Steve Jobs'un isteklerini yalnızca 'köle' emeği karşılayabildi
New York Times gazetesinde yayımlanan bir makale, Apple’ın kısa süre önce ölen patronu Steve Jobs’un ve Steve Jobs gibi başka patronların taleplerini neden yalnızca köleliğe yakın koşullarda çalışan işçilerin karşılayabileceğini anlatıyor.
Cumartesi günü The New York Times gazetesinde Charles Duhigg ve Keith Bradsher imzasıyla, Apple gibi firmaların neden köleliğe yakın koşullarda çalışan işçilere muhtaç olduğunu ortaya koyan, çok çarpıcı bir makale yayımlandı. “ABD iPhone işini nasıl kaybetti” başlığını taşıyan makale, Apple gibi firmaların üretimlerinin büyük bölümünü ABD dışında yapmayı tercih etmelerinin nedenlerine odaklanıyor. Özel olarak Apple’ın kısa süre önce hayatını kaybeden patronu Steve Jobs’la ilgili kişisel hikayelere de değinen bu uzun makale, genel olarak ileri teknoloji ürünleri piyasasında tedarik zincirinin uluslararasılaşmasının mantığına ilişkin de önemli ipuçları sunuyor.
Mesele sadece emeğin ucuz olması mı?
Makalede Apple tarafından üretilen 70 milyon iPhone, 30 milyon iPad ve 59 milyon diğer ürünlerin neredeyse tamamının ABD dışında imal edildiği aktarılıyor. Şirket bu üretimden, çalışan başına 400 bin dolar kazanıyor. Bu rakam Goldman Sachs, Exxon Mobil ya da Google gibi firmaların kârından daha yüksek. Şirketin geçtiğimiz mali yıldaki geliri 108 milyar dolar, ki bu da Michigan, New Jersey ve Massachusetts eyaletlerinin toplam bütçesinin üzerinde diyor Duhigg ve Bradsher.
Apple ABD’de 43 bin kişi, ülke dışında ise 20 bin kişi istihdam ediyor. Ancak Apple’a taşeron iş yapanların sayısı yaklaşık 700 bin kişi ve bunların neredeyse hiçbiri ABD’de değil.
Apple yöneticileri New York Times muhabirlerine neden üretimlerini ABD’de yoğunlaştırmayı tercih etmediklerini, “mesele yalnızca ülke dışında emeğin ucuz olması değil” diyerek açıklıyorlar. Mesele, yabancı işçilerin endüstriyel beceri ve çalışkanlıklarının ABD’li işçilerinkini geçmiş olmasıymış… “Yenilikçi firmalar” diye devam ediyorlar, “ayakta kalabilmek için faaliyetlerini yeniliğin bedelini karşılayacak kârları üretebilecek yerlere taşımak zorunda.”
Asya bu tür şirketler için çekici, çünkü yarı becerili emek, burada hem ucuz hem de çok bol. Ancak diyor, bir Apple yetkilisi, Apple’ın tercihini belirleyen bu değildi; “teknoloji şirketleri açısından emek maliyeti, parçaların satın alınması ve yüzlerce şirketten sağlanan bileşenleri ve hizmetleri bir araya getiren tedarik zincirlerinin yönetilmesinin maliyetine kıyasla çok önemsiz”.
Bu Türkçe’ye şöyle de tercüme edilebilir: İleri teknoloji ürünü üreten Batılı tekeller Asya’yı yalnızca emekgücü maliyetleri düşük olduğu için değil, bu coğrafyadaki emekçileri yönetmek daha kolay olduğu için de tercih ediyor. Eski bir Apple yöneticisi, Asya’ya odaklanmış olmalarının iki sebeple açıklanabileceğini söylüyor: Asya’daki fabrikalar ölçeklerini daha çabuk artırıp azaltabiliyor ve Asya’daki tedarik zincirleri ABD’dekileri gölgede bıraktı. Yani Asya’da işçileri fabrika yurtlarında barındırıp, gerektiğinde gece yarısı işbaşı yaptırmak, gerektiğinde kapının önüne koymak, gerektiğinde ise bir başka fabrikaya nakletmek çok daha kolay.
Gözden kaçmaması gereken bir başka husus ise şu: Apple yöneticileri “yenilikçi firmalar” için istihdamın esnekliğinin çok önemli olduğunu vurguluyor ve “yeniliğin maliyetini çıkarmak için buna muhtacız” diyorlar. Oysa bir yenilik yaratıldığında, kapitalist piyasa mantığı içinde, onu yaratan firma zaten tekel rantları, yani “normal kâr”ın üzerinde süper kâr elde ediyor. Piyasacı iktisatçılar, telif hakları savunucuları gibi kesimler tarafından bu tekel rantları, “başka türlü yenilik yaratılmaz” argümanıyla savunuluyor. Oysa Apple yöneticileri itiraf ediyor: Yenilik yapmanın maliyetini zaten emekgücünden çıkartıyorlar!
iPhone’un ekranını yalnızca Çinli işçiler yapabildi!
Makalede Steve Jobs’la ilgili bazı hikayeler de anlatılıyor. Öldüğünde egemen basının “dünyayı değiştiren” bir büyük insan olduğu iddiasını avaz avaz bağırdığı Steve Jobs hakkında anlatılan bu öyküler, esasında dünyayı Jobs gibilerin değil, kölelik koşullarında çalışmaya mahkum edilen işçilerin değiştirdiğini hayli çıplak bir şekilde ortaya koyuyor.
Hikayelerden bir tanesi iPhone’un ekranıyla ilgili… Jobs, iPhone raflarda boy göstermeden birkaç hafta önce telefonun ekranının değiştirilmesi gerektiğini söylüyor.
Eski bir şirket yöneticisi bundan sonra olanları anlatıyor: Çin’deki fabrikada bulunan ustabaşı, fabrika yurdunda kalan 8000 işçiyi yatağından kaldırıyor. Her işçiye bir bisküvi ve bir bardak çay verdikten sonra, yarım saat içinde 12 saatlik vardiya başlatılıyor. Fabrika 96 saat içinde günde 10 binin üzerinde iPhone üretmeye başlıyor. Yönetici “hız ve esneklik nefes kesiciydi” diyor ve ekliyor “hiçbir Amerikan fabrikası buna ulaşamazdı”.
iPhone ekranıyla ilgili bir başka hikaye… Jobs, bir şirket toplantısında cebinden iPhone’unu çıkarıyor ve onu hafifçe yana doğru eğerek ekranındaki yüzlerce küçük çiziği gösteriyor. “Bu bir telefon, insanlar bunu ceplerinde anahtar ve bozuk paralarla taşıyacaklar” diyor ve altı hafta içinde plastik ekranların yerine çizilmez cam ekranların konmasını istiyor. Ama ne yenilikçilik!
Cep telefonu üreticileri, kesme hassasiyeti ve rodaj işlemi gerektirdiği için cam kullanmaktan kaçınıyorlar. Belki de Jobs’unki gibi işçileri olmadığı yıllarca bu “yeniliği” yapamadılar.
Güçlendirilmiş cam levhaların yapımı için bir Amerikan şirketi, Corning Inc. seçiliyor. Ancak şirketin bu devasa levhaları binlerce küçük iPhone ekranına dönüştürmek üzere bir kesme fabrikası ve gerekli deneyleri yapacak yüzlerce mühendisi yok. İmdada yine Çinliler yetişiyor. Çin hükümetinin de desteği olduğunu söyleyerek, işi alıyorlar. Çok kısa bir süre içinde gerekli kesme fabrikası, kesilmesi gereken cam levhalar, yüzlerce mühendis, binlerce işçinin 24 saat mesai yapmasını mümkün kılacak yatakhaneler; hepsi hazır ediliyor. İşi Çinliler alıyor.
Bir Apple yetkilisi, “Apple’ın Çin’i seçmesinin bir başka nedeni de Çin’in ABD’nin erişemeyeceği bir ölçekte mühendis temin edebilmesi” diyor. Apple yöneticileri montaj hattında çalışan 200 bin işçinin gözetimi ve yönetimi için 8700 mühendis gerektiğini söylüyorlar. Şirket analistleri bu sayıda kalifiye mühendisi toplamak ABD’de en az dokuz ay sürer. Çin’de ise on beş gün…
Foxconn Şehri ABD’de yok ama…
Çin’de iPhone’un montaj hatlarında 230 bin işçi çalışıyor. Fabrikaların olduğu bölgeye enformel olarak “Foxconn Şehri” deniliyor. İsim, Dell, Sony, Amazon, Hewlett-Packard, Motorola, Nintendo, Samsung gibi elektronik firmalarının montaj işlerini yapan Foxconn Technogies’den geliyor. Foxconn Technologies’in Meksika, Brezilya, Doğu Avrupa ve Asya’da bunun gibi “şehirleri” mevcut.
New York Times makalesinde Apple’ın Foxconn’unda çalışan işçilerin dörtte birinden fazlasının şirket barakalarında ve yurtlarında kaldığı belirtiliyor. Günde 12 saat mesai yapıyorlar ve büyük kısmı günlük 17 doların altında ücret alıyor. Gerektiğinde bir gecede 3000 işçi bulabiliyor. Yurtlarda yaşamaya razı olan, 3000 işçi… 300 güvenlik görevlisi sadece yaya trafiğini düzenlemek için kullanılıyor; böylece işçilerin vardiya giriş-çıkışlarında birbirlerini ezmesi engellenmiş oluyor. Tesisin ana mutfağı günde ortalama üç ton domuz eti ve 13 ton pirinç pişiriyor. Vardiya değişiminde Foxconn’a gelen bir Apple yetkilisi, “ölçek akla hayale sığmazdı” yorumunu yapıyor gazetecilere.
Foxconn, ABD’de yok diyorlar. Evet ABD’de yok, Çin’de, Tayland’da, Meksika’da, Doğu Avrupa’da, Brezilya’da vs. var… Ama tersinden, yalnızca ABD olan ve Foxconn’larda olmayan şeyler de var. iPhone’lar Çin’deki Foxconn Şehri’nde birleştiriliyor, ancak iPhone’un tüm yazılımları Kuzey Carolina’da, içindeki yarı iletkenler ise Texas, Austin’de üretiliyor.
Kaynak: sol.org.tr
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder