13 Nisan 2011 Çarşamba

HALKEVİ Barınma Hakkı Bürosuna açık Mektup / Özgür Yılmaz

HALKEVİ Barınma Hakkı
Bürosuna açık Mektup / Özgür Yılmaz

 

13 Nisan 2011, 16:05Çağdaş Huk. Der
ÇHD Ankara Şubesi Kentsel Dönüşümle Mücadele
Komisyonu "sendika.org" sitesinde çıkan yazıya karşı
açık mektup yayınladı.
 
Değerli Halkevciler, Barınma Hakkı Bürosu
Çalışanları,
 
               
 
“Yürüyüş” dergisinin 245. sayısında
yayınlanan Ankara’da Kentsel Dönüşüm
Mücadelesi’ne ilişkin değerlendirmelerime karşı,
“sendika.org” sitesinde bir cevap yazısı yayınladığınızı
gördüm. Ancak yazı cevaptan ibaret kalmamış. Çağdaş
Hukukçular Derneği Ankara Şubesi “Kentsel
Dönüşümle Mücadele” komisyonu
çalışmaları kapsamındaki kurumsal çabayla bir sorun
yaşadığınız anlaşılıyor.
 
 
 
Öncelikle yazının dilini hiç uygun bulmadığımı
söylemeliyim.
 
Bu dil maalesef, okurlarını siyasal kalem kavgasının
“küçük” tatminlerine alıştırmış bir ifade
etme biçimi. Polemik yazdırmak herhalde “kadro
eğitiminin” bir parçası olarak görülüyor, ancak
biraz gayret göstererek, gerçekle ve muhataplarınızla daha
seviyeli bir ilişki kurabilecek kadrolara zaten sahip olduğunuzdan
eminim.
 
Gereksiz deyim ve tamlama kullanma kötü alışkanlığına bağlı
olarak sarf edildiği anlaşılan;  “ciğere
uzanamayan kedi”, “hayal dünyası”,
“bozguncuların avukatlığı”, “düşmanca
tutum”, “durumu örtbas etmek”, “mücadeleyi
satmışlar”, “arkadaşlarını kandırmışlar”,
“uydurmaya gerek yok”, “satılmışlar”,
“hainler”
 gibi kalıplara, aynı tarzda cevap
vermemeyi tercih ediyorum. Bu “ortaokul müsameresi” dili
yerine, sorunun kendisini ve farklı düşündüğümüz
yeri doğrudan konuşmak daha verimli olacaktır.
 
Tutum ve görüş ayrılığımız var. Acaba özü
nedir?
 
I. “Rant için değil, İnsan için Kentsel
Dönüşüm istiyoruz” imzalı ve “Mamak halkının
tümünün görüşlerini
yansıtmaktadır”
dediğiniz
broşürünüzün 8 ve 9. sayfalarına bir bakalım;
 
“Herkes için yerinde ıslah yapılsın” başlığı
altında “bütün gecekondu sahiplerine bulundukları
mahallelerde ev gösterilsin” demişsiniz. Söylediğiniz şey
konutun yerinde ıslahı değil, sözleşmenin kâğıt
üzerinde ıslahı! Zaten arkasındaki taleplerinizden durum yeterince
anlaşılıyor:
 
- “verilecek evlerin metrekareleri, inşaatların
başlangıç ve bitiş tarihleri, verilecek konutların yeri
sözleşmeye yazılsın…”
 
- “kira yardımı
yükseltilsin…”
 
- “sözleşmeye kira yardımı değil kira bedeli
yazılsın…”
 
- “istenen toprak ve metrekare oranları
düşürülsün…”
 
- “herkese kat karşılığı konut
verilsin…”
 
                Bu mu
“Yerinde Islah”? Siz bu meseleyi hiç anlamamışsınız.
Tüm talep metinlerinizden ve broşürlerinizden daha önce
yayınlanıp dağıtılmış olan, Çağdaş Hukukçular
Derneği’nin çeşitli mahalle dernekleri ile birlikte
hazırladığı “Mamak Kentsel Dönüşümü”
(Barınma Hakkı İçin Mücadele Zamanı) kitapçığına
bir göz atsaydınız belki bu sorun yaşanmazdı.
 
                Kentsel
dönüşümle mücadelenin temel ekseni hiçbir zaman
sözleşmeleri “iyileştirmeye çalışmak” olmadı.
Perspektifiniz tamamen hatalı. Tek çözüm, bu güvensiz
sözleşmenin (şartları ne kadar iyileştirilirse iyileştirilsin, ne
vaat edilirse edilsin) reddedilerek, karşımızdaki siyasal iradeyi,
kaynağını bulamayacağı bir kamulaştırmaya veya projeyi terk etmeye
zorlamaktı. Hâlâ da öyledir.
 
                
 
“Yerinde ıslah”, gecekondunun bir sözleşme kapsamında
yıkılıp, aynı mahalleden kendisine ev gösterilmesini beklemek, bunun
için de sözleşmeye güvenmek değildir. “İnsan
için kentsel dönüşüm” sloganınız, kentsel
dönüşümün doğasını kavrayamayan bir klişedir. Bir
kötülüğün başına “insan için
istiyoruz” yazınca, zannedildiği gibi insana hizmet etmez, bu
halkçılık da değildir. Sadece “ucuz
halkçılığı” besler. Bir an önce bu hatadan
dönüp “Kentsel Dönüşüme” karşı
pozisyona dâhil olmalısınız. Doğrusu budur.
 
 
 
II. “İlker ve Yukarı Dikmen Mahallesi
Mahalle Temsilcileri”
diye imzaladığınız ve
içerisine “Barınma Hakkı Büromuz açılıncaya
kadar geçici iletişim telefonu” ibaresini yerleştirdiğiniz
talepler manzumesi de aynı ideolojik perspektifle malûldür.
 
- “Konut sahibi olmak için şart koşulan toprak
metrekaresi 400’den 200’e
çekilsin…”
 
- “Her bir metrekare için istenen 450 YTL, en fazla
50 YTL’ye çekilsin…”
 
- “Enkaz bedelleri
arttırılsın…”
 
- “Kira yardımları en az 600 YTL
olsun…”
 
                Bu talepler;
kentsel dönüşümü içsel olarak kabul etmenin,
sonuca teslimiyetin, “biraz sağını solunu
iyileştirirsek ne âlâ, bunlar zaten yaparlar”
sinikliğinin yansımasıdır.
 
                En başına
“yerinde ıslah yazdık”
diyebilirsiniz. Evet, yazmışsınız, ama onu da yanlış anlamışsınız.
Nerede hata yaptığınızı açıkça tarif etmek
gerekiyor.
 
                Yerinde ıslah;
yıkımsızdır. Somut belgelendirme, vergi ve imar harcı muafiyeti,
karşılıksız barınma finansal desteklemesi, doğrudan inşaat malzemesi
desteği, faizsiz kredi ve lokal ölçekte planlama ile yapılır.
Evler belediyeye yıktırılmaz! Enkaz parası talep edilmez! Kira yardımı
istenmez! Belediyeden, müteahhitten aynı mahallede yeni ev beklenmez!
Sözleşme yapılmaz!
 
 Yerinde Islah talebi hayata geçirilirken, yaşam alanımız,
parsel parsel, daha sağlıklı, depreme ve yangına dayanıklı, hijyenik,
kültürel bütünlüğümüzü ve
estetiğimizi koruyan destekleme inşaatları ile güçlendirilir.
Kimseye “benim evimi yerinde ıslah et” denmez! “Ben evimi
ıslah edeceğim, sen barınma hakkı kapsamındaki pozitif
yükümlülüklerini yerine getir, beni vergiden ve imar
harçlarından muaf tut, evimi belgelendir, karşılıksız barınma
hakkı desteği ve faizsiz uzun vadeli yapılandırma kredisi ver, doğrudan
inşaat malzemesi desteği yap” denir.
 
Yaptığınız ateşle oynamaktır. Belediyeyi “ikna edip”
insanlara, “daha iyi sözleşme yaptık; size bu
mahalleden ev verecekler, daha yüksek kira yardımı yapacaklar,
enkazınızı pahalıya alacaklar”
diye sözleşme
imzalatamadığınız için aslında çok şanslısınız.
Belediyenin akılsız tutumuna şükretmelisiniz. Çünkü
basit bir “tek taraf ağırlıklı” özel hukuk
sözleşmesinden ibaret olan bu kâğıdı
“iyileştirildi” diye imzalatacağınız insanların elleri,
gerçek niyet hayata geçirilmeye başlandığında yakanızda
olurdu. Kentsel dönüşümün tek amacı, o yoksulların
yeni açılacak rant alanından kovulmasıdır. Karşımızdaki siyasal
iradenin kafası çalışsaydı, sizin “iyileştirilmiş
sözleşmelerinizi” kabul edip halka imzalatır, evlerini yıkar ve
bugün tek taraflı fesihle çoktan projelerini tamamlamış
olurdu. Sizler de herhalde evsiz bir davacı ordusuna “tazminat
hukuku” yardımında bulunuyor olurdunuz.
 
Yine de düşmanın aptallığına güvenerek politika
yapmayın. 
 
 
 
Kentsel dönüşüme açık bir biçimde karşı
çıkın. Her ne demekse “İnsan için olanını” da
ayırmadan karşı çıkın. Sözleşmeleri
“iyileştirmeye” çalışmaktan vazgeçin. Bırakın
halk, evlerini ve barınma haklarını savunmak için dirensin. Yıkım
iradesinin sahibi olan neo-liberal kapitalizmin çıkarları ile yoksul
halkın çıkarlarını uzlaştırmak işine vakit harcamayın. Bu
çıkarların uzlaşmayacağı tarihsel gerçeğini
hatırlayın. “İlk önerilenden daha iyi şartlarda
sözleşme yaptırmayı başarırsam aradaki fark bana yazar, derneğimin
üyesi artar, sempati toplarım”
psikolojisinden
kurtulun.
 
Kime ne yazarsa yazsın, tek gerçek başarı kentsel
dönüşümü durdurmaktır. Tek doğru, kentsel
dönüşümün kentsel bir “yıkım” olduğunu
kavrayıp karşısında örgütlenmektir.
 
 
 
III. Çağdaş Hukukçular Derneği
hiçbir alan çalışmasını dar anlamda siyasal
amaçlarla yapmadı, yapmaz. Biz 1974 yılından bu yana halkın,
yoksulların ve sol muhalefetin avukatıyız. Sosyal Ekonomik Haklar (SEHAG)
komisyonlarımız, işçi veya işsiz eğitimleri yaparken
hiçbir siyasal çizginin örgütünü,
sendikasını önermez. Kentsel Dönüşüme Karşı
Mücadele komisyonlarımız mahallerde çalışırken halkın
bizden önce hangi siyasal partiye oy verdiğini, bizden sonra hangisine
oy vereceğini belirlemeyi iş olarak önüne koymaz. Kimin hangi
siyasetin “derneğine” üye olduğuyla ilgilenmeyiz.
 
40 yıllık Çağdaş Hukukçular mücadelesinin
özü, çalıştığı her alanda halkın güvenini,
saygısını kazanmak ve temel hak ve özgürlüklerinin
korunması mücadelesinde halka destek olmaktır.
 
Bizlerin alan çalışmalarında yarattığımız gücün ve
güvenin, emek verdiğimiz alanı devrimcilerin çalışmasına
daha uygun hale getirmesi bizi sadece mutlu eder. Bizler yıllardır sadece
halkın değil, aynı zamanda ve özellikle onun devrimci
öncülerinin de avukatlığını yaptık.
 
Alanda çalışan hiçbir muhalif yapı ile
“siyasal” sorunumuz olmaz. Ancak elbette alana barınma hakkı
temelinde girmiş ve topyekûn örgütlenme çalışması
yapanlar içinde, doğru, devrimci, direnişi temel alan
çizgilerin başarılı olması umudumuzdur. Reformist politikaların
alandaki yıkıcı sonuçları bizler açısından
büyük sorundur. 
 
Yazınızda yer alan “…Kentsel
dönüşüm saldırısına maruz kalan, kendisinin de kısmen
temas ettiği mahallelerin geçmişten bu güne sağ potansiyelin
yüksek olduğu mahalleler gerçeğini bile görmekten aciz
olmak…”
suçlaması ilginçtir. Ama
gelin herkesin anlayacağı gibi konuşalım. Çağdaş
Hukukçular Derneği; yoksul halkı Sağcılar ve Solcular, Aleviler ve
Sünniler, Kürtler ve Türkler diye ayırma eğiliminde
değildir. Sizler “solcu, alevi, orta sınıf
mahallelerinde daha kolay örgütleniyoruz”

diyorsanız ne âlâ, istediğiniz yerde örgütlenin.
Bizim sadece “barınma hakları ile sınırlı olarak”
örgütlemeye ve yıkımın karşısına dikmeye
çalıştığımız yoksul halk, derneklerinize üye edilmek
için fazla “sağcıysa” yapabileceğimiz bir şey yok.
Mesele çalışılan alandaki halkın solcu ya da sağcı olması
değil, yürütülen çalışmanın solda yer almasıdır.
Biz her mahallede bu eksende çalışmaya devam edeceğiz.
 
“…Halk kendi iç demokrasisini ve
mücadelesini geliştirirken Özgür YILMAZ ve arkadaşları bu
iradeyi tanımadı ve bildiri dağıtma faaliyetlerine devam
ettiler…”
demişsiniz.
 
Dikmen için bu söylenenler sadece ayıptır. Halka, sizin
yaptığınız gibi; “sözleşme imzalamış”,
“satılmış”, “ihanet etmiş”, “hain”,
“bozguncu”
gibi yaftalar yapıştırmadan,
kendisine her başvurana, içerisinde bulunduğu hukuksal duruma uygun
yardım vermeye çalıştığımız doğrudur. Ama çalışan
“Özgür Yılmaz ve arkadaşları” değildir.
Çağdaş Hukukçular Derneği’dir. Bizim karşımıza
“halk iradesi” diye dikmeye çalıştığınız şeyin dar
grupçuluktan ibaret olduğunu bunun için söyledik, sadece
söylediklerimizi teyit etmiş oldunuz.
 
 Hakaretlerinize maruz kalan; “…500 milyarlık
daire verileceği hayaliyle evlerini yıkıp gitmiş
kişiler…”
sizin de pompaladığınız hayalin
kurbanı değiller mi? Bütün metinleriniz “biz
size daha iyi sözleşme şartı sağlayacağız, belediyeyi geri adım
attıracağız, kira yardımını arttıracağız, enkaz bedelini
yükselteceğiz, o zaman sözleşmeyi imzalarız…”
üzerine kurulu iken, Belediye tarafından “size
çok şey vereceğiz” diye kandırılmış halk neden bozguncu
oluyor?
 
“İyileştirilmiş Sözleşme” sağladık diye imzalatıp
insanların evini yıktırsaydınız, belediye bugün sözleşmeden
döndüğünde kimler satılmış olacaktı?
 
Daha da ayıbı var;
 
“….Dikmen Vadisi Halkı ve Barınma Bürosu her
şeye rağmen evini yıkıp giden mahallelilerine sahip çıktı,
kadirşinaslık gösterdi, geçmişi unutmadı ama hataları
affetti. Bu nedenle Özgür YILMAZ’ın avukatlığını
yaptığı dernektekilerden daha fazla yurttaş bugün barınma hakkı
bürosuna gelmekte ve savunulmaktadır. Hatta derneğe üye olan kimi
yurttaşlarımız dahi barınma hakkı bürosu çatısı altında
sözleşme imzalamış olan yurttaşlarımız için oluşturulan
ayrı birliktelikte yer almakta eylem ve etkinliklere
katılmaktadır”
diyorsunuz.
 
Yani, evini yıkanlardan tövbe edip “bürocu olanlar”
affedildi. Kalanlar “bozguncu” “hain”
“satılmış” öyle mi? İşte buna dar grupçuluk
deniyor ve Çağdaş Hukukçular Derneği bu gibi sığlıkların
muhatabı değildir.
 
Evleri yerli yerinde duran, hiçbir sözleşme imzalamamış,
hiçbir derneğin veya büronun üyesi olmayan birçok
Dikmenli’ye yaptığımız gibi, Dikmen Deresi Kentsel
Dönüşüm Mağdurları Dayanışma Derneği’ne de
hukuksal yardım yapıyoruz. Bu derneğin üyesi olup evini yıkmamış,
kandırılarak yıkmış, belgeli belgesiz onlarca insanı
“yaftalayıp” yüzüstü bırakmadık. Eh,
içlerinden “bürocu” olanları da siz
“kadirşinaslık gösterip” söylediğiniz gibi
“affetmişseniz” ortada mağdur kalmamış demektir.
“Bürocu” sayısının artması güzel de; ümit
ediyoruz “iyileştirilmiş sözleşme” ısrarınız
sürmez ve “yeni imzacı” kitlesel mağdurlar
yaratılmaz.
 
 
 
IV. Sizinle birlikte “kutlamalara”
katılmadığımız için sinirlendiğiniz anlaşılıyor.
“Festivadi”’ye neyi kutlayacağımızı
anlayamadığımız için katılmadık. Sanıyorum katılanlara
anlatmışsınızdır. Ama katılanlara geri dönüp şimdiki
durumdan da bilgi vermelisiniz.
 
Belki de şimdiki durum hakkında söylediğinizi yeterli
buluyorsunuz; “…belediye sözleşme
imzalamamış olan komşularımızla yeniden masaya oturmalı, yeni uzlaşma
ve anlaşma esasları belirlemelidir”
(Barınma
Bürosu 29 Ekim 2010 tarihli toplantı sonuç bildirgesi) Yeniden
masa, yeniden sözleşme, yeniden uzlaşma. Bu mu direniş?
 
Bakın biz ne diyoruz; “sözleşme istemiyoruz, arsalarımızı
iade edin, imar geçirip arsalarımıza yeniden ev yapalım, başka ev
yıkılmasın”. Doğru tutum hep buydu, bugün de budur.
 
 O zamandan ortada kutlanılacak bir başarı tespit edemediğimiz
gibi, ciddi bir sorun olduğunun da farkındaydık. Çağdaş
Hukukçular Derneği hiçbir sol muhalefet
örgütüne düşmanca tutum takınmaz. Katılım talebine
karşı size verdiğimiz yazılı cevabı yayınlarsanız sanıyorum zaten
tartışmaya gerek kalmaz.
 
Çağdaş Hukukçular Derneği’nin şube politikalarını,
alanda çalışan komisyonlarından bilgi ve destek alarak, şube
yönetimleri belirlerler. Festivalinize katılan “ÇHD
üye ve yöneticileri” bulunduğu iddiasını bu perspektif
temelinde gözden geçirirseniz derneğimizle daha sağlıklı
ilişkilenmiş olursunuz.
 
 
 
V. Yanlış sayılar verdiğimiz iddia edilerek yapılan
“rakam cambazlığından” etkilenmedik. Ama yine de yuvarlak
rakamdan hoşlanmayanlar için bir tablo verelim;
 
Dikmende “konut sözleşmesi” imzalayan kişi sayısı
:
 
1084 (Tapu Tahsisli)
 
     98 (Tapulu)
 
Dikmende belediye tarafından “arsa satış sözleşmesi”
yapılan kişiler:
 
606 (Belgesiz)
 
                Mahallede bizim
tespitlerimize göre 520 (yaklaşık) ev bulunmaktadır.
 
1804+98+606+520 = 2308 yaklaşık 40 kişi kadar da sözleşme
yaptığı halde evini yıkmayan kişi göz önünde
bulundurulduğunda 2268 (artı/eksi10) kişi. Biz ne demişiz: 2200. Siz ne
demişsiniz: 2.354
 
               
 
                Şimdi rakam
cambazlığını bırakıp neden sayılardan söz ettiğimizi
konuşalım; Dikmen imza oranı nedir? % 75 (sizin rakamlarınızla) İşte
“iyileştirilmiş sözleşme” kampanyasının elde ettiği
başarı budur. Bunun halkın “satılmışlığından”
kaynaklandığını iddia etmek yerine, bir “propaganda kusuru”
olduğunu kabul etseniz, gelecekteki çalışmalarınız için
faydalı olurdu.
 
                Gerçek
başarı, 3000 konutta sıfır sözleşmedir: Yakup Abdal, yani % 0
imza.
 
                Kısmi
başarı, söylemeyi çok sevdiğiniz gibi “sol bilinen
partilere %15 oy verip sağ partilerin kalesi olan” Mamak’tır;
yani % 25 imza. (sizin rakamlarınızla)
 
Bu mahallelerdeki etkin çalışmayı Çağdaş
Hukukçular Derneği’nin yaptığını söylemek bizim
için değerlidir. Keşke daha iyi çalışabilmiş olsaydık ve
daha düşük imza oranları çıksaydı.
 
 
 
VI. YAKUPABDAL MESELESİ
 
              
 “ …Bize bu kadar da olmaz artık dedirten
yerlerden birisi de budur. Yine düzeltelim. Bu direniş 2010 yılında
değil 2009 yılı 16 Aralık günü olmuştur. Direniş
bütünüyle Barınma Hakkı bürosu önderliği ile
gelişmiştir. İlk önce Ankara Büyükşehir Belediyesi
tarafından Kentsel Dönüşüm Alanı ilan edilen daha sonra
kentsel dönüşüm projesi iptal edilen mahalledeki yetki tekrar
Çankaya Belediyesine devredilmiştir. Mahalledeki direniş
Büyükşehir Belediyesi’nin Çankaya
Belediyesi’nin yetki alanında kaçak yapıya izin verdiği
gerekçesiyle savcılığa şikâyeti üzerine CHP’li
Çankaya Belediyesi’nin 17 eve yıkım tebligatı göndermesi
üzerine gerçekleşmiştir. Mahallelinin ana talebi ise bir an
önce bölgenin imara
açılmasıdır…”
diyorsunuz.
 
1. “…daha sonra kentsel dönüşüm
projesi iptal edilen…”
ne kadar zarif bir
cümle. İyi demişsiniz. Koca Barınma Hakkı Bürosu’nun
Dikmen’de iptal ettiremediği kentsel dönüşüm, hem de
şu meşhur “sağcı oranının yüksek olduğu”
Yakupabdal’da nasıl kendiliğinden iptal edilmiş acaba merak ettiniz
mi?
 
Çağdaş Hukukçular Derneği’nin hiç firesiz bir
biçimde reddedilmesini sağladığı sözleşmenin, kentsel
dönüşüm kararının iptalini zorunlu hale getirdiğini
söylemek ayıp mıdır? 2006 yılından bu yana mahalleye emek veren
komisyonumuza çok mu fazla iltifat etmiş olacaksınız? Hiç
değilse aslını bilin. Hiç firesiz sözleşme reddi her zaman
kentsel dönüşümün iptali anlamına gelir. Yakupabdalda
olan da budur. “Biz size daha iyi sözleşme
yaptıracağız”
vaadi ise kentsel
dönüşümü durdurmaz, ancak dernek üye kayıtlarını
besleyebilir.
 
2. Çankaya Belediyesi’ni bu kayırma neden?
“Çankaya yıkım yazılarını göndermeseydi,
Büyükşehirin haklarında yaptığı savcılık başvurusundan dava
açılacaktı, çaresiz kaldılar”
tezini ne
kadar çabuk yutmuşsunuz. Bu ne tür bir savunmadır? Yakupabdala
gidip halka bir sorun evlerinizi kim yıkıyor diye? Sorun bakalım
mahalleliyi savcılığa kim şikâyet etmiş, haklarında kim ceza
çıkartmış? Belki Cumhuriyet Halk Partisi hakkında yaptığınız
“ilginç” kayırmayı gözden geçirmek
istersiniz. Ama bunları bilmek için mahallede bulunmak gerekir, biz
2006’dan beri kesintisiz olarak oradayız. 2006 yılından beri de
Çankaya Belediyesi ile davalıyız.
 
                3.
“Yakupabdal barikatını Barınma Hakkı Bürosu kurdu ve
örgütledi”
iddiasını, sadece gerçek
dışı olduğu için değil, yazanın bile inanmadığını
bildiğimiz için özel olarak cevaplamayacağız. Ama hakkımızda
yersiz olarak yapılan uyarıyı biz dostlarımıza gerçekten yapmış
olalım: Size “barikatı biz örgütleyip kurduk”
bilgisini veren yoldaşınıza karşı biraz temkinli davranın,
söylediklerini ve yaptıklarını denetleyin. Yoksa çok mahcup
olursunuz.
 
                Hatta daha
kolayı, alın arkadaşı yanınıza, uygun bir tarihte Yakupabdala getirip
bu söylediklerini kahvede tekrar ettirin ki halk da biraz neşelensin.
Yakupabdal halkı dost canlısıdır, hoşlarına gider. Gitmişken de sorun
mahallede ilk barikat kaç yılında kurulmuş? Arkasında kimler
duruyormuş? diye…
 
                Bize gelince,
alanda çalışıp da temas ettiğimiz siyasetler bu gibi meseleleri
bizden dinlemezler; muhabirlerinden, temsilcilerinden, alanda
çalışanlarından öğrenirler. Onların hata yapma ihtimali yok
ama “barikatı barınma bürosu
örgütledi”
diyen arkadaşınızı
denetlemezseniz siz ciddi risk altındasınız.
 
 
 
VII. DERBENT MESELESİ;
 
              
 “…Yılmaz Yakupabdal ve Mamak’ta süren
mücadelelerde kendi etkilerinden kaynaklı olarak yıkım
yapılamadığı izlenimi vermeye çalışıyor. Mamakta
Özgür YILMAZ ve arkadaşlarının hiçbir etkisi yoktur.
Çok sayıda siyasi grupla kurdukları cephe Mamak’ta
dağılmıştır. Ciddi hiçbir girişim eylem ve etkinlikte
bulunmamışlardır. Mamak Kentsel Dönüşüm bölgesinde
etkinlikleri ve etkileri yoktur. Halk her geçen gün Mamak
Barınma Bürosunun etrafında daha çok kenetlenmektedir.
Yıkılan 1700 evin çoğunluğu Yılmaz ve arkadaşlarının destek
verdiği bir derneğin bulunduğu Derbent mahallesinde
yıkılmıştır…”
demişsiniz.
 
                Ben şöyle
anladım; Derbent Mahallesinde Barınma Hakkı Bürosu yerine
“Özgür Yılmaz ve arkadaşlarının destek
verdiği bir dernek”
bulunmaktaymış. Zaten o
yüzden de herkesin evi yıkılmış! Tekrar düzelterek
başlayalım; “Özgür Yılmaz ve Arkadaşları” değil,
Çağdaş Hukukçular Derneği Ankara Şubesi Kentsel
Dönüşümle Mücadele Komisyonu.
 
                Sonra
Halkevleri internet sitesinin Derbent ile ilgili son derece bilgilendirici
kayıtlarına başvuralım, bakalım Derbent’te ne olmuş;
 
“…Çok sayıda vatandaşın söz alıp
konuştuğu toplantıda mahalle muhtarı Nazım Karahan’da Barınma
Hakkı Bürosu ile yaptıkları toplantıda aldıkları karar ve
önerileri kürsüden belediye başkanına sundu. Büro
yetkilisi Candaş Türkyılmaz yaptığı konuşmada kendilerinin kimi
uyarı ve önerilerinin belediye tarafından kabul edildiğini ve
belediyenin geri adım attığını
söyledi…”
 
Bu nasıl bir etkinliktir ki mahalle muhtarı büro temsilcisi olmuş ve
belediye başkanına büro ile yaptıkları toplantının
sonuçlarını sunuyor? Büro yetkilisi gene şu meşhur
“iyileştirilmiş sözleşmenin”
peşinde; yaptığı uyarı ve önerileri belediyeye kabul ettirip geri
adım attırmış! Tek sorunumuz, muhtar ve büro bu
“üstün başarılara” imza atarken Derbentte yıkılan
1700 ev.
 
Eh, o zaman bunu da Özgür YILMAZ yıktırmış olsun deyip
kendinizi rahatlatıyorsunuz. Aklı biraz zorluyor ama herhalde grubumuzu
tatmin eder diye mi düşündünüz? Mahalle kimde; Bizim.
Muhtar kimin adamı; Bizim. Belediye ne yapıyor; Uyarılarımızı ve
önerilerimizi kabul edip geri adım attı. Yahu peki mahalledeki 1700
evi kim yıktırdı? Ha onlar mı? Onlar da Mamak’ta
“hiçbir ciddi etkinliği bulunmayan, hiçbir girişimi ve
eylemi bulunmayan Özgür Yılmaz ve arkadaşları”
yüzünden yıkıldı.
 
Ciddi misiniz gerçekten? Yoksa bu çelişkiye uyanabilecek
kadar basiretiniz mi kalmadı?
 
                Hakkınızı
teslim edelim. Derbentte Barınma Bürosu gerçekten
güçlü ve etkili çalışmaktadır. Yani
söylenenin yarısı doğrudur. Kalan yarısını söylemek
gerekmiyor, 1700 ev yıkıntısına bakmak yeterli…
 
                Çağdaş
Hukukçular Derneği’nin Derbent’te
yürüttüğü çalışma boyunca temas ettiği tek bir
vatandaş sözleşme imzalamamış, evini yıkmamıştır. Ama isabetle
tespit edildiği gibi maalesef yeterince etkili değiliz.
 
                Mamak
çalışmalarını karşılaştırmak isteyen, hazır Derbente
gitmişken yolun tam karşısına, komisyonumuzun gerçekten etkili
çalıştığı Dutluk Mahallesine bir göz atabilir. Uzaktan da
baksanız olur, enkazla çatıyı ayıramayacak kadar miyop değilseniz
Dutluk’la Derbent arasındaki farkı
görürsünüz. 
 
               
 
VIII.
 
                Mamak’ta
“iptal davalarını kim açıp iptal kararlarını
kim aldı?”
diye sormuşsunuz. İyi soru.  Karar
biriktiriyorsanız listenize iki dava daha ekleyin, ileride
açacağınız davalara emsal olarak gösterirsiniz: Ankara 1.
İdare Mahkemesi 2009/241 E. 2010 232 Karar ve birleşen Ankara 6. İdare
Mahkemesi 2009/198 E. 2009/1472 K. (Kararlar Dutluk
Mahallesinden…)
 
Çağdaş Hukukçular Derneği Ankara Şubesi Kentsel
Dönüşümle Mücadele Komisyonu’nun açıp
kazandığı bu davaların kararlarını, diğer kentsel
dönüşüm ve yıkım iptali kararları ile birlikte dernekten
temin edebilirsiniz. 
 
              
 “…Avukat Özgür Yılmaz kendisini de
arkadaşlarını da kamuoyunu da kandırmaktadır. Bu yazıyı neden ve
niçin yazdığı bizim için büyük bir merak
konusudur. Aklımıza gelen şudur, Yılmaz arkadaşlarını ve kimi sol
kamuoyunu yıllarca yanlış bilgilendirmiştir. Bu durum barınma hakkı
mücadelesinin Ankara mahallelerinde yükselmesiyle ortaya
çıkmıştır. Şimdi durumu örtbas etmek için
çareyi Halkevleri ve Barınma Bürosu’nun
çalışmalarına saldırmakta
bulunmaktadır…”
diyorsunuz.
 
                Şimdi
aklınızdaki “büyük merak konusunu” da
çözelim. O yazıyı niye yazmıştım veya bu yazıyı niye
yazıyorum?
 
                Halkevlerinin
mahallelerde örgütlenmesinden hiçbir rahatsızlığımız
olamaz. Zamanında bu alanda birlikte çalıştığımız gibi, aynı
çevreden avukat arkadaşlarımız da derneğimizin üyesidir.
Sosyalist muhalefetin temel ilkelerine, barınma hakkına, yoldaşlık ve
mücadele arkadaşlığı hukukuna saygı gösterdikleri sürece,
hangi siyasetin hangi derneğinin, hangi mahalleden kaç üye
yaptığı ÇHD’nin ilgi alanı dışındadır. Uzayan kol bizden
olur, mutlu oluruz.
 
                Ama
içerisine düştüğünüz hatalar konusunda uyarı
yapmak da derneğimizin görevi.
 
               
 
IX. Rahatsızlığımız, yazınız ile iyice belirgin hale
gelen hatalı perspektifiniz ve yakışıksız tutumunuzla ilgilidir.
 
              
 1.
“Yerinde Islah”
kavramını öğrenin. Yıkımlara karşı son derece önemli bir
direnme noktamız olan bu kavramı doğru kullanın veya beceremeyecekseniz
kullanmayın.
 
              
 2. “Sözleşme
iyileştirme”, “Önerilerinizi belediyeye kabul
ettirme” “Belediyeye geri adım attırma”, “kira
paralarını yükseltme” “enkaz bedellerini
arttırma”
saçmalığına bir son verin.
Sözleşmelerin düzeltilebilir olduğunu savunmayın, sizin iddia
ettiğiniz şekilde iyileştirilmiş bile olsa, bu sözleşmelerin
hukuksal güvenliği olmadığı için, imzalanmasını
örgütlemeyin.
 
              
 3.
Halkı hiçbir konuda yanıltmayın. Uzlaştırma
ümidi yaymayın. Unutmayın ki siz sözleşmenin
“tarafınızdan iyileştirilmiş” bir halinin imzalanabileceğini
yaydıkça, saldırganların vaatleri insanların gözünde
çekiciliğini sürdürecektir. 
 
                4.
Cumhuriyet Halk Partisi’ne duyduğunuz garip sevginin ve
“solcu mahallede daha kolay çalışılıyor” tespitinizin,
barınma hakkına ilişkin mücadeleye zarar vermesini engelleyin. Yoksul
halkın kime oy verdiğinden çok, evlerini koruyup
koruyamayacaklarıyla ilgilenin.
 
                Bunlar
öneri. Belki bir de ricada bulunulabilir; Çağdaş
Hukukçular Derneği tüzel kişiliği ve Ankara Şube Komisyon
Temsilciliği yürüten şahsım hakkında mahallelerde
yaptığınız yakışıksız konuşmalara bir son verin. İnsanların
bunları yer, tarih ve isim vererek bizlere aktardığını bilin.
 
 
                Ondan sonrası
bizim ilgimizin dışında. Örgütlenin, çalışın, konuşun
yazın. Destek isteyin verelim. “lütfen bizimle uğraşmayı
bırakın, gölge etmeyin başka ihsan istemez” demişsiniz.
Üzgünüm ama şimdilik mümkün
görünmüyor. Hata devam ettiği sürece, halkın zarar
görmemesi için, gölgemiz üstünüzde, uyarmaya
devam edeceğiz.
 
                Sevgi ve iyi
çalışma dileklerimizle.
 
Özgür YILMAZ
 
Avukat
 
Çağdaş Hukukçular Derneği
 
Ankara Şubesi
 
Kentsel Dönüşümle Mücadele Komisyonu
Temsilcisi
 
 
Kaynak: ÇHD

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder