30 Haziran 2011 Perşembe

Mehmet Özer 2 Temmuz'u anlatıyor

<h1><a href=http://www.ivmedergisi.com/node/6972>Mehmet Özer 2 Temmuz'u
anlatıyor</a></h1><p>Fotoğraf sanat&ccedil;ısı, şair Mehmet &Ouml;zer, 2
Temmuz Sivas katliamından sağ kurtulanlardan. &Ouml;zer&#39;in, hen&uuml;z
basımda olan &ldquo;Sesini Yitiren Şehir Sivas 2 Temmuz 1993&rdquo;
kitabından kısa bir b&ouml;l&uuml;m&uuml; yayınlıyoruz. Fotoğraflar da
Mehmet &Ouml;zer&#39;in objektifinden...<br />
<br />
Ben Sivas&rsquo;a Ankara&rsquo;dan gittim. İstanbul, izmir ve
yurtdışından gelenler de vardı. Bizim aracımız Ankara Meşrutiyet
Caddesi&rsquo;nden sanırım 12.00 gibi hareket etti. Aracımızda PSAKD
Ankara Şubesi semah ekibi, tiyatro ekibinden dostlarım vardı. Yol boyunca
şarkılar s&ouml;yledik şiirler okuduk, g&uuml;zel bir yolculuktu hemen
hemen hi&ccedil; uyumadık.<br />
<br />
Sivas&rsquo;a, 1 Temmuz sabahı indik. Yorgunduk, uyumamıştık. Sabahın
ilk saatlerinde Atat&uuml;rk anıtına &ccedil;elenk bırakarak
etkinliklerimiz başladı. Sonra K&uuml;lt&uuml;r Merkezine geldik.
Etkinliğin a&ccedil;ılış konuşmaları dinletiler burada yapıldı.
Yorgunluktan uyumuşum. Otele gelerek bizim i&ccedil;in ayrılan odalara
yerleştik. Metin Altıok ile beni aynı odaya vermişler. Ben başka bir
odaya ge&ccedil;erek odamı Metin abiye bıraktım. Sonra Buruciye
Medresesi&rsquo;ne geldik. Burada stantlar vardı ve birinci g&uuml;n&uuml;n
etkinliklerinin bir b&ouml;l&uuml;m&uuml; burada yapılacaktı. O g&uuml;n
Sivas&#39;ta garip bir sessizlik vardı rahatsız olacağımız kadar garip
bir sessizlik.<br />
<br />
Bizi rahatsız eden sessizlik konusunda bir ara Ali Balkız ile konuştuk.
&Ccedil;&uuml;nk&uuml; yerel gazetelerin attığı, &ldquo;Pir Sultan
Kimdir&rdquo;, &ldquo;M&uuml;sl&uuml;man Mahallesinde Salyongoz
Satılıyorlar&rdquo;, &ldquo;Sivas&rsquo;da Ne yapılmak isteniyor?&rdquo;
gibi başlıklar bizi rahatsız etmişti. Ayrıca g&uuml;nler &ouml;ncesi
Sivas Belediyesi&#39;nin yaptığı, duvarlarda yırtılmış halde sallanan
bir afiş vardı. Hicret koşusu. Bunu sonra anlayacaktık. G&uuml;nler
&ouml;ncesi bir yarışma d&uuml;zenlenmiş ve &ccedil;evre illerden ilk
saldırıyı ger&ccedil;ekleştirecek faşistler koşu maskesi altında Sivas
&ouml;ğrenci yurtlarında konuk edilecek ve 2 temmuz g&uuml;n&uuml; ilk
saldırıyı bu grup yapacaktı. Bir de &ldquo;M&uuml;sl&uuml;manlara&rdquo;
başlıklı dağıtılan bir bildiri vardı ve m&uuml;sl&uuml;manları cihata
&ccedil;ağırıyordu. &ldquo;Aman dikkatli olalım dedik&rdquo;, kendi
kendimize. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; ertesi g&uuml;n &ouml;ğleden sonra
Banaz&rsquo;a gidecektik. 1 Temmuz&rsquo;un akşamı ben ve arkadaşım
Buruciye Medresesinde g&ouml;steri ve dinleti yapmıştık. Asaf Ko&ccedil;ak
da karikat&uuml;rlerini g&ouml;sterdi. Asaf&rsquo;a, d&ouml;n&uuml;nce
yeniden karikat&uuml;rlerinin repr&ouml;d&uuml;ksiyonu yapacağı
s&ouml;z&uuml; verdim. Hasret&rsquo;in kaset kapağı i&ccedil;in
fotoğrafını &ccedil;ekecektim. S&ouml;z&uuml;m yarım kaldı.<br />
<br />
Birinci g&uuml;n bir ka&ccedil; yerde etkinlik vardı K&uuml;lt&uuml;r
Merkezi, spor salonu ve Buruiciye Medresesinde. Sonra t&uuml;m
katılımcılar akşam otelde yemekte buluştuk. Ben, Beh&ccedil;et ağabeyin
tam karşısında oturuyordum. Bana &ldquo;iyi işler yapmışsınız
metinizi duydum&rdquo; dedi. Asım abi s&ouml;ze karıştı, &ldquo;sizlerle
gurur duyduk sağolun&rdquo; dedi. Buruciye Medresesi&#39;nde,
İstanbul&rsquo;dan Ankara&rsquo;ya y&uuml;r&uuml;yen Belediye
iş&ccedil;ilerini anlatan bir g&ouml;steri yaparak dinletimi ve
g&ouml;sterimi &ccedil;ağdaş Pir Sultan&#39;lara armağan etmiştim.
Beh&ccedil;et abi, &ldquo;bize de bir şiir okusana&rdquo; dedi ve ben ona en
&ccedil;ok sevdiğim şiiri, onun bir şiirini okudum. O g&uuml;nden sonra
nerede şiir okusam Beh&ccedil;et ağabeyin şiiriyle başlarım. Sanki bir
vasiyet gibidir, &ldquo;Beyaz Bir Gemidir &ouml;l&uuml;m&rdquo;. Bir ara
evimi aramak i&ccedil;in otele 400-500 metre uzaklıkta olan PTT&rsquo;ye
gitmek i&ccedil;in otelden arkadaşlarımla birlikte ayrıldım. Yol boyunca
d&ouml;k&uuml;lm&uuml;ş &ouml;bek &ouml;bek kaldırım taşları vardı.
D&ouml;n&uuml;p arkadaşlarıma bakın, iş&ccedil;i sınıfı gece demeden
&ccedil;alışıyor dedim. Nereden bilecektim bu kaldırım taşlarının
ertesi g&uuml;n&uuml; otelin camlarında patlayacağını, nereden
bilirdim&hellip;<br />
<br />
İkinci g&uuml;n saat 13.00&rsquo;e kadar Buruciye Medresesi&rsquo;nde imza
ve s&ouml;yleşi yapılacak, Can Şenliği Oyuncuları g&ouml;steri
d&uuml;zenleyeceklerdi. K&uuml;lt&uuml;r merkezindeki, Arif Sağ&rsquo;ın
konserinden sonra Banaz&rsquo;a gidilecekti. Saat 11.00 gibi
Buruciye&rsquo;ye geldim, yazarlar şairler kitaplarını imzalıyor ve
okurlarıyla sohbet ediyorlardı. Bir ara Aziz Nesin&#39;le o an
g&ouml;rd&uuml;ğ&uuml;m bir kişinin polemiği başladı biraz hava gerildi.
Saat 12.00 gibiydi ve saat 12.30 gibi Buruciye Medresesi&rsquo;ndeki
aydınlar oradan ayrılarak otele ge&ccedil;tiler. Can Şenliği oyuncuları
o arada g&ouml;sterilerine başlamış ama yavaş yavaş herkes medreseyi
terk etmişti. Dışarı &ccedil;ıktım bize 100 metre kadar uzakta olan
cami g&ouml;z&uuml;me ilişti. Baktım, caminin avlusu tıklım tıklım ama
i&ccedil;eride kimse yok. Secdeye eğildiklerinde alınları secdeye değil
medreseye d&ouml;n&uuml;kt&uuml;. Benim &ccedil;ocukluğum kuran kurslarında
ge&ccedil;ti namazın nasıl kılınacağını bilirim. Geri d&ouml;nd&uuml;m
medresenin kapısında bir yerel televizyon r&ouml;portaj yapıyordu. Şimdi
o an gibi hatırlıyorum, konuşmacı dedi ki &ldquo;şimdi ben Cuma
namazına gidiyorum burada Peygamberimizle alay ediyorlar, ben namaza
gidiyorum allah kabul etsin&hellip;&rdquo; kuşkulandım ve medreseye gelerek
Can şenliği oyuncularına burayı terk etmemiz gerekir dedim. Eşyaları
toplayalım dediler. Orada bulunan sivil polislere y&ouml;neldim (biri daha
sonra bize k&uuml;lt&uuml;r merkezine kadar eşlik edecekti).
Eşyalarımızı alıp buradan ayrılmak istediğimizi s&ouml;yledim, bana
&ldquo;eşyalarınızı almaya vaktiniz yok &ccedil;abuk olun&rdquo; dedi.<br
/>
<br />
K&uuml;lt&uuml;r Merkezine gelişimiz 10 dakika olmadı ki bizi medresede
bulamayan faşistler arkamızdan gelerek k&uuml;lt&uuml;r merkezinin
&ouml;n&uuml;nde a&ccedil;ılmış olan kitap, dergi, gazete stantlarına
saldırdılar, Kervan Dergisinin muhabiri burada yaralandı. İlk saldırı
şokunu atlattık ve hemen yanıt verdik. İlk sadırıyı
p&uuml;sk&uuml;rtt&uuml;k. Kitap stantlarından bir barikat oluşturduk ve
bize atılan taşları toplayarak cevap verdik. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; bizim
bulunduğumuz yer betondu. Saat 13.30 ve 17.00 arasında d&ouml;rt, beş kez
faşistlerle burada &ccedil;atıştık. Biz 500 kişi vardık ama
&ccedil;oğunluğu yaşlı ve &ccedil;ocuktu Arif Sağ&rsquo;ı dinlemeye
gelmişlerdi. Asıl &ccedil;atışma burada yaşandı eğer savunma
barikatlarımızı aşmış olsalardı kanımca daha &ccedil;ok &ouml;l&uuml;
olurdu. Bir avu&ccedil; kişiydik ve faşistlerin sayısı durmadan
artıyordu. Kapıları s&ouml;k&uuml;p pencereleri kapattık. Kantindeki
t&uuml;m i&ccedil;eceklerin şişelerini barikatların &ouml;n&uuml;ne
yerleştirdik. Saat 16.00 gibi &ccedil;ok b&uuml;y&uuml;k bir saldırı
yaptılar. Atılan taşların &ccedil;okluğundan &ouml;n&uuml;m&uuml;z&uuml;
bile g&ouml;remiyorduk. At arabasını kapının &ouml;n&uuml;ne barikat
yaparak elime ge&ccedil;irdiğim bir k&uuml;rekle en son arkadaşımız
i&ccedil;eri girene kadar kapıyı savunduk. En son ben de kendimi
i&ccedil;eri attım. Bu saldırılardan once bir ara Ali Balkız&#39;la
g&ouml;r&uuml;şt&uuml;m, k&uuml;lt&uuml;r merkezini savunmamızı ve
kendilerini merek etmemizi s&ouml;yledi. Daha sonra konuşmalarımızda size
g&uuml;veniyorduk bu y&uuml;zden merak etmedik, &ccedil;&uuml;nk&uuml;
k&uuml;lt&uuml;r merkezini savunacağınızı biliyorduk dedi. Biz
k&uuml;lt&uuml;r merkezini savunduk. Bu &ccedil;atışmalar s&uuml;rerken
orada bulunan polisler i&ccedil;eri girmemizi, onları tahrik etmememizi
s&ouml;yl&uuml;yordu. Biz son saldırıya kadar i&ccedil;eri girmedik. Eminim
daha &ouml;nce k&uuml;lt&uuml;r merkezine girseydik daha k&ouml;t&uuml;
sonu&ccedil;lar olabilirdi orada bulunan elli arkadaşla yapılan
saldırıları k&uuml;lt&uuml;r merkezinin &ouml;n&uuml;nde karşılamak
konusunda hem fikirdik ve &ouml;ylede yaptık, bu arada askerler de vardı ve
&ccedil;atışmayı seyrediyorlardı. Son &ccedil;atışmadan sonra
faşistler K&uuml;lt&uuml;r Merkezinin &ouml;n&uuml;nde bulunan ozanlar
anıtını par&ccedil;alayarak vee boynuna bir ip ge&ccedil;irerek tekbir
sesleriyle k&uuml;lt&uuml;r merkezinin &ouml;n&uuml;nden ayrıldılar.<br />
<br />
Otel ile bir kez haberleştik ve bana k&uuml;lt&uuml;r merkezinde bulunan
insanları korumamızı onları k&uuml;lt&uuml;r merkezinden
&ccedil;ıkarmamızı s&ouml;ylediler. Son saldırıdan sonra i&ccedil;eride
bulunan insanları dışarı &ccedil;ıkartarak, &Ccedil;ankaya
Belediyesi&rsquo;nin bize verdiği ara&ccedil;larla mahallelere dağıttık.
Herkes k&uuml;lt&uuml;r merkezinden ayrılınca ben ve Can Şenliğinden
Haldun arkadaşımla merkeze gelerek durumun ne olduğunu g&ouml;rmek
istedik. Saat 18.00 gibiydi ve otelin bulunduğu cadde &uuml;zerinde bir
mahşer kalabalığı vardı. Trans halinde &ouml;l&uuml;m &ouml;l&uuml;m
diye bağırıyorlardı. Bir telefon kul&uuml;besinden otele telefon ettim,
telefon uzun uzun &ccedil;aldı, &ccedil;&uuml;nk&uuml; telefon asma
kattaydı. Telefona ulaşmak taşlanmayı g&ouml;ze almaktı. Telefonu Olgun
Şensoy a&ccedil;tı. Nasılsınız diye sordum, &ldquo;iyiyiz&rdquo; dedi.
&ldquo;Siz arkadaşlara sahip &ccedil;ıkın&rdquo; dedi telefon kapandı.
Otele kadar iyice yaklaştık tanınmak demek &ouml;l&uuml;m demekti o kadar
kalabalıktı ki artık y&uuml;r&uuml;yemez hale geldik, tekrar geri
d&ouml;nerek diğer oyuncu arkadaşları da alarak Ali Baba mahallesinde
İnsan Hakları Derneği Sivas Şubesi Başkanının evine geldik. Saat 18.30
olmuştu. Tekrar oteli aradım, yine telefon uzun uzun &ccedil;aldı ve Olgun
&ccedil;ıktı ve dedi ki &ldquo;i&ccedil;eri girmeye &ccedil;alışıyorlar,
biz barikat kurduk direniyoruz. Ankara&rsquo;yı aradık, Sivas valisi ile
g&ouml;r&uuml;ş&uuml;ld&uuml; gelip bizi alacaklar. Siz arkadaşlara sahip
&ccedil;ıkın dedi. Telefon kapandı. Artık gergin ve korkulu bekleyişler
başlamıştı. Saat 19.00 gibi dayanamadım tekrar aradım telefonu bir
t&uuml;rl&uuml; a&ccedil;mıyorlardı. Tekrar aradım Serkan &ccedil;ıktı
telefona &ccedil;ığlık &ccedil;ığlığa bir sesle &ldquo;abi
i&ccedil;eri giriyorlar abi yanıyoruz yardım edin&rdquo; dedi ve ahizenin
elinden d&uuml;şt&uuml;ğ&uuml;n&uuml; hissettim, bağırdım duymadı beni.
Fırladım Aynur ve Haldun tuttu beni. aradığım tek yer Ankara&rsquo;daki
direniş&ccedil;i iş&ccedil;ilerdi. Aramak ve bir umar beklemek hi&ccedil;
bir işe yaramadı. Bir s&uuml;re sonra televizyon haberlerinde
dostlarımızın adı okunmaya başlandı. Artık onlar Madımak&#39;ın
ateşiyle g&ouml;ğe ağmışlardı.</p>
<p>&nbsp;</p>
<p><em><strong>Kaynak: Etha</strong></em></p>

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder