25 Ocak 2012 Çarşamba

Japon hükümeti: 'Fukuşima'da durum öyle şoke ediciydi ki, yokmuş gibi yaptık'

Japon hükümeti: 'Fukuşima'da durum öyle şoke ediciydi ki, yokmuş gibi yaptık'

Ciddiyet seviyesi Çernobil felaketi ile eşdeğer olan Fukuşima Nükleer Krizi'nde hükümetin sorumlu olduğu skandalların hepsine tuz biber ekecek bir gerçek meydana çıktı. Hükümetin santralde olanları birebir izah ettiği 'en kötü durum senaryosunu' sakladığı ortaya çıktı

 

Fukuşima Nükleer Santrali'ndeki kriz kendisini depremin olduğu 11 Mart gününden itibaren hissettirmişti. Depremin yol açtığı tsunami dalgası ile işlevsiz kalan reaktör soğutucuları reaktördeki yakıt çubuklarında erime başlatmış; bunun yanı sıra 12 Mart'tan itibaren hidrojen patlamaları ile de çevreye radyasyon salınmaya başlanmıştı. İşte bu haftalarda gerek santrali işleten TEPCO gerekse Japon hükümeti krizin ilerleyişini kontrol edemedikleri gibi halka da açıklama yapmamışlar, olanları hep önemsiz ve küçük göstermeye çalışmışlardı. Kimi üst düzey hükümet yetkilileri de çevreye yayılan radyasyonun az, önemsiz olduğunu ispatlamak için kameralar karşısında santrale yakın bölgelerde yetiştirilmiş domates ve hıyar yemişlerdi.

“İçerik öylesine şoke ediciydi ki, sanki yokmuş gibi davranmaya karar verdik”
25 Mart'ta, Başbakan Naoto Kan'ın talebi ile deprem ve nükleer krizin başlamasından iki hafta sonra kaleme alınan bir belge küçük bir üst düzey bürokrat grubuna gösterildi ve varlığının bile gizlenmesi kararı alındı. Belge ancak geçtiğimiz ayın son gününde, yani krizin ortaya çıkışından tam 8 ay sonra meydana çıktı. Hükümetin bu belgeyi Japon Atom Enerjisi Komisyonu Başkanı Shunsuke Kondo'nun yazdığı kişisel bir belge olarak değerlendirdiği, bu yalanı Aralık sonuna kadar sürdürdüğü belirtildi. Küçük bürokrat grubundan bir kişi, “İçerik öylesine şoke ediciydi ki, sanki yokmuş gibi davranmaya karar verdik” dedi.

 

Perşembe'nin gelişi Çarşamba'dan belliymiş
Belgedeki senaryoda 1. reaktör'de hidrojen patlaması olacabileceği ve bu durumda santralin etrafındaki 170 km'lik yarıçaplı bir alanda hatta daha ötesinnin boşaltılması gerektiği yazılmış. 170 km ile 250 km yarıçap arasındaki alandaki boşaltmanın ise kişilerin kendi kararına bırakılacağı yazılmış. Nüfusu 13 milyonu aşan Tokyo santrale 220 km uzaklıkta.

Mart sonunda ise 20 km'lik radyasyon çemberinin iki katına çıkartılması kararına karşı hükümet sözcüsü Yukio Edano boşaltma alanının şimdilik genişletilmeyeceğini söylemiş ve “Bu radyasyon miktarının insan sağlığı üzerinde etkisi olacağına inanmamızı gerektiren bir sebep yok” demişti.
Kasım ayı itibariyle ise özellikle çocukları olan yüzlerce aile Tokyo'daki radyasyon tehlikesinde kaçmak için Japonya'daki santralsiz bölgelere göç etmeye başlamıştı.

Halk radyasyonla kendi imkanlarıyla baş etmeye çalışıyor
Radyasyon bulutları krizden sonra ülkenin yüzde 8'lik bir alanına yayıldığı için, bugün Japonya'da yiyeceklerdeki radyasyonun ölçümü yaşamsal öneme sahip. Ancak hükümetin bu noktada da ciddi çalışmadığı, işleri yüzüne gözüne bulaştırdığı, vatandaşları kendi kaderleri ile başbaşa bıraktığı görülüyor.

Hükümet gerekli testleri yapmıyor
Santralin 55 km kuzeybatısındaki Onami şehri de radyoaktif sezyum serpintisinden nasibini almış. Hükümet yetkilileri, Onami'de yetişen pirinç için 'güvenlidir' kararını 154 pirinç çiftliğinden sadece iki tanesindeki pirinci kontrol ederek vermiş. Ancak kendisini ziyaret edecek torununun sağlığı için yetiştirdiği pirinci test ettiren bir Onami'li çiftçi, sezyum seviyesinin hükümetin güvenlik seviyesinden yüksek olduğunu görmüş. Bu panik, Japon hükümetinin Fukuşima Bölgesi'ndeki 25 bin pirinç çiftliğinde testler yapacağına dair söz vermek zorunda bıkarmış.

Aynı şekilde Temmuz ayına kadar yaklaşık 500 kadar dananın sezyumlu eti pazara çıkmış, süpermarket ve restoranlara dağıtılmış. Üreticiler hükümetten herhangi bir uyarı almadıklarını belirtmişler.

Gazetecilere ve uzmanlara baskı
Hükümetin nükleer krizle ilgili başka konularda da olduğu gibi ürünlerin radyasyonu ve belli bölgelerdeki ürünlere yasak konulması konusundaki koordinasyonu ve bilgi akışını sağlaması ise hep gerçekler artık saklanamayacak şekilde meydana çıktıkça oldu. Gerçekleri meydana çıkartmaya çalışan gazeteciler ve nükleer uzmanlar ise hükümet tarafından takip edildi, harekete geçmesi engellendi ve taciz edildi.

Kaynak: sol.org.tr

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder