14 Kasım 2011 Pazartesi

Son KHK İle Sağlıkta Dönüşüm Tamamlandı

Son KHK İle Sağlıkta
Dönüşüm Tamamlandı

 

14.11.2011 -
07:30


class="makale-govde">

Tabii ki hukuksal yollar kullanılacaktır. Ancak,
663 sayılı KHK ile sağlığın piyasalaştırılması açısından yolun
sonuna gelindiği kabul edilmelidir.

Bundan sonrası, günahıyla,
sevabıyla tamamen Sağlıkta Dönüşüm'ün ve AKP'nin
sırtındadır. Artık “bu bizim tercihimiz değildi”, vb
gerekçelerle kıvırtma şansları kalmamıştır.

* * *

Son KHK
çok kritik kimi düzenlemeler gerçekleştirdi:

Kamu hastane
birlikleri kuruldu. Aslında bu konu bir yasayla düzenleniyordu, son anda
fikir değiştirerek, “kestirme” yolu seçtiler.

Yabancı
hekimlerin Türkiye'de çalışmasına izin verildi.

Sağlık
serbest bölgeleri kurulmasına onay çıktı.

Sürpriz gelişme tıp
fakültesi hastanelerinin Sağlık Bakanlığı'na devrinden
vazgeçilmesi oldu. Devir yerine, karşılıklı işbirliği düzenlemesi
getirildi.
TTB'nin halkın sağlık hakkından yana toplumsal
sorumluluğunu gerçekleştirmesi yasaklandı.

* * *

AKP, en
başından beri sağlık ortamını tümüyle piyasalaştırmayı ve
piyasayı da büyük aktörler lehine tekelleştirmeyi
planlamaktadır.

Fakülte hastanelerine el koyma niyetinin arkasındaki
en önemli faktörlerden birisi budur. Kamusal nitelikli fakülte
hastanelerinin varlığı, sağlık piyasasına büyük özel aktörlerin,
kamu-özel ortaklılıklarının, sağlık işletmelerinin, sağlık serbest
bölgelerinin girmesi önündeki en büyük engeldir. Bunun nedeni, tıp
fakültelerinin hizmet niteliği ve bilimsel çalışma bakımından rakip
tanımaz üstünlüğüdür. Bu iki özelliğin yarattığı güven ilişkisi
büyük özel sağlık şirketlerinin piyasada tutunmasını
engelliyordu.

Öte yandan, fakülte hastanelerine el konulma niyetinin
arkasında bir de siyasi bir emel vardır. Tıp fakülteleri ve özellikle de
eski ve akademik açıdan gelişkin olanları, önemli bir aydınlanmacı
birikime de sahipti.

Bu durumlarıyla Türkiye'nin
dincileştirilmesi operasyonunda, kendi alanlarında önemli bir engel
oluşturuyorlardı. Bunların Sağlık Bakanlığı'na bağlanmasıyla
tıp eğitiminin ve sağlık hizmet ortamının seküler niteliklerinden
arındırılması AKP'nin stratejik hedeflerinden
birisidir.

Sürpriz biçimde KHK taslağında bulunan devir işlemi
geri çekilmiş ve “gönüllülüğe” dayalı bir işbirliğinden
söz edilmiştir. Ancak pratik anlamda sonucun farklı tecelli edemeyeceğini
tahmin etmek güç değildir. Boğazına kadar borca batırılmış tıp
fakültelerinin yıl başından itibaren, işbirliği protokolü için
Sağlık Bakanlığı'nın önünde diz çökmesi büyük
olasılıktır.

* * *

AKP büyük sermayenin partisidir. Bu
sağlıkta da geçerlidir. Sağlıktaki küçük işletmelerin,
muayenehanelerin üzerine saldırması bunun ilk göstergesi olmuştur. AKP
bu saldırıyı “bıçak parası”na son vermek gibi popülist bir
söylemle geniş halk yığınlarına da kabul ettirmiştir.

Oysa
gerçek niyet tamamen farklıdır. Büyük özel sağlık şirketlerine alan
açılması fakülte hastanelerinin statüsünün sarsılması kadar,
küçük işletmelerin kökünün kazınmasını da gerektiriyordu.

AKP
muayenehaneleri kapatmış ve sağlık tekelleri yaratmıştır.
“Bıçak parası” meselesinin gerçek yüzü budur. Şimdi
Bakanlık herhangi bir ameliyat için binlerce lira “fark” alan
tekeller karşısında dilini kıpırdatmamaktadır.

Piyasa
ilişkilerinin belirgin biçimde egemen olduğu son 30 yıl içinde, sağlık
sistemimiz büyük özel şirketlerin tutunması bakımından belirgin bir
iktisadi olgunluk düzeyi kazanmıştı. Ancak iktisadi dinamiklerin önünde
özel muayenehaneciliği koruyan yasalar ile tıp fakülteleri engel
oluşturuyordu. AKP'nin yaptığı iktisadi gerekliliklere uygun bir
hukuksal çerçeve hazırlamak olmuştur. Bu tam anlamıyla tekelci devlet
kapitalizmi yaptırımıdır.

Yabancı hekime çalışma izni
verilmesi, kamu hastane birlikleri, serbest sağlık bölgeleri ve kamu-özel
ortaklığı düzenlemesi; bunların tümü aynı olguya, sağlıktaki
tekelci düzenlemelere işaret etmektedir.

AKP yabancı büyük
sağlık şirket ve fonlarını Türkiye'ye çekmeyi planlamaktadır. Bu
büyük şirketler yerli ortaklarıyla birlikte, mali yaptırım ve kurallara
muhatap olmaksızın serbest bölgelerde üst sınıflara ve yabancı hasta
kafilelerine hizmet verecektir. Kamu hastane birliklerinin kiraya ve satışa
konu edilen taşınır ve taşınmazları ise kamu özel ortaklığının
yatırımı için büyük avantaj sağlayacaktır.

* * *

Bu
gelişmelerden sağlık emekçileri ileri derecede rahatsızdır. Uzman
hekimler ve öğretim üyeleri rahatsızlar konvoyunun ilk sıralarındadır.
Geçen sene önemli bütün tıp fakültelerini içine alan eylem dalgası
bunu gösteriyordu. Sağlık Bakanlığı hastanelerindeki sessizlik
yanıltıcı olmamalıdır ve tümüyle yönetim baskılarından kaynaklanan
sinmeyle ilişkilidir.

Sağlıkta Dönüşüm karşısında halkın
durumuna gelince: Burada memnuniyetten yana bir durumun olduğu
anlaşılmaktadır. Ancak buna “şimdilik” kaydını düşmek
uygun olur.

Çünkü, eğer son anda bir değişiklik olmazsa 1.1.2012
tarihinden itibaren Yeşil Kartlılar gelir testine tabi tutulacaktır. Resmi
ağızlardan da açıklandığı gibi yaklaşık 10 milyon olan Yeşil
Kartlı sayısının 3-4 milyona indirilmesi gündemdedir. Hatırlanacağı
gibi, AKP'nin seçim başarılarında pay sahibi olan Yeşil
Kartlıların sayısı AKP iktidara geldiğinde 3 milyon kadardı. Gelir
testi 1.1.2011 tarihinde yapılacak iken, seçim nedeniyle bir yıl
ertelenmişti.

Öte yandan, sağlık hizmetinin bütün kalemlerinde
katkı payı alınması ve artırılması kaçınılmazdır. Bu bakımdan en
etkileyici uygulama yataklı tedavi hizmetlerinden alınacak katkı payı
olacaktır. AKP 2010 yılı Mayıs ayında SSGSS yasasının ilgili maddesine
bir fıkra ekleyerek yataklı hizmetlerden %1 oranında katkı payı
alınacağını, bunun uygulamaya konulmasının, artırılıp azaltma
yetkisinin hükümette olduğunu karara bağlamıştı.
Halkımızın
sağlık hizmetlerine yönelik memnuniyeti, tedavi edici sağlık
hizmetlerini, teknolojiyi, ilacı bolca kullanmasıyla ilişkilidir.
AKP'nin popülist politikalarının zemininin kısıtlandığı bu
dönemde, mali önlemlerden ilk etkilenecek kalemler de bunlardır.

* *
*

Sağlıktaki tekelleşme hekimleri proleterleştirir, işsizlik
riskini gerçekliğe dönüştürürken; popülist sağlık politikalarını
da sınırlandıracaktır.
Burası kamucu sağlık hizmetinin, sağlık
hakkının bütün açıklığıyla dile getirilebileceği ve bu söylemin
kolaylıkla kabul görebileceği bir ortamdır.
Muayenehanecilik
ayrıcalığının hekimlerin elinden alınmasına, öğretim üyelerinin
kamuda özel hasta tedavi etmelerinin önlenmesine hiç takılmadan,
doğrudan sosyalist sağlık sisteminin propagandasına girişmek, militan
bir karşı duruşu örgütlemek gerekir.

Haydi kolay gelsin,
heyecanlı bir dönem daha
başlıyor.

kaynak:sol.org.tr

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder