Yürüyüş</a></h1> Faşist ve şovenist saldırılara karşı 26 Ekim
Çarşamba günü akşam saatlerinde ODTÜ öğrencileri tarafından
meşaleli yürüyüş gerçekleştirilmiş, eyleme İvme-Genç de
katılmıştır. ODTÜ'de saat 18.00'da yemekhane önünden başlayan
yürüyüş, yurtlar bölgesi, daha sonra da ODTÜ A4 kapsındaki basın
açıklaması ile devam etmiştir. Basın açıklamasından sonra eyleme
Yüzüncüyıl'ı dolaşarak Yüzüncüyıl pazar kavşağında son
verilmiştir. "Halkların kardeşliğinin sesini yükselt" pankartının
arkasında yürünen eyleme yaklaşık 1000 kişi katılmıştır. Eylemde
atılan sloganlar, "Faşizmi döktüğü kanda boğacağız", "Yaşasın
halkların kardeşliği", ODTÜ faşizme mezar olacak", "Bıji brtiya gelan"
ve "ODTÜ goristan jibo faşistan" olmuştur. Yüzüncüyıl kavşağında
eyleme son verildikten sonra okula toplu bir şekilde dönülmüş ve ODTÜ
A4 kapısı girişinde kimlik kontrollerinden sorumlu olan ve ODTÜ
öğrencileri tarafından meşruluğu kabul edilmeyen Özel Güvenlik
Birimlerine karşı "ODTÜ'de ÖGB istemiyoruz", "ODTÜ'de polis istemiyoruz"
sloganları eşliğinde okula giriş yapılmıştır.
"Son günlerde Türkiye'nin dört bir yanında bir kez daha faşist
nutuklar, intikam nidaları yükselmekte; bizzat polis eliyle tezgahlanan
provokasyon ve linç ortamlarıyla Kürt halkına yönelik saldırılar
hayata geçirilmekte ve halklar arası düşmanlık tohumları ekilmek
istenmektedir. Sözde, vatanın ve milletin çıkarlarını savunduklarını
iddia eden faşist ve şoven güruhlar, saf düşüncelerle vatan sevgisi
taşıyan halkı da oyunlarına alet etmeye çalışmakta ve linç
kültürünü aşılamaktadırlar. Bizler, devrimci, demokrat, vatansever
gençler olarak emperyalizme karşı ulusal çıkarları savunmakta ve
bağımsız, demokratik, sosyalist bir Türkiye için mücadele vermekteyiz.
Bu mücadele, tüm milliyetlerden ve tüm inançlardan Türkiye emekçi
halklarının ortak mücadelesi olmalıdır.
Geçtiğimiz Cuma, sivil faşistler Türkiye'nin birçok yerini olduğu
gibi ODTÜ'yü de hedef almıştır. Sosyal paylaşım sitelerinde ve mail
gruplarında örgütlenerek, 21 Ekim Cuma günü cuma namazı çıkışında
bir yürüyüş düzenlemek isteyen grup; devrimci, demokrat, yurtsever ODTÜ
öğrencilerinin gün boyu yaptığı teşhir, uyarı ve bilgilendirme
çalışmalarıyla engellenmiştir. Her şeyden önce, bu tip gösteriler
için Cuma namazı çıkışının seçilmesi düşündürücüdür.
Bilindiği üzere, bizzat devlet eliyle örgütlenen Maraş ve Sivas
katliamları, linç saldırıları, Cuma namazı çıkışında bir araya
gelen güruhlar tarafından gerçekleştirilmiştir.
Yaratılmak istenilen bu provokatif ortama karşın devrimci, demokrat,
yurtsever öğrenciler; bütün Ortadoğu halklarının tek ve ortak bir
düşmanı olduğunu ve bunun da ABD emperyalizmi olduğunu, sloganlarla,
sesli teşhir çalışmalarıyla anlatmış, tüm Türkiye'yi saran bu
zehirli düşüncenin ODTÜ içerisinde ifade edilmesine izin verilmemiştir.
Sabahtan itibaren örgütlü ve yoğun bir çaba içine giren devrimci,
demokrat, yurtsever ODTÜ öğrencilerinin bir bölümü hazırlık
çıkışında ajitasyon yaparken, diğer bölümü cuma namazı öncesi
bildiri dağıtmıştır. Cuma namazı çıkışı bayrak açıp yürümek
isteyen güruha halkların düşmanlığını körükleyecek, şovenist bir
yürüyüşe izin verilmeyeceği, sivil faşistlerin yönlendirilmelerine
alet olunmaması gerektiği anlatılmıştır. Yaşanan ufak arbedeler
sonrası burada yürüyüş için toplanan kitle dağılmıştır. Bu sırada
kitlenin içinden devrimcilere "Hepinizi tanıyoruz, öldüreceğiz" diyen
faşistler olmuştur. Sonrasında cami önünden rektörlüğe yürüyen
ODTÜ öğrencilerinin sayısı 300'e ulaşmıştır. Rektörlüğe
gelindiğinde, rektörlük önünde toplanan faşistlerin de içinde olduğu
grup ile devrimci demokrat yurtsever ODTÜ öğrencileri karşı karşıya
gelmiştir. Devrimci, demokrat, yurtsever ODTÜ öğrencileri, sivil faşist
güruha, "YAŞASIN HALKLARIN KARDEŞLİĞİ, ODTÜ FAŞİZME MEZAR OLACAK,
BİJİ BIRATİYA GELAN, KAHROLSUN ABD EMPERYALİZMİ, SAVAŞA HAYIR BARIŞ
HEMEN ŞİMDİ" sloganları ile okuldan çıkana kadar eşlik etmiştir.
ODTÜ'de cuma günü ırkçı söylemleri üzerinden yapacakları
yürüyüşü, ODTÜ öğrencilerinin örgütlü mücadelesine karşı
gerçekleştiremeyen, ODTÜ dışarısından gelen sivil faşistler bu sefer
de 23 Ekim 2011 Pazar gecesi saat 02:00 civarında A4 kapısında 5 Kürt
arkadaşımıza karşı bıçak ve satırlarla saldırarak 1 arkadaşımızı
ağır şekilde yaralamışlardır. Bu faşist saldırı bayrak
yürüyüşlerinin amacını açık olarak ortaya koymaktadır. Gece
faşistlerin saldırılarından sonra olay yerine yakın bulunan polis
aracına bilgi vermeye ve yardım istemeye giden arkadaşımıza, polisin
sorumsuzca camını kapatarak olay yerinden uzaklaşması ile cevap vermesi
devlet eliyle yaratılan faşizmin bir kanıtıdır.
Biz devrimci, demokrat İvme-Gençliler olarak, halkımızın ve tüm
arkadaşlarımızın acısını paylaşıyor, çözümü tüm Türkiye
halklarının anti-emperyalist mücadelesinde görüyoruz.
Bugün, Ortadoğu bir kan deryasına dönüşmüştür, bu kan
deryasının ise tek bir sorumlusu vardır: o da başını Amerika Birleşik
Devletleri'nin çektiği emperyalizmdir. Kürt ve Türk halklarının
kardeşliği, vatanın gerçek anlamda bağımsızlığı ve hakların
gerçek kurtuluşu verilecek anti-emperyalist, anti-faşist mücadeleyle
gerçekleşecektir.
Oligarşi her dönem vatan, millet, bayrak üzerinden demagoji
yapmaktadır. Düzen güçleri, bugün de Hakkari'de 24 askerin
ölümünü bahane ederek kitleleri kışkırtmakta, provokasyon yaratmakta,
Kürt ve Türk halklarını birbirine hedef göstermektedir. Bilinmelidir ki;
halkların birbirine düşmanlığı ve halklar arası saldırılar
egemenlerin işini kolaylaştırmakta, bir bütün olarak Türk ve Kürt
emekçi halklarını sömürmesinin önündeki engelleri kaldırmaktadır.
Peki medyasıyla, sivil ve resmi faşistleriyle her dakika altı boş bir
vatan-millet edebiyatı yapanlar; emperyalist haydutlar ülkemizde cirit
atarken, tüm kaynaklarımız emperyalist tekellerce yağmalanırken, Anadolu
toprakları emperyalistlerce gizli işgal altındayken neler yapmaktadır?
Neler yaptıklarına bir örnek verelim isterseniz. Daha bundan 5 ay önce,
Amerikan 6. filosu Marmaris'e yanaşmış, Amerikan askerleri Marmaris'i
adeta bir fuhuş yuvasına dönüştürmüş, her türlü ahlaksızlığı
sokaklara taşımıştır. Bütün bunlar yaşanırken "Amerikan
Conilerinin" rahatsız edilmemesi için Marmaris polisi sokaklarda Genel
Bilgi Taraması (GBT) yapmış, şüpheli görülen kişileri Amerikan
Conileri gidene kadar gözaltında tutmuştur.
Soruyoruz: Amerikan askerleri Marmaris'i bütün ahlaksızlıklarıyla
işgal ettiğinde neredeydi bu vatanseverler?
"Vatansever" medyamız neden bu onursuzluğu yayınlamadı?
Peki, Malatya - Kürecik'e yapılması planlanan "Füze Kalkanı"
kimin çıkarları için yapıldı? Bugün vatan toprağından bahsedenler,
"Füze kalkanı" için neden bir kelime etmemektedir?
İki lafından birinde Müslümanlıktan, ümmetten bahsedenler; bir milyon
Irak'lı "Amerikan conileri" tarafından katledilirken ve katleden
uçaklar İncirlik üssünden kalkarken neden bir Cuma namazı
çıkışında, galeyana gelip gösteri yapmamışlardır? Cevap nettir,
sözde milliyetçi-vatansever geçinen işbirlikçiler, emperyalist
efendilerini kızdırmak istememişlerdir.
Filistin halkı, Libya halkı, Irak halkı katledilirken seyirci kalmak
başka bir iki yüzlülüktür. "Vatan bir bütündür bölünemez"
diyenler gidip Türkiye'deki NATO üslerine baksınlar, Malatya'ya
yapılacak füze kalkanına baksınlar, o zaman vatanın ne durumda olduğunu
daha iyi göreceklerdir.
Öte yandan, bizzat işbirlikçi iktidarlar tarafından yaratılan bu
linç ortamı; son günlerde hayata geçirilen elektrik-doğalgaz-benzin
zamları, artan vergiler, keyfi gözaltı ve tutuklamalar, işsizlik,
yolsuzluk ve yoksulluğun üzerini örtmenin de aracı haline
getirilmektedir. Asker cenazelerinin Türkiye toplumunda yarattığı
hassasiyet kullanılarak, yapay bir birlik-beraberlik havası estirilmekte,
devlet politikaları sorgulanamaz hale getirilmek istenilmektedir. Örneğin,
Deniz Feneri davası tutuklularının, bu kaos ortamı fırsat bilinerek
serbest bırakılması düşündürücüdür.
Ülkemiz gerçekliği, "şehitler ölmez, vatan bölünmez"den ibaret
değildir. Aslında sadece "şehit" asker ailelerinin yoksulluğu,
yıkık dökük evleri bile ülkemizdeki sınıfsal çelişkilerin
aynasıdır. Burjuvazinin, toprak ağalarının, üst düzey bürokratların
çocukları "vatani görev"lerini zevki sefa içinde sürdürürken;
yoksul halkın çocukları savaşa ve ölüme sürülmektedir. Bugün bir
yandan "Türk Milleti"ne birlik-beraberlik çağrısı yaparken bir
yandan ülkenin tüm zenginliklerine el koyarak Türk halkının kanını
emenler - medya patronları, işbirlikçi tekeller, iktidar organları-;
bizzat Türkiye halkının yoksulluğunun, çaresizliğinin, ölümlerinin
sebebidir.
Diğer yandan, eğitim ve sağlık paralı hale getirilirken, Dünyanın
en yüksek vergi oranları ülkemizde uygulanmaktayken, HES'lerle
ülkemizin doğası talan edilirken, sularımız ormanlarımız satılırken,
Anadolu'nun dört bir yanında emperyalist şirketlerce madenlerimize el
konulurken, vatan toprakları emperyalistlere ve işbirlikçilerine peşkeş
çekilirken ses çıkarmayan kesimler, "vatan bölünmez" nidalarıyla
sokağa çıkarken şu gerçeğin farkına varmalıdır: Ülkemizdeki
emperyalist talana dur denilmediğinde, elimizde "bölünecek" bir vatan
zaten kalmayacaktır."
İVME-GENÇ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder