Alevilerle dalga geçmek /
Ezgi BAŞARAN
BAŞARAN
Türkiye / 11/12/2012
/>
Hüseyin Aygün'ün TBMM'ye cemevi talebinin gereksiz olduğunu
anlatmaya çalışan TBMM Başkanlığı'nın ortaya koyduğu mantık
Aristo'yu mezarında Gangam dansı yaptıracak cinsten.
Vahşetin
eşiği bir kez açıldı mı, katliam bir kez yapıldı mı, ne yaparsan yap
o güne, o ruha dönersin. Günahınla hesaplaşmadıysan. Kan çeker
çünkü. Alevilere I. Selim’den beri bu topraklarda yapılan zulmün
çeşitli dönemler pekişerek devam etmesi bundandır. O katliamlarla
–ve tabii bu topraklarda yapılan hiçbir katliamla-
yüzleşilmediğinden, fay hatları hep canlı kalır. Bir gün gelir patlar.
Son birkaç yıldır bu fay hatlarının fazlasıyla dürtüldüğünü
görmemek için büyük çaba sarf etmek lazım. Ki böyle gayretkeş
kimseler vardır. Ve fakat artık iş, ayıbın, aşağılamanın, dalga
geçmenin sınırlarını aştı gidiyor.
* * *
Bakın
mesela… Ebussuud meselesi. II. Selim zamanı Şeyhülislamlık yapan
Ebussud’un ‘Alevi öldürenlerin cennete gideceği’ dahil
acımasız bir çok fetvası olduğunu biliyoruz. Ve tabii… Bu tarihi
zat’ın, tarihi kendine göre yorumlamayı seven Başbakan Erdoğan
tarafından son iki yıldır miting meydanlarında örnek insanmış gibi
dile getirilmesini de. Ebussuud isminin Alevilerde yaratacağı etki
bilinerek, ölçülerek, biçilerek ve özellikle kullanıldığını da.
Başbakan’ın dile getirdiği herşey yasaya, olmadı tasarıya, hiç
olmadı bir ansiklopediye girmek zorunda olduğundan… Ha evet, yine
öyle oldu. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın himayesinde
hazırlanan İslam Ansiklopedisi’nin 10’uncu cildinde
Ebussuud’un fetvalarından hiç söz edilmiyor fakat kendisine bir
övgü bir övgü… Devletin din kurumu biziz, dinimiz
İslam’dır, bizim İslam da budur, sizi biz fena yaparız ey
Aleviler… Demek oluyor pekala. CHP’li Ali Özgündüz de
AKP’li Bekir Bozdağ’a sormuş zaten: Diyanet İşleri
Başkanlığı’nın Ebussuud ve bahsi geçen fetvaları ile ilgili
görüşleri nelerdir? Diyanet İşleri Başkanlığı, Ebussuud’un
fetvalarını İslam açısından nasıl değerlendirmektedir? Henüz cevap
yok.
* * *
Bunlar olurken… Meclisin başka bir medeniyet
ve özgürlük çatısı altında TBMM’ye cemevi talep eden, talebi
gerçekleşmediği için de dava açan Hüseyin Aygün’e ‘böyle
dava olmaz’ diye laf yetiştiriliyordu: “Nevşehir’in
Hacıbektaş İlçesi’ne gidildiğinde Hacı Bektaş-ı Veli
Külliyesi’nde ibadethane olarak bir caminin bulunduğu görülecektir.
Zira bu külliyede cemevi bulunmamaktadır. Aynı şekilde Alevi
vatandaşların yaşadığı bir çok yerleşim yerinde ibadethane olarak
caminin kullanıldığı da ülkemizin bir gerçeğidir.” Hacı
Bektaş-ı Veli Külliyesi’nde cami var, demek ki Aleviler camiye
gider, bu durumda meclise cemevi lazım değil… Demek oluyor pekala.
Ve bu mantık karşısında Aristo mezarında Gangam dansı yapıyor!
*
* *
Devlet, devletin güçleri, devlet mekanizmasının
yürütücüleri dillerinin altındaki baklayı görmeyecek, niyetlerini
anlamayacak kadar aptal olduğumuzu düşünüyor olamazlar. Öyleyse bu
yaptıkları, “Biz sizi kesmediğimiz vakitlerde her an
kesebileceğimizin şifrelerini verir, bazen de bir güzel dalga geçeriz.
İdare edin” demek oluyor. Pekala öyle.
Kaynak:
Radikal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder