da Öldürme Üzerine </a></h1>FERİBOT EYLEMİ
Yaşam Hakkının İhlali ya da Öldürme Üzerine
Bir şüpheli yakalanmış ve kolayca mahkemeye getirilebilecek durumdaysa,
onu öldürmek açık bir suçtur. Eylemcinin sağ ele geçirilmek yerine
öldürülmesi yaşam hakkının ihlalidir. Bu durumda, suçlu olan kim?
12 Kasım'da İzmit-Karamürsel seferini yapan, içinde 18 yolcu, dört
mürettebat ve iki stajyerin bulunduğu deniz otobüsü bir kişi tarafından
kaçırılmış ve eylemi yapan kişi aynı gün sabaha karşı beş buçuk
sularında düzenlenen operasyonla öldürüldü.
Olayda net olan tek şey eylemcinin ölümü; ancak bunun dışındaki her
şey neredeyse muallâk. Konuya dair yetkililerin yaptığı açıklamalar,
yetkililerin eylemin niteliğine dair kaygıları ve medyanın konu ilk
patladığında aldığı tavırla olay devam ederken değişen tavrı, bu
netliği bozan şeyler arasında.
Çetrefilli Açıklamalar
Öncelikle olayla ilgili olarak Kocaeli Valisi Ercan Topaca ilk
açıklamasında, "Deniz Otobüsünü kaçıran kişinin üzerinden bomba
çıkmadı. Öldürülen kişinin üzerinde şişe ve kablolarla bomba süsü
verilmiş düzenek bulundu," demişti.
Ve eklemişti: "Umarım bunun terör bağlantıları olmaz ve adli bir olay
şeklinde olduğu yönündeki kanaatimiz güçlenir."
İlk açıklamadan yola çıkarsak: Eğer böyleyse, yani profesyonel bir
operasyon düzenleniyor ve eylemcinin üzerinde maket bomba olduğu
anlaşılıyorsa, rehine olarak tutulan her hangi bir kimseye de zararı
dokunmuyorsa bu kişinin, o halde neden direkt olarak hedef alınıp
öldürülüyor?
Bir diğer boyut ise olayın adli olması yönündeki temenni: Bu ise bize
siyasi bir eylemin adli bir vaka olması yönündeki istemi göstermektedir.
Bu da bize, kişinin yapmak istediği eylemin niteliği ile bağlantılı bir
ipucu verir. Buradaki amacın, eylemi yapanın eyleminin amacını farklı
şekilde yansıtmak olduğu söylenebilir.
İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin ise olayla ilgili olarak eylemcinin
üzerinde üç adet 450 gram A4 tipi patlayıcı ele geçirildiğini
açıklayarak, Vali Ercan Topaca'nın tam aksi yönde açıklamada bulundu.
Şahin'in açıklamaları ise "bu bir infazdır", "yaşam hakkı ihlalidir"
tartışmalarının arasında, kendine meşruluk zemini hazırlayan bir
bahane gibi duruyor.
Gemi Eyleminin Manipülasyonu
Noam Chomsky, Amerika Birleşik Devletleri'nin (ABD) uluslararası hukuk
kurallarını yok saydığı olaylara -misal Usame Bin Ladin- örnek
verirken, "Eskiden, Anglo-Amerikan hukukunun masumiyet karinesi denilen ve
mahkemede suçu kanıtlanana dek herkesin masum olduğuna dair var olan bir
kavramdan" söz ediyor.
Bunu da eğer "bir şüpheli yakalanmış ve kolayca mahkemeye
getirilebilecek durumdaysa, onu öldürmek açık bir suçtur," diye ifade
ediyor.
İnsan Hakları Derneği'nin (İHD) de açıkladığı üzere, "Deniz
Otobüsünü kaçıran eylemcinin sağ ele geçirilmek yerine öldürülmesi
yaşam hakkının ihlalidir."
Eğer eylemci yakalanabilecek ve savunmazsız konumdaysa -çünkü yapılan
açıklamalarda onun aç, susuz ve bitap düşmesinin beklendiği ve
operasyonun ondan sonra yapıldığı söyleniyor- neden öldürüldü?
Yapılan açıklamalardaki çelişkiler iki şeye işaret ediyor:
Birincisi, devlet açıkça güç gösterisi yapmak istedi. Hali hazırda
savaşta olduğu PKK'ye gözdağı vermeyi öncelikli amaç ilan etti. Hem
nihayetinde devletin gözünden, öldürülenin örgütle olan bağı onun
infazını da meşru gösteren bir şey oldu.
Zaten mevcut olayla ilgili açıklamalar yapılırken İçişleri Bakanı ve
diğerlerinin ısrarla "yahu siz bunu boş verin, biz geçenlerde bir
operasyon yaptık, asıl siz ona bakın. Van depremi esnasında örgütün
dört üst düzey yetkilisini kansız ele geçirdik" tarzı açıklamaları,
iki olayı birbirine iliştirme gayretini ve gövde gösterisini gözler
önüne seriyor.
İkincisi ise, valinin eylemin niteliğine dair arzu ve temennisinin
niyetinde kendini açığa vuruyor.
Eylemin adli bir vaka olduğu yönünde bulguların bulunduğu ve öyle de
olması yönündeki temennisi, eylemin amacının kamuoyuna
yansıyışındaki kaygıyı da ortaya koyuyor.
İlk etapta eylemcinin yönünün İmralı olduğu söylenmişti -ki bu dahi
eylemin niteliği konusunda az çok fikir veren bir şeydi.
Üçüncüsü de, klasik resmi ideolojinin söylemlerinin bir devamını
gösteren açıklamaların, propaganda içerikli oluşuyla alakalıydı.
İçişleri Bakanı'nın, eylemcinin "okumuş, eğitimli, ama
kandırılmış" olduğuna vurgu yapması, büyük resmin üstünün
örtülmesine yönelik çabayı göstermekteydi.
Bugün, bu eylem, neden, ne için ve ne doğrultuda yapıldı? Bunun üstü
çizildi ve salt operasyonun başarısı üzerinden olay ele alındı.
Medyanın Tavrı
Son olarak medyanın olaya dair tavrı da ilgi çekiciydi. Önce konuya merak
ve ilgiyle eğilen medya, bir anda olayı ikinci haber konumuna itti ve
izleyiciye de öyle yansıttı.
Böylesi önemli bir olay neredeyse gündemden düşürüldü ve
sıradanmış gibi gösterildi. Geminin Ambarlı açıklarında zik zak
çizdiğini söylese de tüm kanallar, aslında kendileri haberi nasıl
verecekleri konusunda zik zaklar çizmeye başladılar.
Reuters, BBC, Associated Press gibi haber ajansları olayı son dakika olarak
verirken, Türkiye'de medya konuya ilgisiz kaldı. Sadece resmi ağızların
malum açıklamalarına yer vererek olayı geçiştirilirken, İHD'nin
"yaşam hakkının ihlali" yönündeki açıklamaları hiçbir kanalda
gündem konusu olmadı.
Sonuç itibariyle eylemcinin sağ ele geçirilmek yerine öldürülmesi
yaşam hakkının ihlaliydi. Bu durumda, suçlu olan kim? (BA/BA)
Bekir AVCI bekir_jir@hotmail.com
Ankara - BİA Haber Merkezi 13 Kasım 2011, Pazar
kaynak:bianet.org
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder