13 Nisan 2011 Çarşamba

"Devlet Muhaliflere Yıllardır Şiddet Uyguluyor, Gerçek Terörist Kim?"

"Devlet Muhaliflere
Yıllardır Şiddet Uyguluyor, Gerçek Terörist Kim?"

GÜÇLÜ SEVİMLİ:
"Devlet Muhaliflere Yıllardır Şiddet Uyguluyor, Gerçek
Terörist Kim?"

ÇHD'den Avukat Sevimli: "Devlet sisteme muhalif olanlara
yıllardır baskı, zor ve şiddet uyguluyor. İşte bu noktada bir kez daha
şu sorular karşımıza çıkıyor: Kim terörist, neye göre
terörist ve aslında kim gerçek terörist?"

"Tanımlama muğlak olduğunda, terör çok geniş bir
yelpazede karşımıza çıkıyor. Bu şekilde sisteme muhalif olan
herkes yaptığı her eylem ile terör suçlusu olabilir." />

Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) İstanbul Şubesi
Yönetim Kurulu Üyesi Avukat Güçlü Sevimli,
Terörle Mücadele Yasası'nın (TMY) 20. yılında hem yasayı
hem de terör kavramını bianet'e değerlendirdi.

Avukat Sevimli, "Yasadaki terör tanımı son derece muğlak ve
müphem ifadelere sahiptir. Bu durum da hukuk güvenliğini ortadan
kaldırıyor. Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemeleri'nde hukuk
güvenliğinden ve sanık haklarından bahsedebilmek mümkün
değil" diyor.

Terör suçlarına ve hükümlülere de değinen
Sevimli, "F tipi cezaevlerinde, diğer cezaevlerinde söz konusu
olamayacak şartların varlığının, TMY kapsamında ceza alanların veya
tutuklu yargılananların olağanüstü bir infaz rejimine tabi
olduğunu" ortaya koyduğunu anlattı.
"Kimin 'terörist' olduğunu iktidar
belirler"

TMY'nin birinci maddesindeki terör tanımından hareketle, bu
tanım hukuka ve adil yargılama hakkına zarar verici bir nitelik taşıyor
mu?

TMY'deki terör tanımı insan haklarını değil, "devletin
bekası" mefhumunu dikkate alarak hazırlandı. Tanımın kendisi
"hakları" değil devleti koruma amacında.

TMY kapsamındaki hemen tüm yargılamalarda savunma hakkının ve adil
yargılanma hakkının ihlal edildiği rahatlıkla söylenebilir. Zaten
Türkiye'nin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde (AİHM) en
çok TMY'ye dayanan yargılamalardan mahkum olması da bunu
kanıtlıyor.

Terör ve terör suçlusu tanımları yapılırken, bunu
hukukun siyasetle ve iktidarla ilişkisinden kopuk olarak düşünmek
mümkün mü?

"Terör", "terör suçlusu" tanımları ve
TMY, elbette hukukun ötesinde siyaset ve iktidarla alakalı. Aslında
kimin "terörist" olduğu veya hangi eylemin "terör
eylemi" olduğu iktidarda kimin olduğuna göre belirlenir.

Örneğin ülkede iktidarda olan anlayış kendi iktidarını tehdit
eden başka bir anlayışı "terörist" olarak tanımlar. Ancak
terörist olarak tanımlanan anlayış eğer iktidara gelirse meşru hale
gelir.

Bu noktadaki en çarpıcı örnekler ise ülkeler arası
terörist tanımlamalarıdır. Örneğin bir ülkeye göre
terörist olarak tanımlanan bir grup veya anlayış, başka bir
ülke tarafından "özgürlük
savaşçısı"dır.

Kanundaki terör tanımının bir suçtan çok yaşam
biçimini tanımladığı ve muğlak oluşu sebebiyle de bir yaşam
biçiminin yargılanmasına izin verebilecek şekilde
düzenlendiği görüşü hakkındaki düşünceniz
nedir?

Yasadaki terör tanımı son derece muğlak. Bu durum da zaten hukuk
güvenliğini ortadan kaldırıyor.

Tanımlama muğlak olunca terör tanımı da çok geniş bir
yelpazede karşımıza çıkıyor. Bu şekilde sisteme muhalif olan
herkes yaptığı her eylem ile terör suçlusu olabilir.
"Muhalifler, devlet için hep 'terörist'
oldular"

TMY 2. maddedeki, "amaçlanan suçu işlemese dahi
örgütlerin mensubu olan kişi terör suçlusudur"
ibaresiyle birlikte düşündüğümüzde, siyasi ya da
kültürel alandaki faaliyetlerin de terör suçlamasıyla
karşı karşıya kalmasını nasıl değerlendirirsiniz?

TMY'yi ele alırken örgüt suçu konusunu da ele almak
gerekir. TMY'ye göre, yapılan eylemin kendisi ne olursa olsun
örgüt kapsamında işlendiğinde terör suçu olarak
kabul edilir.

TMY'de, amaç suç kapsamında olmasa dahi sanık terör
suçlusu sayılabiliyor. Bu durum özellikle Ceza Kanunu 220. madde
ve devamındaki maddelerde daha çarpıcı şekilde karşımıza
çıkar. Buna göre örgütlü suç kapsamında
olmasa dahi örgütün amacına denk düşen fiiller de
örgütlü suç kapsamında değerlendiriliyor.

Örneğin biraz karikatürize edersek, örgüt zamların
geri alınmasını istiyorsa siz de zamlara karşı eylem yaparsanız
örgüt üyesi olarak yargılanabilirsiz.

Devlet terörü kavramını nasıl tanımlarsınız ve bu
tanımı devletin terör tanımıyla nasıl bağdaştırabiliriz?
/>

"Devlet terörü" devletin kolluk güçlerinin
uyguladığı şiddete yönelik kullanılan bir tanımlama. Başka bir
ifade ile aslında günümüzde terör kelimesi doğrudan
şiddet fiillerine teşmil edilmiştir. Devlet terörü denilirken de
buna atıf yapılıyor. Bu husus da az önce anlattıklarımdan
bağımsız değil.

Devlet her zaman kendi bekasını koruyabilmek adına çeşitli
fiileri suç, terör veya şiddet olarak tanımlar. Öte yandan
belirtmek gerekir ki, devlet vatandaşlara ve özelde de sisteme muhalif
olanlara yıllardır baskı, zor ve şiddet uyguluyor. Bu noktada şu sorular
karşımıza çıkıyor: Kim terörist, neye göre
terörist ve aslında kim gerçek terörist?

Siyasi suçluların "terör suçlusu"na
dönüştürülmesi sürecinde hangi dinamikler rol
oynadı, hangi siyasi akımlar ve iktidarlar bu tanımda etkindi?

Eğer Türkiye özelinde konuşursak, ülkemizde "siyasi
suç" tanımı devlet açısından hiçbir zaman
söz konusu olmadı. Devlet açısından mevcut sisteme muhalif
olan insanlar her zaman "terörist" oldular. Ancak elbette bu
noktadaki en önemli dönemeç, 12 Eylül darbesi ve
sonrasında devletin kendisini tekrar organize etmesidir.

12 Eylül cuntasıyla birlikte devlet kendisini yukarıdan aşağıya
tekrar organize etti ve daha öncesiyle kıyaslanmayacak derecede sistem
muhaliflerine yöneldi. Bugünkü devlet açısından
söz konusu olan terör konseptinin, temelini darbeden aldığını
söyleyebiliriz.
"ÖYM'lerde adil yargılanmadan
bahsedemeyiz"

DGM'lerin devamı olan Özel Yetkili Mahkemeler'in
meşruiyeti konusunda ne düşünüyorsunuz? Bu mahkemeler ikili
bir hukuk sistemi yaratıyor mu? ÖYM'de adil yargılama hakkı ihlal
ediliyor mu?

Biz ÇHD olarak DGM'lere karşı ve sonrasında da DGM'lerin
devamı olan Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemeleri'ne (ÖYM)
karşı kampanya ve eylemleri sürdürüyoruz. Bu yıl da
ÖYM'in kaldırılmasına yönelik karşı yeni bir kampanya daha
başlatacağız.Bu mahkemelerde hukuk güvenliğinden, sanık
haklarından, savunma hakkından ve adil yargılanmadan bahsedebilmek
mümkün değil.

Türkiye'deki mahkeme heyetleri, hakimler ve savcılar kendilerini
her zaman devleti korumak zorunluluğu içinde görüyor. Bu
durum da doğrudan verdikleri kararlara yansıyor. ÖYM'deki
yargılamalar kapsamında olağanüstü yargılama ve soruşturma
yöntemlerinin varolması bir yana en büyük sıkıntı,
hakimlerin yargılama dosyalarındaki mevcut delillere göre değil,
kendi önyargı ve kanılarına göre karar vermeleri. Öncelikle
bu zihniyet değişmeli.

Tutukluluk süreleri de terör örgütü
üyeliğiyle suçlananlara bir "ön ceza" olarak
uygulanıyor. TMY'den ceza alanların cezaevi şartları diğer
mahkumlarla nasıl farklılıklar gösteriyor?

TMY kapsamında ceza alanlar ve TMY kapsamında tutuklu yargılananlar
yüksek güvenlikli F tipi cezaevlerinde tutuluyor. Hüküm
alanlar ve tutuklu yargılananlar diğer mahkum ve sanıklardan tamamen
farklı olan özel tutuk veya infaz modellerine tabi.

F tipi cezaevlerinin hücre tipi oluşu ve diğer cezaevlerinde söz
konusu bile olamayacak şartların varlığı zaten TMY kapsamında
yargılananların olağanüstü bir infaz rejimine tabi olduğunu
ortaya koyuyor.

 

Kaynak: Bianet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder