27 Mayıs 2012 Pazar

42. TMMOB Genel Kurulu’na doğru - TMMŞP

42. TMMOB Genel Kurulu'na
doğru - TMMŞP

TMMOB’de Genel Kurul
yaklaşıyor. 31 Mayıs-3 Haziran 2012 tarihlerinde Ankara Kocatepe Kültür
Merkezi`nde toplanacak olan TMMOB 42. Genel Kurulu, oldukça zorlu bir
süreç öncesinde örgütün rotasını belirleyecek. Mevcut durum ve
tecrübeler ne yazık ki bu rotanın geçmişin çok da ötesine
geçemeyeceğini hatta geriye doğru bir gidişin ufukta olduğunu
gösteriyor. 

Örgütün ve toplumsal muhalefetin
tablosu ortadayken halihazırda birkaç oda dışında aykırı bir sesin
çıkmayacağı hâkim anlayışın sorunsuz bir genel kurul yaşayacağını
önceden söyleyebiliriz. Zaten yaşanan “kurultaylar parodisi”
ve büyük oda genel kurulları da genel kurulun oda beyleri ve onların
asker delegelerinin “eş-dost” ziyareti tadında geçeceğini
daha önceden kurgunun bu olduğunu göstermişti. TMMOB bürokrasisinin
alınacak kararları, verilecek önergeleri, kürsü kullanımını hatta
sonuç bildirgesi gibi genel kurulun tüm sonuçlarını çoktan ipotek
altına aldığı delege listelerine bakılarak okunabilir. Ancak örgütün
en yüksek organı konumunda olacak genel kurulu yok saymak ve toptan
reddetmenin oda beylerine güç katmaktan öte bir anlamı
olmayacaktır.

Defalarca yazıp çizdiğimiz ve
TMMOB’yi politik planda uçurumun kenarına getiren olguları
detaylandırmaya gerek olmasa da üzerinden bir kez daha geçmek faydalı
olacaktır: “TMMOB her ne kadar muhalefetin önemli bir adresi
konumunda olsa da bundan sonra sermaye karşısında kendi konumunu net bir
şekilde savunmayan tüm örgütlenmeler gibi savrulmaya mahkûmdur.
Hâlihazırdaki heterojen yapısıyla bir meslek örgütü olan TMMOB
açısından durum daha hassas olarak tarif edilebilir. Dönem daha
mücadeleci ve dirayetli olanın ayakta kalacağı çetin bir dönemdir.
Ancak daha odaların seçim süreçlerinde ilkeleri koltuğa feda edenlerin
oluşturacağı yönetimlerin gelecek için çok da iyi sinyaller verdiğini
söylemek mümkün değildir. Birçok önemli şubede kıran kırana geçen
liste pazarlıkları bize bürokratik zihniyetin devam edeceğini haber
vermektedir. Odayı değiştirmek adına ince manevralarla yönetici adayı
olanlar, odayı üyeyle birlikte değil üye adına yönetmek üzere yola
çıktığını kabul etmektedir. Oysa asıl değişmesi gereken bu
anlayıştır.

Açıktır ki TMMOB bir meslek
örgütüdür. Buna uygun olarak farklı yaklaşımlar ve sınıfsal
eğilimler yönetime talip olabilir. Bu çok da yadırganacak bir durum
değildir ancak oda içerisindeki sol güçlerin hiçbir ilkeyi tartışmaya
açmadan pazarlıklara girmesi kabul edilemez bir durumdur. Bunun somut
kanıtı oda seçimlerinde listelerin çalışma programlarından önce
belirlenmesidir. Liste pazarlıkları sırasında geçerli olan birçok
değişken ve parametre içinde çalışma programı yoktur. Seçim
çalışması da genel olarak siyasal yönelimlere değil isimlere oy
verilmesi üzerinden biçimlenmektedir. Ancak bizim ve mücadelenin geleceği
açısından ortaya çıkan adayların hangi temel ilkeler üzerinden
yönetime talip olduğudur.” (Seçimlerde patronlara oy yok!
- TMMŞP Ocak 2010)

 Bizim bu
satırları yazmamızın üzerinden 2 yıldan daha uzun bir zaman geçmiş
olsa da yazılanların hepsi bu­gün de güncelliğini korumaktadır.
Hatta sorun daha da büyümüştür. TMMOB iktidarın ve ona vokal yapan
büyük bir koronun saldırısı altındayken örgütün bürokrasisi
sorunları “uzlaşma” yoluyla çözmeye gitmekte, mücadelenin
tüm yollarından kendi kaçtığı gibi başkasının da girmemesi için
barikatlar kurmaktadır. Birliğe bağlı odaların ticari faaliyetleri
büyük oda/küçük oda ayrımını mali temelde büyütmüş, bir dizi
şubeyi kelimenin tam anlamıyla dükkâna dönüştürmüştür. Bu durum da
beklendiği gibi paranın girdiği her yerde olduğu üzere oldukça kirli ve
en net ifadeyle utanılacak durumlar ortaya çıkartmaktadır. Örgüt
içindeki sol güçlerin büyük bir çoğunluğu açısından durum daha da
vahim bir hal almıştır. Tek bir koltuk veya en azından bir delegelik diye
bürokratların ağzının içine bakanlar bir yandan “oda
beyliğinin” elini güçlendirirken, öte yandan kendi politik
eksenlerine ve temsil ettiklerini iddia ettikleri geleneklerine büyük
zararlar vermekte ve bu durum örgüt içindeki tüm samimi demokrat ve
devrimcileri rahatsız etmektedir. Ancak yine de madalyonun öbür yüzünde
ufku oda içine hapsolmuş bile olsa geniş ve büyük oranda bağımsız bir
muhalefet oluşmaktadır. Ek olarak, belli bir çizgiyi ve solun temel
değerlerini korumaya çalışan politik özneler açısından da bir dizi
somut kazanım da sözkonusudur. Aykırı sesler yükseliyor olsa da
bürokrasi makinesi tıkır tıkır çalışmaya yakıt olarak TMMOB’yi
daha doğrusu onun birikimini kullanmaya devam etmektedir. Oda beyleri
örgütü yönetirken; KHK’yı Anayasa Mahkemesi’ne, çevre
mücadelesini ve kent sorunlarını Danıştay’a, politik gündemleri
yazılı basın açıklamalarına, mesleki başlıkları yetkin
mühendisliğe, oda içi demokrasiyi yalan, demagoji ve geçmişin güzel
anılarına olmadı hotzot siyasetine, muhalifleri ve çalışanlarını
çevik kuvvete ve örgütlenmeyi de SMS mesajlarına havale ederek örgütün
tüm mücadele gücünü de felç etmektedir. Cansel Malatyalı olayında da
görüldüğü üzere yıllarca kendini emek mücadelesi içinde
tanımlanmış bir örgütün çalışanının işten atılması ayıbı bir
kenara kapısında direniş çadırının kurulduğuna ve pankartlar
asıldığına şahit oluyoruz. Çürümenin özü-özeti aslında. Bu
durumdan zerre utanmayan ve sıkıntı duymayanların şahsında net bir
şekilde gözükmektedir.

Tablo böyleyken ve genel kurul
kurgulanmış (doğaçlama bile değil!) bir tiyatro sahnesine
dönüşmüşken 31 Mayıs-3 Haziran günleri anlamsız gelebilir. Ancak bu
kürsünün esas sahipleriyle buluşmasını sağlamak böylesi bir
yaklaşımla olamaz. Genel kurula az bir zaman kalmış da olsa hala
yapılabilecek şeyler bulunmaktadır. Oda beylerini kendi sahalarında
teşhir etmek için tüm olanakları seferber etmek, örgüt içindeki tüm
ilerici güçlerin boynunun borcudur. Çokça tekrar ettiğimiz gibi bu bir
tercih değil zorunluluktur. Mücadele geçmişiyle dünya üzerindeki tek
emekten yana “mühendis, mimar ve şehir plancı” örgütü
konumundaki TMMOB’yi göz göre göre kaybetmek bu ülkenin devrimci,
demokrat ve ilerici güçlerinin açıklayamayacağı bir yıkım olacaktır.
TMMOB’nin geleneği onun fiziki varlığından öte anlamlar
taşıdığı için bu kayıp “odaların elden gitmesinden” öte
önemli bir mücadele dinamiğinin toparlanmasını imkânsız hale getirecek
bir darbe alması olarak kabul etmek gerekiyor. Zira defalarca söylediğimiz
gibi ücretli ve işsiz teknik elemanlar kategorik olarak işçi
sınıfının bir bileşenidir.

Ara bir başlık olarak
hâkim anlayışın hem muhaliflerine dönük düşmanca tutumunu hem de
yaşanan saldırılar karşısında nasıl kendi kabuğuna doğru
çekildiğini göstermek açısından önemli bir gösterge olarak tutuklu
üye ve öğrenci üyelerine karşı tutumunu da değinmek gerekiyor.

class="news">Son olarak +İvme Dergisi yayın kurulu üyesi ve
inşaat mühendisi Barış Önal, +İvme Dergisi Ankara
Bürosu’nun bulunduğu sokaktan gözaltına alınarak tutuklanması
karşısında en ufak bir tepki göstermemiştir. Daha önce de benzer
şekilde tutuklanan üyelerini görmezden gelenler bir kez daha sessiz
kalmayı tercih etmişlerdir. Mevcut durum iki yönlü olarak hâkim
anlayışı ele vermektedir. Kendisine muhalif olanların üzerine polisi
saldırtmakta dahi sakınca görmeyenler politik nedenlerle tutsak edilmiş
bir üyesini de “muhaliflik” süzgecinden geçirmekte kendi
konumunu buna göre almaktadır. Düşmanının -ki kendinden olmayanı
düşman görmek TMMOB içinde çokça görülmektedir- düşmanını dost
sayan bu anlayış, bu yolda polis şemsiyesi altına girmekte bile beis
görmezken işin diğer ucunda siyasal kaçaklıkları durmaktadır. Sonuç
bildirgelerinde esip gürleyenlerin iş ciddiye bindiğinde gösterdikleri
kaypaklık onların koltuk sevdalarının bedeli olmasının yanısıra
burjuvazinin en temel davranış biçiminin bünyeye ne denli sirayet
ettiğini açıkça göstermektedir. Tüm devrimci güçlerin üzerine
acımasızca saldıranlar herkesi pazarlık ettikleri, sindirdikleri TMMOB
bürokratları sanmasınlar, onurlu teknik elemanlar bu saldırıları çok
iyi bilmekte, tanımaktadır. Toplumcu Mühendis, Mimar & Şehir
Plancıları olarak da bizler de TMMOB’nin bu sessizliğini kabul
edilemez bulduğumuzu ve Barış Önal şahsında tüm tutsakları bir kez
daha selamladığımızı belirtmek isteriz.

TMMOB Genel
Kurulu yaklaşırken tüm samimi ilerici delegelere çağrımız, işçi
sınıfının yüzyılları aşan çağrısını yinelemek olacaktır. Ve bir
kez daha söylemek ve uzunca bir alıntı yapmak pahasına geçtiğimiz
seçimlerde paylaştığımız temel ilkeleri tekrar ediyoruz:

class="news">“* Artan işsizlik ve çalışma yaşamındaki
sorunlar ana sorundur. Yürütülen çalışmaların ana eksenini de bu
gerçek oluşturmalıdır. Ücretli çalışan ve işsiz üyeler
örgütümüzün tüm faaliyetlerinin odağı olmak zorundadır.
Örgütümüzde son dönemde görülen, yüzünü sermayeye dönen
anlayışla mücadele edilmelidir.

* Kapitalizmin
azgın sömürüsüne karşı birleşik mücadele hattı hayati bir
önemdedir.

class="news">* Türkiye’de artan baskı koşulları bugün tüm
muhalefeti hedef almaktadır. TMMOB devletin açık hedefi konumuna gelirken
ülke genelinde de devrimciler sokak ortasında infaz edilmekte, hak
arayanlara azgınca saldırılmakta, çıkartılan yasalar ve
yönetmeliklerle örgütlenmenin önüne türlü setler oluşturulmaya
çalışılmaktadır. Bugün sınıflar mücadelesinin önüne örülen
duvarları yıkmak muhalefetin önündeki en önemli görevdir.
TMMOB’nin de bu görevde üzerine düşeni yapması onun muhalif
kimliğini sürdürmesi açısından vazgeçilmezdir.
class="news">* Örgüt içi demokrasi TMMOB’nin geleneğine ve
ülkemizde yaratılan devrimci değerlere yakışacak bir biçimde yeniden
ele alınmalıdır. Örgütte oluşan merkeziyetçi bürokratik yapı yerine
tabana inen, üyesine söz vermeyi bir lütuf değil bir hak olarak gören
bir yapı oluşmalıdır.

* Anti-faşizm ve
anti-emperyalizm TMMOB’nin bugüne kadar taşıdığı en temel
gelenekleridir. Bunlara sahip çıkmak için artık söz yetmemektir. Bu
yönde harekete geçilmelidir.

* Mesleğimizi
kastlaşmaya götürecek, yetkin mühendislik, belgelendirme ve onun tüm
neoliberal türevleri reddedilmelidir ve bunlara karşı etkin bir şekilde
mücadele edilmelidir.

* TMMOB’nin siyasal
konumunun ötesinde anayasa ile tarif edilmiş kamusal görevleri de
bulunmaktadır. Zaten örgütümüzü devletin hedefi haline getiren de bu
görevler olmaktadır. Bu noktada geri adımlar kabul edilemez. Tersine daha
etkin bir şekilde mesleklerimizin temel kuralları etrafında tüm mücadele
biçimlerini içeren bir şekilde sürdürülmelidir.

class="news">* “Gençlik gelecektir!” örgütümüzün temel
şiarlarından biri olarak dillendirilse de bunun gerekleri yerine
getirilmemektedir. Bu yaklaşım aşılarak öğrenci örgütlülüklerine
bakış yeniden ele alınmalı, öğrenci örgütleri örgütümüzün
bileşeni olarak kabul edilmelidir.
class="news">Toplumcu Mühendis, Mimar ve Şehir
Plancıları
olarak, tüm emekçi mühendis, mimar ve
şehir plancılarına ve ilerici güçlere çağrımızdır:
class="news">

* Hiçbir patron
yönetici adayına oy vermeyelim. TMMOB bir sınıf örgütü olmayabilir
ancak bu bizim sınıfsal tutum almamıza engel değildir. Eğer ki bu
örgütün ezici çoğunluğu bizsek yönetimlerden bizi sömüren sınıfın
temsilcilerini kazımak zorundayız.

class="news">

* “Gericiler
gelecek” tehditleri ile korkutulan demokrat unsurlar tarafından
çağımızın en gerici unsurunun burjuvazi ve onun kokuşmuş düzeni
olduğu iyice anlaşılmalıdır. Yaşadığımız tüm sorunların
arkasında yatan bu düzen ve onun temsilcileri vardır. Burada bir orta
nokta yoktur her türlü liberal unsur bizim sınıfsal
düşmanımızdır.

* TMMOB bünyesinde
“yetkin mühendislik” konusunda net bir tutum bildirmemek artık
bir alışkanlık haline gelmiş durumdadır. Yetkin mühendislik ve onun her
türlü türevi kapitalizmin yeni bir sömürü kapısıdır. Bu
sömürünün karşısında tutum almayan herkes sermayenin safında yer
almaktadır. Bu anlayışa oy verilmemelidir.

class="news">

* Kürt halkına ve
onun mücadelesine kin kusan sol maskeli şovenistlere oy vermeyelim.
Halkların kardeşliği mücadelesi için ellerimizi birleştirelim.”
(Seçimlerde patronlara oy yok! -TMMŞP Ocak
2010)

Toplumcu Mühendis,
Mimar & Şehir Plancıları

class="news">(Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak, 25 Mayıs 2012,
Sayı 21)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder