TÜRKİYE TOKİ`YE
BAĞLANIYOR
TÜRKİYE
TOKİ‘YE BAĞLANIYOR
align="center"> "Afet Riski Altındaki Alanların
Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı", Başbakanlık-TOKİ
İdaresini "tek imar otoritesi" yapmayı hedefliyor.
/>"İleri demokrasi"nin imar düzeninde,
yerel
yönetimler, şeffaflık ve katılımcılık dışlanarak,
/>bütün imar yetkileri Başbakanlık‘ta toplanıyor... align="center">"Başkanlık" Sistemine Önce İmar Alanında
Geçiliyor...
TBMM gündeminde görüşme aşamasına gelmek üzere
olan "ÂFET RİSKİ ALTINDAKİ ALANLARIN DÖNÜŞTÜRÜLMESİ HAKKINDA
KANUN TASARISI", imar ve çevre alanında yürürlükte bulunan tüm
yasaları "uygulanmayacak mevzuat" kılarak, ülkedeki hemen tüm
yeni yapılaşma ve kentsel dönüşüm uygulamalarına ait temel kararları
Başbakanlık-TOKİ İdaresine bağlamaktadır. Böylece yerel yönetimler,
ilgili kurumlar ve toplum katılımı devredışı bırakılarak
"başkanlık sistemi"nin önce imar alanında başlaması
öngörülmektedir.
Bir anlamda "imar darbesi" denebilecek
uygulamayı "afete karşı önlem" gerekçesi altında düzenleyen
kanun tasarısı, ülkenin ve kentlerin tamamını "riskli alan"
ilan etme olanağını sağlayarak, bu tanımla belirlenmiş alanlarda
TOKİ‘yi ve dolaysıyla Başbakanlığı "tek imar otoritesi"
yapmayı hedeflemektedir.
Tasarının 1 no.lu amaç maddesinde bu niyet
açıkça yer almasa bile, 2 no.lu "tanımlar" maddesindeki
"Bakanlar Kurulunca belirlenecek rezerv alanlar" ve hiçbir
bilimsel katılım olmadan saptanabilecek "riskli alanlar",
ülkenin her yerinde keyfi olarak ilan edilmelerine olanak sağlanacak
şekilde tanımlanmaktadır.
Aynı hukuk ve etik dışı yaklaşım
"riskli yapı" tanımında yinelenmekte, teknik ve bilimsel
katılımın olmadığı saptamalarla TOKİ‘nin dilediği yapıya el
koyabilmesi olanağı sağlanmaktadır.
O kadar ki, tasarıya göre
belediyeler "riskli yapıları" verilen sürelerde belirlemediği
takdirde bunu Çevre ve Şehircilik Bakanlığı "resen"
yapacaktır. Riskli alanlarla birlikte aynı yapıların Maliye Bakanlığı
aracılığıyla TOKİ‘ye devir işlemleri de tasarının ayrıntılı
hükümlerini oluşturmaktadır.
Bu yöntemle belirlenecek sözde
"afet riski bulunan"(!) alanlarda ve yapılarda, tasarının asıl
amacını oluşturduğu anlaşılan "TOKİ‘ye ve TOKİ
ortaklarına yeni emlak rantı alanları kazandırmak ve pazarlamak"
niyetinin "engelsiz" yaşama geçebilmesi için de ülkemizde
yılların deneyim ve birikimleriyle oluşmuş tüm imar, çevre ve kültür
yasaları "uygulanamaz" ibaresiyle etkisiz hale
getirilmektedir.
Bu sayede yeni emlak rantı alanlarına
dönüştürülmek üzere el konulan yapıların zorla tahliye işlemleri ile
yıkılmalarında tüm yasal engeller kaldırılırken; ülkenin doğal,
kültürel ve çevre değerlerinin korunmasını öngören yasaların da
devredışı bırakılmasıyla aynı değerlerin yok olmasına neden olacak
yapılaşmaların önü açılmaktadır.
Tasarıda bu yöntemlerle
hedeflenen "tek imar otoritesi" oluşturulması aynı zamanda
merkezî idareye "yağma özgürlüğü" tanınarak yaşama
geçeceğini açıkça gösteren 9. Maddeyi olduğu gibi
aktarıyoruz:
"MADDE
9- (1) Bu Kanun uyarınca yapılacak olan plânlar, 3194
sayılı İmar Kanunu‘nda ve imara ilişkin hükümler ihtiva eden
özel kanunlar da dahil olmak üzere diğer mevzuatta belirtilen
kısıtlamalara ve askı ilân sürelerine tâbi
değildir.
(2) Bu Kanun kapsamındaki alanlarda bu Kanun‘un
öngördüğü uygulamaların zarurî kılması hâlinde; bu uygulamalar
hakkında, 3573 sayılı Zeytinciliğin Islahı Ve Yabanilerinin
Aşılattırılması Hakkında Kanun‘un, 4342 sayılı Mera
Kanunu‘nun, 6831 sayılı Orman Kanunu‘nun, 5403 sayılı Toprak
Koruma ve Arazi Kullanım Kanunu‘nun, 5366 sayılı Kanun‘un,
7269 sayılı Kanun‘un, Turizmi Teşvik Kanunu‘nun, Boğaziçi
Kanunu‘nun, 2565 sayılı Askerî Yasak Bölgeler ve Güvenlik
Bölgeleri Kanunu‘nun ve 189 sayılı Kanun 3621 sayılı Kıyı
Kanunu‘nun bu Kanun‘un arazi kullanımı bakımından
uygulanmasını engelleyici hükümleri ve diğer kanunların bu
Kanun‘a aykırı hükümleri uygulanmaz..."
Bugüne
kadar, "Kentsel Dönüşüm Yasası" adıyla gündeme gelen tüm
yasa tasarıları hakkında, gerek Mimarlar Odası gerekse diğer meslek
kuruluşlarının uzman görüş ve önerileri ile oluşturduğu raporlarda,
ülkemizin gerçekleri ve genel şehircilik ilkeleri çerçevesinde
sağlıklı bir "kentsel gelişim"in nasıl sağlanabileceğine
ilişkin görüşlerini hiçbir şekilde dikkate almadan hazırlanan bu
"tasarı"nın yasalaşması halinde, kentlerimizin sorunları
çözülemeyeceği gibi yeni ve daha büyük sorunlara neden olunacağı
kanaatindeyiz.
SONUÇ ve ÇAĞRI
Yukarda genel
çekincelerimizi belirttiğimiz tasarının durdurulması için sadece siyasi
partilere değil, özellikle "yerel yönetimler"e de
tarihsel sorumluluk düşmektedir.
Belediyelerimizi yönetenlerden,
iktidar ya da muhalefet partilerinden olmalarına bakmaksızın, öncelikle
üstlendikleri demokratik sorumluluklar ve kentlerinin toplum adına
sahipleri olmaları nedeniyle, "rantın merkezî hükümetten
yönetimi" uğruna kendilerini tamamen etkisiz ve yetkisiz kılmaya
yönelik "yerelleşme ve demokratikleşme" karşıtı bu
tasarının TBMM‘den geçmemesi için tüm çabalarını göstermeye;
demokrasi, kentli hakları, tarihsel ve doğal değerlerden yana olan bütün
kesimleri ise tasarının gündemden kaldırılması için dayanışma
içerisinde olmaya çağırıyoruz...
MİMARLAR
ODASI
Merkez Yönetim Kurulu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder