9 Mart 2011 Çarşamba

İMO Yönetimi Üyesini İcraya Vermekle Tehdit Etmektedir!

İMO Yönetimi Üyesini
İcraya Vermekle Tehdit Etmektedir!

 


İMO Yönetimi Üyesini İcraya Vermekle Tehdit Etmektedir!





src="http://www.imoankara.org.tr/Portals/0/LiveContent/377/Images/imo.jpg"
style="border-top-width: 0px; border-right-width: 0px; border-bottom-width:
0px; border-left-width: 0px; border-style: initial; border-color: initial;
width: 150px; height: 150px; " />

Seçim dönemlerinde oy istemek dışında yıllardır
üyesiyle hiç iletişim kurmayan İnşaat Mühendisler Odası
yönetimi, 20.01.2011 tarihli bir mektup aracılığıyla belki de ilk
kez bu kadar çok üyesine ulaşmıştır.

 

 İMO’nun farklı şubelerine kayıtlı olan ve aidat borcu
bulunan tüm üyelerin tebligat adreslerine gönderilen bu
mektupta, İMO Yönetim Kurulu’nun 4 Aralık 2010 Tarih ve 11
No’lu toplantısında alınan “aidat borcu bulunan
üyelerin borçlarını ödemeleri için adreslerine
tebligat yapılması kararı”
ndan bahsedilerek 2011 yılı dahil
geçmiş dönemlere ait aidat borçlarının ödenmesi
istenilmektedir. Yazıda, aidat borçlarının 30 Nisan 2011 tarihine
kadar ödenebileceği, ödeme yapılmadığı takdirde 6235 Sayılı
TMMOB Yasası uyarınca yasal işlem başlatılacağı belirtilmektedir.

Söz konusu 6235 Sayılı TMMOB Yasası’nın 30. maddesinde;
Her türlü oda aidatı ile diğer para cezalarını
tebliğ gününden
itibaren otuz gün içinde
mensup oldukları odaya ödemeyenler hakkında icra ve iflâs Kanunu
hükümlerine göre takibat yapılır”
hükmü
yer almaktadır. Yani, TMMOB’ye bağlı odaların
yürürlükteki yasa ve yönetmelikleri
çerçevesinde böyle bir borcu tahsil etme hakkı
vardır.

Bahsedilen bu mektup, kontrolsüz bir şekilde ve deyim yerindeyse
kime denk geldiyse gönderilmiştir. İMO yönetimi uzun zamandır
üyesinden kopuk olduğundan, ne İMO’nun üyesinden, ne de
üyenin İMO çalışmalarından haberi vardır. Tebligat, uzun
süredir yurtdışında, şantiyede vs.. olan birçok üyenin
ailesine teslim edilmiştir. Hatta yazı gelenler arasında borcunu
yıllardır hiç aksatmadan ödeyen kamu çalışanı
üyeler de vardır ve bu durum üyeler arasında ciddi bir tepki
doğurmuş, istifa etme söylemi yaygınlaşmıştır.

Bilinmelidir ki; oda yönetiminin giderek bürokratlaştığı ve
kendini üyenin üzerinde gördüğü, bunun sonucunda da
üyelerin odadan giderek uzaklaştığı bu dönemde, yönetimin
bu hamlesi başta kamu çalışanı üyeler olmak üzere
kitlesel istifaların önünü açacaktır. Şu an
için odanın yıllardır unuttuğu, hiç ulaşmadığı
birçok üye odasından umutsuzdur ve bir şekilde bu
borçtan kurtulup, istifa etmeyi düşünmektedir.

Demokrat Mühendisler Platformu olarak, meslek odalarının
gücünü maddi imkanlarından değil, üyesinden alması ve
TMMOB’ye bağlı odaların ana gelir kaleminin üye aidatları
olması gerektiğini savunuyoruz. Bu durum oda-üye bağının
gönüllülük temelinde gelişimine de hizmet edecektir,
ancak elbette bu ilişki tek taraflı olmamalıdır. Üyeden aidatını
gönüllü olarak ödemesini bekleyebilmek için, oda
yönetimi olarak üyeler için ne yapıldığının
sorgulanması gerekir.Öte yandan, meslek örgütleri
bürokratik işler yürüten kamu kurumları değildir. Odalar,
mesleki demokratik kitle örgütleridir ve bu örgütler,
üyelerin sorunlarına çözüm getirdiği sürece
kabul görür, üyeleri ile ilişkisi buna paralel olarak
gelişir. Üyeden uzaklaşıldığı durumlarda ise, şimdi olduğu gibi
aidatları dahi toplayamaz.

İMO yönetim anlayışı bir süredir ticari amaçlarla
faaliyet yürüterek üyelerle ilişkisini belge alım-satımı,
puan toplama ve kurslara indirgediğinden ücretli ve işsiz
meslektaşlarımız başta olmak üzere, üyelerinin büyük
bir bölümü ile hiçbir ilişkisi kalmamıştır.
Hiçbir sorununa eğilmediği, yıllardır seçim dışında
hiç gitmediği bu üyelerden odanın aidat istemesi,
“icra” tehdidiyle alacaklı gibi kapıya dayanması meşru
değildir. Zaten mevcut yapıya baktığımızda İMO’nun gelirlerinin
önemli bir kısmını (%73,6) hizmet gelirlerinin oluşturduğunu,
üye ödentilerinin (%16,4) gibi düşük bir oranda
kaldığını görmekteyiz. (2009 yılı verilerinden
alınmıştır).İMO’daki yönetim anlayışı odayı ticarethaneye
çevirmeyi başarmış durumdadır vebu durumdan da rahatsız
değildir; çünkü hizmet gelirlerinden gelen yüksek
miktarlar, onları mutlu etmekte, güçlü kılmaktadır. Yani
içinde bulunduğumuz sürecin, üyelerin büyük
bölümünden aidat toplanılamamasının doğrudan sorumlusu
mevcut yönetim anlayışıdır!

Çözüm bellidir, oda-üye bağı sağlam temellere
oturtularak üyelik kağıt üzerinde kalmamalı, oda
yönetimleri üyelerin sorunlarına, taleplerine yönelik
politikaları hayata geçirmelidir. Üye de, meslek
örgütünü kendi örgütlenmesi olarak
görmeli, sahiplenmeli ve ilişkisi gönüllülük
temelinde olmalıdır. Bu anlamda üye aidatları da aidiyet duygusunun
ve gönüllüğünün bir göstergesi olarak ele
alınmalıdır. Mevcut yönetim anlayışının elindeki İMO’da,
üyeler kendilerini kayıtlı oldukları odaya ait hissetmemekte,
odasını sahiplenmemektedir. Çünkü üyenin gerek
mesleki, gerek ekonomik, gerekse toplumsal sorunları ortaya
çıktığında odasını arkasında/yanında hiç
görmemiştir. Katılımcılık zaten söz konusu olmadığından,
üyeler odanın işleyişine, politikalarına vs.. ilişkin hiçbir
süreçte yer almamıştır. Bunun için odaya güveni
kalmamış, aidiyet duygusu zedelenmiştir; “oda benim için
ne yaptı, bana ne faydası var”
 sorusu sıklıkla
dillendirilmektedir. Dolayısıyla sahiplenmediği, güvenmediği ve
destek görmediği odasına aidat ödemek üyelerin zoruna
gitmektedir.

Yapılması gereken bıkmadan, usanmadan üyeye gitmek, üyelerin
odayı sahiplenmesini sağlamaktır; böylece “aidat
toplama”
diye bir sorun zaten ortadan kalkacaktır. Örneğin,
kamu emekçileri sendikalarına düzenli aidat ödemektedir,
ancak bu hiçbir zaman sendika üyelerince sorun edilmemiştir.
Hatta KESK üyesi kamu emekçileri, sendika aidatlarının devlet
tarafından ödenmesine bile karşı çıkmıştır!
Çünkü üyeler bilmektedir ki, sendikalar
kendilerinindir, onlar da sendikadır! Sendika üyesine sahip
çıkmakta, haklarını savunmaktadır. Ancak aynı aidiyet duygusunu
İMO üyeleri için söylemek mümkün değildir.

Günümüzde, özel sektörde çalışan inşaat
mühendislerin büyük bir bölümünün odalara
üyeliği, sadece alınması zorunlu olan birtakım belgeler ile
onaylanan projelerin altına imza atarken gerekli olan
yükümlülükler çerçevesinde
tanımlanmıştır. “Aidat borcu
bulunmama”
,“puan toplama” bu
yükümlülükler içinde ele alınabilir.
Meslektaşlarımızın önemli bir bölümü İMO’yu
bir öz-örgütlülük olarak görmemekte, sadece
belge alıp verilen bir tasdik kurumu olarak nitelendirmektedir. Kamu
çalışanı ve akademisyen mühendisler ise, belki yıllardır
odasına hiç gitmemiş, oda da onlara ulaşmamıştır. Bu kesimin
büyük bir bölümünün İMO’ya aidat borcu
vardır.  Kamuda çalışan ya da akademisyen olan
mühendislerin İMO’ya mesafeli yaklaşması gayet anlaşılır bir
durumdur; ne de olsa kamudaki mühendislerin puan toplama, belge alma ya
da “yetkin” olarak piyasada kendilerine avantaj sağlama gibi bir
dertleri yoktur!

İMO etkin yönetim anlayışının bu durumdan rahatsız olduğunu
söylemek de zordur. Üyelerinin önemli bir
bölümünün kamuda istihdam edilmesine karşın, İMO
yönetimi kamuda çalışan üyelerini unutmuş
durumdadır.  Sürgünler ve disiplin soruşturmalarıyla
karşı karşıya kalan üyelere oda sahip çıkmamıştır. Bazı
istisnalar dışında Kamu Kurumlarında odanın temsilcisi bile yoktur!
Halbuki Kamu kurumlarında kurulacak işyeri temsilciliği mekanizmasıyla,
odalar üyelerinin sorunlarını yerinde tespit edebilecek, yaşanan
sıkıntılara anında müdahil olabilecek ve böylelikle
oda-üye bağının güçlenmesini sağlayabilecektir.

Tüm İMO üyelerinin farkına varması gerekir ki; karşımızda
üyesini, meslektaşını icrayla tehdit eden bir yönetim
anlayışı vardır. Üstüne üstlük bu anlayış kendi
“solcu, ilerici, demokrat” olarak ifade etmektedir.
İMO’nun demokratik gelenekleri içerisinde üyeyi icraya
vermek diye bir şey hiç olmamıştır. Kaldı ki, bu kadar süre
üyelere aidat borçlarıyla ilgili bilgilendirme yapmayıp, 
son 5 yıllık borçları bir anda ve toplu olarak talep etmek ne kadar
doğrudur? İMO Yönetimi borçlarla ilgili bilgilendirmeyi
vakitlice yapmayarak üyelerin yönetim anlayışını çok
önceden sorgulamalarını engellemek mi istemektedir? Sanırız İMO
yönetimi, bu tebligatın asıl muhatapları olan kamuda çalışan
üyelerin yaşam koşullarından da bihaberdir ki; bu üyelerden
720-864 TL’yi bir anda istemiştir.

Kendilerine hangi sıfatları yakıştırdıklarının hiçbir
önemi yoktur, mevcut yönetim anlayışı kendini üyenin
üstünde gören, bürokratik bir anlayıştır. Bu
yönetimin elinde piyasalaşma İMO’ya da sirayet etmiş, maddi
güç belirleyici olmuş, üye ile ilişkiler para ve belge
odaklı ele alınmıştır. Üyeye ve örgütlenmeye yatırım
yapılması gerekirken, maddi değerlere (bina, kokteyl, lüks kutlamalar
vs..) önem verilir olmuştur. Yıllardır odaları kendi malı gibi
gören, kendisi gibi düşünmeyenleri tecrit eden bu anlayış
yönetimlerde durduğu sürece de, süreç özellikle
ücretli ve işsiz üyeler için kötüye
gidecektir.


DEMOKRAT MÜHENDİSLER PLATFORMU

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder