28 Ağustos 2012 Salı

Mülteci kampı mı askeri eğitim ve mühimmat kampı mı? / Nihal Kemaloğlu

Mülteci kampı mı askeri
eğitim ve mühimmat kampı mı? / Nihal Kemaloğlu

Bir yıl önce
Antakya'da geçici çadır kentte kalan Suriyeli mültecileri ziyarete
gelen Angelina Jolie, 'Hoş geldin dünyanın iyilik meleği'
pankartıyla karşılanıp küresel vicdana fotoğraflar yollanırken bir
yıl sonra CHP'li milletvekilleri ve gazetecilerin Antakya'daki
Apaydın kampına girmelerine izin yoktu.
Geçen süre zarfında
Hatay'daki bazı mülteci kampları 'yasak askeri kamplara'
dönüşürken Türk gazetecilere ve vekillere kapıları
kapalıydı...  
Özgür Suriye Ordusu'nun askerlerinin
kaldığı Apaydın kampıyla ilgili dün Dışişleri Bakanı o kampın
'farklı ve özel bir satüsü' olduğunu açıkladı.
Bir
yılı aşkın Türkiye topraklarında Suriye'deki iç savaştan kaçan
'mülteci' sayısı 8 çadır kent, konteyner kent olmak üzere 80
bini aşarken, Apaydın kampındaki bu 'aşırı güvenlikçi'
uygulamanın sebebini Dışişleri Bakanı 'askerlerin olduğu kampların
ziyareti için kalanların da olurunun alınması gerekir' diye ifade
ediyordu...  
Bianet'ten Ayça Söylemez, Antakya
Merkez'den 40 km. uzaktaki kampın kapısına milletvekilleri ve diğer
gazetecilerle vardıklarında içeriye kesinlikle giremeyeceklerinin
söylendiğini ve kampın fotoğrafını çekmeye kalktıklarında içeriden
çıkan Özgür Suriye Ordusu'nun kamuflajlı askerlerinin kendilerini
iterek çıkarttığını bildiriyordu.
Bu arada kamptan çıkan
küçük bir askeri birliğin komutanı, kamplarda askeri eğitim
verildiğini, gündüz savaşa gidip gece Türkiye'ye döndüklerini
anlatıyordu.
Anlaşılan yabancı basında yer aldığı üzere
Apaydın kampı  Suriyeli muhaliflere ve diğer silahlı güçlere
'eğitim verilen, silah sevkıyatının yapıldığı' askeri
merkezlerden biriydi.
O zaman Hatay'ın çeşitli muhalif silahlı
güçlerin üssü olduğu, sabah gidip akşam döndüğünü yazan dış
kaynaklı haberler doğru muydu?
Pazar günü Vatan Gazetesi'nden
Kenan Butakın, Özgür Suriye Ordusu'nda savaşan, Türkiye'ye
kaçak girmiş, Hatay merkezde 600 TL'ye ev tutmuş Suriye vatandaşıyla
yaptığı söyleşide de ailesiyle kaldığı evden akşamları sınırı
aşıp gidip savaştığını, sabah gelip evinde dinlendiğini
söylüyordu. 
Suriye'de öldürüldüğü iddia edilen eski
TRT Muhabiri Cüneyt Ünal dün yayınlanan El-İhbariye televizyonundaki
röpotajında Suriye'ye Kilis'ten Libyalı, Çeçen, Katarlı ve
Suudi silahlı gruplarla kaçak girdiğini anlatıyordu...
Demek ki
Suriye sınırı mükerrer kaçak giriş ve çıkışlara açıktı ve devlet
güçleri gelenlerin 'mülteci mi' yoksa 'savaşıp gelen kaçak
Suriyeli muhalif mi' olduğunu denetlemekten çok uzaktı.
Ve
mülteci ve muhalif görüntüsünde Türkiye'ye sızmak isteyen küresel
cihatçı terörist kadroları da zorlayacak bir sınır güvenliğimiz
kalmamıştı.
Diğer yandan kamplara yerleştirilen mültecilerin
başka yerlerde yaşamaları güvenlik gerekçesiyle yasakken Hatay'da ev
kiralayıp oturan ve çevrede kaygı yaratan ve kendilerini Özgür Suriye
Ordusu askerleri diye tanıtarak silahlı çatışmalara katılmaları
'BM mülteci hukuk mevzuatına' oldukça aykırıydı. />Şüphesiz ki kanlı bir iç savaştan kaçmış çaresiz insanlara kucak
açmak, onların yaralarını sarmak ve yaşadıkları travmayı aşmalarına
yardımcı olmak, hele  akrabalık ilişkileri içinde olduğumuz Suriye
vatandaşları için insani ve ahlaki bir yükümlülüktür.
Ama ne
topraklarımıza sığınıp geceleri sınırı aşıp giden, sabah geri
dönen silahlı güçleri ne de 'askeri eğitim yapılan' gizemli
kampların varlığını, Suriyeli sığınmacılara insani yardım diyerek
örtbas edebilirdik!
El-Kaideli militanlar, ABD gazetelerine 'günde
kaç kelle aldıklarını ya da Türkiye'den kuryeyle paralarını nasıl
teslim aldıklarını' Antakya mahreçli haberlerde anlatıyorlardı ve
biz de ancak dünyayla eşzamanlı duyuyorduk.

Kaynak:
Akşam

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder