21 Kasım 2011 Pazartesi

Bir gün herkes örgüt üyeliğini tadacak mı?/Pınar Öğünç

Bir gün herkes örgüt
üyeliğini tadacak mı?/Pınar Öğünç

 

21.11.2011

'Örgüt' hikâyeleri:
Akademisyen Yalçın Çakmak, üniversite öğrencileri Bahadır Söylemez ve
Özgür Alkan...

 

Ben de istiyorum ki başka şeyler
yazalım, başka şeylerden konuşalım. Ama mümkün olamıyor.  />Yalçın Çakmak’ın başına gelenleri haberleştirirken
Birgün’ün attığı başlık iyi bir özet: “Zere’ye
Özgürlük Örgütü çökertildi!” Bianet de aynı vurguyu yapıyor:
“Güler Zere Örgütüne üyelik”. 
Kanser hastası
Güler Zere’nin daha cezaevinde olduğu, tedavisinin cezaevi
koşullarında mümkün olmadığını söyleyen raporlarla birlikte,
Türkiye’nin dört yanında “Güler Zere’ye
özgürlük” kampanyasının yapıldığı zamanlardı. Sürecin
uzamasıyla hastalığın kötüleşmesi, ne yazık ki Zere’nin
dışarıda ölebilme hakkını savunmaya dönmüştü. Biliyorsunuz, 6
Kasım 2009’da Abdullah Gül’ün yetkisini kullanmasıyla Zere
serbest bırakılmış, lakin birkaç ay sonra hayatını
kaybetmişti. 
Tunceli Üniversitesi Tarih Bölümü öğretim
üyesi Yalçın Çakmak da 2009’un ağustos ayında Hozat’ta
düzenlenen Munzur Festivali kapsamında Zere için yapılan bir basın
açıklamasına katıldı. Çağrı, Tutuklu ve Hükümlü Aileleriyle
Dayanışma Derneği’nden gelmişti. Atılan sloganlarda Zere’ye
özgürlük talebi vardı. Çakmak’ın bu festival dışında yine Zere
için katıldığı bir basın açıklaması daha var. Ve şu an örgüt
üyeliğinden süren bir davası, bir de süren soruşturması
mevcut. 
24 Kasım’da Malatya Ağır Ceza Mahkemesi’nde
görülecek dava önce Hozat Mahkemesi’nde başlıyor. Suç ve suçluyu
övmek suçundan bir yıl yargılandıktan sonra mahkeme görevsizlik kararı
vererek dosyayı terör örgütü propagandası yapma hükmüyle Malatya
Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderiyor. ‘Zere Örgütü’
başlıklarının atılmasının sebebiyse iddianamede Çakmak’la
yargılanan diğer beş kişinin hangi örgüte üyelikle
suçlandıklarının net olmaması. Festivalin başka alanlarında İbrahim
Kaypakkaya için atılan sloganlar yüzünden iddianamede uzunca bir
Kaypakkaya sabıka kaydına yer verilmiş. Zere’yle ilgili olan
kısımda sadece ‘terör örgütü’ tamlaması geçiyor. Yani
hangi örgütün üyesi olmadıklarına dair kendilerini savunacaklarını
bilmiyorlar. 
Çakmak, ifadesinde “Ortada bir suç varsa bunu
Güler Zere’nin salıverilmesine ıslak imzasıyla iştirak eden
Cumhurbaşkanı da işlemiştir” diyor. Gül’e bir mektup da
yazmış, henüz cevap alamamış. 
***
Terörist
Tolstoy 

8 Aralık’ta da Ankara Üniversitesi
öğrencileri Bahadır Söylemez ve Özgür Alkan’ın örgüt üyeliği
davası görülecek. 
Özgür mektubunda 12 Eylül referandumuyla
başlayan ‘yüzleşme’ sürecinden, Başbakan Erdoğan’ın
12 Eylül’de idam edilenlerin mektubunu okuyarak ağlamasından ilhamla
katıldıkları eylemi anlatıyor. 13 Mart 1982’de idam edilen üç
işçi, Ethem Coşkun, Seyit Konuk ve Necati Vardar’ın isimlerinin
geçtiği pankart, izinli ‘Çok ses, tek yürek’ başlıklı
mitinge girerken bizzat polisler tarafından kontrol ediliyor. Bir hafta
sonra 30 Mart’ta da üzerinde Mahir Çayan’la birlikte
Kızıldere’de öldürülenlerin resimlerinin olduğu afişi bir
üstgeçide asıyorlar. 
4 Mayıs’ta yurt odalarından
gözaltına alındılar ve şu anda tutuklu olarak yargılanıyorlar.
İddianamede şu dikkat çekici: Özgür ve Bahadır’ın Ethem Coşkun,
Seyit Konuk ve Necati Vardar’ın da üyesi olduğu yasadışı TKEP/L
örgütünün üyeleri olduğu ifade edilmiş. Fakat bu örgüt 1990’da
kurulmuş, 1982’de idam edilenlerin üyesi olması pek mümkün
değil. 
Yurt odalarından alınan delilleri de sıralayalım:
Tolstoy’un ‘Savaş ve Barış’ı, ‘Karanlıkta
Dans’ adlı film, Deniz Gezmiş kartpostalları, şu an yasaklı
olmayan Mahir Çayan kitapları, Sol Yayınları’nın yine yasaklı
olmayan bazı kitaplarından alınmış fotokopiler, Deniz Gezmiş resimli
bir takvim... 
Üyesi oldukları Mart Kültür Sanat Derneği de bu
örgütün uzantısı sayıldığından, üzerlerinden çıkan derneğe ait
su faturası da polis dosyasında. 
Benzer hikâyelerle tutuklu
öğrenci sayısı 500’ün üzerinde. Bir gün herkes terör örgütü
üyeliğini tadacak mıdır?

kaynak:radikal.com.tr

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder