Soğuk kan/YILDIRIM
TÜRKER
Türk televizyonları tam 12 saat katliam haberini seyircilerinden
saklamayı başardı. Şırnak Valisinin açıklaması bile ekranlara
yanaşamadı.
Sonunda tepemize bombalar yağmaya başladı.
Devlet
zaten tarihi boyunca Kürt illerinde insansız hava aracı olarak
varolmuştur. Şimdi de insansız hava araçlarının üstüne yıkılıyor
Uludere katliamı. İHA’lar silahı katırdan, köylüyü savaşçıdan
ayıramıyor. Devletin ta kendisi gibi. Ama o dağlarda hayatta kalmaya
çalışanların hepsi Kürt nasılsa. Dolayısıyla onların verdiği
istihbarat yeterli.
Kendi vatandaşlarının cenaze törenine
katılamayan devlet, bir kez daha fevkalade çalışılmış bir
soğukkanlılık örneği sergiledi. İlk 24 saat ortalıkta görünmedi.
/>Öncelikle Genelkurmay’ın açıklaması bekleniyordu çünkü.
Bakalım onlar nasıl bir kılıf kullanacaklardı. Askeri vesayetin sona
ermesi memleket, yavru vatan ve dış temsilciliklerde coşkuyla kutlanırken
böylesi bir katliam karşısında ilk söz yine büyüğündü. Genelkurmay
açıklaması da soğukkanlılığıyla ürpertici bir metindi. Ama o metinle
birlikte bu vahşetin aklanma yordamı da belirlenmişti. Bölge terörist
bölgesiydi. Yerleşim yoktu. En önemlisi ve Başbakan’ın da ertesi
gün evinden çıkıp dillendirecek olduğuydu: E ama daha önce de
teröristler kaçakçı sanılıp vurulmadığında gürültü ediyordunuz.
Ne istiyorsunuz? Olur böyle hatalar.
Başbakan ertesi gün yorgun bir
kibirle halkın karşısındaydı. Devleti 35 sivili savaş uçaklarıyla
bombalayarak katletmişti ama onun derdi hâlâ ‘Devlet kendi halkını
bombaladı’ başlığıyla haberi veren gazeteyle idi. Basının
kulağını çekip hizaya getirmişliğiyle yetinmeyecekti elbet. Herkes
susmalı, bütün basın onun ağzına bakmalıydı.
Nitekim bu katliam
basınımızın ne özgür bir mal olduğunu bir kez daha dünya âleme
gösteriyordu. Türk televizyonları tam 12 saat katliam haberini
seyircilerinden saklamayı başardı. Şırnak Valisi’nin açıklaması
bile ekranlara yanaşamadı. Dünya basınının gördüğünden, Türk
basını gözlerini kaçırıyordu. Basınımız ertesi gün de
soğukkanlılığın şahikasını sergileyecekti. Birgün gazetesinden Ahmet
Meriç Şenyüz, haberine ‘İnsansız Haber Aracı!’ başlığı
atmış. Mükemmel, değil mi?
Milli Sözcü gazetesi ‘Silah
taşıyorlardı’ yalanını manşete taşımıştı. Yeni Akit,
‘Terörist mi, Kaçakçı mı?’ diye soruyordu. Utanmazlıkta
bütün seleflerine nal toplatan Sabah gazetesi, yukarıda belirttiğim
aklama yordamına sarılmıştı. ‘Gediktepe sendromu kaçakçıyı
vurdu’ diyordu. Kaçakçı diye vurmayınca terörist çıkıyorlar,
‘Asker ne yapsın?’
Bu soru da zaten Güneş gazetesinin
manşetiydi.
Zaman, tabii ki en uyanık yaklaşımı sergileyendi. Acaba
PKK köylüleri yem olarak kullanmış olabilir miydi?
Ama bölgeden de
haberler geliyordu elbet. Devlet henüz soğukkanlı şefkat adımlarını
bölgeye atamamış da olsa, oradan ulaşılabilen haber kanalları
vardı.
Katliamın en yakın tanıkları olan köylüler, bombalama
sonrası olay yerine gittiklerinde yaralıların olduğunu ve 112 Acil
Servisi aradıklarını anlatıyor. Ama Şırnak’tan yola çıkan
ambulanslar askerler tarafından durdurulmuş. Gece geçişlerine izin
verilmediği için ancak ertesi gün sabah 08.00’de olay yerine
ulaşmış.
Ortasu yakınlarında yapılan bombardımanın ardından
Ortasu, Ortabağ ve Gülyazı köylerinden yola çıkan köylüler,
yaralılara yetişsin diye 112 Acil Servisi arayarak bölgeye ambulans
gönderilmesini istemiş. Saat 23.00 sıralarında 112’den ambulans
gönderildiği köylülere iletilmiş. Ancak olay yerine varan köylüler
ambulansları bulamayınca defalarca 112’yi aramış, her seferinde
aynı cevabı almış: Ambulanslar 01.00’de yola çıktı.
“Sabaha kadar ambulansları boşuna bekledik. Ambulanslar ancak sabah
08.00 sıralarında bölgeye geldi. Gelen 112’de görevli personele
neden gece gelmediklerini sorduğumuzda, askerlerin Şırnak’tan
çıkışlarına gece izin vermediğini ancak sabah yola çıkabildiklerini
açıkladılar. Bizim 112 ile yaptığımız telefon görüşme kayıtları
ile 112’den ambulans gönderilmemesi kayıtları mevcut. Bu kayıtlar
açıklansın. Ambulansları hangi yetkili engelledi” diye soruyor
köylüler.
Ey soğukkanlılıkla öldüren, soğukkanlılıkla
başını çevirip görmezden gelen, soğukkanlılıkla “Provokasyona
karşı duralım, halkı kışkırtmayalım” diye olan biteni örtbas
etmeye çalışanlar, soğukkanlılıkla katliam emri verip rütbesinin
başında duranlar, soğukkanlılıkla “Tüh, şimdi bu olay
PKK’nin elini güçlendirecek” diye yorum yapanlar, insanlar
havaya uçurulurken, dönüşsüz bir yola girilmişken soğukkanlılıkla
Marksist teori tartışması yapanlar!
Kanınız nasıl bu kadar
soğudu? Nasıl insansız hava araçlarına döndünüz?
Kaynak:
radikal.com.tr
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder