16 Mart 2011 Çarşamba

"Ölmek var dönmek yok!"

"Ölmek var dönmek
yok!"

(16.03.11)-  İş güvencesi ve sendika hakkı istedikleri
için işten atılan konak Belediye işçileriyle konuştuk.
Direnişe çıkma nedenlerini, direnişte karşılaştıkları
baskıları anlatan işçiler 14 Mart günü polis tarafından
uğradıkları saldırı hakkında da konuştular.

 

"Ölmek var dönmek yok!"

Mehmet Gemici: Direnişe başlamadan önce,
bünyesinde çalıştığımız Efekent taşeron firmasından 60
günlük bir alacağımız vardı. Şirket yetkilisiyle konuştuk.
Bizlerin talebini sürekli geçiştirdi. Biz de Konak
Belediyesi'ne gelerek Hakan başkanımızla görüştük.
İşyerinin bizlerin maaşlarını ödemediğini, sosyal
güvencelerimizin yatırılmadığını söyledik. İkinci konu
olarak, “Bize yedi ay önce medya önünde sendika
sözü vermiştiniz. Altyapısını oluşturuyoruz sendikalı
olacaksınız demiştiniz. Bize verilen sözün yerine getirilmesini
istiyoruz” dedik.

Biz ilk Ceysan şirketinde çalışıyorduk daha sonra ihaleyi Efekent
aldı. Başkan bize “Sizi tanımıyorum gidin ne sorununuz varsa
Efekent şirketiyle çözün. Siz bizim elemanımız
değilsiniz” dedi. Biz de üzerimizde Konak Belediyesi'nin
formaları olduğunu, Konak işçisi olduğumuzu söyledik.
“700 TL maaşla çalışan çalışsın.
Çalışmazsanız 700 milyona çalışacak milyonlarca
işçi var” diyerek bizleri tehdit etti. Başkana bizlere
verdiği sözü hatırlattık. “Sosyal güvenceli,
sendikalı çalışacaksınız diye söz vermiştiniz bu
taleplerimizi yerine getirin” dedik. Başkan bizim bu taleplerimizi
olumlu karşılamadı ve sorunumuzu çözmedi. 

Bizler daha sonra arkadaşlarla görüşerek bir araya gelip
haklarımız için mücadele etme kararı aldık. Eyleme 8 kişiyle
başlamıştık. Şu anda 60 kişi olduk. Bizlerin istediği iki şey var:
İş güvencesi ve sendikalı olarak çalışmak. 

Eyleme başladığımız ilk günden bugüne hiçbir ilin
yöneticisi bu eylemimizin arkasında durmadı. Hep patroncu
kısımların, hep kendi menfaatlerinin, tüzel kişilerin arkasında
oldular. Bizler de duyarlı insanların desteğiyle günlerdir
direnişimizi sürdürüyoruz. Eylemimizin ikinci
gününde Sevgi Yolu açılışına Kılıçdaroğlu ve
Başkan gelecekti. Biz de derdimizi anlatmak için gittik ancak
Kılıçdaroğlu da Ahmet Başkan da açılışa gelmedi. Bizim
orada direnişimizi gören Başkan Yardımcısı Serpil Hanım
“Siz burada ne yapıyorsunuz? Artistlik yapmayın. Maaşlarınızı
almadınız mı?”
diyerek üzerimize geldi. Biz de “Biz
artist değiliz. Genel Başkanı ve Belediye Başkanımızı bekliyoruz. Biz
sesimizi duyurmak için buradayız” dedik. O gün
açılışa Kılıçdaroğlu ve Hakan Tartan gelmedi. Bizler de
direniş yerimize geri döndük.

O gün Efekent Şirketi eli sopalı adamları işe alarak bizim işimize
son verdi. Bizi nerede görseler saldırıyorlar. Eli sopalı adamlarla
direnişimizi kırmak için saldırtıyorlar. Bu saldırılarda beş
arkadaşımız hastanelik oldu. 3 bayan arkadaşımız darp edildi. Eşim
destek için yanıma gelmişti. Eve giderken otobüsten indikten
sonra “Sen Mehmet'in eşi değil misin?” denilerek Efekent
şirketinin eli sopalı adamları tarafından eşim tartaklandı. Eşimin
tarifleri doğrultusunda 10 kişiden davacı olduk.

Direnişimiz 18. günün gecesi sabah saat 05.00'te baskına
uğradık. Yaklaşık 150 polis, zabıta, panzer eşliğinde baskına
uğradık. Battaniyelerimize, dizüstü bilgisayarımıza, özel
eşyalarımıza el konuldu. Bu esnada, eşyalarımıza sahip çıkarken
birçok arkadaşımız darp edildi. Özellikle Selçuk
arkadaşımız coplandı. Saldırıdan sonra sabah 09.00'da Kıbrıs
Şehitleri'nde bir yürüyüş yaparak saldırıyı teşhir
ettik. Bize desteğe gelen Mücadele Birliği'nden iki arkadaşımız
gözaltına alındı. Daha sonra serbest bırakıldılar. 

Son olarak şunları söylemek istiyorum, bizim istediğimiz iki şey
var. Birincisi iş güvencesi. İkincisi sendikalı çalışmak. Bu
iki şey için mücadele ediyoruz. Bu taleplerimizi elde edene
kadar buradayız ve geri dönüşü yok. İşçi sınıfı,
emekçiler güzel şeyleri hak ediyor. Konak Belediyesi
işçileri olarak bu meşaleyi yaktık. Bizler kazanana kadar
buradayız. Biz diyoruz ki, birleşe birleşe kazanacağız.

Taşeron işçisi Sibel: Günlerdir buradayız
ancak ben gece kalamıyorum. Neden derseniz, astım hastası kızım var.
Geceleri tüp kullanıyorum. Sabah 06.00'da geliyorum akşam
06.00'da eve gitmek zorunda kalıyorum. Saldırının olduğu gün
buraya gelmeden gece rüyamda polislerin saldırdığını,
eşyalarımıza el konulduğunu görmüştüm. Sabah kalkıp
gelirken içimde bir sıkıntı vardı. Sabah evden çıkıp
direniş alanına yaklaşınca polisleri görünce rüyam
gerçek mi oluyor diye düşündüm. Arkadaşlarımızın
coplarla darp edildiğini öğrendim. Biz buraya hakkımızı almak
için geldik. Burada cinayet işlenmedi, hızsızlık yapılmadı. Biz
hakkımızı arıyoruz. Niye bize böyle davranıyorlar anlamıyorum.
Nasıl yapacağız, nasıl edeceğiz bilmiyorum ama hakkımızı alana kadar
buradayız. Bütün arkadaşlar buradayız. Kendi adıma
söylüyorum, kimse burada kalmasa da, öleceğimi bilsem de, tek
başıma da olsam buradan ayrılmayacağım. Ya cesedimi
çiğneyecekler ya işime sahip çıkacağım. Benim iki
çocuğum var. Onlar için buradayım. Hakkımızı almadan
buradan ayrılmayacağız. Bize daha önce de saldırıda
bulunmuşlardı. Burada yemek sırasına girmiştik. Sesler gelmeye,
bağırışlar duymaya başladık. Ne oluyor, arkadaşlarımıza mı
saldırıyorlar diye hemen koşmaya başlamıştık. Efekent şirketinin 5
adamı 50 yaşında bir ablamızı sopalarla dövüyorlardı. Biz
yetişesiye kadar adamlar kaçtılar. Ben kendi şahsıma bir
saldırıyla karşılaşmadım ama keşke yapsalar ben de onlara
gücümü gösteririm.

Son olarak şunu söylemek istiyorum. Onların istediği kavgaysa kavga,
barışsa barış. Biz iyi yerlere gelmek istiyoruz. İşimizi, hakkımız
olanı istiyoruz. Buradan bizlerin büyüklerine sesleniyorum.
Sesimizi duysunlar artık. Kimse burada keyfi için durmuyor. Bizler
çocuklarımız ve hakkımızı almak için buradayız.
Teşekkürler

Sevil Kaptan: Günlerdir burada yatıp kalkıyoruz.
İhtiyaçlarımızı arkadaşlar aracılığıyla karşılıyoruz. O
günden bugüne CHP'den bize desteğe gelen kimse yok. Genel-İş
5 No'lu Şube ve 3 No'lu şube geldiler. Ayrıca bazı esnaflar
destek veriyorlar. Ayrıca işçiden, emekçiden yana olan sizler
geliyorsunuz. Biz ekmeğimizin peşindeyiz. Buraya ne kavgaya geldik ne
dövüşmeye geldik. Ekmeğimizi istiyoruz. Benim oğlum asker, 4
tane torunum var. Bir kızım eşinden ayrı. 700 TL maaş veriyorlar,
yolumuz yok, yemeğimiz yok. Kira dört yüz milyon. Bu şartlarda
nasıl yaşayacağız. Süpürge yapıyoruz bize diyor ki dikkat edin
birşey olursa sorumluluk kabul etmeyiz. Nasıl dikkat edeceğiz
süpürge yaparken adam benim koluma arabayı çarparak
geçti. Hatta Ali Amca var bileği kırıldı izin verilmedi. Bileği
alçılı getirilip çalıştırıldı. Yani hiç bir
güvencemiz yok. Taşeron bize diyor ki “Düşerseniz de
kalkarsanız da kendi başınızın çaresine bakacaksınız” Ama
bizim başkanımız bize sahip çıkmıyor. Başkan bize diyor ki on
bin tane CHP'li gider on bin tane CHP'li gelir... Bundan sonra
çok bekler. Seçimler geliyor. Kapılarımızı çalmaya
başlayacaklar. O zaman görecekler kaç tane CHP'li
geleceğini. O koltuğa nasıl sevinerek oturduysa o koltuktan kalkacak. Biz
burada nasıl ağlıyorsak o da o koltuktan tepeüstü gelecek.
Çünkü onu biz oturttuk o koltuğa. Bize bir sözü
vardı, sendikalı olacaksınız diye. Aradan kaç ay geçti
nerede bunun sözü. “Benim sözüm senettir
arkadaşlar” diyordu bu nasıl bir senettir böyle.

Buna rağmen bir de sabah 05.00'te panzerler gelmiş. Polisler,
zabıtalar gelmiş, hiç kimsenin hakkı yok bu saldırıya. Adam mı
öldürmüşüz? hırsızlık mı yapmışız? Nerede
yaşıyoruz biz? Sözde Avrupalı olacağız. Bizler hakkımız,
ekmeğimiz için buradayız.

Buradan herkese sesleniyorum özellikle bir CHP'li olarak
bütün CHP'lilere sesleniyorum. Özellikle
Kılıçdaroğlu'na sesleniyorum hiç mi sesimizi
duymuyorsunuz? Hiç mi televizyon izlemiyorsunuz? “İzmir'de
taşeron kalmayacak” diyorsunuz. İzmir'de taşeronda köle
gibi çalışan insanlar var. Biz Kılıçdaroğlu buraya
geldiğinde sevinmiştik. Bizi dinleyecek sesimizi duyuracağız diye.
Açılışa bile gelmedi. Bizleri görmedi. Artık sesimizi duysun
diyorum. Ben oğlumu parasız askere yolladım. Biz haklarımızı alana
kadar buradayız.

Son olarak şunu demek istiyorum. Benim emekliliğime 2 yıl kaldı ama
arkadaşlarım için burada kalacağım. Ben Emes hastasıyım.
Yağmura, soğuğa rağmen pes etmedik etmeyeceğiz. Hakkımızı alana kadar
da burada olacağız. Sesimizi duysunlar artık.

Nurullah: Bizler direnişe başlamadan önce Ceysan
şirketinde çalışıyorduk. Daha sonra ihaleyi Efekent şirketi
aldı. İşe başladık iki ay geçti maaşımızı alamadık. Bir de
duyduk ki sigortalarımız da yatmıyor. Ondan sonra burada düzenimiz
değişti. Bizlerin mıntıkaları değişti. Bacalardan kurumlar
dökülüyordu. İki ay boyunca yetkililerden kimse bizimle
ilgilenmedi, sorunlarımızı görmezden geldiler. Çalışma
koşullarımız çok kötüydü. Bunun üzerine bizler
maaşlarımızı alamıyorduk, sigortalarımız yatırılmıyordu. Bizler de
arkadaşlarla bir araya gelip haklarımızı alana kadar belediyenin
önünde beklemeye karar verdik. İlk önce Konak
mıntıkasından 8 arkadaşla başlandı. Daha sonra direnişe 100-120 kişi
katıldı. İşverenlerin tehdidi üzerine arkadaşlarımızın bir
kısmı geri döndü. Şu an direnişe devam eden 60-70 kişi var.
Biz sonuna kadar gideceğiz. Sendika hakkımız için sosyal
haklarımız için buradayız. Bizler haklarımızı alana kadar
buradayız. Bizler haklıyken sanki suçluymuşuz gibi davranıyorlar.
Benim çocuğum şeker hastası. Sürekli tedavi görmesi
gerekiyor. Dün çocuk hastanesine çocuğumu
götürmüştüm. Hastanede CHP Konak İlçe Başkanı
ve CHP İl Başkan Yardımcısı'yla karşılaştık. Benim
çocuğum şeker hastası, ömür boyu tedavi görmesi
gerekiyor. Benim sosyal güvencem yok, iş güvencem yok. Bugün
ben işten atılsam çocuğumu nasıl tedavi ettirebilirim. Bana diyor
ki; “Siz fuarda eylem yaptınız, şurada eylem yaptınız. Onun
için başkan sizinle görüşmek istemiyor”

Başkana soruyorum. Biz süpürge yaparken, bayrak asarken iyiydik.
Sesimizi çıkarmadan köle gibi çalışırken iyiydik.
Başkan bizim başkanımızdı da, biz hakkımızı aradığımız
için mi kötü olduk, başkan bizim başkanımız olmadı?
Köle gibi çalışırsak iyi oluyoruz, hakkımızı arayınca
kötü oluyoruz. Onun için biz kötü olalım,
hakkımızı alana kadar devam edeceğiz. Bizim talebimiz belli. İki
talebimiz var iş güvencesi ve sendika. Bu taleplerimiz yerine
getirilene kadar buradayız. “Ölmek var dönmek yok!”
diyoruz. Sonuna kadar buradayız.

Selçuk Kamiloğlu: Biz bu eyleme başlamadan
önce Hakan Başkan bizlere bir söz vermişti. "Sosyal
güvenceniz olacak. Sendikalı olacaksanız. Altyapısını
hazırlıyoruz. Merak etmeyin” demişti. Başkan bize bu sözleri
verdiğinde biz Ceysu şirketinde çalışıyorduk. Daha sonra yeni bir
ihale yapıldı. Yeni ihale Efekent şirketine verildi. Biz bu şirketten
maaşlarımızı alamadık, sigortalarımız ödenmedi. Biz de derdimizi
anlatmak ve bize daha önce verilen sözlerin yerine getirilmesi
için Hakan Başkana gittik. Başkana verdiğiniz sözleri tutun
dediğimizde bizi tanımadığını söyledi. “Siz benim
elemanlarım değilsiniz” dedi. Biz Başkana, “Bize işi veren
Konak Belediyesi. İşçiler kim? Bizleriz! . O zaman bizim
muhatabımız taşeron şirketi değil Konak Belediyesi ve başkan4 olarak
sizsiniz” dedik. Ve bize verilen sözlerini hatırlatarak
haklarımızı  tahsil etmeye geldik. Ama gelin görün ki,
Hakan başkan bizleri köleliğe kendi yolladı. Bunun üzerine
arkadaşlarla toplandık, karar aldık ve belediye önünde
haklarımız için beklemeye karar verdik. Direnişimizin 18.
gününde sabaha karşı 05.00'te, 150-200'e yakın sivil
polis, zabıta, araç, panzerlerle baskına geldi. 15 kişiye yapılan
zulüm Somali'de yapılan zulüm gibiydi. Karşılık
vermediğimiz halde ben coplanmaya maruz kaldım. “Tamam vurmayın
yapmayın” diyoruz. “Ne alacaksanız alın gidin” diyoruz,
yine şiddete maruz kaldık. Başka bir saldırı da Sevim Kaplan
arkadaşımıza yapıldı. Gümrük duraklarında Sevim Kaplan
arkadaşımız saldırıya maruz kaldı. Buna rağmen polisler
önümüze geçip bize “Yanlış yapıyorsunuz”
diyor.

Bir kez daha şunu söylüyorum ki, bizim talebimiz belli. İki
talebimiz var iş güvencesi ve sendika. Direnişe ilk
başladığımızda bu taleple başlamıştık. Bugün bu talebimizi
yineliyoruz. Bizlere ne kadar saldırırlarsa saldırsınlar malzemelerimizi
alsınlar. Bizler boş beton üzerinde yatsak da, coplansak da
buradayız. Yılmadım, yılmayacağım. Bütün arkadaşlarla
beraber buradayız. Bizi dava arkadaşlarımızla ya toprağa, mezara
gömecekler ya da iş güvencemizi ve sendikal haklarımızı
tanıyacaklar. Bunun başka yolu yok.

Kızıl Bayrak / İzmir

Kaynak: kizilbayrak.net

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder