20 Şubat 2012 Pazartesi

ÇHD: İŞKENCEYE CEZA İSTİYORUZ!

ÇHD: İŞKENCEYE CEZA İSTİYORUZ!

Engin Çeber, “Ferhat Gerçek’i Vuran Polis Tutuklansın” dediği için Sarıyer’de dört arkadaşı ile birlikte tamamen hukuksuz bir şekilde tutuklandı. Götürüldüğü Metris Hapishanesinde de süren aralıksız işkence sonucu 10.10.2008 tarihinde hayatını kaybetti. Adli Tıp ölümün işkenceye bağlı kanamalardan ötürü gerçekleştiğini raporladı.

Engin Çeber davası da Türkiye’de öteden beri bilinen işkence gerçeğini kaçınılmaz olarak belgeleyen ve tarihe geçiren davalardan biri oldu.

Yakalama anından başlayarak birçok kişinin tanıklığında gerçekleşti işkence. Daha ilk aşamasında avukatların ve İstanbul Barosunun müdahil olması ile saklanamaz oldu. Engin ve arkadaşları işkence görmüş bedenleri kamuoyundan saklanmak için tutuklandı. Engin Metris hapishanesinde ıslah edilmeye, korkutulmaya çalışıldı.  Ama O ölü bedeni ile işkence izlerini dışarı taşıdı ve işkenceyi belgeledi.

Sokakta, hastanede, karakolda ve son olarak da hapishanede süren; polisin, doktorun, hâkimin askerin ve gardiyanın şüpheli olduğu bir dosya olması sebebi ile özel bir örnekti. Adalet Bakanı özür diledi, soruşturmaya avukatlar müdahale edebildi. En önemli yanı da Türkiye’de demokratik kitle örgütlerinin, hukukçuların yakından ve ısrarla takip ettikleri bir dosya oluşuydu. Katillere verilen cezalar tatmin edici olmasa da yargılama Türkiye’ de işkencenin sistemli olduğunu ve korunduğunu gösterdi.

01.06.2010 tarihinde verilen hüküm süresinde temyiz edilmesine karşılık 7 ay Yargıtay’a gönderilmedi. Bu durum şikâyete konu olmuş ve ilgili hâkimler hakkında soruşturma açılmış ise de geçen zaman katillerin lehine işlemeye devam etmektedir.

Yargıtay 8. Ceza Dairesi, Bakırköy 14 Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararını,  hukuki yararları birbirine uygun olmayan sanıkların aynı avukat tarafından savunulmasını, adil yargılama hakkının ihlali olacağından hareketle, esasa girmeden bozdu. Oysaki Yargılama sürerken müdahil avukatları bu konuda mahkemeyi uyarmış olmasına rağmen mahkeme bile isteye bu duruma göz yummuştu.

AHİM’nin kararlarında oluşan başlıca ilkelerden biri sürattir. Kamu görevlilerinin işkence yapmaktan ötürü sanık olduğu davaların ivedilikle ve öncelikle görülmesi gerekirken Yargıtay’ın esasa bile girmediği halde, bir usul yanlışlığını saptaması tam 16 ay sürdü. 28.09.2011 tarihinde tefhim edilen hükümden yaklaşık 5 ay sonra 20 Şubat 2012 tarihinde bozmadan sonra ilk duruşma yapılabilecek.

Biz, işkenceye ceza istedik. Bugün Enginin işkencede katledilmesinin üzerinden Üç Yıl Dört Ay geçmiş bulunuyor. Dosya bir yıl altı ay sonra bitirilmezse katiller tahliye olacaklar. Çünkü CMK 102. maddesine göre atılı suçun en uzun tutukluluk süresi Beş yıldır. Böylece hükümet her zamanki gibi “Biz ‘İşkenceye Sıfır Tolerans’ dedik ama ne yapalım bağımsız yargı böyle takdir etti, yasalara karşı boynumuz kıldan ince” diyerek kollarını kavuşturacak.

Bugüne kadarki yargılama pratiği yargının Engin’in katillerini tahliye etmek istendiğini gösteriyor. İşkence, insanlığa karşı işlenmiş bir suçtur, insanlık suçlarında zamanaşımı olmaz. Ancak işkencenin en yetkili ağızlarda meşrulaştırılmaya çalışıldığı, işkencecilerin sahiplenildiği bir ülkede,  tüm dünyada kabul edilen bu gerçeğin bir hükmü var mıdır?

Hukukçular, Demokratik Kitle Örgütleri, Meslek Örgütleri ve kendine insanım, insanlıktan yanayım diyenler, Enginin Katillerinin elini kolunu sallayarak gezmesini istemiyorsak, işkenceyi ve işkencecileri mahkûm etmek istiyorsak bu yargılamanın takipçisi olalım.

ÇAĞDAŞ HUKUKÇULAR DERNEĞİ İSTANBUL ŞUBE

ENGİN ÇEBER DAVA TAKİP KOMİSYONU

 

Kaynak: halkinsesi.tv

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder