29 Şubat 2012 Çarşamba

Neymiş bu Kürt sorunu yahu, göremiyorum! / Ezgi Başaran

Neymiş bu Kürt sorunu
yahu, göremiyorum! / Ezgi Başaran

Kürt sorunu,
küçücük çocukları 'taş atanlara' dönüştürmek, sonra taş
attılar diye hapse tıkmak, hapse tıkıp cinsel ve ruhsal şiddet
uygulamaktır

Ankara’nın 5 yıldızlı otellerinden
birinde, 3.15 milyon Euro’luk bir projenin tanıtım toplantısı
yapılmıştı. Bakan Sadullah Ergin, “Suça sürüklenerek ceza infaz
sistemine dahil olan çocuklar, hem gelişim süreçlerinin erken
aşamalarında bulunmaları hem de olumsuz yaşam deneyimlerinden kaynaklanan
çeşitli etkenler nedeniyle fiziksel, zihinsel, sosyal ve psikolojik
gelişme açısından özel bakıma, yardıma ve yasal korumalara ihtiyaç
duymaktalar’ diye anlatıyordu projeyi. Çocuklar için Adalet Projesi.
Ne ironik…

***
Bu şaşalı adalet tanıtımından ve
tatlı sözlerden 2 gün sonra çocuklar için adalet neymiş anladık. 3
kuruş bile değil, ne ki 3.15 milyon Euro! Siyasi eylemlerden çoğunlukla
rastgele toplanan Kürt çocuklarının Adana’daki Pozantı
Cezaevi’nde yaşadıklarını duyduk.
Nasıl ellerine pimapen
parçalarıyla vurulduğunu… Copla tehdit edildiklerini… />Bayrak öptürüldüklerini… İp geçirilen boğazlarındaki
düğümün ‘gerektiğinde’ nasıl sıkıldıkça
sıkıldığını… Adli suçlularla aynı koğuşta kalmaya
zorlandıklarını…
O koğuştaki çeşitli
‘mümessiller’ tarafından pantolonlarının
indirildiğini…
O mümessillerin zorla yataklarına
sokulduklarını… Taciz ve tecavüze uğradıklarını… />Öğrendik. Utançla. Öfkeyle. Öğürmeyle.

***
Pozantı
Cezaevi’nden bir süredir kötü kokular gelmekteydi de lağımın
hacmini tam ölçememiştik. Gerçi memleket insanını alıştırdılar: />Taş atan çocukların hayatı kaydırılır. Cezaevlerinde kötü muamele
mutattır.
Hastaysan ölürsün, değilsen delirtirler. Oraya bir
düştüysen, hak talebin olamaz.
O nedenle açlık grevlerine,
cezaevlerindeki siyasi tutukluların çığlıklarına alıştık.
Alıştırdılar. Uzun süre aynı kötü kokuya maruz kalan burun, o kokuyu
duymamak gibi bir mekanizma geliştirir biliyorsunuz.
Ama kokuyu
duymayacak hale gelmek, sizin de koktuğunuzun bir alametidir
aslında.

***
Yine duymamışsınızdır mesela. Rıdvan var bir
de. Sporcunun zeki ve çevik olanından. Dicle Üniversitesi Beden Eğitimi
üçüncü sınıfta okuyordu. 3 kez Türkiye birincisi, 2008’de de
Balkan üçüncüsü olmuştu. Yani milli atletimizdi. Di diyorum çünkü
Rıdvan Çelik yaklaşık 1 yıldır tutuklu. Sebep? BDP’nin 1 Mayıs
kutlamalarına katılmak, slogan atmak, marş ve şarkılara eşlik etmek,
alkış tutmak... Ve dolayısıyla örgüt propangandası yapmak, örgüt
adına suç işlemek... Kanıt? Rıdvan’ın yürüyüş sırasında
çekilmiş fotoğrafında ağzının açık olması... Ve yine dolayısıyla
14 yıl 7 ay hapis cezası verilmesine karar verildi.

***
Özgür
Gündem, Birgün ve DİHA haber ajansında çalışan gazeteciler
KCK’den tutuklanır. Kürt meselesine kafa yoran, her zaman olduğu
gibi karşı cins meslektaşlarından daha tutarlı ve dik konuşan
kadınların sesi kısılır. Nuray Mert’in ve Ece Temelkuran’ın
köşesi elinden alınır, Banu Güven’e sen kenarda dur denir, Aslı
Aydıntaşbaş bir bakan tarafından canlı yayında ”Siz de
BDP’nin sözcüsünüz bakıyorum da...” diye azarlanır. Ertesi
hafta televizyon programı iptal edilir. Ki tüm bunlar ehvendir çünkü
serde bir ihtimal olarak tutuklanma da asılı vaziyette. O bakımdan...
’En azından işsiz kaldık, çok şükür’ diye laf icat
edildi.

***
Nedir bu Kürt sorunu, anlamıyorum yahu... Kürtçe
yayın yapan bir kanal da açıldı, dizisi de var oh ne ala, daha ne
istiyorlar, bakıyorum, bakıyorum göremiyorum diye çiğneyip tükürenler
var ya... Onlara özel özet geçeyim: Kürt sorunu budur, kardeşim.
Küçücük çocukları ’taş atanlara’ dönüştürmek, sonra
taş attılar diye hapse tıkmak, hapse tıkıp cinsel ve ruhsal şiddet
uygulamaktır. Milli bir atlet olan Kürt gencinin önünü açmak yerine, 1
Mayıs’a katıldığı ve alkış tuttuğu için 14 yıl ceza
vermektir.

”Bir bebekten katil nasıl yaratılır” ile
”Kürt sorunu niye çözülemiyor, bu gençler niye hala dağa
çıkıyor” sorularının cevabı bir bakıma aynıdır.
Pozantı’ya bak, Rıdvan’a bak, tabular kalktı ne güzel
herşeyi konuşuyoruz denen Kürt sorunu tartışmalarının nasıl devletin
istediği sınırlara çekildiğini, ehlileştirilmeye çalışıldığına
bak, gasp edilen örgütlenme haklarına bak. E zaten artık gör. Daha ne
diyeyim.

Kaynak: radikal

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder