TMMŞP: "Yaptım Olacak"
hiçbir zaman bizim dilimiz olmayacak!
Türkiye’de ve dünyada kapitalizmin çemberi
daralırken herkesin ezberini bozan bir dizi gelişme yaşanıyor. Dünya
finans sistemi krizlerle sarsılırken, dünyanın dört bir
yanından ezilenlerin öfkesi yükseliyor. Kapitalizm de bu alt
üst içinde kendini düze çıkarma çabası
içinde saptığı her yeni rotada işçi sınıfını kendi
yolunun taşları olarak dizmeye devam ediyor. Bu keşmekeş içinde
teknik elemanlar da kapitalist barbarlığın çarkları arasında
alışmadıkları bir saldırının içinde kendini bulmuş
durumdalar.
Geçmişin aristokrat işçilerinin ayrıcalıklarını
yitirmesinin Türkiye coğrafyası üzerinde de yansımalarının
oluşması gecikmedi. Düşük ücretler, belirsiz iş saatleri,
tanımsız çalışma düzeni, geleceksiz ve güvencesiz
çalışma, teknik elemanların çalışma hayatının tek
gerçeğine dönüşürken buna karşı tepki de aynı
biçimde olmasa da gözle görülür bir şekilde
büyüdü, büyümeye devam ediyor. Özellikle sol
hareket içinde karşılık bulan bu tepki, öncesinde sadece
aydın duyarlılığı ile toplumsal mücadele saflarında yer alan
teknik elemanların ana gövdesini oluşturan mühendis, mimar ve
şehir plancılarının sınıfsal bir duyarlılıkla kıpırdanması ile
somutlandı. Kısa vadede bu hareketlilik büyük ufuklar vaat
etmiyor bile olsa bu noktada yoğunlaşan örgütlenmeler sınıfın
bu “tembelleşmiş” bölüklerinin işçi
sınıfının mücadelesine kopmaz bir şekilde bağlandığını ortaya
koymaktadır.
Bu bilenen gerçekleri bir kez daha yinelemek zorunda kalmamız nedeni
ise geçtiğimiz günlerde bu alanda çalışma
yürütmek üzere kendini deklare eden yeni bir harekettir.
Elbette bu alanda ileri atılan her adım bizi sadece mutlu eder. Ancak
dostlarımızla bu mutluluğu paylaşmamızın tek koşulu ortaya koyulan
samimiyet ve karşısındakinin siyaset yapma
özgürlüğüne ve kimliğine duyulan saygıdır.
Geçtiğimiz günlerde “Toplumcu Mühendis Mimar ve
Şehir Plancıları Meclisi” adıyla kendini deklare eden hareket
bizimle aynı ismi kullanmayı tercih etmiştir. Öncelikle bu noktadaki
tepkimizin basit bir isim tartışması ekseninde gelişmediğini, “biz
önce kullanmıştık” “bu isimle biz zaten çalışma
yürütüyorduk” gibi çiğlikler içinde
olmadığımızın altını çizmek isteriz. Ancak fütursuzca
“yaptım olacak” pervasızlığı içinde en basitinden
“nezaketen” bile bir görüşme yapma ihtiyacı
duyulmadan atılan bu adıma sessiz kalmayacağız.
Kendi adımıza sol içi tüm mücadelenin samimi, ideolojik
bir temelde ve birbirini besleyen bir tarzda gelişmesini isteriz. Ancak
gelinen noktada sol içi tartışmalardaki sığlık ve birçok
noktada fiili çatışmaya dönüşen
tahammülsüzlük ortamı karşısındakini tanımama eğilimini
beslemiş solun kendi içindeki üretkenliğini
kısırlaştırmıştır. Bunun en uç örneklerini bizler TMMOB
içerisinde görmekteyiz. Örgüte hâkim algıdaki
çürüme ve burjuvalaşma, farklı seslere acımasızca
saldırmakta, yapılan her türlü eleştiriyi elinde tuttuğu
bürokratik güçle ezmeye çalışmakta ve bunları
yaparken teşhir olmaktan dahi çekinmeyecek bir
yüzsüzlükle hareket etmektedir. Vardığımız noktada biraz
izanı olan hiçkimse TMMOB içindeki kısırlaşmayı
reddetmeyecektir. Ne yazık ki sorumsuzca davranışlar genel olarak solu da
benzer bir rotaya sokmaktadır. O yüzden böylesi sığ bir
tartışma yapmak bizim açımızdan oldukça can sıkıcı olsa
da bu sığlık bize değil bizi böylesi bir tartışmayı yapmak
zorunda bırakanlara ait olacaktır.
Tuhaftır ki bu adımı atan arkadaşlar yakın zaman içinde sol
içi şiddetin hedefi olmuş, siyaset yapma özgürlükleri
bir başka siyaset tarafından engellenmek istenmişti. Ancak benzer bir
algının onları da kuşattığını bu vesileyle görüyoruz.
“Sol içi şiddeti” basitçe çatışma olarak
algılayan zihniyete benzetme abartılı gelmiş olabilir. Ancak bir
başkasının siyaset yapma hürriyetine yapılan her türlü
saldırı özünde aynı algısızlıktan beslenmektedir.
Karşısındakini elinde tuttuğu herhangi bir güçle baskı
altına alma çabası veya türlü kurnazlıklarla onu egale
etme gayreti buna işaret eder.
İlk ve son kez tüm ilerici kamuoyu önünde bu karmaşayı
çözmek için arkadaşlardan adım atmalarını
beklediğimizi söylüyoruz. Bu tartışmayı tekrar tekrar yapmak
böylesi bir keşmekeş içinde debelenmek gibi bir niyetimiz yok.
Ortada yürütülmesi gereken bir kavga dururken her ne koşul
altında olursa kendi kendini tüketen yeni bir tartışma açmaya
harcanacak ne enerjimiz ne de vaktimiz var. Zira bizler sol
güçlerin birbirini yemek için harcadıkları enerjiyi
“doğru” işler için harcaması gerektiğini bilen bir
gelenekten geliyoruz. Toplumcu Mühendis, Mimar ve Şehir Plancıları
olarak bizler, kapitalizmin her şeyin “reklamdan” ve imajdan
ibaret olduğunu ilan ettiği bir dünyada taşıdığımız isme değil
elimizde tuttuğumuz Kızıl Bayrak’a, üzerinde
yükseldiğimiz ideolojiye; işçi sınıfının ideolojisine
sarıldığımızın bir kez daha altını çiziyor, “yaptım
olacak” pervasızlığıyla davranan ve bu dili kullananlarla
hiçbir zaman aynı dili konuşmayacağımızı ilan ediyoruz.
29.03.2011
Toplumcu Mühendis,
Mimar&Şehir Plancıları
Kaynak: toplumcueksen.net
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder