2 Ağustos 2012 Perşembe

Açıklama 60: İMO Yönetimini Emek Düşmanı Politikalardan ve İhbarcılıktan Vazgeçmeye Çağırıyoruz!

Açıklama 60: İMO
Yönetimini Emek Düşmanı Politikalardan ve İhbarcılıktan Vazgeçmeye
Çağırıyoruz!

İMO YÖNETİMİNİ EMEK
DÜŞMANI POLİTİKALARDAN

VE
İHBARCILIKTAN VAZGEÇMEYE ÇAĞIRIYORUZ

align="center"> 

     4,5 yıl boyunca çalıştığı İnşaat
Mühendisleri Odası Genel Merkezinden keyfi gerekçelerle işten
çıkarılan Cansel Malatyalı, işini geri alabilmek için 20 Şubat
tarihinden itibaren İMO Binası önünde mesai saatleri içerisinde oturma
eylemine başlamış, 17 Nisan tarihinden itibaren ise çadır açarak
eylemini 24 saatlik oturma eylemine çevirmişti. Cansel Malatyalı'nın
işine geri dönme talepli eylemi hala devam etmektedir.

style="text-align: justify;">     Kendini "emekten
ve demokrasiden yana" olarak tanımlamaktan geri durmayan İMO
yönetiminin bir emekçinin hakkını gasp etmesi kabul edilemez bir durumdu
ve Cansel Malatyalı'nın bu emek düşmanı anlayışa karşı işini
geri kazanabilmek için direnmesi en doğal hakkıydı. Malatyalı'nın
şu ana kadar 165 günü bulan haklı direnişinde, ailesi, dostları ve
emeğin gerçek savunucuları olan devrimciler hep yanı başında
oldular.

    
Mühendislerin mesleki demokratik kitle örgütü olması gereken İMO;
kurultaylarda, salonlarda emekten, sınıftan bahsetmeyi ihmal etmez ve
"solculuğu" elden bırakmazken, kapısının önünde 165 gün
boyunca direnen emekçiyi ısrarla görmezden geldi.Yok sayarak, umursamaz
görünerek direnişi bitirebileceğini zanneden İMO yönetimi, Cansel
Malatyalı'nın kararlılığı ve direnişin basında da yer bulması
sonucu kontrolden çıkarak, Malatyalı ve onu sahiplenenlere karşı farklı
karalama ve saldırı politikalarına yöneldi. Direnişin giderek daha fazla
insan tarafından takip edilmesinden ve taktıkları sol maskenin
düşmesinden rahatsız olan İMO Yönetimi ve bir kısım oda çalışanı
tarafından direniş çadırına saldırıldığı, destekleyenlerin üzerine
araba sürüldüğü zamanlar oldu. Bazı geceler alkollü bir şekilde
çadırdakilere sözlü ve fiziki tacizde bulunuldu. İMO yönetiminin benzer
karalama ve saldırılarının devam ettiği süreçte, düzen güçleri de
boş durmadı. Cansel Malatyalı ve direnişi destekleyenlere 3 kez polis
saldırdı, onlarca kişi işkenceyle gözaltına alındı.

style="text-align: justify;">     164 gün süren
direniş boyunca, İMO yönetimi kendi yarattığı sorunun çözümüne
yönelik herhangi bir adım atmadı, bu yöndeki girişimleri de görmezden
geldi. Yapılan görüşmelerde sürekli bir oyalama politikası izlendi,
süre uzadıkça direnişin kendiliğinden biteceği hesaplarına
girildi.Böyle bir süreçte,164 gün kararlılıkla direnen Cansel
Malatyalı ve kendisine destek veren üç devrimci, 1 Ağustos Çarşamba
günü saat 07.00 civarında İMO Genel Merkezinin 8.katına "İMO
Yönetimi tarafından keyfi olarak işten çıkartıldım, İŞİMİ GERİ
İSTİYORUM" yazılı ve Cansel Malatyalı imzalı bir pankart asarak
işe geri alınma talebini yeniden dile getirdi. Pankart yaklaşık 1 saat
İMO binasında asılı kaldı.

     Hak arama eylemini hazmedemeyen İMO
yönetiminin tavrı ise, AKP'nin polisine ihbarda bulunarak Malatyalı ve
direnişi destekleyenleri işkence ile gözaltına aldırmak oldu. Böylece
"emekten" ve "demokrasi"den yana olduğu iddia eden,
AKP'yi baskıcı uygulamaları nedeniyle eleştiren İMO yönetimi;emek
ve devrimci düşmanı politikalarda AKP iktidarıyla aynı zeminde
buluştuğunu da gösterdi.Direniş çadırına ve asılan pankarta yönelik
gerçekleştirilen polis saldırısında; Cansel Malatyalı, eşi, kardeşi,
oğlu ve kendisine destek için çadırda bulunan aralarında Devrimci
Mücadelede Mimar ve Mühendislerden iki kişinin de olduğu toplam 10 kişi
işkenceyle, yerlerde sürüklenerek gözaltına alındı.

style="text-align: justify;">     Ülkemizde devrimci,
demokrat, ilerici güçlere yönelik coplu, biber gazlı, panzerli polis
saldırıları hiç eksik olmamaktadır. Bu anlamda, halk düşmanlarının
işkenceleri, gözaltılarıda şaşırtıcı değildir.Ancak, pankart asma
eylemi yaparak sesini duyurmak isteyen Cansel Malatyalı'nın eylemi
sırasında İMO yöneticileri ve bir kısım çalışanın tavrı, ibretlik
olmuştur. Direnişin kararlılığı karşısında AKP'nin polisinden
medet umar hale gelen İMO Yönetimi, devrimcileri ve Malatyalı'nın
ailesini polise ihbar etmiş, hedef göstermiştir. Hatta İMO Genel Merkezi
Sekreter üyesi, çadıra yapılan saldırı sonrası bazı eşyaları
toplamaya çalışan Cansel Malatyalı'nın eşi Mehmet
Malatyalı'yı polise işaret etmiş, "bunu da alın" diyerek
yaşanan gözaltının bizzat sorumlusu olmuştur. Kendisine "solcuyum,
demokratım" diyebilenlerin ihbarcılığa, polis işbirlikçiliğine
soyunması nasıl açıklanabilir? Bırakın demokratlığı, sola ait
değerleri;toplumsal ahlakta bile yeri olmayan ihbarcılık her zaman
halkların lanetlediği, insanları küçülten, değersizleştiren bir olgu
olmuştur. İMO Yönetimine bu pespaye tavırları sergileten nasıl bir kafa
yapası, nasıl bir ruh halidir? Bu nasıl bir çürümedir ki; bir
yandanAKP'nin işkenceci polisine devrimcileri ihbar ederken; bir
yandan"emek, demokrasi, sol, sınıf vs.." kelimeleri ağza
alınabilmektedir?

     Sola ait tüm değerlerden uzaklaşmış,
halktan kopmuş İMO Yöneticilerinin ihbarcılığı ve devrimci
düşmanlığı bu kadarla da sınırlı kalmamıştır. Gözaltılar
sonrası Çankaya Karakolu'na gelinmiş, Cansel Malatyalı ve devrimciler
hakkında yalanlar söylenerek şikayette bulunulmuştur. İMO Genel
Sekreteri Levent Darı bianet'te yayınlanan açıklamasında: "Kamu
Kurumu niteliğinde bir kurum olduğumuzdan şikayetçiyim, mala zarar
verildi" demiştir. Her şeyden önce, TMMOB yöneticileri bu oyuna
artık bir son vermeli ve "ne olduklarına" bir karar vermelidir.
İşine geldiklerinde, icazetçi politikaları eleştirildiğinde "kamu
kurumu niteliğinde bir kurum"; farklı platformlarda ise "emek ve
demokrasi güçlerinin bir bileşeni" olabilmektedirler. Nitekim pankart
asma eylemini "alçakça bir saldırı" olarak niteleyen TMMOB
Başkanı Mehmet Soğancı konuya ilişkin yaptığı açıklamada,
TMMOB'ye bağlı odaları "emekten, halktan yana birer demokrasi
mevzisi" olarak tanımlamıştır.

     Yaşananlar sonrasında İMO başta olmak
üzere TMMOB'ye bağlı odaların açıklamaları ise aynı emek
düşmanı politikalarının devamı niteliğindedir. Tamamen uydurma
gerekçelerle bir emekçiyi işten atan, aynı emekçinin 164 gün süren
direnişini görmezden gelen, direnişi sahiplenenleri ise polise ihbar eden
anlayış, yapılan açıklamalarda adeta "emeğin ve demokrasinin
yılmaz savunucusu" ilan edilmiştir. Devrimcileri karalamaya yönelik
yalan ve iftira dolu açıklamalar, düzen güçlerinin
manipülasyonlarından hiç farklı olmamıştır.İMO tarafından yapılan
ve en üst düzeyde TMMOB Başkanı tarafından sahiplenen açıklamada,
pankart asma eylemi "alçakça bir saldırı" olarak
değerlendirilmiştir. İMO Danışma görevlisinin darp edildiği, eylemi
gerçekleştirenler tarafından kapıların ve pencerelerin kırıldığı,
üyelerin ve çalışanların odaya sokulmadığı iddia edilmiş ve
pankartın asıldığı 8.katın fotoğrafları internet sitesinde
yayınlanarak odanın tarumar edildiği ifade edilmiştir. Yapılan
açıklamada söylenenler, en hafif ifadeyle yalandır. Öncelikle,danışma
görevlisine hiçbir fiziki müdahalede bulunulmamıştır. Fotoğraflara
yansıyan, binada bazı eşyaların tahrip olduğu manzaranın sorumlusu ise
AKP'nin polisi ve onu odaya "davet eden" İMO yönetimidir.
Polisin gaz bombalı, işkenceli saldırısı sonucu eşyalar bahsedilen hale
gelmiştir. Gözaltına alınanların avukatlarının ifadelerine göre,
bizzat polis tutanaklarında bu durum aynen bu şekilde kayıt altına
alınmıştır. (Polisler, kapıları kendilerinin kırdığını vs..
belirtmiştir)Bir emekçinin hak arama eylemini alçakça bir saldırı
olarak kınayan İMO Yönetimi ve yandaşları, polisin bir demokratik kitle
örgütünü dağıtmasına, içeride bulunanlara gazla saldırmasına sessiz
kalmaktadır! Sanırız AKP iktidarı, icazetçi İMO yöneticilerini
fazlasıyla korkutmaktadır!

     Öte yandan, İMO açıklamasının hemen
ardından TMMOB'ye bağlı 20 odanın ortak açıklamayla eylemi
kınayarak 'İMO'ya saldırı' olarak nitelendirmesi, sömürü
düzenine karşı ortak mücadele örmekten, üyesinin haklarını korumaktan
aciz kesimlerin; devrimcilere saldırma noktasında nasıl bir arada
durduklarını göstermektedir.İMO haricindeki diğer 19 oda yönetimi,
hangi veriye ve bilgiye dayanarak, gerçekleştirilen hak arama eylemini
kınamaktadır? Polis işbirlikçilerinin, ihbarcılarının
açıklamalarının altına sorgusuz sualsiz imza atarak, ihbarcılığı
sahiplendiklerinin farkındalar mıdır?Olayın, başta Cansel Malatyalı
olmak üzere, tüm muhataplarıyla görüşmüşler midir? Kendisine
"demokratım, devrimciyim" diyen hiç kimse ya da hiçbir kurumun,
bir emekçi direnişini karalayıcı bu tip açıklamalarda bulunma hakkı
olmamalıdır.

    
Yıllardır üyesinden kopmuş, mücadeleden uzaklaşmış ve etkin yönetim
anlayışının elinde sınıfsal özünü giderek kaybeden TMMOB'ye
bağlı odalarda, bu gibi emek düşmanı tutumlar yaygınlaşır olmuştur.
Bu anlayış,devrimci-demokrat-muhalif mimar ve mühendislerin
bildiği ve maalesef alışık olduğu anlayışlardır.Bu anlayış,
kendisine muhalif üyesini odaya sokmayan, söz hakkı vermeyen
anlayıştır. Bu anlayış keyfi bir şekilde işten attığı
çalışanının, kendisine direnmesine tahammül edemeyen anlayıştır. Bu
anlayış, ücretli-işsiz üyelerinin kendi iradeleriyle aldığı
kararları tanımayan anlayıştır. Bu anlayış, yetkin mühendisliğe
karşı olduğu için odasının öğrenci komisyonunu fesheden
anlayıştır. TMMOB Başkanı'nın bahsettiği"emekten, halktan
yana bir demokrasi mevzisi"ninbu şekilde olamayacağı, böyle bir
anlayışın üyelerinin haklarını savunamayacağı açıktır.

/>CANSEL MALATYALI YALNIZ
DEĞİLDİR!

MÜHENDİSİZ, MİMARIZ HAKLIYIZ
KAZANACAĞIZ!

 

DEVRİMCİ
MÜCADELEDE MÜHENDİS VE MİMARLAR

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder