylemi yaparak ve direnişini açlık grevine çevirerek, açlık
grevinin 7. Gününde Sağlık Bakanlığı’na işe iadesi yapılarak
zafere ulaşmıştır.
Ayrıca Kürt halkının haklı taleplerini dile
getirmek için 50 günün üzerinde açlık grevi yapan tutsakların
direnişi devam etmekte. Buradan onlara da selam gönderiyor ve taleplerinin
bir an önce kabul edilmesini istiyorum.
Türkiye’de şuan
onlarca direniş devam etmektedir. Hey Tekstil, Bedaş, Roseteks, Darkmen,
Kiğılı, Elit Çikolata işçilerinin ortaklaştırdıkları eylemleriyle
direnmeye devam ediyor. Hava Yolları, Güven Elektrik direnmeye devam
ediyor. Evet, bildiğimiz bir söz vardır “Direnenler her zaman
kazanamayabilir ama direnmeyenler baştan kaybetmiştir“. Daha
önceki kazanılan zaferlerin onlara direnç katarak zafer getireceğine
inanıyorum. Buradan da herkesi bu direnişlere destek vermeye
çağırıyorum.
Ben buradan son olarak çalışan arkadaşlarıma
seslenmek istiyorum. Yaptıkları açıklamalar emekçilerden yana
olmadığı gibi süreç boyunca bana yapılan haksız saldırının da bir
parçası oldular. Onlar da emekçiler, onların da yeri emekçilerin yanı
olmalıdır. Haklının ve doğrunun yanında olmalılar. Bu onların
bulundukları yer olarak sorumlulukları ve görevleridir.
Tekrar
direnişime destek veren kurumlara, örgütlere, kişilere tek tek teşekkür
ederim.
İŞÇİYİZ HAKLIYIZ KAZANACAĞIZ!
CANSEL
MALATYALI
style="width: 500px; height: 334px; " />
style="width: 500px; height: 334px; " />
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder