27 Mart 2012 Salı

Gazete / Ahmet ALTAN

Gazete / Ahmet
ALTAN

id="author_article_content">

Herhalde yirmi yıla yakın bir zaman
olmuştur.

O zamanlar Mehmet Ağar “bin operasyon yapmakla”
övündüğü kariyerinin gene önemli bir yerlerinde bir şeydi,
Özgür Gündem gazetesi bir gece bombayla havaya
uçurulmuştu.

Biz ertesi gün aralarında Orhan Pamuk’un, Hale
Soygazi’nin, Lale Mansur’un, Orhan Alkaya’nın da
bulunduğu bir grupla Beyoğlu’nda Özgür Gündem gazetesi
satmıştık.

Aradan geçti bunca zaman.

Ve, Özgür
Gündem
gazetesi bir ay süreyle kapatıldı.

Büyük gelişme
doğrusu.

Artık bombayla havaya uçurmuyorlar, sadece
kapatıyorlar.

Türkiye’nin aldığı büyük mesafe
bu.

Dönüyorsun dolaşıyorsun, “Kürtler sussun,
konuşmasın”
noktasına varıyorsun.

Bu politika hiç
değişmiyor, bazen adamları asarak, bazen gazetelerini bombalayarak, bazen
gazetelerinin baskısını yasaklayarak susturmak istiyorsun.

Türk
hükümetinin emrinde nereden baksan otuza yakın gazete, bilmem kaç
televizyon var, ağzı laf yapan yüzlerce konuşmacı bazen AKP hattından,
bazen CHP hattından Kürtlere yükleniyor.

Zaten mesele Kürt meselesi
olunca AKP’si, CHP’si, MHP’si tek sıra halinde
diziliveriyorlar.

Bunca adam, bunca parti, bunca gazete, bunca
televizyon, bir Kürt gazetesinin söylediğine cevap verecek gücü
bulamıyor.

“Tartışalım”
diyemiyorlar da “Kürtlerin gazetesi sussun”
diyorlar.

Çaresizlik budur işte.

Haksızlık insanı böyle
çaresiz kılar.

Hiç bana “şiddetten”,
“PKK’dan” söz etmeyin, eğer Kürt
gazetesine “şiddet yanlısı” diyorsanız
açın da Türk gazetelerine bakın, orduya methiyeler düzüyorlar, onlarca
insanın öldüğü operasyonları büyük kahramanlık menkıbeleri olarak
anlatıyorlar, şiddeti, savaşı alkışlıyorlar.

Türk gazetelerinin
bu yayınları “şiddet düşkünlüğü” değil
mi?

Siz hiç “şiddeti övdüğü” için
kapatılan Türk gazetesi gördünüz mü?

Göremezsiniz çünkü bizde
Türk’ün şiddetini övmek serbesttir.

Kürt olursan, değil
şiddeti övmek, Türk gazetelerinin bu şiddet düşkünlüğünü
eleştirsen bile “tehlikeli” sınıfına
girersin.

Çünkü Türk demek “devlet”
demektir.

Sorunumuz da bu zaten.

Devletle Türk aynı anlama
geliyor ama devletle Kürt aynı anlama gelmiyor.

Aynı devletin iki
büyük parçasından biri devletle özdeş, diğeri değil.

Hiç bir
zaman da olmamış.

AKP, bu durumu değiştirmek için söz
vermişti.

Herkes eşit olacaktı, herkes aynı vatandaşlık
haklarına sahip olacaktı, herkes özgür olacaktı.

Yarı yolda
vazgeçti.

Hem nefesi yetmedi, hem içi istemedi.
/>“PKK işi bozdu, müzakereleri kesti”
diyeceksiniz, peki, PKK oyunbozanlık ettiyse bu sizi tartışmada haklı
taraf yapar; Kürt gazetesiyle tartışmaktan hiç korkmaz, aksine
“gelsin de tartışlım, haklı olduğumuzu
kanıtlayalım”
dersiniz.

Neden
diyemiyorsunuz?

Neden gazete kapatmak zorunda kalacak kadar aciz duruma
düşüyorsunuz?

Çünkü mesele PKK değil.

Mesele, çok basit
bir soru:

Niye Kürtler Türklerle aynı haklara sahip
değil?

Sen Kürtlerin haklarını kabul ettin
mi?

Hayır.

Sen çocuğunu kendi anadilinde okutan Türk’e
tanıdığın hakkı Kürt’e tanıdın mı?

Hayır.

Sen,
Anayasa’nda “Türk” derken Kürt’ü
yok saydın mı?

Evet.

Sen, “devletin yeni Kürt
planı”
dediğinde sadece şiddetten söz ettin
mi?

Evet?

Senin “yeni” planında
Kürtlerin en doğal haklarının kabulüyle ilgili tek satır var
mı?

Yok.

O zaman sen elindeki bilmem kaç gazetene,
televizyonuna rağmen bir tek Kürt gazetesinden
korkarsın.

Suriye’nin diktatörünü eleştirirken kendi
ülkende gazete kapatırsın.

Sen PKK’dan korkmuyorsun.

Sen
Kürt halkından korkuyorsun.

Çünkü onların haklarını inkâr
ettiğini biliyorsun, Avrupa Birliği’nin kabul ettiği ölçülerden
hiç birini kabul etmediğini, o ölçüleri Kürt halkı için geçerli
saymadığını biliyorsun.

Haksızlık, insanı zorba ve korkak
yapar.

Yasakçı yapar.

Çaresiz yapar.

Yeryüzünde
“hakkaniyetli ve dürüst” olmaktan daha büyük
bir güç yok, dürüst olmayan, elinde ne kadar büyük ordular, silahlar
olursa olsun güçlü olamaz.

Koskoca devlet, bir gazeteden
korkuyor.

Kürt halkı haklarına sahip olsaydı, devlet bir gazeteden
korkar mıydı?

Korkmazdı, niye korksun?

Ama sen Kürt
meselesini PKK’yı yenerek çözümleyeceğini sanırsan her şeyden,
herkesten korkarsın, o korkuyla gider Uludere’de 34 köylüyü
öldürür, gelir burada gazete kapatırsın.

Türklerle Kürtler eşit
olmadığı sürece bu korku hiç bitmez.

“Eşit
olursak parçalanırmışız”
, eşit değiliz, çok mu
bütünüz?

Dağlarda her gün ölen onca insan
“bütünlüğün” işareti
mi?

Darbecilerin yöntemini kullanarak gazete kapatmak bütünlüğün
işareti mi?

Ahmet Türk’ü polislere dövdürmek bütünlüğün
işareti mi?

Nevruz’u yasaklamak bütünlüğün işareti
mi?

Bir devletin kendi vatandaşlarından korkması bütünlüğün
işareti mi?

Ne bütünlüğü?

Bu eşitsizlik Türkiye’yi
“parçalanmaktan” beter ediyor, rezil duruma
düşürüyor.

Çok merak ediyorum Başbakan ya da Dışişleri
Bakanı, ülkelerinde gazete kapatılmasını, toplantı yasaklanmasını,
poşi taktı, dans etti, şarkı söyledi diye insanların hapse girmesini
dünya liderleriyle görüşürken nasıl savunuyorlar.
/>“Kürtler Türklerle eşit olmak istiyorlar, gazeteleri
kapatmayalım da ne yapalım”
mı diyorlar?

Yıl 2012,
Türkiye bir gazeteden korkan bir ülke.

Haksızsan
korkarsın.

Öldürür, hapse atar, gazete kapatır ve gene
korkarsın.

Haksızlık korkak yapar insanı çünkü, kendi
haksızlığından korkar insan.

 

Kaynak:
Taraf

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder