<h1><a href=http://www.ivmedergisi.com/node/7736>BİR GARİP TAKDİRİ
İLAHİ MİDİR DEPREM?</a></h1><p> </p><p style="margin-bottom: 0cm;"
align="CENTER"><span style="font-size: small;"><strong>BİR GARİP TAKDİRİ
İLAHİ MİDİR DEPREM?</strong></span></p><p style="margin-bottom: 0cm;"
align="CENTER"><span style="font-size: small;"><strong><br
/></strong></span></p><p style="margin-bottom: 0cm;" align="JUSTIFY"><span
style="font-size: small;">Yine bir doğa olayı felakete dönüştü dün.
Yine enkaz altında yüzlerce canımız kaldı. Ve yine duyuldu,
duyduğumuzda belleğimizdeki acıları yeniden kanatan o ses; "Sesimi
duyan var mı?" </span></p><p style="margin-bottom: 0cm;"
align="JUSTIFY"><span style="font-size: small;">Depremin ardından yaşanan
bir anlık boğucu sessizliği parçalayan çığlıklardan sonra dün
yeniden duyduk o sesi… Saatler 13.41'i gösterdiğinde yerin altından
7,2 şiddetinde geldi ölüm Van'da… O ana kadar gösterilmemiş olan
devlet hassasiyeti o andan sonra en üst düzeyde gösterildi. Başbakan,
bakanlar, milletvekilleri, valiler, emniyet güçleri, belediye başkanları,
kaymakamlar ve adını saymaktan yorulacağımız bir sürü makam ve mevki
görülmeye başladı Van'da, Erciş'te, Bitlis'te Adilcevaz'da.
</span></p><p style="margin-bottom: 0cm;" align="JUSTIFY"><span
style="font-size: small;">Bizzat yerinde görmek istemişti tüm bu makam ve
mevkiler takdiri ilahinin gerçek gücünü. Öyle ya bundan evvel yaşanan
depremlerde de öyle denmemiş miydi? Yaşananlar birer takdiri ilahiydi.
Hatta biraz daha ileri giden bazı güruhlar yaşanan felaketi yoldan
çıkmışlara tanrının bir gazabı şeklinde açıklamamışlar mıydı? O
zaman Van'da yaşanan olay böyle değerlendirilebilir buna göre
açıklamalarda bulunulabilir, devlet hassasiyeti bu minval üzerine
gösterilebilirdi. Gidişat öylede olacağını ortaya koyuyor gibi.
</span></p><p style="margin-bottom: 0cm;" align="JUSTIFY"><span
style="font-size: small;">Yaşanan bu acı tabloya göre sistem neler
yapabilir tahmin etmek güç olmasa gerek. Misal, hemen Van'daki ceset
torbası sayısı kontrol edilebilir eğer eksikse diğer illerden hızlı
bir şekilde karşılanabilir, Kızılay bölgeye gönderilerek battaniye,
çadır ve sıcak aş ihtiyacı karşılanabilir, deprem gündemden
düştükten sonra devletin açıkta kalmış taraflarını örtmek için
kullanılmak üzere çeşitli yardım kampanyaları başlatılabilir, hatta
önce adına geçici deyip sonra kalü belaya kadar kalıcı olacak vergiler
koyulabilir, Erdoğan Bayraktar öncülüğünde TOKİ deprem konutları
yapabilir, ağır hasarlı binalar sıvanarak hasar sınıfı
düşürülebilir, birkaç tane günah keçisi müteahhit
cezalandırılabilir, yetkinlik-akreditasyon yeniden gündeme getirilip
çözüm diye sunulabilir, depreme dayanıklı sağlıklı bir yapılaşma
makyajı altında müteahhitlere yeni iş alanları açılabilir, yandaş
müteahhitler palazlandırılabilir, güçlendirme adı altında yapıların
taşıyıcı sistemleri daha fazla deforme edilerek yeni facialara davet
çıkarılabilir… </span></p><p style="margin-bottom: 0cm;"
align="JUSTIFY"><span style="font-size: small;">Evet, tüm bunlar ve çok
daha fazlası yapılabilir ve de başlandı yapılmaya. Bu sistemin çözüm
üretemeyeceğini, çözüm üretmenin bu sistemin doğasına aykırı
olduğunu 7'den 70'e her insanımız acı tecrübeleri ile öğrendi.
Çok iyi biliyoruz ki oluşan her felaket sonrasında yapılan her ne varsa
kapitalist sistemin bekası için yapılıyor, vatandaşlarımız o sistemin
bekası için ceset torbalarına konuyor, toplu mezarlara gömülüyor, nice
ocaklar sönüyor nicesi ise yokluğa mahkûm ediliyor. Tüm bu gerçekler
ise sistemin medyası tarafından makyajlanıp "takdiri ilahiye"
bırakılıyor, daha düne kadar görmezden gelinen, her tür doğa olayını
felaket olarak yaşamak zorunda bırakılan insanlarımız ancak morgları
doldurduğunda sahipleniliyor. Bu yüzyılın başından beri resmi
kayıtlarda deprem sonucu kaybettiğimiz insan sayısı 85bin civarında.
Çok iyi biliyoruz ki bu rakam gerçekleri yansıtmıyor. İktidar sahipleri
yaşanan felaketleri yok sayamadığı durumlarda rakamları küçülterek
tepkileri de küçültme yoluna gitmekte, oluşturulan sadaka kültürüyle
de insanların vicdanında sistemi aklamaya çalışmaktadır. Her felaket
sonrası yardım kampanyaları düzenlenmesi rutin bir uygulamaya
dönüşmüş, devletin sorumluluğu kampanya nispetinde
küçültülmüştür. Halkımızın dayanışma geleneği hem sistemin
açıklarını kapatmada hem de yardımın bir parçası olmanın
sağladığı vicdani huzur neticesinde, sisteme karşı oluşacak tepkinin
absorbe edilmesinde kullanılmaktadır. </span></p><p style="margin-bottom:
0cm;" align="JUSTIFY"><span style="font-size: small;">Van'da yaşanan
felaketin kendinden öncekilerden bir farkı, ülke çapında belediyelerin
de yardım seferberliği ilan etmiş olmasıdır. Yanlış anlaşılmasın,
yardımlaşmaya dayanışmaya karşı değiliz… Bizim karşı olduğumuz
şey deprem gibi, sel gibi, heyelan gibi doğal olayların vereceği zararlar
alınan önlemlerle engellenebilecekken, bu doğa olaylarının her
defasında felakete dönüşmesine göz yuman ve bunda çıkarı olan
sistemin sorumluluğunun, bu gibi yardım çığırtkanlıklarının, vicdan
sömürülerinin arkasına gizlenmeye çalışılmasıdır. Bunda başrolü
her zaman olduğu gibi burjuva medya oynamaktadır. Zaten her olayda burjuva
medyanın olayları nasıl aksettirmesi gerektiği çeşitli tarzlarda
kendilerine bildirilir, onlarda gerekeni yaparlar. Kardeşlikleri
çıkarlarının ortak olmasındandır, o yüzden gerçekler değil sistemin
senaryoları sunulur halka. Öncelikle vicdanlar kanatılır sonra
yayınlanan hesap numaraları ile pansumanı yapılır. Sonrası da malumdur,
bu zor günlerde devlet denen zor aygıtını ayakta tutabilmek için
çeşitli ekonomik önlemler alınmak zorunda kalınmıştır. Malum
iktidarımız her ne kadar çabalamışsa da bu faturayı vatandaşa
yüklememek için "ama" olmamıştır. O yüzden yani mecburen acı
reçete her zamanki gibi yine vatandaşa kesilmek zorunda kalınmıştır.
Senaryo bundan ibarettir. Halkın yaşadığı acılar iktidar sahiplerinin
umurunda bile değildir. </span></p><p style="margin-bottom: 0cm;"
align="JUSTIFY"><span style="font-size: small;">Ülkemiz topraklarının
%93'ünün aktif deprem kuşağında olduğunu, nüfusumuzun %98'lik
bölümünü tehdit ettiğini, bu tip doğa olaylarının felakete
dönüşmesinden can kayıplarının dışında her sene GSMH'nın %3 ve
üzerinde devlete maddi zarar verdiğini bilmeyen kalmamışken bu
coğrafyada iktidar sahiplerinin koruyucu önlemler yerine felaket sonrası
yapılacaklarla ilgilenmesi kapitalist sistemin insan hayatına, doğaya,
ekolojik sisteme ve de çevreye verdiği değeri göstermektedir.
</span></p><p style="margin-bottom: 0cm;" align="JUSTIFY"><span
style="font-size: small;">Kendi medyalarında boylarından büyük laflarla
deprem gibi felaketler inşaat piyasası canlansın diye enine boyuna,
ballandıra ballandıra anlatılır, yüreklerdeki korkular depreştirilir,
gecekondu sahiplerinin konduları tepelerine yıkılır, kentsel dönüşüm
projeleri yaldızlı reklamlarla pazarlanır, çözüm diye dayatılırken,
ellerinde kendi iktidarları döneminde yaklaşık 500 bin tane konut üreten
devlet müteahhidi TOKİ dururken depremin olası etkilerini önleme adına
yapılan çalışmalar devede kulak üstündeki tek bir kıl tanesi bile
değildir. </span></p><p style="margin-bottom: 0cm;" align="JUSTIFY"><span
style="font-size: small;">Van'da yaşanan ve ülkemizde son 99 yılda
meydana gelen 7'nin üstündeki 11. depremin bilançosu sistem gözünde
değeri sadece rakamlardan ibarettir. </span></p><p style="margin-bottom:
0cm;" align="JUSTIFY"><span style="font-size: small;">Bizim yüreğimizdeki
acının büyüklüğü ise tahmin edilemez. Acımız ne kadar büyükse
öfkemizde o kadar büyük ve bakidir. Gün gelir tüm bu yaşananların
hesabı sorulur. </span></p><p style="margin-bottom: 0cm;"
align="JUSTIFY"><span style="font-size: small;">Halkımızın başı
sağolsun..</span></p><p> </p><p style="margin-bottom: 0cm;"
align="JUSTIFY"><span style="font-size:
small;"><strong>Mühendislik,Mimarlık ve Planlamada +İVME
Dergisi</strong></span></p><p> </p><p style="margin-bottom: 0cm;"
align="JUSTIFY"> </p><p> </p>
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder