29 Kasım 2011 Salı

Yaylılar için 'Hayata Dönüş' operasyonu

Yaylılar için 'Hayata
Dönüş' operasyonu

2000’ler, müziğin onlarca farklı
alanında gerçekleşen değişikliklere sahne oldu. 80 sonrası doğumlu
Türk bestecilerin çağdaş müzik alanında yurtiçi ve yurtdışı
başarıları özellikle dikkat çekti. Genç kuşak bestecilerden Turgut
Erçetin de bu başarının mimarlarından. MİAM’deki yüksek lisansı
sırasında yazdığı eserlerle dikkatleri üzerine çeken Erçetin, doktora
eğitimi için tam burslu olarak Stanford Üniversitesi’ne kabul
edildi, çağdaş müzik bestecisi Brian Ferneyhough ile kompozisyon
çalıştı. Erçetin’in eserleri son birkaç yılda birçok müzik
festivalinde seslendiriliyor. Erçetin’in en yeni eserlerinden biri de
geçen günlerde saygın yaylı çalgılar dörtlüsü The JACK Quartet
tarafından seslendirildi. href="http://www.radikal.com.tr/index/Turkiye">Türkiye’nin yakın
geçmişinden hareketle yazılan bu eser dolayısıyla Erçetin’le
sanal dünyada bir araya geldik. 

Yakın zamanda The
JACK Quartet için String Quartet No.1 ‘December’ adlı bir eser
yazdınız ve eser geçen haftalarda Stanford Üniversitesi’nde
seslendirildi. Bu eserden biraz bahsedebilir misiniz? 
Eser,
yaylı dörtlüsü ve canlı elektronikler için yazıldı. Çoklu
yapılardan oluşan müzik, belirli matematiksel ilişkilere sahip açılar
ile derecelendirilmiş hoparlörlerin ve enstrümanların seyircilerin
etrafında konumlandırılması sonucu elde edilen algoritmik işlevsellikler
üzerine yazıldı. 

Eserin tarihsel bağlamda yaylı
dörtlüsü geleneğiyle nasıl bir ilişkisi var? The JACK Quartet’ın
eserle ilgili sizinle paylaştıkları eleştiriler var
mı? 
Bir tür (genre) ve / veya biçim olarak
kavramlaştırıldığı an hangi tarihsel bağlamda yaylı dörtlüsünü
tartışacağımızı konuşmamız gerekir. Eğer 20 / 21. yy. Batı
müziğinden bahsediyorsak, tüm çoğul ifadelerine karşın yaylı
dörtlüsü yazımının kendine has gelenekleri olduğunu söyleyebiliriz.
‘December’ özelinde ise eserin iki noktada ortodoks yaylı
dörtlü pratiğine karşıtlık sağladığı söylenebilir. Birincisi,
dörtlü içerisinde hiyerarşik dağılımın farklı bir bağlamda yeniden
türetilmesi. İkincisi de, eserin icrası için gerekli olan performans
biçiminin kavram olarak ‘sahne’, ‘enstrüman’ ve /
veya ‘konser alanı’ gibi unsurları yeni ifade biçimleri
kazandırması. Delueze’vari bir ifadeyle bu kavramlar ve ifade ediliş
biçimleri, kendi içerisinde tekil olmayan ve sistematikleştirilmemiş
oluşları ‘yaratan’ değişkenler olarak müzikal söylev
içerisinde bir işlevselliğe işaret eder. Bu işlevsellik, The
JACK’i de tatmin etmiş olacak ki, eseri Avrupa’nın önemli
çağdaş müzik festivallerinde seslendirmeye devam edecekler.  />
Eserin politik bir yönü de var. Daha önce de  class="IndexLink" href="http://www.radikal.com.tr/index/Hrant_Dink">Hrant
Dinkiçin ‘Unseen, Unspoken, Unheard’ ve  class="IndexLink"
href="http://www.radikal.com.tr/index/Guneydogu">Güneydoğu’da
operasyonlarda öldürülen çocuklar için ‘Unheimlich’ adlı
eserleriniz vardı. Bu parçanın politik yönünden bahseder
misiniz? 
İktidar ve tahakkümün her türlü ilişki
biçiminde kendini var edebildiği görüşündeyim; bu nedenle giyim
tarzından ahlak anlayışına kadar her şey ideolojik bağlamda
tartışılabilir. Dolayısıyla kendi müziğim için de ideolojik veya
ideolojik olmayan diye bir ayrım yapamıyorum. Çünkü müziğin kendisinin
ideolojik bir ifadeye sahip olduğunu düşünüyorum. Fakat eseri
yapılandıran ideolojik motivasyonu soruyorsanız; bunun 19 Aralık Hayata
Dönüş Operasyonu olduğunu söyleyebilirim. 

Bir
müzisyen olarak bu olaya taraf olma süreciniz nasıl
gerçekleşti? 
1998-2001 arası, devletin kendi
‘sınırlarını’ yeniden gözden geçirdiği bir dönemdi
sanırım. Ve devlet kendi ‘sınırlarını’ çizerken, kendi
ideolojisini müzakere etmeyen ötekilerin de alanlarını berlirliyordu
aslında. Çünkü Lefebvre’nin de söylediği gibi, hiçbir alan
(uzam) boş kalamaz. Ötekiler açısından da, sözünü ettiğim yaşam
alanlarının, salt ele geçirilen fiziksel alanlardan çok, bir toplumsal
ürün olarak anlam kazandığını düşünüyorum. Bu nedenle, 19 Aralık
ve devamında Küçükarmutlu’da yaşananlar, yaratılan bu anlama
karşı bir müdahaledir benim için. Benim taraf olma sürecime gelirsek ...
O dönem içinde bulunduğum politik eylemlilik, içinde yaşadığım
alanları, evimden okuluma her yeri, yeniden üretilmiş yaşam alanları
haline getiriyordu ya da yeniden üretilmekte olan bu yaşam alanları benim
politik taraflılığımı belirliyordu. Bu yüzden, içinde yer alabildiğim
eylemler, o dönem benim için vicdani eylemler olmaktan öte, yaşadığım
alanı üreten eylemlerdi de. ‘December’ da o dönem içinde
bulunduğum toplumsal üretimin bir sonucudur. 

Bu
eylemlere örnek verebilir misiniz? 
Çoğu katılabildiğim
ölçüde F Tipi karşıtı eylemlerdi. Çünkü F Tipi, az önce
açıklamaya çalıştığım yaşam alanlarına, dolayısıyla kendi
toplumsal üretimimize kilit vuran bir kavramdı benim için. Devlet kendi
hapishanelerinde bir nevi yaşam alanlarına dönüştürülmüş, yeniden
üretilmiş bu alanları, kendi ideolojisine uygun alanlarla, F Tipi ile
yeniden işgal etmek niyetindeydi. Bu yüzden eseri yazarken bu ilişki
üzerine düşündüm daha çok. Düşündüğüm başka bir şey de hareket
edebilmeye dairdi. F Tipi benden en çok neyi alırdı; en çok neyi yapmayı
özlerdim diye düşündüğümü hatırlıyorum. Sanırım özgürce hareket
etmeyi özlerdim. Çünkü insan, mahkûm edildiği yalnızlığa hareket
ettiği sürece dayanabiliyor sanırım. Bu yüzden eser, dört boyutlu
uzayda seslerin algoritmik dağılımı, yani ‘seslerin
hareketliliği’ üzerine yazıldı.

Yakın zamanda
üzerinde çalışacağınız projeler nelerdir?
Önümüzdeki dönem
iki çok önemli toplulukla daha çalışma imkânım olacak: Talea Ensemble
ve Stuttgart Neue Vokalsolisten. Talea Ensemble, ‘Spanking The
Soundscape of A Baby Universe’ adlı eserimi seslendirecek. Aynı
şekilde University of California’dan bir arkadaşımın sipariş
ettiği bir parça var. Sanırım bu iki parçayı ikileme olarak ele
alacağım. Sonra Neue Vokalsolisten için yazacağım parçaya
yoğunlaşmayı hedefliyorum. Bu süre zarfında The JACK Quartet de
December’ı çeşitli festivallerde seslendirecek. 
/>Katliamlar yüzleşilmediği sürece hep günceldir  />Önceki eserlerinizde dönemine göre daha güncel politik konular
işlediniz. Bunca zaman sonra ‘Hayata Dönüş’ operasyonunu size
tekrar düşündürten nedir? 
Bu eser için de benzer bir
güncellikten söz edilebilir. Çünkü katliamlar yüzleşilmediği sürece
hep günceldirler. Olayları doğrudan yaşamamış biri olarak, 19
Aralık’ın ne ifade ettiğini benim açıklamam etik açıdan yanlış
olur. 14 Aralık 2000 ile beraber,
basının DGM ve RTÜK karşısında aldığı korkak ve
ahlaksız tavrı göz önüne alırsak, bu sorunun muhatabı o zaman ölüme
terk ettiğimiz devrimcilerdir diye
düşünüyorum.

 

Kaynak: Radikal

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder