18 Ekim 2012 Perşembe

Cansel Malatyalı ile Dayanışma Eylemi: Yürüyüş ve Mektup Gönderme

Cansel Malatyalı ile
Dayanışma Eylemi: Yürüyüş ve Mektup Gönderme

 

style="font-family: Tahoma, Verdana; font-size: 16px; text-align: justify;
background-color: rgb(255, 255, 255); ">Aşağıdaki mektup örneği
gönderildikten sonra hep birlikte Cansel Malatyalı'nın direnişine
devam ettiği İMO önüne yürünecek

Cansel Malatyalı işe geri alınsın!

style="font-family: Tahoma, Verdana; font-size: 16px; text-align: justify;
background-color: rgb(255, 255, 255); ">Dayanışma Eylemi: Yürüyüş ve
Mektup Gönderme

style="text-decoration: underline; ">Yer: Yenişehir Postanesi
(Mithatpaşa Cad.)

style="text-decoration: underline; ">Tarih: 19 Ekim 2012
Cuma, Saat:
17:00

Aşağıdaki mektup örneği
gönderildikten sonra hep birlikte Cansel Malatyalı'nın direnişine
devam ettiği İMO önüne yürünecek

Katılımınız dileğiyle...

*

İMO
ÇALIŞANLARINA ve KAMUOYUNA AÇIK MEKTUP

Uzak, çok uzak diyarlardan bir devrim şarkısı
mırıldanırız kimi zaman…

Vietnam için yürüdük bir zamanlar, Filistin hâlâ büyük
heyecan uyandırır yüreklerimizde…

Peru’da, Bolivya’da, Nepal’de ya da dünyanın
herhangi bir uzak köşesindeki gerillalar için ağıtlar yakar, marşlar
söyleriz…

Yüreğimizi
burkar; açlığın pençesinde kıvranan Afrika’nın kara derili
çocukları…

Üşümüş bir serçe kuşu penceremize konduğunda soğuk kış
gününde; avucumuzun içine alır, yüreğimizin ateşiyle ısıtır,
canlandırırız onu…

Soğuk kış günlerinde kapıda kalan, kaybolan kedimize
ağlarız…

Güney
Afrika’da maden işçilerinin zaferi coşku yaratır içimizde; sınıf
adına!

“Geleceğin habercisi” deriz; “bizde niye olmuyor”
diye içimizi yeriz; Atina’da, Madrid’de grevlere,
Fransa’da, İtalya’da yürüyüşlere, sokak
eylemlerine…

“Yaşasın sınıf dayanışması” diye slogan atarız
alanlarda; “kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber, ya hiç
birimiz” diye haykırırız…

Peki ya hayatın içinde, yanı başımızda, içimizden biriyse
kapıya konan ve direnen, elimizi uzattığımızda tutacak kadar
yakınımızdaysa?

Asıl o
zaman gerekli değil mi dayanışma duygusu, sınıf kardeşliği?

style="font-family: Tahoma, Verdana; font-size: 16px; text-align: justify;
background-color: rgb(255, 255, 255); ">Uzaktakine enternasyonalist bir
dayanışma göstermek de büyük anlam taşır elbette, ama somut sonuç
doğuracak olan; elini uzatsan değecek kadar yakınındaki, yanı
başındaki değil mi?

Yoksa biz
“fantezi” olsun diye mi “dayanışma” deriz?

style="font-family: Tahoma, Verdana; font-size: 16px; text-align: justify;
background-color: rgb(255, 255, 255); ">Cansel MALATYALI! style="font-family: Tahoma, Verdana; font-size: 16px; text-align: justify;
background-color: rgb(255, 255, 255); ">Unuttunuz mu bu ismi? style="font-family: Tahoma, Verdana; font-size: 16px; text-align: justify;
background-color: rgb(255, 255, 255); ">Daha 10 ay öncesine kadar aynı
kapıdan girip çıkıyor, aynı havayı soluyordunuz. Kiminiz beraber yiyip
içiyor, dertleşiyordunuz.

Şimdi siz aynı kapıdan girip çıkmaya devam ediyorsunuz, O ise
kapının önünde !..

Direniyor!

8 aydan beri
direnişte… Son bir ayında da “açlık
grevinde”…

“Süresiz açlık grevi”ndeki direnişi bir ayı da
geçti.

Artık
“kritik” günlere giriyor. Bundan sonra her an organlarının
herhangi birinde ya da bir kaçında geri dönülmez arızalar ortaya
çıkabilir. Sadece su, tuz ve şekerle beslenme bu aşamadan sonra bazı
organlarını –ne yazık ki- çürütebilir.

…Ve “Patron”larınız
(“patron” denince de kızıyorlar ya) hâlâ;”Cansel
MALATYALI eski çalışanımızdır, öyle
kalacaktır…” 
diyebiliyor, Cansel MALATYALI için
yapılan destek eylemlerini“orta oyunu” olarak
tanımlayabiliyor, hatta destek olan kurumlara; “çok
seviyorsanız Ona siz iş
bulun…”
 diyebiliyor, kibirli patron tavrıyla
burunlarından kıl aldırmıyorlar.

Hem “devrimci-demokrat” geçinip
hem de hiç sıkılmadan; “işçi ile işveren
arasındaki iş akdi sonsuz değildir… Her kurum gerekli
gördüğünde işçisi ile yollarını
ayırabilir…”
diye yazabiliyorlar.

style="font-family: Tahoma, Verdana; font-size: 16px; text-align: justify;
background-color: rgb(255, 255, 255); ">“Tüm yasal
haklarını
verdik..”
 diyorlar. “12 Eylül
Darbe Hukuku” 
ve üstüne
binmiş“neo-liberal AKP
Hukukuna” 
göre “yasal
haklarını”
 verince her şey bitiyormuş!
 “Yasal haklarını
verince…” 
emekçilerin “çalışma
hakkını” 
gasp edebilirler ve
bu “işçi sınıfı hukukuna da
uygun” 
muş!

Bir kadın emekçinin bu kadar süre direnmesi, hatta açlık
grevinde 30’lu günlere; “kritik” günlere gelmesi bile
onları yumuşatmıyor, tersine daha da öfkelendiriyor. Bir işçi;
“sıradan bir işçi parçası” bu anlı-şanlı
“devrimci-demokrat” yöneticilere nasıl bu kadar kafa
tutabiliyor?  diye üşünüyorlar herhalde. Ya da
Cansel’i alırsak karizmamız çizilir, otoritemiz
sarsılır, bir daha kimseyi işten atamayız, hatta kimseye söz bile
geçiremeyiz…” 
diye mi düşünüyorlar?

style="font-family: Tahoma, Verdana; font-size: 16px; text-align: justify;
background-color: rgb(255, 255, 255); ">O kadar da kin ve nefret dolu
olmazlar, olamazlar ama acaba; “alsak da, almak zorunda kalsak da hele
birkaç organı çürüsün, kalıcı bir iz, bizden bir hatıra, bir
sakatlık kalsın da öyle alalım…” diye mi düşünüyorlar?
Kim bilir?

Gerçek şu ki
Onlar kendilerine ne derse desin, bir kadın emekçinin bedenini ortaya
koymasına bile kılları kıpırdamıyorsa artık
onlar; “gerçek birer patron, hem de yürekleri nasır
bağlamış, is bağlamış, işçiye sınıf kiniyle yaklaşan birer
patron”
 konumuna çoktan gelmişler.

style="font-family: Tahoma, Verdana; font-size: 16px; text-align: justify;
background-color: rgb(255, 255, 255); ">Peki ya siz? style="font-family: Tahoma, Verdana; font-size: 16px; text-align: justify;
background-color: rgb(255, 255, 255); ">Sizler… Cansel’in iş
arkadaşları… Yıllarca aynı havayı soluyup aynı yemekten
yiyenler!

Sizler ne
düşünüyorsunuz?

“Cansel’e selam verirsek bizi de
atarlar”
 diye mi düşünüyorsunuz?

style="font-family: Tahoma, Verdana; font-size: 16px; text-align: justify;
background-color: rgb(255, 255, 255); ">Cansel’e selam vermeyince size
sıra gelmez diye mi düşünüyorsunuz?

TMMOB bünyesinde toplamda işten atılacak 300 kişilik
listeden söz ediliyor, bundan haberiniz yok mu? Ya da o listede adınızın
olmadığını mı öğrendiniz?

AKP’nin Odaların gelirini tırpanlayan düzenlemeleri karşısında
“büyük” Odaların ilk planda “işçi çıkarmayı”
önlerine koyduğunu, “küçük” Odaların ise “işçi
çıkarmak yerine başka gereksiz masraflardan kısmayı ve iktidara karşı
mücadele yükseltmeyi” önerdiğini duymayan mı var? İMO
yöneticileri Cansel MALATYALI’yı işe almamak için gösterdiği
“kararlılığın” onda birini AKP iktidarına karşı
mücadelede gösterseydi çok şey değişirdi.

Bu gün Cansel MALATYALI’nın yerinde sizlerden
biri de olabilirdi! Yarın olmayacağınızın da bir garantisi var
mı?

Ya da hiç böyle
kaygılarınız yok da Cansel’e mi kızdınız? 8 aylık direnişe, 30
günü aşan açlık grevine rağmen yüreğinizi soğutmayacak kadar mı
kızdırdı sizi?  Cansel bu kadar mı kötülük etti size?

style="font-family: Tahoma, Verdana; font-size: 16px; text-align: justify;
background-color: rgb(255, 255, 255); ">Şüphesiz (10+)4,5 yıl içinde hep
güler yüz, hep dostluk-güzellik olmamıştır. Kırgınlıklar,
dargınlıklar da olmuştur. Hatta direniş sürecinde Cansel’in
kendisinin, Eşinin, Kardeşlerinin, Çocuklarının, yanındakilerin
bakışlarında, sözlerinde, tavır ve davranışlarında sizi üzen,
sıkıntıya sokan şeyler olmuştur.

Ancak bir an için kendinizi Onun, Onların yerine koyun,
azıcık empati yapın ve düşünün: Onun, Onların yerinde siz
olsaydınız ne yapardınız? Bu soruya lütfen kendi kendinize samimi bir
yanıt verin.

Yüreğinizdeki
mühür çözülmeyecek mi?.. Ya da ne zaman çözülecek?..

style="font-family: Tahoma, Verdana; font-size: 16px; text-align: justify;
background-color: rgb(255, 255, 255); ">Ona yüreğinizi kapatmayın!
 Çünkü Onun size karşı bir kini-öfkesi yok, sadece biraz kırgın,
sitem ediyor; “beni yalnız bıraktılar, yüzüme
bakmıyorlar, bu mu sınıf
dayanışması…”
 diyor. Çok mu haksız
sizce?

Onun sorunu İMO
yöneticileriyle!

Hatta İMO
Yöneticileriyle bile değil; onların “patron
tavrı”
yla! Yüreği nasır bağlamış,
artık“patronların sınıf kinine varan katı ve acımasız
tavrı”
yla!...

Şunu unutmayın!

“Cansel MALATYALI kendi iradesiyle açlık grevi yapmıyor, Onu
kullanıyorlar...” 
türünden sözler tam bir palavra, tam
bir egemen sınıf dili ve Cansel’in; direngen bir kadın emekçinin
mücadelesine de büyük bir saygısızlıktır.

Bu satırlara imza atan kurumların hiç biri
Cansel’i açlık grevine zorlamadı. Zaten hiç kimse de zorlamayla
“süresiz açlık grevine” girmez, bedeni ile bir irade savaşı
yapmaz, yapamaz.

Bu satırlarda
imzası olan kurumların büyük çoğunluğu bir eylem biçimi olarak
“açlık grevini” de desteklemiyor.

Hepimizin arkasında durduğu ve sonuna kadar
arkasında duracağı şey; Cansel’in; “ben
işime geri dönmek istiyorum…” 
diye
özetlenebilecek son derece haklı, meşru ve insanî talebidir.

style="font-family: Tahoma, Verdana; font-size: 16px; text-align: justify;
background-color: rgb(255, 255, 255); ">“Süresiz açlık grevi”
kararı tamamen Cansel MALATYALI’ya aittir ve Onu bu karara iten de
İMO Yöneticilerinin katı, acımasız ama oyalayıcı, aldatıcı ve son
kertede de polise teslim eden, peş peşe gözaltına aldırarak polis
şiddetine maruz bırakan, bir anlamda karşı-şiddet uygulamaya,
“düello”ya davet eden; sonra da
dönüp; “bakın bunlar İMO’ya
saldırıyor”
 diye yaygara koparan tavrıdır. style="font-family: Tahoma, Verdana; font-size: 16px; text-align: justify;
background-color: rgb(255, 255, 255); ">Cansel son şiddet dalgasına aynı
dilden yanıt vermek yerine, kendi bedenini ortaya koymuştur. Ve bundan
sonra olabileceklerin, Cansel’in bedenine gelebilecek zararın tek
sorumlusu İMO (ve TMMOB) Yönetimidir.

Ama size; Cansel’le 10+4,5 yıl aynı havayı soluyan;
iyi-kötü günler geçiren iş arkadaşlarına, İMO çalışanı (ve TMMOB
çalışanı) sınıf kardeşlerine bir hatırlatmada bulunmak
istiyoruz:

Cansel’e,
bedenine bir zarar gelirse –ki artık “kritik” günlere
doğru gidiyor-; kendinize, yüreğinize ne yanıt vereceksiniz?

style="font-family: Tahoma, Verdana; font-size: 16px; text-align: justify;
background-color: rgb(255, 255, 255); ">“Cansel bizi üzdü biz de Onu
cezalandırdık” mı diyeceksiniz? “Üzerimizdeki baskı çok
büyüktü, korktuk” mu diyeceksiniz?

Siz bu yükle gerçekten yarına bakabilecek misiniz?

style="font-family: Tahoma, Verdana; font-size: 16px; text-align: justify;
background-color: rgb(255, 255, 255); ">Bir gün elinize bir demet çiçek
alıp hep birlikte Cansel’in yanına, kapıdaki çadıra inebilir ve
koluna girip Onu yukarıya, yanınıza, eski çalıştığı yere
çıkarabilirsiniz.

“Ya Cansel de tekrar burada çalışacak, ya da bizi de
atacaksınız…”, “…ya hep beraber ya hiç
birimiz…”
 diyebilirsiniz. Yoksa diyemez
misiniz ?. Bunu yapmak çok mu zor?

Derseniz ne olacak?

Hepinizi işten mi atarlar?

Atabilirler mi? Buna cesaret edebilirler mi? Bu kadar çıldırabilirler
mi? Bu çılgınlığı yapacak olanın hâlâ İMO’da yönetim
koltuğunda kalma şansı olabilir mi? Olmalı mı?

Bir gün, bilemediniz iki gün… sizler
İMO’nun önünde oturmaya başladığınızda bu iş çözülecektir.
Yoksa oraya, o çadıra Cansel’in, sınıf kardeşinizin cenaze töreni
için mi inmeyi bekliyorsunuz ?.. Yoksa ona bile mi gelmeyeceksiniz?

style="font-family: Tahoma, Verdana; font-size: 16px; text-align: justify;
background-color: rgb(255, 255, 255); ">İMO
Yöneticileri; “Cansel MALATYALI’nın artık bir
daha İMO’ya geri dönmesi, bir daha İMO’da çalışması
mümkün değildir…”
 diyor, Cansel’in
iş talebi için sürekli olarak İMO’nun, hatta TMMOB’un
dışında bir yerleri adres gösteriyorlar. Bazı iyi niyetli kişi ve
çevreler de başka bir açıdan, başka gerekçeyle, ama aynı şeyi
söylüyorlar;”..bu adamlar Cansel’i almak zorunda
kalsalar da orada rahat çalıştırmazlar, huzur
vermezler…”

Neden?

Bu
mantık, darbe yasalarındaki; “affa uğramış olsalar da
bir daha kamu kurumunda çalışamaz…”
 diyen
zihniyetle örtüşmüyor mu? Orda da “muhalif-aykırı”
düşüncelere sahip olanların uzaklaştırılması ya da ortaçağdaki
“afaroz” zihniyeti yok mu?

“Yıkıcı, bölücü, komünist, devlet
düşmanı..” vb. suçlamalarla kamu kurumlarından atılan birçok
emekçi daha sonra “memnu haklarının iadesi, yasal düzenleme”
vb hukukî, ya da fiili ve meşru mücadele sonucu kamu kurumlarındaki
işlerine iade edildiler, ediliyorlar. Başlarında da ya
MHP’li-BBP’li ırkçı faşist, ya da AKP’li dinci-gerici
yöneticiler var.

Ya da
çoğunlukla sol-sosyal demokratların elindeki kamu kurumlarında çalışan
bütün sağcılar işten mi atılıyor? Veya onlara zindan hayatı mı
yaşatılıyor?

O halde
neden;”Cansel MALATYALI bir daha İMO’da (hatta TMMOB
bünyesinde) çalışamaz…” 
deniyor?

style="font-family: Tahoma, Verdana; font-size: 16px; text-align: justify;
background-color: rgb(255, 255, 255); ">İMO (ya da TMMOB) yöneticileri bu
ırkçı-gerici-faşist yöneticilerden daha fazla mı işçi düşmanı? Ya
da Cansel bir faşistten, ırkçı-gerici kadrodan daha mı kötü
ki “…bir daha İMO’ya
dönemez…”
deniyor.

Cansel hangi yüz kızartıcı suçu işledi? Yolsuzluk,
hırsızlık mı yaptı? (ki öyle bir şey yapabilecek bir konumda da
değildi, çay ve temizlik işlerine bakıyordu) Ajanlık, muhbirlik mi
yaptı? Hangisi?

Değilse bu kin,
bu öfke niye?

Biz bunun için
mi sistemi değiştirmeye çalışıyoruz? Bizim; “gelecek güzel
günler” tasavvurumuzda bizden farklı düşüneni, bizden yolu
ayrılanı ya da azıcık kafa tutanı, dik duranı silip atmak, yok etmek mi
var? Yoksa aslında öyle bir derdimiz yok da sadece biz kendimizi egemen,
imtiyazlı konuma mı getirmek istiyoruz? Bütün mesele egemenliğin yer
değiştirmesi mi?

Açıktır
ki doğru olan Cansel’in İMO’daki işine geri
dönmesidir. Cansel’in çalışma hakkının iade
edilmesidir.
 “dışarıdan iş bulunsun…
belediyeler, taşeron şirketler...” 
vb. yan çizmektir, topu
taca atmaktır. Bu güne kadar yapılan da budur.

Kaldı ki İMO’nun attığı işçiyi niye
başkası alsın?

O zaman her
canı sıkılan, kafası atan patronun işten attığı işçilere biz iş
bulalım! TEKEL işçilerine de, TOGO işçilerine de, THY işçilerine de,
YÖR-SAN işçilerine de…

Hangi patron işçisinin çalışma hakkını gasp etmişse o geri
almalıdır.

İMO’nun
sorunu “ekonomik” de değildir. Cansel’i attığından beri
- Cansel ve dostları içeri giremesin diye - fazladan 10 tane güvenlik
elemanı istihdam etmiştir.

Cansel MALATYALI’nın haklı ve meşru talebini destekleyen kurumlara
yönelik; “Cansel MALATYALI’ya açlık grevini
bıraktırın” çağrılarını ise tartışmak bile istemiyoruz. Tek
kelime ile“ayıptır” diyoruz. Bu dil, hiç
yabancısı olmadığımız, ama bize ait olmayan bir dildir. Devlet dilidir.
Biz eylem biçimi olarak “açlık grevini” desteklemeyebiliriz
ama kendi iradesiyle böyle bir eyleme girişen hiç kimsenin iradesini
kırmak bizim işimiz değildir, olamaz.

Emekten, ezilenden, çalışma hakkından yana olan, kısaca
“insanım” diyen herkesi Cansel MALATYALI’nın bu son
derece haklı, meşru ve basit işe iade talebinin yerine gelmesi için
üzerine düşeni yapmaya çağırıyoruz.

Çok geç olmadan…

Çeşitli bahanelerle seyirci kalanları, bana ne diyenleri, ya
da daha kötüsü “atanlar bizdendir, o halde bir bildikleri
vardır…” diye açıkça ezenden yana tavır koyanları tarih de
affetmez…

İHD
ANKARA ŞUBESİ, ÇHD ANKARA ŞUBESİ, ANKARA DÜŞÜNCEYE ÖZGÜRLÜK
GİRİŞİMİ, ÖZGÜR ÜNİVERSİTE, ALINTERİ, BDSP, DP, HALK
CEPHESİ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder