HKMO: AFET RİSKİ, KENTSEL
DÖNÜŞÜM RİSKİ!
AFET
RİSKİ, KENTSEL DÖNÜŞÜM RİSKİ!
23 Ekim
2011‘de tarihinde meydana gelen Van Depremi‘nin ve yaşanan can
kayıplarının ardından, Türkiye‘nin doğal afetlere karşı ciddi
bir tehlike altında olduğu yeniden gündeme gelmiş, afet riski taşıyan
alanlardaki yapıların denetlenmesi, güçlendirilmesi, yenilenmesi vb.
yönünde bir kamuoyu oluşmuştur. Bu sürecin sonunda, "Afet
Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkındaki Kanun
Tasarısı", Çevre ve Şehircilik Bakanlığı‘nca
hazırlanmış ve 02 Şubat 2012 tarihinde Meclis‘e sunulmuştur. Yasa
Tasarısı 15 Mart 2012 tarihinde "Komisyon"da kabul edilmiş,
görüşülmesi için Meclis Genel Kurulu‘na sunulmuştur.
sans-serif; color: rgb(68, 68, 68); background-color: rgb(255, 255, 255);
text-align: justify; ">Ülkemiz, 25 bin kilometrelik bir fay hattı
üzerindedir ve ülkenin % 94‘ü birinci, ikinci ve üçüncü derece
deprem riski altındadır. Diğer yandan Türkiye‘de toplam 14.8 milyon
kaçak yapı bulunmakta ve bu yapıların % 40‘ı projesiz, %
67‘si ise projesine uygun yapılmamış ve iskân ruhsatı alınmamış
durumdadır. Böylesi gerçeklere sahip bir ülkede, doğa
olaylarının/afetlerin felaketlere dönüşmesini engellemek için
yapılması gereken en önemli adım, kent ve kırsal alanlardaki yerleşim
alanlarının ve yapıların bilim, teknik ve mühendislik ilkelerine uygun
bir süreçten geçmesini sağlamak olmalıdır. İnsan yaşamının,
kişisel çıkardan daha değerli olduğu gerçeği, hem zihniyet hem
zorunluluk olarak öne çıkartılmalıdır.
Ülkenin yerleşim alanları, imar durumu, yapılaşma faaliyetleri ve
kentleşme olgusunu yeniden ele alan böylesine önemli bir yasal
düzenlemede konunun tüm taraflarının-yerel yönetimler, meslek odaları,
üniversiteler görüşünün alınmaması, tasarının en büyük
eksikliğidir.
Yasa
Tasarısının, havale edildiği "Tali Komisyonlar" olan Adalet,
İçişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonu‘nda daha görüşülmeden
Genel Kurul‘a gönderilmesi aslında durumu özetlemektedir. Alt
Komisyonlarda ise iki gün içinde hızla görüşmeler tamamlanarak rapor
hazırlanmıştır.
Oysa Tasarı,
birçok yönüyle, tali komisyon olarak saptanan bu komisyonların
incelemesine muhtaçtır. Tasarıyla önemli mali hükümler getirilmektedir,
birçok yasa değiştirilmekte ya da uygulanamaz kılınmaktadır.
Tasarı‘nın Anayasa‘ya aykırılığı savlanmaktadır ve
nihayet Tasarı yerel yönetim - merkezi yönetim ilişkilerinde önemli
değişiklikler içermektedir.
Yasa
tasarısına genel olarak bakıldığında yerleşim alanları, kentleşme,
imar ve yapılaşma konularında neredeyse tüm yetkiler Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı ile TOKİ de toplandığı görülmektedir.
Belediyelerin imar uygulamalarına ait mevzuat düzenlemeleri Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı‘nın uygun görüşüne bağlanmaktadır. 3194
sayılı İmar Kanunu bu uygulama sürecinde yok hükmündedir.
sans-serif; color: rgb(68, 68, 68); background-color: rgb(255, 255, 255);
text-align: justify; ">Zeytincilik Kanunu, Mera Kanunu, Orman Kanunu, Toprak
Koruma ve Arazi Kullanım Kanunu, Turizmi Teşvik Kanunu, Kıyı Kanunu ve
benzeri bazı Kanunlar yine bu uygulamada yok hükmündedir. Medeni Kanunun
temeli olan mülkiyet hakkı, yurttaşın oluru alınmadan birçok
değişikliğe maruz bırakılmaktadır.
Ülkenin yaşam alanları olan, su rejimin temelini oluşturan mera
alanları ve hazineye ait araziler yeni yerleşim adı altında yapılaşmaya
açılmaktadır. Bu uygulama ile 2005 yılı verilerinde 21.505 milyon hektar
(Türkiye‘nin % 27‘si), 2011 yılı verilerine göre ise 14.467
milyon hektara (Türkiye‘nin % 18‘e) düşen mera alanları yeni
bir tasfiye sürecine girecektir.
Ülkenin, soluk
aldığı en önemli yaşamsal alanlar olan orman alanları da bu uygulama
ile yapılaşmaya açılacaktır. Bu uygulama ile 2005 yılı verilerinde
23.228 milyon hektar (Türkiye‘nin % 30‘u), 2011 verilerine göre
20.763 milyon hektar (Türkiye‘nin % 26‘sı) alana düşen orman
alanları da gözden çıkarılmaktadır. 2B alanlarının satışı ile elde
edilecek gelirlerin bir kısmının ise bu uygulamaya aktarılacağı
belirtilmektedir. Aslında yine gündemde olan 2B alanları ile ilgili yasa
tasarısına bakıldığında ise 2B alanlarının satışı ile sağlanacak
gelirlerden orman alanlarının iyileştirileceği vurgulanmaktadır.
sans-serif; color: rgb(68, 68, 68); background-color: rgb(255, 255, 255);
text-align: justify; ">Bakanlık ve TOKİ kentleşme ve yerleşim alanları
ile ilgili her tür ve çeşit mühendislik ve planlama yetkileri ile
donatılması yanında bu uygulama ile şimdide kırsal alan düzenlemesi ve
tarım arazilerinin verimliliği ile ilgili "Toplulaştırma"
mühendislik hizmetlerini yapma yetkisini de alması yetki donatımındaki
aşırılığı öne çıkarmaktadır.
Bu
uygulama ile Kamulaştırma Kanununda yer alan "Taşınmazların
Değerleme" çalışmalarını meslek alanlarında tam yetkili olan
mühendis ve mimarlar yok sayılarak Sermaye Piyasası Kanunu çerçevesinde
tanımlanan ve bu yönde yetkisi olan "Değerleme
kuruluşları"nın bu alana taşınması, Tasarının nasıl bir
anlayışla hazırlandığını göstermektedir.
sans-serif; color: rgb(68, 68, 68); background-color: rgb(255, 255, 255);
text-align: justify; ">Yasanın uygulamasında gerekli olacak kaynağın ise
geçen yıl tasfiye edilen İller Bankası‘nın aracılığı ile
uluslararası finans kuruluşlarından temin edileceği ve dolayısıyla
ciddi bir borçlanmayı beraberinde getireceği görülmektedir. Ülkemizin
Hazine Müsteşarlığı verilerine göre dış borç toplamı 309 milyar
dolardır. 2012 yılı içinde ödememiz gereken dış borç miktarı 135
milyar dolardır. 78 milyar dolar cari açıkla birlikte bu miktar 200 milyar
doları aşmaktadır. Bu yasanın uygulamasında borç yükü daha da
artacaktır. Zaten üretim ekonomisinden hızla uzaklaşmış, tüketime
alıştırılmış olan Türkiye halkı ve ekonomisi, Dünyadaki genel
ekonomik kriz de göz önüne alındığında büyük bir risk altına
girmiş olacaktır.
Bu uygulama ile
kent yoksulları, gecekondularda yaşayan yurttaşlar, yaşadıkları
bölgelerden koparılarak barınma hakları ellerinden alınmakta ve kent
yaşamından uzak bölgelere bir bakıma sürgün edilmektedir. İtirazı
olan yurttaş yalnızca "rayiç bedeli"nin belirlenmesinde yargıya
gidebilmekte, diğer uygulamalara yargı yolu kapatılmaktadır.
sans-serif; color: rgb(68, 68, 68); background-color: rgb(255, 255, 255);
text-align: justify; ">Anayasamızın 56. maddesinde, "Herkes,
sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına
sahiptir" ve 57. maddesinde "Konut
hakkı" başlığı altında, "Devlet, şehirlerin
özelliklerini ve çevre şartlarını gözeten bir planlama çerçevesinde,
konut ihtiyacını karşılayacak tedbirleri alır, ayrıca toplu konut
teşebbüslerini destekler" denmektedir. "Afet
Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkındaki Kanun
Tasarısı" açıkça Anayasa‘ya aykırılık
oluşturmaktadır.
Ülkemiz
gerçekleri göz önünde bulundurularak, katılımcı demokrasi gereği
konunun tüm ilgilileri ile bir araya gelinerek, uluslararası
sözleşmelerde ve Anayasa‘da belirtilen "barınma hakkı en temel
insan hakkı"dır ilkesi çerçevesinde tüm doğal varlıkların
korunması temelinde, mühendislik, mimarlık ve planlama ilkelerine uygun
yerleşim alanları ve kentleşme olgusu yaratılmalıdır.
sans-serif; color: rgb(68, 68, 68); background-color: rgb(255, 255, 255);
text-align: justify; ">Ülkemizin hem yerleşim alanlarında hem de yapı
alanlarında yenilenmesine ciddi bir gereksinimi olduğu kabul edilen bir
gerçekliktir. Ancak bunu fırsat olarak değerlendirip "Afet
Riski" adı altında ranta dönüştürülmesi daha büyük bir
"afet" anlamına gelecektir.
TMMOB
HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI
/>MART 2012
kaynak:hkmo.org.tr
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder