13 Kasım 2011 Pazar

Ne büyük mutluluk!/Yıldırım Türker

Ne büyük
mutluluk!/Yıldırım Türker

 

 

alt="Ne büyük mutluluk!"
src="http://i.radikal.com.tr/644x385/2011/11/12/fft5_mf853046.Jpeg"
/>

 

YILDIRIM TÜRKER

/>Türkiye / 13/11/2011
 

 
 
id="haberDetayYazi">

Şimdi, o hiçbir devlet hizmetinin
doğru dürüst ulaşamadığı topraklarda askerin hiç üşenip yorulmadan
dağlara yazdığı haykırışı okuyun.

Bu fotoğraf, altyazıya
gerek duymayanlardan. Hatta neredeyse kaba bir mizansenmiş gibi yüksek
sesle konuşuyor. 
Fırat Haber Ajansı’ndan Ubeydullah Hakan
çekmiş. Ellerine sağlık. 
Ben bu fotoğrafta hayatımızın
alnına kakılan mutluluk emri karşısında çocukluğun umursamazlığına
saklanmış depremzede oğlana uzun uzun bakalım istiyorum. Henüz içi
acılaşmamış ama gözleri derinleşmiş. Koyu bakıyor.  />Erciş’ten; çocukların suratlarına kimi gazetecilerin renkli
boyalarla 7.2 yazıp resmini çektiği topraklardan.  />Erciş’te bütün devlet binalarının çöktüğünü biliyorsunuz,
değil mi? 
Belediye binası, adliye binası, emniyet
müdürlüğü ve diğerleri. 

Çarpık
mülkler 

AKP’den Van milletvekili seçilen eski
belediye başkanı Fatih Çiftçi’nin, ondan önceki belediye başkanı
babası Ebubekir Çiftçi’nin ruhsat vermiş olduğu binaların
çöktüğü görülüyor. 
Erciş’in şimdiki belediye
başkanı Zülfikar Arapoğlu, Ebubekir Çiftçi’nin ruhsat vermiş
olduğu 9 katlı Turvan Oteli’nin sahibiydi. Kaçak olduğu söylenen
otel 50 kişinin üstüne çökene kadar elbet. 
Bu beyler ve
çarpık mülk merakları üstüne bakalım bir soruşturma açılabilecek
mi? 
Van’daki 5.7 kuvvetindeki ikinci depremde onca insanın
ölmesi, devletimizin büyüklüğü ve bizim mutluluğumuza delalet
ediyor. 

Oranın mutlu olmayı bir türlü öğrenemeyen,
mutluluğun da zaten hiç yakışmadığı Türkleri, geceyi ayazda geçirip
sabahın ışığıyla Van Valiliği’nin ve Erciş yolu üzerinde
bulunan Afet ve Acil Yardım Merkezi (AFAD) önünde toplanarak çadır
talebinde bulundu. 
Öfkeli ve çaresizdiler. “Vali
İstifa!” sloganı atıyorlardı. Devletin şefkatli elleri, polisin
tazyikli suyu olarak sırtlarını okşayıverdi. Taş altında kalmayan
edepsiz donsun varsın. 

Dağdaki
haykırış! 

Şimdi, o hiçbir devlet hizmetinin doğru
dürüst ulaşamadığı topraklarda askerin hiç üşenip yorulmadan
dağlara yazdığı haykırışı bir daha okuyun. 
O dağları o
insanların üstüne, ulu bir tehdit, yüce bir ikazı yükleyerek kapatmaya
çalışanlar, onları hâlâ hırpalayabilir. Hâlâ çadır istiyorlar diye
ayazda tazyikli suyla ıslatabilir. 
Dertli zurnanın zırt dediği
yer de işte burasıdır. Polis Yalova depreminde mağdur halka böyle
davransaydı acaba nasıl bir kıyamet kopardı? Devlet başını kaldırır
ve ‘Ama onların amacı provokasyondu’ diye gürler. Öyleyse
neden geliyorsun provokasyona? diye sorma hakkı da fevkalade kısıtlı
nasılsa. 
Resimdeki çocuk, ana babası, konu komşusu, bütün
ahali bereketli bir hasat sonrası paralarını birleştirip adam tutmuşlar.
Dağlarına “Ne Mutlu Türküm Diyene” yazdırmışlar.  />Bir kez daha haklı çıktılar. Cumhuriyet’in göçüğü altında
kaldılar.

kaynak:radikal.com.tr

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder