İsnat Edilen Ama İspat
Edilemeyen Suçlar/haberfabrikasi.org
20px; margin-left: 0px; padding-top: 7px; padding-right: 0px; padding-bottom:
15px; padding-left: 16px; width: 676px; ">
0px; padding-top: 0px; padding-right: 0px; padding-bottom: 0px; padding-left:
0px; width: 676px; overflow-x: hidden; overflow-y: hidden; line-height: 1.7;
font-size: 13px; clear: left; ">
style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0px; margin-left:
0px; padding-top: 0px; padding-right: 0px; padding-bottom: 0px; padding-left:
0px; color: rgb(153, 51, 0); ">Uzun namlulu silahlar eşliğinde alındım
evimden. Tarih 9 Mayıstı, DHKP-C operasyonu kapsamında
gözaltına alındığım söylendi. İki günü aşkın süre gözaltında
tutuldum. Çıkarıldığım mahkeme tarafından tutuklu yargılanmak üzere
Sincan Kadın Kapalı Hapishanesine gönderildim ve style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0px; margin-left:
0px; padding-top: 0px; padding-right: 0px; padding-bottom: 0px; padding-left:
0px; color: rgb(153, 51, 0); ">2,5 aydır tarihi belli
olmayan davanın açılmasını bekliyorum.
style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 15px; margin-left:
0px; padding-top: 0px; padding-right: 0px; padding-bottom: 0px; padding-left:
0px; line-height: 1.5; text-align: justify; ">Ben Ezgi Özgün. Dumlupınar Üniversitesi, Kamu
Yönetimi Bölümü 3. Sınıf öğrencisiyim. Size ülkemizde tutuklu olarak
yargılanan 1778 öğrenciden biri olarak yazıyorum.
style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 15px; margin-left:
0px; padding-top: 0px; padding-right: 0px; padding-bottom: 0px; padding-left:
0px; line-height: 1.5; text-align: justify; ">Bana yöneltilen temel suçlama, silahlı örgüt
üyeliği ve propagandası yapmak. Bunu da davaya ilişkin yazılmış bir
iddianameden filan değil, gözaltında bana sorulan sorulardan
çıkartıyorum. Çünkü dosyamda gizlilik kararı olduğu için, sadece
gözaltındaki sorguda sorulanlar davaya dair “ipuçları”
veriyor.
Ne var ki,
böyle ağır bir suçlamaya ilişkin yöneltilen sorular, ülkenin ne halde
olduğunun göstergesi:
- style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0px; margin-left:
0px; padding-top: 0px; padding-right: 0px; padding-bottom: 0px; padding-left:
0px; color: rgb(153, 51, 0); "> Parasız
eğitim istiyoruz diye basın açıklaması
yapmışsınız. Kimler olarak
istiyorsunuz?
- style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0px; margin-left:
0px; padding-top: 0px; padding-right: 0px; padding-bottom: 0px; padding-left:
0px; color: rgb(153, 51, 0); ">Eğitim-Sen’e ne
sıfatla gidiyorsun, oradaki panellere katılıyor
musun?
- style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0px; margin-left:
0px; padding-top: 0px; padding-right: 0px; padding-bottom: 0px; padding-left:
0px; color: rgb(153, 51, 0); ">2011 yılında 1
Mayıs’ta Taksim’e olduğuna dair telefon konuşmaların
var, gittin mi?
Örgüt üyesi olduğuma dair gösterilen delillerden en özeli ve
önemlisi “ style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0px; margin-left:
0px; padding-top: 0px; padding-right: 0px; padding-bottom: 0px; padding-left:
0px; ">Füze Kalkanı Değil, Demokratik Liseler
İstiyoruz” demek için gittiğim Malatya,
Kürecik’te çekilen fotoğraflar. Buna en önemlisi diyorum, çünkü
savcılıkta ifade verirken savcı “senin için Malatya emniyetiyle
bile çalıştık” demişti. Yani senaryolar yazılalı epey
olmuş!
Bana sorulan
soruların çarpıcılığı durumun vahametini ortaya koyuyordur
sanırım. İsnat
edilen, ama ispat edilmeyen bir sürü suçlama! Parasız eğitim
istemenin dahi suçmuş gibi kabul edilip, bu konuda sorular sorulması bile
yeterince saçmayken, biz bu gerekçelerle tutuklu bulunuyoruz.
Pervasızlığın en ileri hali! İnsanların anayasal haklarını
kullanmaları ne zamandan beri suç? Ben kamu yönetimi öğrencisiyim. Dört
senedir süren eğitim hayatımda “anayasal hakları, kanunların
eşitliğini, hakimin iyi niyetini, isnat edilen suçun ispat edilmekle
yükümlü olduğunu” bana
bu devletin yasaları, bu devletin akademisyenleri
öğretti.
Burada hangi
yasadan, eşitlikten, iyi niyetten söz edebiliriz?
style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 15px; margin-left:
0px; padding-top: 0px; padding-right: 0px; padding-bottom: 0px; padding-left:
0px; line-height: 1.5; text-align: justify; ">Hakkımızda suçlar “üretilip”,
komplolar yaratılıyor. Hayatlarımızı terörize eden pervasız bir
tutuklama dalgası var. Ve en nihayetinde bu terör o kadar sıradanmış
gibi lanse ediliyor ki, yaşananlar insanlara
kanıksatılıyor.
Nefes alışımızın dahi suçmuş gibi gösterilmesi yeterince çarpıcı
görünmüyor anlaşılan. Hayatlarımızın, dava için oluşturulan sıra
sıra kolilere doldurulması, ders kitaplarımızın dahi örgüt
propagandası kapsamında alınması ilgi çekici değil mi? Bizlerin
aklanabilmek için ilginç hikayelere sahip olmamız mı
gerek?
style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0px; margin-left:
0px; padding-top: 0px; padding-right: 0px; padding-bottom: 0px; padding-left:
0px; color: rgb(153, 51, 0); ">Ne bu bir yarışma, ne de yaşananlar
kurmaca. Biz tutsak olan ve hayatı çalınan tamı tamına 1778
kişiyiz.
Pınar
Öğünç’ün yazısına konu olan Sevil Sevimli’nin durumunun
başka bir boyutuyla daha var üstelik.
Sevil Fransa’da bir üniversite öğrencisiyken,
“Erasmus Programı” adı verilen bir programla eğitimine
Eskişehir’de devam etmeye başlamıştı.
Eskişehir’deyken “Parasız eğitim istemek”,
“1 Mayıs’ı Taksim’de
kutlamak” gibi gerekçelerle tutuklanmıştı.
Gerek “hikayesinin çarpıcılığı”, gerek Fransa
parlamentosunun Türkiye’ye yaptığı baskı sonucu çıkan yargı
paketi kapsamında tahliye oldu.
Dikkat edin, beraat değil, tahliye! Kimse bu taleplerin suç olup
olmadığını sorgulamıyor. Yaşadığımız tutukluluğu teşhir
etmiyor. “Bu
gerekçelerle insan tutuklanır mı?” demiyor.
Yahut aynı davaya bakan mahkeme heyetinin, aynı operasyonla alınıp, aynı
suçlamalarla yargılanan bizlerin, davalarının tarihlerinin bile belli
olmadığını, yargı paketi başvurularımızın reddedildiğini
sorgulamıyor. İki örneği ele alıp, dengesizliği ortaya
sermiyor.
style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0px; margin-left:
0px; padding-top: 0px; padding-right: 0px; padding-bottom: 0px; padding-left:
0px; color: rgb(153, 51, 0); ">Ne de olsa kanunda genellik ve eşitlik yoktu
değil mi?
Bize yönelik
hak gaspları bununla da son bulmuyor. Ben Sincan Kadın Kapalı
Hapishanesinde kalıyorum. Burası bir tecrit hapishanesi. Hukuksuzluklarla
beraber tecrit gerçekliğiyle de savaşmak zorundayız. Tecrit sosyal ve
fiziki tüm koşullardan soyutlanarak, hayatı 3 kişi olarak devam ettirmek
demek. Tecrit bir bulutu bütün
haliyle görememek, sessizliğe gömülmek, ailenden, sevdiklerinden uzak
kalman demek. Tecrit kişiyi özgüvensiz, iradesiz, kişiliksiz bir hale
getirme politikası demek.
Nereye gelmiş olduğumu kapıdan içeri ilk girişimde
hatırlattılar. Çırılçıplak soyarak, işkence uygulayarak
onursuz, insanlık dışı bir aramaya tabi
tuttular. Onuruma sahip çıkmak istediğim için ise 1
ay görüş cezası! Sonra keyfi açılan soruşturmalar. Ve sırasıyla
alınan görüş, iletişim ve en nihayet hücre
cezaları…
En son
baktılar elimden alabilecekleri bir şey kalmadı, yaşama hakkımı almak
istediler. 14 Temmuz günü rahatsızlandım. Bünyem bilmediğim bir şeye
alerjik reaksiyon gösterdi. Ve vücudumun her yerinde döküntüler,
şişmeler oluştu. Acil serviste doktorun “acilen ilaçları temin
etmelisiniz, yoksa şişmeler devam edecektir ve ölümcül düzeye kadar
ilerleyebilir” demesine rağmen ilaçlar hapishane yönetimince temin
edilmedi. Defalarca
kere fenalaşıp, hastaneye kaldırılmama rağmen, ilaçların keyfi
gerekçelerle engellenmesine devam edildi.
style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 15px; margin-left:
0px; padding-top: 0px; padding-right: 0px; padding-bottom: 0px; padding-left:
0px; line-height: 1.5; text-align: justify; ">20 Temmuz sabahı küçük dilimin şişmesi ve
nefes almamın zorlaşması üzerine tekrar hastaneye kaldırıldım. Hala
ilaçların verilmediğini öğrenen doktor, gardiyana style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0px; margin-left:
0px; padding-top: 0px; padding-right: 0px; padding-bottom: 0px; padding-left:
0px; color: rgb(153, 51, 0); ">“Eğer ilaçlarını vermemeye devam
ederseniz ölebilir ve bu durumda sorumluluk size
aittir” dedi. Ve hemen ilaçların temini garantilenmezse,
durumu tutanak tutup belgeleyeceğini ifade etti. Neticede korkuya kapılan
gardiyan hapishaneyi arayarak, ilaçların ismini söyledi. “Bugün
muhakkak temin edilsin” dedi. Böylece ben tam 6 gün sonra
ilaçlarımı alıp, tedavime başlamış oldum. Düşünün ya o doktor
olmasaydı?
İşte
ülkemizin gerçekliği de tecrit gerçekliği de bu! style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0px; margin-left:
0px; padding-top: 0px; padding-right: 0px; padding-bottom: 0px; padding-left:
0px; color: rgb(153, 51, 0); ">İnsanca taleplerin mi var? Seni
ıslah etmeleri için delile ihtiyaçları yok. Birkaç ay ya da yıl yat,
aklın başına gelsin.
style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0px; margin-left:
0px; padding-top: 0px; padding-right: 0px; padding-bottom: 0px; padding-left:
0px; color: rgb(153, 51, 0); ">Hala insanlıktan mı
bahsediyorsun? Tecrit ne güne duruyor? İradesizleş,
insanlıktan çık.
style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0px; margin-left:
0px; padding-top: 0px; padding-right: 0px; padding-bottom: 0px; padding-left:
0px; color: rgb(153, 51, 0); ">Burada mı direneceksin? Cevabın
evet ise günah devletten gidiyor. Artık işkenceler, hak gaspları, keyfi
cezalar, yıllarca süren tutsaklıklar, yeri gelince (!) katliamlar seni
bekliyor. Artık toplu olarak hapishaneye girip mi katlederler, tedavini
engelleyerek mi orası muamma.
Ne çıkarsa
şansına!
style="text-align: justify; ">kaynak:haberfabrikasi.org
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder