24 Kasım 2011 Perşembe

Sağlık Holding'e hoş geldiniz / Ezgi BAŞARAN

Sağlık Holding'e hoş
geldiniz / Ezgi BAŞARAN

Türkiye / 24/11/2011

Tıp fakültelerinde ekoller yıkılıyor. Bilimsel araştırmalar kimsenin
rağbet etmediği raflara kalkıyor. Öğrencileri eğitecek ehil hocalar
kalmıyor.

Sağlıkta dönüşüm sürecine girildi, biliyorsunuz. Biliyor musunuz
acaba?
Karmakarışık ve ikircikli düzenlemelerin basit özetini vereyim: Sağlık
Bakanlığı değil bundan sonra. Bir tür Sağlık Holding... Bunu böyle
kafamıza çakalım.
O artık bir hizmet sunucu değil, piyasadaki kârı yöneten bir üst yapı.
Hizmeti kim verecek derseniz, o iş özel sektöre ve sözleşmeli doktorlara
kalıyor.
Yeni sistemde zaten bütün kalifiye profesör doktorlar sözleşmeli hale
gelecek gibi de bir durum var.

Sağlıkta dönüşüm programı kapsamında yeşil kartın kalkacağını,
önümüzdeki yıl yürürlüğe girecek olan Genel Sigorta Sistemi'nin ne
menem bir şey olduğunu biliyor musunuz?
Bu sistem; prime dayalı, temel teminat paketi dar tutulan, böylece
vatandaşı her adımda bir ek ödeme yapmak zorunda bırakan bir ticari
sistem. Hatta Bakanlığın 'Sağlıkta Dönüşüm' adlı programında
aynen şöyle yazıyor: 'Zorunlu Genel Sağlık Sigortası'nın
kapsadığı teminat paketine ilave olarak hizmet almak isteyenler özel
sigorta yaptırabilecekler. Bu anlamda özel sigortacılık teşvik
edilecektir.' Nasıl ama?

Zaten herşey olmuş para, olmuş ticaret. A-sosyal devletin de bu kadarı
yani...
O bakımdan doktorlara uygulanan performans sistemi de daha fazla işlem,
daha fazla para mantığına dayalı. 'Sen muayenehane açamazsın, onu
yapamazsın, bunu yapamazsın, tam gün hastanede çalıştığında ne kadar
çok hasta bakıyorsan o kadar para kazandırırsın, kazandırdığın
ölçüde varsın' deniyor.
Doktorlar da bölümlerinin performans puanlarını artırmak için 8
dakikada bir hasta bakıyor, yerli yersiz bir sürü tetkik talep ediyor.
Daha doğrusu buna itiliyor.

Hemen rakamlarla tabloyu netleştireyim: 2010 yılında her 1000 kişiden
116'sı ameliyat edilmiş! Yatan hastaların ameliyat edilme oranı
2002'de yüzde 30'ken, 2007'de bu yüzde 60'a çıkmış… Bu durum
size yeterince korkutucu gelmiyorsa, sistemin hem doktoru hem de hastayı zor
durumda bıraktığını, hastayı müşteri pozisyonuna düşürdüğünü
göremiyorsanız, bir örnek daha…

Bir Eğitim Araştırma Hastanesi'nin(ismi bende saklı) Kulak Burun Boğaz
bölümünde…
2010'da alınan biyopsi sayısı 2005'e oranla yüzde 143(!) artmış.
Çünkü biyopsi daha çok puan... Öyleyse, hemen bir parça alalım!
Bakanlığın hoşuna gider!
Yine aynı klinikte yapılan Bronkoskopi(bu da girişimsel bir işlem)
sayısı, 2005'e oranla yüzde 215(hayal değil, gerçek!) artış
göstermiş. Yine Bakanlığı gayet memnun eder.
Buna karşılık, akademik yayın sayısı yüzde 51 azalmış. İşte bu
Bakanlığın pek de umurunda değil.

Fena da bir algı oluştu. Sanki tıp fakültesi hocaları bu tam gün
yasasına muayenehanelerini kapatmak zorunda olduğu için karşı
çıkıyormuş, bütün dertleri paraymış gibi. Tabii bu algı
kendiliğinden oluşmuyor, yaratılıyor.
Halbuki 120 bin hekim arasından hem üniversite hocası olup, hem de
muayenehanesi olanların sayısı 600!
Tıp Fakültelerindeki doktorların 'sağlıkta dönüşüm' adıyla
ortaya sürülen plana itiraz sebebi şu: Bu sistem onları bilimden ve
eğitimden uzaklaştırıyor, illa tüccar gibi düşünmelerini istiyor.
Halbuki adı üstünde orası üniversite, eğitim yeri. Para kazanmak
birincil görevi olamaz!

Bakın yeni yasalar nedeniyle Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Göz
Hastalıkları'ndaki 21 öğretim üyesinin sadece 7'si aktif
çalışabiliyor. 3 servisten biri kapanmış durumda.
Nöro-Radyoloji'de 4 öğretim üyesinden 1'i doktorluk yapabiliyor. Ki
Nöro-Radyoloji bu fakültenin en kıymetli, uluslararası çalışmalarda
referans olan bir bölümü.

Ne oluyor, son bir özet daha geçeyim: Tıp Fakültelerinde ekoller
yıkılıyor. Bilimsel araştırmalar kimsenin rağbet etmediği raflara
kalkıyor. Yeni gelecek tıp öğrencilerini devlet üniversitelerinde
eğitecek ehil hocalar kalmıyor. O öğrenciler ne yapacak, iyi bir
öğrenim almak için bundan böyle yıllığı 35 bin lira olan özel tıp
fakültelerine mi gidecek? Peki biz ne yapacağız?
Yeni sistem, toz pembe sistem... Artık doktorlara daha kolay ulaşabiliyoruz
filan falan.
Öyle değil işte, hele bir 5 yıl sonra, hiç öyle değil.

Kaynak: Radikal

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder