19 Ocak 2012 Perşembe

HAPİS GAZETECİLER "SUÇ"LARINI ANLATIYOR:Naciye Yavuz: Buralar Yasaklar Cenneti/bianet.org

<h1><a href=http://www.ivmedergisi.com/node/8040>HAPİS GAZETECİLER
"SUÇ"LARINI ANLATIYOR:Naciye Yavuz: Buralar Yasaklar
Cenneti/bianet.org</a></h1><p style="text-align: justify">Naciye Yavuz
Yürüyüş dergisinden; 13 aydır cezaevinde, altı arkadaşıyla birlikte
iddianameyi on ay bekledi, Cuma günü Ankara Ağır Ceza Mahkemesi&#39;nde
başlayacak yargılamaya herkesi davet ediyor.</p><div class="yazar">Sincan -
BİA Haber Merkezi</div><div class="bilgi"><div class="yer"
style="text-align: justify">19 Ocak 2012, Perşembe</div></div><div
class="item"><p style="text-align: justify">Nasılsınız? Umarım
sağlığınız sıhhatiniz iyidir. Bizler iyiyiz. Tecrit koşullarına
rağmen ülkenin içinde bulunduğu baskı ve adaletsizliklere rağmen iyi ve
umutluyuz.</p><p style="text-align: justify">Elbette iyiyim, iyi olmalıyım
demekle iyi olamıyor insan. Nasıl bir düzende, nasıl bir ülkede
yaşadığımızı biliyoruz. Bunları bilmek bizlere güç veriyor. Çünkü
karşındakini doğru tanımak, değerlendirmek o gücü yaratıyor.</p><p
style="text-align: justify">İnsan ancak kendini güçlü hissettiğinde
sorunlara çözüm üretip onlarla mücadele edebiliyor. Tüm bunların
farkında&nbsp; bilincinde olduğumuz için güçlüyüz.</p><p
style="text-align: justify">Dolayısıyla da umutsuz değiliz. Tüm
olumsuzluklara karşı umutluyum. Çünkü sorunlar, baskılar, yasaklar
karşısında çözümsüz değilim. Umutluyum çünkü yalnız
olmadığımı biliyorum, bu kavgada büyük bir insanlık ailesinin yanımda
olduğunu biliyorum.</p><p style="text-align: justify">Evet bugün
yaşadıklarımız bir kavganın sonucu.</p><p style="text-align:
justify">Kavga özünde iki düşüncenin kavgasıdır. Ezenlerin ve
ezilenlerin kavgası. Bu kavgadaki yerimiz ezilenlerin yanı. Ve ezilenlerin
safında, ezilenlerle yan yana olmanın bedeli&nbsp; ise bugün
yaşadıklarımızdır.</p><p style="text-align: justify">Tüm ezilenler bir
biçimiyle o bedeli ödüyor aslında.</p><p style="text-align: justify">Ben
de bugün tutsak olmakla o bedeli ödüyorum.</p><h2 style="text-align:
justify">Bulunduğum taraf</h2><p style="text-align: justify">Ama sadece
fiziken tutsağım.&nbsp; Düşüncelerimden inandığım değerlerden
vazgeçmiş değilim, dört duvar arasındayım diye. Aksine daha sıkı
bağlanıyorum. Çünkü doğru ve haklı olanı, güzel olanı istiyorum. Bu
sistemde ise bunun bedeli gözaltı, tutukluluk ve benzerleri oluyor.</p><p
style="text-align: justify">Fakat düşüncelerim için her türlü bedeli
ödemeye hazırım. Çünkü doğru olan benim bulunduğum taraf. Bu düzen
haksız-adaletsiz. Bir avuç &nbsp;zengini çıkarları için milyonlarca
insana her türlü zulmü reva gören bir düzen bu.</p><p style="text-align:
justify">Kendilerine kepçe ile verirken emekçilere kaşığın ucu ile bile
vermeyecek kadar adaletsiz; işte asgari ücrete yapılan zam ile
milletvekili maaşlarına yapılan zam ortada. Daha fazla söze gerek yok,
her şey açık.</p><p style="text-align: justify">İktidar bugün kendisi
gibi düşünmeyen herkesi terör kapsamına sokuyor. Kendi gibi
düşünmeyen herkese saldırıyor. Muhalefetin her türlüsü yasak Adalet
ve Kalkınma Partisi (AKP) iktidarında. Buna rağmen muhalefet eder,
iktidarı eleştirirseniz de sonunuz buralar olur.</p><h2 style="text-align:
justify">İçişleri Bakanı açıklaması</h2><p style="text-align:
justify">Basit bir eleştiri &#39;&#39;terör örgütü&#39;ne üye
olduğunuza, teröre destek verdiğinize&#39;&#39; yeterli kanıttır.</p><p
style="text-align: justify">Buna açıktan ilan ediyor AKP iktidarı. İşte
en son İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin &#39;&#39;resim yaparak,
şiirler yazarak, yazı yazarak teröre destek&#39;&#39; verildiğini
söylüyor.</p><p style="text-align: justify">Devrimciler, sosyalistler,
iktidarın bu düşüncelerinden dolayı yıllardır tutsak, yıllara varan
cezalar alıyordu delil kanıt olmadan. Son yıllarda ise; sadece
sosyalistler değil, mevcut iktidar gibi düşünmeyen herkes tutuklanabilir,
cezalandırılabilir. Gördük, yaşıyoruz.</p><p style="text-align:
justify">Yine içişleri bakanının ifade ettiği düşünce doğrultusunda
Türkiye&#39;de 99 değil de sekiz gazetecinin tutuklu olduğunu anlamak zor
oluyor....</p><p style="text-align: justify">Yani sekiz kişi dışındakiler
&#39;&#39;terörist&#39;&#39;</p><p style="text-align: justify">Tablo
böyleyken bakanın bu sözlerini &#39;&#39;bir anlık hata, talihsizlik
vb.,&#39;&#39; diye değerlendirmek yanlıştır. Çünkü bugüne kadarki
uygulamalar da farklı bir şey söylemiyor.</p><h2 style="text-align:
justify">İktidarın zihniyeti</h2><p style="text-align: justify">Yani
bakanın sözleri AKP iktidarının zihniyetidir. İşte bu zihniyet, bu
anlayıştır hapishaneleri gazeteciler, öğrenciler, öğretim üyesi,
avukat, aydın, sanatçı ve devrimcilerle dolduran.</p><p style="text-align:
justify">Eski zamanlarda hükümdarlar güçlü gördüklerini dipsiz bir
kuyuya atar, bir daha arayıp sormazlar, orada ömürleri çürütürlermiş.
Bugün de durum çok farklı değil.</p><p style="text-align:
justify">Günümüzde de hapishaneler insanlarla doldurulmuş, aylar
yıllarca hiç mahkemeye çıkarılmadan, ne ile suçlandığını, delilleri
bile bilmeden hapishanede yatmaktadır.</p><p style="text-align:
justify">Şahsen kendi yaşadıklarım bunun bir örneğidir. Ben 24 Aralık
2010 tarihinde, bir gece yarısı, Yürüyüş dergisinde gözaltına
alındım.&nbsp; Gözaltında ve savcılığa çıkarıldığımda da neden
gözaltına&nbsp; alındım, neden tutuklandım, bunlara dair bir şey
söylenmedi.</p><p style="text-align: justify">10 ay boyunca&nbsp; da
&#39;&#39;suçumun&#39;&#39; ne olduğunu, hakkımdaki kanıtların,
delillerin ne olduğunu öğrenemedim. Her ay tutukluluğuma yaptığımız
itirazlara &#39;&#39;suçun vasfı ve delil durumu gözetilerek tutukluluk
halinin devamına&#39;&#39; şeklinde cevaplar geldi.</p><p
style="text-align: justify">10 ay sonra iddianame elime ulaştı. Ve o zaman
hakkımdaki&nbsp; suçlamaları ve sözde kanıtları görmüş oldum. Bu
iddiaları da anlatacağım ama önce nasıl yasadışı bir şekilde
gözaltına alındığımı anlatmak istiyorum.</p><p style="text-align:
justify">Biliyorsunuz Yürüyüş dergisi haftalık yayın yapan sosyalist
bir dergi. Bundan dolayı da&nbsp; baskılar, yasaklamalar hiç eksik
olmamıştır.</p><h2 style="text-align: justify">Helikopterle
geldiler</h2><p style="text-align: justify">Çalışanları gözaltına
alınıp tutuklanır, büroları basılıp talan edilir. Nerdeyse her
sayısına toplatma çıkarılır. Düşünün Yürüyüş&#39;ün 180
sayısına 168 dava açılmış, sadece 12 sayısına dava
açılmamıştır.</p><p style="text-align: justify">Üzerinde böylesine
baskı varken yine bir gece yarısı yüzlerce silahlı polis, helikopterle
geldiler büromuza. Elektrikleri kesip, demir kesme aletleri, kaynak
makinaları ile kapılarımızı kesip girdiler içeriye.</p><p
style="text-align: justify">Bizleri kelepçeleyip, kollarımızdan,
bacaklarımızdan, saçlarımızdan tutup sürükleyerek beş kat merdivenden
indirdiler. Emniyete gidiş orada hücrelere konulmamız hepsi ayrı birer
işkenceydi.</p><h2 style="text-align: justify">Yedi kişi
tutuklandık</h2><p style="text-align: justify">İstanbul emniyetinde yasal
prosedürler yapıldıktan sonra bir minibüsle Ankara&#39;ya getirildik. Bir
minibüs diyorum ama o gözaltına alınanların minibüsü ayrıca iki
minibüs ile de büromuzdan alınan eşyalar getirildi. Bilgisayarımız,
kitaplarımız, dergilerimiz, CD, video arşivlerimiz vs.</p><p
style="text-align: justify">Ankara&#39; da savcılığa çıkarıldık
gözaltı süresi dolduktan sonra. Ancak ne emniyette ne savcılıkta
hakkımızdaki &quot;suçu ve delilleri&quot; öğrenemedik. Buna rağmen
yedi kişi tutuklandık.</p><p style="text-align: justify">Tutuklandıktan 10
ay sonra iddianame elime ulaştı. Hakkımdaki iddia TCK 314/2 yani örgüt
üyeliği. Bu suça kanıt ise, gözaltına alınırken direnmek, ki o
şekilde bir gözaltıya kim olsa direnir, yasadışı gözaltına alındım
buna direnmek benim en temel hakkım.</p><p style="text-align: justify">2010
yılında 1 Mayıs&#39; a katılmak, Güler Zere&#39;nin cenazesine ve 8 Mart
Dünya Emekçi Kadınlar günü ile ilgili mitinge katılmak örgüt
üyeliğinin kanıtı imiş...</p><h2 style="text-align: justify">1
Mayıs&#39;a katılmak &#39;&#39;suç&#39;&#39;</h2><p style="text-align:
justify">Bu deliller de göstermektedir ki tutuklanmamız tamamen keyfi. Bu
durumu düşünce ve örgütlenme özgürlüğüne yapılan bir saldırı
olarak görüyorum.</p><p style="text-align: justify">Eğer ki düşünce ve
örgütlenme özgürlüğü olsaydı bu ülkede; düşüncelerimizi yazmamız
ifade etmemiz, düşüncelerimiz doğrultusundaki yasal eylemlere
katılmamızın suç olmaması gerekirdi.</p><p style="text-align:
justify">Ancak sizin de gördüğünüz gibi tüm dünyada kutlanan,
ülkemizde de resmi tatil ilan edilen 1 Mayıs gösterilerine, 8 Mart
eylemine katılmak &quot;terör örgütü üyeliğine&quot; kanıt.</p><p
style="text-align: justify">Böyle bir tablonun yaşandığı bir coğrafya
da demokrasiden özgürlüklerden söz etmek kendini-karşısındakini
kandırmaktır.</p><p style="text-align: justify">Maalesef iktidar&nbsp;
&quot;demokrasi, açılım vs...&quot; dedikçe üzerimizdeki baskılar daha
da artıyor, haklarımız daha çok gasp ediliyor. İktidar gibi
düşünmeyen herkes potansiyel suçlu görülüp cezalandırılıyor.</p><p
style="text-align: justify">Yani sözün kısası, denildiği gibi bu ülkede
düşünce ve örgütlenme özgürlüğü yok. Yargı bağımsız değil.
Aksine alabildiğine siyasallaşmış bir yargı söz konusu. Yargının
bağımsız olmadığını süren davalarda görüyoruz ama bir kez daha 20
Ocak 2012 tarihinde yapılacak duruşmamızdan da göreceğiz.</p><h2
style="text-align: justify">Hak gasplarının diyarı</h2><p
style="text-align: justify">Haksız-hukuksuz tutuklamalar bir problemse,
hapishanede yaşamak da ayrı bir problem. Hapishaneler ceza içinde ceza
çektirmeye göre düzenlenmiş. Her türlü olanaktan yoksun yaşıyoruz. Bu
koşullarda bize güç veren yine inandığımız, savunduğumuz
düşüncelerimiz. Fiziken yalnız olsanız ya da en fazla 2 kişiyi
görseniz de sizi burada ayakta tutan düşüncelerinizdir.</p><p
style="text-align: justify">Ben 3 kişilik hücrede kalıyorum. Zamanım
çoğu okuyup yazarak geçiyor.</p><p style="text-align: justify">Tabi hücre
arkadaşlarımla sohbetlerimizde oluyor. Yasalara göre haftada 10 saat 10
kişi ile sohbet etmek hakkımız var ama biz bu hakkımızın üç saatini
kullanabiliyoruz.</p><p style="text-align: justify">Yani yedi saatimiz
gaspedilmiş durumda. Ayrıca sohbete birlikte çıkmak istediğim kişileri
belirtmeme rağmen kimlerle çıkacağıma idare karar veriyor ve
hazırladıkları listeler ne haftalık ne aylık. Tam tamına 3 aylık. Yani
3 ay boyunca aynı kişilerle görüşebilirsiniz. Görüldüğü üzere hak
gasplarının, yasakların bol olduğu bir diyar buralar!!</p><h2
style="text-align: justify">Biraz da resim yapsam</h2><p style="text-align:
justify">Renkli kalem yasak. 24 saatinizi geçirdiğiniz hücrenizin
duvarına sevdiğiniz bir resmi asmanız yasak, çiçek yasak, ütü yasak,
makas yasak, yapıştırıcının her türlüsü yasak, el işi malzemeleri
(boncuk, ip, tığ, şiş vs ) yasak...</p><p style="text-align:
justify">Resim yapmak mı istiyorsunuz? O zaman tretmana uyup, idarenin
yaptırımlarını kabul edersiniz ve resim odasında resminizi
yaparsınız.</p><p style="text-align: justify">Yeni hücremde sürekli ayrı
işi yapmaktan, okuyup yazmaktan sıkıldım biraz da resim yapsaydım deme
lüksünüz yok. Çünkü resim malzemelerinizi hücrenize
sokamazsınız.</p><p style="text-align: justify">İdarenin belirlediği
yerde, belirlediği saatte bu tip faaliyetlerde bulunabilirsiniz ancak. Ki
bunca koşul-şart altında o uğraşlar nasıl bir hobi olur
tartışılır.</p><h2 style="text-align: justify">Verilmeyen kitaplar</h2><p
style="text-align: justify">Araştırmamı yapmak istiyorsunuz? Tabi
yapabilirsiniz bu konuda özgürsünüz!! Ammaaa sadece beş kitap
yanınızda bulundurabilirsiniz.</p><p style="text-align:
justify">Araştırmanız gereken 20 kitabınız olsa bile bunun beş tanesini
aynı anda kullanabilir diğerlerini sırayla dilekçe yazıp beşer beşer
alırsınız. Beşten fazla kitap yasaaak.</p><p style="text-align:
justify">Kitap konusunda sorun bununla da bitmiyor. Örneğin; ziyaretçim
<em>Faşizme karşı Birleşik Cephe, Komünist Parti Manifestosu, Mao Seçme
Eserler, Dipten Gelen Dalga 2. Cilt, Fabrika, Çimento.</em>.. kitapları
getirdi ancak bu kitaplar 70-80&#39;li yıllarda toplatması olduğu
gerekçesiyle verilmedi.</p><p style="text-align: justify">İşin ilginç
yanından biri bu kitaplar başka hapishanelere alınabiliyor, diğer bir
yanı ise <em>Lenin&#39;in Gençlik Üzerine</em> kitabı bana hapishaneden
gönderildi ama alamadım. Orada yasak olmayan, Sincan Kadın Hapishanesinde
yasak.</p><h2 style="text-align: justify">Güle güle demek de yasak</h2><p
style="text-align: justify">Son bir yasakla bu konuya dair örneklerimi
sonlandırayım. Yoksa yazdıkça yazabilirim bu yasaklamalar, hak gaspları
ile ilgili. Ziyarete birlikte çıktığımız aynı yerde görüş
yaptığımız hücre arkadaşınızın ziyaretçisine &quot; hoş geldin,
merhaba, güle güle&quot; demeniz bile yasak.</p><p style="text-align:
justify">Gördüğünüz gibi buralar yasaklar cenneti!!</p><p
style="text-align: justify">Ama tüm bu yasaklamalara, olanaksızlıklara
rağmen moralimiz, coşkumuz yüksek.</p><p style="text-align: justify">Moral
bozukluğu, umutsuzluk, pişmanlık yaratmak için yapılan bu uygulamalar
bizi korkutmuyor. Hiçbir şekilde düşüncelerimizden değerlerimizden
taviz vermiyor, hala inandığımız düşünceler doğrultusunda günlük
yaşamımızı sürdürüyoruz. Tecrite rağmen direniyor üretiyoruz.</p><h2
style="text-align: justify">20 Ocak&#39;a davet</h2><p style="text-align:
justify">İçerde de dışarda da olsak her koşulda düşüncelerimizden,
hak ve özgürlüklerimizden vazgeçemeyiz. Bunlara sahip çıkmak
insanlığımıza sahip çıkmaktır aynı zamanda.</p><p style="text-align:
justify">Bu duygu ve düşüncelerle sizleri kucaklıyor hepinizi 20 Ocak
2012&#39; de Ankara Ağır Ceza Mahkemesi&#39;nde görülecek duruşmamızda
düşünce ve örgütlenme özgürlüğümü savunmaya davet ediyorum.
(NY/BA)</p><p style="text-align: justify">* Naciye Yavuz, Ankara Sincan
Kadınl Kapalı Cezaevi</p><p style="text-align:
justify">kaynak:bianet.org</p></div><p>&nbsp;</p>

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder