1 Mart 2011 Salı

Gıda krizi dünyayı vuruyor / Abdullah Aysu

Gıda krizi dünyayı
vuruyor / Abdullah Aysu

Gıdanın üretim modelinde doğayla uyumlu olmayan tarz ısrarı
sürüyor. Küresel iklim değişikliği ve küresel
şirketler yoksulları vuruyor.

İlk kez 1973 yılında başlayıp 1979 yılında sona eren Gümrük
Tarifeleri ve Ticaret Anlaşması’nın (GATT) 7. turunda tarımın
serbest piyasa içine alınması ciddi olarak tartışıldı. Tarımın
serbest piyasa içine alınması, Türkiye’nin de
katılımcısı olduğu bu toplantıya katılan tüm ülkelerin
oybirliğiyle reddedildi. GATT’ın her turunda tarımın serbest piyasa
içine alınması tartışılıyordu, fakat insanların temel gıda
maddelerine erişiminin sağlanması şirketlere terk edilemeyecek
önemde görüldüğünden bu uygulama
gerçekleşmiyordu. GATT’ın sekizinci ve son toplantısı olan
Uruguay Turu’na gelindiğinde ise (1986-1992) tarım serbest piyasa
içine alındı.

Tarımın serbest piyasa içine alınmasıyla bugünlerde tahtlar
bir yana, şahlar bir yana savrulmaya başladı. Ayaklanan ayaklanana! Ee, ne
yaparsın, yeni çağımızın isyanları daha bulaşıcı.
Açlığa mahkûm edilenler, yönetenlerin kâbusu
olacağı bir süreci alenen başlattılar.

Ayaklanmaların önemli nedeni gıda fiyatları

Gıda fiyatının artışında küresel iklim krizinin etkisi var.
Gıdanın üretilme tarzı da küresel iklim değişikliğini % 47-54
oranında etkiliyor. Küresel iklim krizi ile gıda üretim
tarzının birbirini olumsuz etkilemesiyle gıda ve iklim krizi daha da
büyüyor. Ancak en önemli neden, küresel tarım ve gıda
şirketleri.

Temel üretim girdisi olan tohum, gübre ve mazot sağlayan
şirketlerin girdilere yaptığı yüksek zamlar,
çiftçileri (maliyeti karşılayamadığı için)
üretimden vazgeçmeye zorluyor. Çiftçilerin zor
zahmet ürettiği ürünlerin fiyatları dünya borsalarında
büyük tarım ve gıda şirketleri tarafından belirleniyor. Yani
gıdanın egemenliği büyük tarım ve gıda şirketlerinde. Şu an
dünya üzerinde üretilecek olan gıda -üç yıl
sonrası dahil- büyük tarım ve gıda şirketleri tarafından
satın alınmış durumda. Tarımsal girdinin de, tarımsal üretimde
elde edilen gıdanın alım fiyatını da belirleyenler aynı küresel
şirketler.

Ülke yönetimleri üzerinde etkili olan bu küresel
şirketler nedeniyle gıda üretim tarzı değiştirilemiyor. Sağlıklı
ve ucuz gıdaya erişilemiyor, küremizin ısınması engellenemiyor.
Çağımızın çelişkisi, küresel şirketler ile
emekçi yoksul halk ve doğa arasındaki çelişki.
Çelişki her geçen gün derinleşiyor.

G-8 ve G-20

Protestolar şirketler için kaygı yaratıyor, ama gıda
spekülatörlüğü yapmaktan caydırmaya yetmiyor,
çünkü arkalarında G-8 ile G-20 koruyucuları var. Bazen
dünyanın büyükbabaları G-8’ler ve babaları
G-20’ler toplanıyor, ancak yapılan bu toplantılar, temel gıda
maddelerinin serbest piyasalarda ticarete konu edilmemesini sağlayamıyor.
Çünkü büyükbabalar ve babalar, çocukları
arasında ayrım yapıyor. Paralı çocuklarını kayırıyorlar.
Çözüm için toplanan gelişmiş ülkeler, bu
nedenle çözümsüzlük üreterek
dağılıyorlar.

G-8 ve G-20’lerin desteklediği şirketlerin marifetiyle temel gıda
maddeleri olan pirinç, buğday ve bitkisel yağın fiyatı
2006’da % 30 arttı. Aynı ürünlerin 2007-2008 artışı %
37. Azgelişmiş ülkelerin yıllık gıda ithalat harcamaları 2000
yılına göre üç misli arttı. Sebep, gıda ithalatının
artması değil, gıda fiyatlarının küresel şirketlerce
yükseltilmesi. Bu durum, 75 milyon insanı daha açlar ordusuna
kattı. 125 milyon insanı yoksulluğa mahkûm etti. Artan fiyatlar,
dünya insanlarını yoksulların protestolarıyla yüzleştirdi.

2010’dan günümüze, Avustralya’da ve Güney
Amerika’da seller, Rusya’da kuraklık ve yangın, Avrupa’da
ve Çin’de kuraklık, Kuzey Yarımküre’de kar
fırtınaları ve Hindistan’da şiddetli muson yağmurları yaşandı.
Küresel buğday fiyatları ikiye katlandı. Mısır fiyatları % 73
arttı. Son üç ayda şeker ve zeytinyağı fiyatı % 20-22
oranında arttı. Bu yeni artışlar 44 milyon insanın daha da fazla
yoksullaşmasına neden oldu.

Gıdanın üretim modelinde doğayla uyumlu olmayan tarz ısrarı
sürüyor. Engellen(e)miyor. Küresel iklim değişikliği bir
yandan, küresel şirketler diğer yandan, yoksulları vuruyor.
Tarımın serbest piyasa içine alınmasının başaktörleri IMF
ve Dünya Bankası’nın isyanlar karşısında etekleri tutuşmuş
durumda. IMF Başkan Yardımcısı John Lipsky, “Gıda fiyatlarındaki
dalgalanma nedeniyle büyük bir endişe hâkim” diyor.
Dünya Bankası Başkanı Zoellick, “Fiyatlar tehlikeli
seviyelerde. Mısır ve Tunus’taki protestolar da kışkırtıcı bir
unsur oldu” diyor. Geçmiş sicillerine göre IMF ve
Dünya Bankası’nın dediklerine uyulur mu? TOBB Başkanı Rifat
Hisarcıklıoğlu, “yıllardır Türkiye’ye ‘tarımdan
çıkın’ diyen IMF’nin şimdi ‘avantaj
tarımda’ dediğini, bunun da kendisini
güldürdüğünü” söylemişti.

G-20 Dönem Başkanı Nicolas Sarkozy, gıda fiyatlarındaki ani
yükselişleri ve dalgalanmayı durdurmak için emtia
piyasasındaki spekülatörlerin engellenmesi gerektiğini
söylüyor ve asıl soruna parmak basıyor.

İthalat vergileriyle oynamak çözüm
değil

Gıda sıkıntısı çeken ülkelerin hükümetleri bir
yandan G-20’den gelecek kararlara kulak kabartmış bekliyor, diğer
yandan peş peşe önlemler alıyor. AB, şekerde ve hayvan yeminde
ithalat vergisini azaltma ve bazı tahıllarda dondurma kararları alıyor.
Brezilya, pamukta ithalat vergisini % 10 düşürdü. Hindistan,
bazı gıda maddelerinde ithalat vergilerini azaltıyor ve soğan (Hint
mutfağının temel maddesi) ithalatındaki % 5’lik ithalat vergisini
kaldırıyor. Güney Kore, 67 üründe ithalat vergilerini
düşürüyor. Cezayir, şekerdeki KDV ve ithalat tarifelerini
donduruyor, gıda fiyatlarını % 40 düşürmek için
çalışırken bazı ürünlere fiyat kontrolü getiriyor.
Fas, şeker ve buğdayda uygulanan ithalat vergilerini aşağıya
çekiyor. Bangladeş, yemeklik yağlarda ithalat vergisini
düşürüyor. Endonezya, pirinç, buğday, soya fasulyesi
ve hayvan yemi için ithalat vergilerini kaldırıyor. Rusya, buğday
ve şekerkamışı ithalatında uygulanan tarifeleri indiriyor. Filipinler,
buğdayda uygulanan % 3’lük vergiyi 6 aylığına kaldırıyor.
Türkiye’nin elinde, hasat dönemine kadar kullanabileceği 5.5
milyon ton buğday olmasına karşın ithalatta gümrük vergilerinin
sıfırlanması için kararname hazırlanıyor. Bu tür
girişimler, isyanları ancak ötelemeye yarar, çözmez.
Ülkeler kendine yeterlilik için üretimi
arttırmadıkça, küresel iklim değişikliğine neden olan
üretim modelini değiştiremedikçe, gıda fiyatlarını
dünya borsalarında küresel şirketler belirledikçe, ithalat
vergileriyle oynamak sadece küresel şirketlerin kârına kâr
katar.

Ülkelerin bu önlemlerine küresel şirketler ellerini
ovuşturarak bıyık altından gülüyor...

*ÇİFTÇİ-SEN (Çiftçi Sendikaları
Konfederasyonu) Genel Başkanı 

Kaynak: radikal.com.tr

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder