5 Temmuz 2012 Perşembe

Açıklama No 58: Dünyada da böyledir, öyleyse normaldir

Açıklama No 58: Dünyada
da böyledir, öyleyse normaldir

 

Ankara için uzun
yıllar boyunca hep gündemde olmasına rağmen neredeyse bir arpa boyu yol
ancak alınabilen metro inşaatlarının 2011 yılında Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı devredilmesi; 22 Haziran 2012 Cuma
günü, sabah saatlerinde Ankara Metrosu 2. etabına bağlı Necatibey
İstasyonu şantiyesinde meydana gelen göçük sonrasında bir kişinin
yaşamını yitirmesi ve benzer bir şekilde bir başka göçüğün de 1
Temmuz 2012 Pazar günü Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bahçe
Bitkileri Bölümünde meydana gelmesi, Ankara'daki trafik sorunu
üzerine söylenmesi gereken birçok şey olduğunu bir kez daha ortaya
çıkarmış oldu.
 
Ankara'nın metro maratonu
İstanbul'dan çok daha önce başlamıştı.(Bu noktada 1875 yılından
bu yana faaliyette olan Dünyanın 2. metrosu olan ve Karaköy-Beyoğlu
arasında çalışan Tünel'i saymazsak tabiki) 1996 yılında faaliyete
başlayan "Ankaray" ve ardından 1997'de faaliyete başlayan
"Metro" ile toplu taşıma açısından büyük bir ümit
yaratılmıştı. 1994 yılından bu yana Ankara'nın üzerinde neredeyse
bir "saltanat" kuran Melih Gökçek'in başa gelmiş olmasıyla
beraber bu toplu taşıma atağı yerini tam bir "köprülü kavşak
mezarlığına" bıraktı.... 1998'de yapımına başlanan ve 2001
yılından bu yana kullanımda olan Akay Kavşağı ile hız kazanan
köprülü kavşak inşaatları Ankara trafiğini içinden çıkılması
neredeyse imkansız hale getirmiştir. Doğal hiçbir engeli olmamasına
rağmen bu derece yoğun bir trafiğe sahip olan bir şehir yaratan Melih
Gökçek'in marifetleri bu kadarla da sınırlı kalmamıştır. Daha
önce hazırladığımız "Her Yol Kendi Trafiğini Yaratır"
başlıklı broşürümüzde de daha kapsamlı bahsettiğimiz gibi şehir
merkezlerine dönük bireysel ulaşımın özendirilmesi anlamına gelen
köprülü kavşaklar sorunu çözmek yerine sadece ötelemeye yaramaktadır.
Bunun alternatifi ancak ve ancak toplu taşımadan ve bireysel araç
kullanımının azaltılmasından
geçmektedir. 
 
1990'larda başlayan toplu
taşımaya dönük metro ve hafif raylı taşıma sistemlerinin inşaatı
göstermelik olarak günümüze kadar devam ettirilmiştir. Son dönemde
neredeyse başladığı gibi duran metro inşaatlarının Ulaştırma
Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığına devredilmesiyle beraber yeniden bir
hareketlilik yaşanmaya başlanmıştır. İktidar bir cebindekini alıp
diğer bir cebine koymuş ve ortaklarının pisliğini halkın sırtına
yükleyerek temizle yoluna gitmiş  ve metro inşaatlarını yeniden
devlet eliyle başlatmıştır. 
 
İnşaat
Mühendisleri Odası Ankara Şubesi'nin araştırmalarında ve
sonrasında yazdığı açıklamadan da hareketle görebildiğimiz,
hasbelkader devlet eliyle yeniden başlayan metro inşaatlarında, dikkat
edilmesi gereken birçok teknik nokta göz ardı
edilmiştir. 
  • Eski inşaat çalışmalarından ikmal yeni
    çalışmalar geçişinde, "uzun atıl bırakılma sürecinden kaynaklı
    artmış risk" değerlendirme çalışması yapılmış
    mıdır?
  • Çalışmaların hızla başlatılmış olması mühendislik
    kararı mıdır yoksa siyasi ve ekonomik baskının bir sonucu
    mudur?
  • Neden henüz müşavir (kontrol) firma faaliyete
    geçememişken yeni inşaat çalışmalarına
    başlanılmıştır?
  • Türkiye'nin böylesine büyük bir
    ihalesinde müteahhit firmanın seçiminde hangi kriterler uygulanmış,
    ihaleyi alan firmanın hangi benzer metro çalışmaları referans
    alınmıştır?
  • İlk önce 10 Haziran 2012 olarak tayin edilen ve 25
    Haziran 2012 gününe ertelenen yer üstü kapatma ve güvenlik
    düzenlemeleri gerçekleştirilmeden neden çalışmalara
    başlanılmıştır?
  • Ölen yurttaşımızın 24 metre dikey
    düşmenin sonrasında 1 km balçık içerisinde sürüklenmiş olduğu
    belirlenmiştir. Metro Tünel yapısı şu an bir nehir yatağı vazifesi mi
    görmektedir?
  • Göçük sonrası kentin büyük kesiminde yaşanan su
    kesintisi, inşaat başlamasına rağmen gerekli su borusu vb. altyapılarda
    yer değiştirme (deplase) çalışmalarının yapılmadığı anlamına mı
    gelmektedir?
Yukarıdaki sorular teknik anlamda hesabı
sorulması gereken önemli sorular aslında, ancak bu sorulara bir cevap
beklemeye gerek de yok. Çünkü bu soruları alıp da bilimsel olarak
bunlara cevap verecek yanlışlarını fark ederek özeleştiri verecek bir
muhatap mevcut değil karşımızda. Sonuçta AKP'nin Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanı yine şunları söylüyor bu tartışmalara
cevaben:
 
''Yeraltında çalışıyoruz,
Ankara'nın altında elektrik devreleri, kanalizasyon devreleri, her
türlü şebekeler mevcut. Tedbirler alınmakla beraber zor bir iştir. Buna
benzer olaylar yine de beklenebilir. Dünyada da böyledir, normaldir.
Şimdiden hemen sonucu nedir, sorumlusu kimdir, araştırma inceleme yapmadan
hüküm vermek haksızlık olur.''
 
Bu
sözlerle; Tuzla'da, Zonguldak'ta, Adana'da ve halkın iş
cinayetlerine kurban gittiği diğer birçok yerdeki gibi 22 yaşında bir
kişinin ölümü normalleştirilmeye
çalışılıyor. 
 
Ankara
Üniversitesi'ndeki olayda ise tatil dönemi olması nedeniyle şans
eseri can kaybı olmadı. Tabi bu durumu fırsat bilerek her an bir yetkili
çıkıp "şükretmemizi"
isteyebilir...
 
Hayır! Artık bu yalanlarınıza
kanacak kimse kalmadı.Yeterince teşhir oldunuz. Halk sizin
söylediklerinizin arkasında ne yattığını biliyor. Siz
"normaldir" dedikçe halk size normalin ne olduğunu göstermek
için kinle ve  nefretle doluyor ama sizler bunu göremiyorsunuz.
Tıpkı "Gecekondulardan gelip, boğazımızı kesecekler" derken
korktuğunuz gibi; bu korku da sizleri yiyip bitirecek. Halkın adaleti er
yada geç tecelli edecek, kör kuyularda kaybettiğiniz canların hesabı
sorulacak.
 
Bizler Devrimci Mücadelede Mühendis
Mimarlar olarak halktan yana olmaya ve sizlerin yalanlarını halka teşhir
etmeye devam edeceğiz. Tüm mühendis, mimar ve plancıları bu halk
düşmanlarına karşı örgütlenmeye ve sahip olduğumuz mesleki/teknik
bilgi ve birikimi halkın yararına kullanmaya
çağırıyoruz..
 
MÜHENDİSİZ MİMARIZ HAKLIYIZ
KAZANACAĞIZ !
 
DEVRİMCİ MÜCADELEDE MÜHENDİS MİMARLAR 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder