Yükseköğretimde Paragöz
Niyetler / Mustafa Sönmez
Birçok alanda olduğu gibi eğitimde de fırsat eşitsizliği dağ
gibi. İlköğrenimi zar zor bitirenin ortaöğrenimi,
ortaöğrenimi bitirenin ise yükseköğretimi
sürdürmesi, engelli koşuya benziyor. Dökülen
dökülene. Sonuçta, üniversite çağındaki
gençlerden kapağı üniversiteye atmış olanların oranı
yüzde 36 gibi duruyor. Ama, burada soluklanıp bunun ne menem bir oran
olduğunu sorgulamak gerek.
AKP iktidarı, üniversite sınav kapılarındaki yığılmanın dudak
uçuklatıcı boyutlara ulaştığını ve ailelerin isyanını
görünce çala kalem onlarca üniversite açtı,
şirketler vakıf üniversitesi kursun diye de her tür tavizi bol
keseden saçtı. Sonuçta, 2006-2010 döneminde 49 yeni
devlet üniversitesi, 2007-2010 döneminde ise 25 yeni vakıf
üniversitesi kuruldu. Böylece, eskiden her ile bir çimento,
bir şeker fabrikası popülizminin yerini, her ile bir üniversite
aldı ve 102’si devlet , 51’ i vakıf olmak
üzere toplam üniversite sayısı
153’e ulaşan bir
görüntüye ulaşıldı.
Yükseköğrenimdeki çapaçulluk,
yükseköğretim kontenjanlarının artırılması ile
sürdü. 2008, 2009 ve 2010 yıllarında örgün
yükseköğretim kontenjanları, bir önceki yıla göre
sırasıyla yüzde 28,1, yüzde 16,6 ve yüzde 11,8 oranlarında
artırıldı ve 2010 yılında 672 bine ulaşıldı.
Kontenjanlardaki bol keseden artışa paralel olarak örgün
yükseköğretime yerleşen öğrenci sayısında da artış
yaşandı ve 2010 yılı itibarıyla bu sayı 561 bine ulaştı. Böylece
okullaşma oranı birden örgünde yüzde 36’ya, genelde
yüzde 67’ye fırladı !… Sonuçta, 3.3 milyon
yükseköğrenimli gencimiz var görünüyor.
Bunların 1,8 milyonu örgün, 1,5 milyonu açık
öğrenimde. Gençliğin gazı alınmış gibi
görünüyor ama dert çok, derman
yok…
***
Bir kere açılan 49 üniversitenin çoğunun binası bile
yok. Çoğu tabela üniversitesi. Rektöründen başka
personeli olmayan üniversiteler var!..
Yükseköğretim Kurulu (YÖK) başta olmak üzere, sistem
tel tel dökülüyor. Bina yok, hoca yok..Varsa da mezunlar tel
tel dökülüyor. Kalite yerlerde sürünüyor.
Örgün öğretimdeki 1,8 milyon öğrencinin yüzde
9’u vakıf üniversitelerinde. Para burada da konuştu ve
öğretim üyeleri vakıf üniversitelerine kapağı atmak
için yarıştılar. Şimdi yüzde 9 öğrenciye karşılık,
öğretim elemanlarının yüzde 10,7 si bu üniversitelerde.
Öğrencilerin yüzde 33,3 ü, öğretim üyelerinin de
yüzde 46,6 sı üç büyük ilde . Dolayısıyla bu
illerde öğretim üyesi başına 29,3 öğrenci
düşüyor. Varın, taşra üniversitelerinin halini siz
düşünün…
***
Kalite neden yerlerde ? Çünkü yükseköğrenime
gerekli kamusal kaynak ayrılmıyor. Üniversite gelirlerinin yaklaşık
yüzde 55’ini Merkezi Yönetim Bütçesinden
aldıkları ödenek, yüzde 33,1 ini döner sermaye gelirleri ve
yüzde 11,9 unu özel gelirler oluşturuyor. 2010’da,
yükseköğretime ayrılmış ödeneğin 372 milyon
TL’den ibaret olduğu, bunun da genel
bütçenin yüzde 1’inden biraz fazla bir miktar
olduğunu görüyoruz. 3 milyon küsur yükseköğrenim
öğrencisi için bütçenin yüzde
1’i!…İşte eğitime verilen değer bu!..
YÖK, bütçeden kaynak istemek yerine, üniversiteleri
güya idari ve mali özerklik adı altında
“işletmeleştirme”nin peşinde. Önceki
hafta, Bahçeşehir Üniversitesi’nde YÖK ve
Columbia Üniversitesi’nin katılımıyla
gerçekleşen konferansta da bu konu, yani yükseköğrenimin
finansmanı tartışıldı. Konferansta, üniversitelerin “gelir
yaratma kapasitesi”nin oldukça düşük seviyelerde
olduğu vurgulandı. Öneriler malumdu: “Üniversitelerin
sanayi ile işbirliği kurmaları, katma değere dönüşecek
projeler üretmeleri ve toplumun ihtiyaçlarına cevap verebilecek
mekanizmaları kurmaları gerekmekte” idi…Öğrenci katkı
paylarının artırılması da gerekli görülüyordu. Bunun
için de öğrencileri borçlandıracak mekanizmaları daha
çalışır hale getirmek gerekirdi.
Üniversitelerin idari yönetiminde profesyonel yöneticilik
anlayışına geçilmesi ve üniversitelerin performansa
dayalı olarak esnek harcama yapabilmelerine imkan verecek
torba bütçe benzeri modellerin uygulanmasının
ihtiyacı üzerinde de duruluyor. Bu, tıpkı sağlıkta olduğu gibi,
üniversitelerde de neoliberal rüzgarların eseceğini ve
“performans” kriterlerinin, taylorist yöntemlerin
üniversite hocalarının tepesinde sallandırılacağının da
habercisi…Yine sağlıkta olduğu gibi, hastanın elini cebine
atması, müşteri öğrenciler için de geçerli olacak,
harçlar artırılacak.
Paragöz niyetleri uygulamada gecikmeyecekler. Yükseköğrenim
gençliği, öğretim elemanları nerede? Öğrencilerin
yumurtaları mı bitti ? Kuluçka mevsimi mi ? Nedir bu? Yoksa, bahar
yorgunluğu mu ?
Kaynak: mustafasonmez.net
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder