Sendikalı olacağına git
evinde çocuk bak!
href="http://www.birgun.net/actuels/1320746194.jpg" rel="shadowbox[Vacation]"
title=""> vspace="10" width="200" />
Tekirdağ'ın Çerkezköy ilçesinde Nokia, Black Berry gibi firmalara
deri kılıf üretimi yapan bir fabrika. 630 kişinin çalıştığı
fabrika, kentte işçi düşmanlığı ve kötü çalışma koşulları ile
nam salmış bir durumda.
Deri-İş Sendikası’nın örgütlü
olduğu fabrikada patron tarafından özellikle kadın işçilere yönelik
yapılan baskılar dikkat çekiyor. İşten atma saldırısının hız
kesmeden devam ettiği fabrikada 20 civarında işçi sadece anayasal
hakları olan sendikalaşma talebinde bulundukları için işten
çıkartıldı.
Bir günde kullanılmaz hale gelen maskelerle bir hafta
çalışmak zorunda bırakılan kadın işçilere fabrika
yetkilileri bir de “siz kendinizi çok mu güzel sanıyorsunuz da
maske takıyorsunuz. Gidin evinizde çocuk bakın siz ancak çocuk yapmayı
Bilimsiniz” diyerek aşağılamalarda bulunuyor. Bu yüzden
özellikle kadın işçilerin sendikalı olarak verdikleri mücadelede
sloganları ‘ummadık taş baş yarar’ olmuş…
/>Halil ve Gülcan Bilim çifti de fabrika içerisinde yıllardır bu
koşullarda üretim yapmayan çalışan 630 işçiden ikisi… Bütün
bu koşulları düzeltmek için verdikleri sendikal mücadeleden dolayı
işten atıldılar.
‘ANNEN ÖLSE İZNİN
YOK’
İki buçuk yıldır tek bir uyarı almadığı
halde performans düşüklüğü bahane edilerek işten çıkartılan
Gülcan Bilim, söze çalışma koşullarından başlıyor ve
maaşları sürekli yarım aldıklarını ve mesai ücreti alamadıklarını
söylüyor. Bilim, “Anneniz ölse çocuğunuz hasta olsa yine izin
vermeyiz diyorlar. Kalmamız için hep tehdit ediyorlar.” diyor.
/>
‘LAVABODA NEDEN 10 DAKİKA DURDUN!’
/>Bilim, yaşadıklarını şu şekilde anlatıyor:
"Bir ara
lavobolarımızı kitlemişlerdi. Ona bile izin istemek zorundasın. Beş
dakikadan fazla kaldığımız zaman ihtar imzalatıyorlardı. Hatta bir
arkadaşımız lavobaya gitti. İş alıp gitmiş. Onu aşağıya çağırıp
sen lavoboda 10 dakika kaldın diye savunma yazdırdılar. Havalandırma
sağlam değil. Tiner var, bali var. Maske veriyorlar ama ben bir maske
aldığım zaman onu bir hafta kullanmak zorundayım. Bir gün kullanınca
mahvoluyor. Ben o maskeyi nasıl bir hafta kullanayım.
/>‘ÇAYIMIZI TİTREYE TİTREYE İÇİYORUZ’
/>Maske istediğim zaman da 'bir hafta kullanacaksın vermiyoruz'
diyorlar. Ben makinacıyım. Bir gün mesaiye kalmadığımız zaman
başka bir bölüme yolluyorlar. Dinlenme salonumuz yok. Kışın bile
poğaçamızı, çayımızı dışarıda yiyip içiyoruz. İçerde yasak.
Kapalı bir alanımız yok. Hakkımız değilken işten
çıkartıldık. Çıkış sebebi olarak performans düşüklüğü
dediler. Herkes çok şaşırdı. Sonradan öğrendim. Arkadaşlar
'Gülcan performans düşüklüğünden çıkartıldıysa biz hiç
çalışmayalım' demişler. Elim çabuktur. İşimi çabuk yaparım. Bir
kişi de bugüne kadar senin performansın düşük demedi. Hiçbir ihtarım
yok. Hiç işe geç kalmadım. Fazlasıyla çalışmışlığım var.
/>
‘MAAŞI SORANA SAVUNMA CEZASI’
/>Maaşımız yarım. Ayın 10’unda almamız gereken maaşı
15'inde alıyoruz. Panoya yazı asıyorlar. Yazı asılmadığı
zaman gidip maaşlar ne zaman yatacak diye sorduğumuzda 'Bir daha
sormayın. Savunma yersiniz' dediler. Bize 'elebaşı sizsiniz
herkesi ayaklandırıyorsunuz' diyorlardı. Sabah 8'den 6ya
kadar çalıştın. 6'dan 12 ye kadar mesaiye kalıyorsun. O mesai
ücretini alamıyorsun. Onun yerine onların istediği gün izin
kullanıyorsun. Mesela ertesi gün gitmem lazım çocuğum hasta o gün izin
vermiyorlar. İşler yoğun izin yok diyorlar.
/>‘SENDİKA GELİRSE FABRİKA KAPANIR
DENİLDİ’
Sendika meselesine gelince… Gece
vardiyasından işe gittim orada herkes üstüme üstüme geldi.
'Ne oluyor?' dedim. Ertesi gün oldu. Herkesin elinde bir kağıt.
Sendikaya üye olmak isteyenler. Bana herkes adını yazdırıyor. Sendikaya
işçilerin yoğun ilgisi olunca sendikal çalışmalara öncülük edenler
ve üye olduğu düşünülenler üzerinde baskı ve sürgünler oluştu. 30
kişinin üzerine gidildi. Hep baskı yaptılar. Bir ay boyunca hep
aynı banda verdiler. Kendi isteğimizle vardiyalara yayıldık. Ondan sonra
üzerimize gelmeye başladılar. 'Sendikalı olup ne yapacaksınız
sendika sizin maaşınızı alıyor. Siz bu yaştan sonra nerede iş
bulacaksınız? Sendikalı olunca hiçbir yerde iş bulamazsınız. Sendika
buraya geldiği zaman fabrika kapanır' denildi.
/>‘FABRİKA İÇİNDE SÜRGÜN YİYORUZ'
/>Halil Bilim ise şunları ekliyor: “Biz işletme içerisinde
sendika istediğimiz için işten atıldık. 20-25 arkadaşımızın
hepsinin de performansı iyiydi. Savunması yoktu. İhtarı yoktu. Hepsi de
işinin ustasıydı fakat sendika talebimiz olduktan sonra işletme içinde
özellikle kadın işçilere yönelik baskılar arttı. Mesela ilaç odasına
gönderiyorlardı ki fabrikada ilaç odası demek çok kötü bir yer demek.
Bir tane ekostik denen bir madde var. Bu iğrenç korkunç kokucu bir madde.
Bu ilaç odasında yarım saat durduğun zaman gözlerin yaşarır. Saçın
başın ekostik dolar. Ayakların zaten yerlerde yapış yapış
dolaşıyorsun zaten iğrenç bir yer. Vücuda yapıştığı zaman benek
benek oluyor. Biz Deri- İş Sendikası’na başvurduğumuzda bizimle
birlikte mücadele etmek isteyen insanlara şirket yönetimi bunlar
'Ergenekoncu' dedi. Sözlü sataşmalar çok oldu. O insanları
makinalardan alıp başka bölümlere sürgüne gönderdiler.
/>‘GECE FABRİKADA DOKTOR YOK!’
Şefler
mesaiye kalmayan insanları teker teker çağırıyorlar. Yıllık izin
var hafta sonu izin var. Başka iznin yok. Kadınlara gelince çocuğu
hastalanıyor, misafiri geliyor. Zoraki mesaiye kalıyorlar. Bu
mesailer de 24 saat. Bir gün sabah 8.00 da işe girdiğin zaman ertesi
gün sabah 8.00 da işten çıkıyorsun. Gece de işletmede hemşire
bulunmuyor. Gece hastalananı revirde yarım saat bir saat yatırıyorlar.
Biz de 5 10 arkadaş bu şartlara dur demek için geldik.
Deri-İş’le görüştük. Onların da bize verdiği destekle biz
işletme içinde çalışma başlattık. Yönetim öğrenince başta
kadınlara baskı yaptılar. Onları çeşitli yerlere sürgün verdiler.
/>
‘BİR BİLDİRİ DAĞITTIK, MESAİLER
ÖDENDİ’
Hiçbir sebep göstermeden maaşlar
erteleniyor. İnsanlar bıkıyor. İşler yavaşlıyor. O zaman
yatırıyorlar. İnsanlar hakkı olan para için rezillik çekiyor.
İşten çıkarılanların da tazminatını ödemediler. Deri-İş
fabrika içerisine girdikten sonra sendikanın adının geçmesi bile yeterli
oldu bazı şeyler değişti fabrika içerisinde. Neler değişti? Biz
bildiri dağıttıktan sonra panoya yazı asmışlar. Mesailer verilecek diye
insanlara içeride. Periyodik olarak kontrole götürüyorlarmış”.
/>
‘ÇOK MU GÜZELSİN MASKE NEDEN
TAKIYORSUN?’
Gülcan ve Halil Bilim çiftinin bize
sorunlarını bu şekilde anlattığı sırada 2 işçinin daha işine son
verildiğini öğreniyoruz. İşten atılan Ayten Çetin şunları ifade
ediyor:
“Üretimde çalışıyordum. Bugün çıkışım
verildi. Ayında 5’inde 3 sene olacaktı. Mesaiye kalsam paramı
verecekler mi? Maaşımızı vermiyorlar. Onu nasıl verecekler. 3 yılımın
bitmesine 3 gün vardı. Akşam saati halsizim diye revire gitmek
istedim. Usta ben de hastayım ama koşturuyorum dedi. Hamileleri bile
idare edemiyorlar. Ellerinden gelse onları bile mesaiye bırakacaklar. Kirli
maskelerle çalışıyoruz. Yöneticiler bize, şu maskeyi neden takmak
istiyorsunuz. O kadar güzel olduğunuzu mu sanıyorsunuz.
'Görüntünüz mü bozulacak' diye aşağılıyor. Gidin evinizin
kadını çocuğunuzun anası olun. Siz ancak evde çocuk yapmayı Bilimsiniz
diyor.
‘BİR ÇİKOLATA VERDİLER 50 LİRA
KESTİLER’
İsmini vermek istemeyen bir işçi de şöyle
konuşuyor: “Paralar yatmıyor. Kiralarımızı ödeyemiyoruz.
İşçilere hiçbir şekilde değer verilmiyor.. Çocuklarımıza bayramlık
alamıyoruz. Makinede elimi dikmediğim için şaşırıyorum. Psikolojimizle
oynuyorlar. İş barışı yok. Ustalar bile işçilerin yanında değil.
Lavoboya gidince bile çok baskı görüyoruz. Bize bir bayram günü
çikolata verdiler. 50 lira maaşlarımızdan kesildi. Bu gidişle
çikolata ekmek yiyeceğiz."
DİLEM TAŞTAN/BİRGÜN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder