24 Şubat 2012 Cuma

HHB: ALİAĞA HAPİSHANE KAMPÜSÜ AÇILDI

HHB: ALİAĞA HAPİSHANE KAMPÜSÜ AÇILDI

Açıklama No: 349 / 24.02.2012

 

ALİAĞA HAPİSHANE KAMPÜSÜ AÇILDI

TUTSAKLAR 15 GÜNDÜR TECRİT ALTINDA

Büromuz avukatlarından Oya ASLAN yakında görülecek duruşmasında savunma hazırlamak üzere müvekkilimiz Fatma ALAN’ı ziyarete gitti. Böylece müvekkilimizin Aliağa Kampüs Hapishanesine sevk edilmiş olduğunu haricen, başka tutukluların verdiği bilgi neticesinde öğrenebildik. Hapishane idaresi sevki bildirmesi için telefon hakkı dahi tanımadığı, gerekli fiziki imkânları sağlamadığı, kalem kâğıt dahi vermediği için müvekkilimizin kendisi de bu sevki yakınlarına ve bize bildirememiştir.

Türkiye’de kampüs sayısı artıyor. Artan kampüslerin, eğitim, sağlık, yüksek öğrenim ile ilgisi yok elbette. Hapishaneler artık kampüsler halinde inşa ediliyor. En son açılan kampüs hapishanesi Aliağa/Şakran oldu. Buca, Bergama, Uşak Hapishanelerinde kalan tutuklu ve hükümlülerin büyük bir çoğunluğu Aliağa Kampüsüne sevk edildi.

Bergama Hapishanesinde bulunan müvekkilimiz Fatma ALAN sevk sonrası yaptığımız görüşmede büromuz avukatlarından Oya Aslan ve Çağdaş Hukukçular Derneği İzmir Şubesi yöneticilerinden Av. Yavuz Dursun’a yaşadıklarını şöyle anlattı;

“Bizi 10 Şubat günü hapishaneye getirdiler. Bir hafta sonra götüreceklerini söylemişlerdi, henüz bir hafta olmadan apar topar getirildik. Bizi içeriye gruplar halinde almaya başladılar. İlk grup içeriye alındıktan sonra içeriden gürültü ve tartışma sesi geldi,  sonra beni ve yanımda bulunan arkadaşlarımı içeriye teker teker almaya başladılar. Ben içeriye girdiğimde gardiyanlardan bir tanesi “soyun” dedi. Ne demek istediğini anlamaya çalıştım, çırılçıplak soyunmamı istedi, soyunmayacağımı söyledim. Bunun üzerine beni yakamdan tutup soymaya çalıştı. Ben izin vermeyince kapısı sürekli açılan odaya 6 kadın gardiyan girdi ve bir kaçı başıma basarak, bir kaçı bacaklarıma ve gövdeme basarak beni soyup, saçımdan tutup yerlerde sürüklediler.  Üstüme oturup darp ettiler, aynı zamanda hakaret ediyorlardı. Aynı grup benden önceki arkadaşları da onursuzca arayarak işkence yapmışlardı.

Arama işlemi dedikleri işkence bitince doktora çıktık. Doktor jandarma tarafından darp edilip edilmediğimi sordu, jandarma değil gardiyanlar bize işkence yaptı dedim, buna rağmen yaralarımı rapora yazmadı. Sen hekim değil misin diye sorduğumda hekimim ama Adalet Bakanlığının personeliyim dedi.

Daha sonra bizi sıva ve badana kiriyle dolu,  tozlu bir yere koydular. Aramızda astım hastası olan kişiler de vardı. Yanımızda getirdiğimiz tüm eşyalarımızı, elbiselerimizi de almışlardı. Kâğıt, kalem, iğne iplik gibi eşyaları da vermediler.  Bulunduğumuz yeri temizlemek için, bez, kova, paspas istedik vermediler.

İçme suyu istedik ki aramızda açlık grevi yapanlar vardı, hiç birimize su vermediler. İlk içme suyunu hapishaneye gelişimizin beşinci gününde aldık.  Koğuşlarda ise sadece sıcak su akıyor, soğuk su akmıyordu.  Ayrıca kronik hastalığı olan kişilerin ilaçlarını ve benim bastonumu doktora soracağız diyerek alıp götürdüler.

On beş gündür eşyalarımız verilmedi, boş mektup ve dilekçe kâğıtlarım dahi geri verilmedi, nevresimlerimiz, defterlerimiz kantinden yenisini alalım diye bize verilmiyor. Zorunlu eşyalarımızı istediğimizde kantinde var, oradan alın deniliyor.

Televizyon ve radyolarımıza el konulduğundan dışarıda neler olduğunu bilmiyoruz, günlük gazeteler de verilmiyor”

Fatma ALAN 15 gündür koyu tecrit altındadır. Günlük gazete, radyo, TV, telefon gibi dış dünyayla iletişimi sağlayan olanaklardan tamamen yoksun bırakılmıştır. Sevk edildiği günden beri kendisine ait olan eşyalara el koyulmuş ve geri verilmemiştir.

Bütün bu uygulamalar;

-          Tutsaklara yapılan darp ve işkence personelin yeni olmasıyla

-          Tutsakların kıyafetlerinin, kitaplarının ve tüm eşyalarının verilmemesi personel eksikliğiyle,

-          TV, radyo, gazete verilmemesi, telefon hakkının kullandırılmaması hapishanenin imkânlarının yetersizliğiyle açıklanamaz.

Açılan her yeni hapishane önce kendi iradesini tutsaklara dayatmak ister, bunun için özel politikalar geliştirmeye çalışırlar.  Politikaların özünde ise tutsakların nedamet etmesini sağlamak vardır.

Fatma ALAN’ın anlatımları da hapishane idaresinin sindirme, ıslah etme amacıyla hareket ettiğini göstermektedir.  Hapishane idaresi, arama adı altında işkence, taciz, tehdit, hakaret suçunu, inceleme adı altında ise hırsızlık, gasp suçunu işlemiştir.

Aliağa Kadın Hapishanesi insanlık suçu tecrit uygulamasından vazgeçmelidir. Suç işleyen hapishane müdür ve personeli görevden alınmalı ve işledikleri suçlardan dolayı cezalandırılmalıdır.

HALKIN HUKUK BÜROSU

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder