DİSK-AR: İŞSİZ SAYISI 25
İLİN NÜFUSUNA DENK.. İŞSİZ NÜFUSU BAŞKENTİ GEÇİYOR!
İŞTE İŞSİZLİK GERÇEĞİ:
·
GEÇİCİ İŞLERDE ÇALIŞANLAR İÇİN İŞSİZLİK
ARTIYOR
·
1 MİLYON GEÇİCİ İŞÇİ İŞ BULAMADI
·
GEÇİCİ İŞÇİLERDE İŞSİZLİK ORANI % 44
·
GERÇEK İŞSİZ SAYISI 5 MİLYON 230 BİN
·
İŞSİZ SAYISI KRİZ ÖNCESİNİN 765 BİN ÜZERİNDE
Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma
Enstitüsü, Ocak 2011 dönemi için 17 Nisan 2011 tarihli
istihdam raporunu açıkladı. Raporun sonuçlarına göre
işsizlerin yüzde 33,6’sını oluşturan ve geçici bir
işte çalıştığı için işsiz kalanlar için işsizlik
oranı yüzde 44’ü buldu. Raporda bu verilere göre
güvencesiz ve kuralsız çalışmanın işsiz kalmanın bir diğer
adı olduğuna dikkat çekildi. Resmi işsiz sayısının,
içinde Karabük, Artvin, Erzincan, Kırşehir, Sinop’un da
bulunduğu 17 kentin nüfusunun toplamına eşit olduğu, umudu kesikler
dahil edildiğinde bu sayının 25 ile çıktığının ifade edildiği
raporda, umutsuz işsizlerle işsiz sayısının, Kayseri Manisa, Hatay,
Samsun gibi büyükşehirlerin nüfusunun toplamına ulaştığı
belirlendi. Başkent Ankara da 4 milyon 772 bin nüfusu ile geniş
tanımlı işsiz nüfusunun 426 bin gerisinde kalıyor.
/>
DİSK-AR’ın TÜİK Hanehalkı İşgücü Anketi Ocak 2011
dönem sonuçları üzerinden yaptığı araştırmanın
sonuçlarına göre, başta umutsuzluk olmak üzere
çeşitli nedenlerle son 3 aydır iş arama kanallarını kullanmayan
ve işe başlamaya hazır olan umudu kesik işsizlerin de hesaba
katıldığı, geniş tanımlı işsizlik oranı bir önceki aya
göre 0.78 puan artışla yüzde 18.95 oldu. 1 saat bile
çalışsa işsiz sayılmayan, yetersiz ve eksik zamanlı istihdam
edilen gizli işsizler ilave edildiğinde bu oran yüzde 23
düzeylerine ulaşıyor. İşsiz sayısı ise resmi 3 milyon 44 bin
rakamına karşın, umutsuz işsizlerle 5 milyon 203 bin, gizli işsizlerle 6
milyon 370 bin düzeyinde. İşsiz sayısı Ocak 2008 dönemi ile
karşılaştırıldığında 453 bin, umudu kesik işsizler dahil
edildiğinde 765 bin artmış durumda.
Rapor yüksek işsizlik oranları ile boğuşan Türkiye’de
geçici bir işte çalıştığı için işsiz
kalanlarında yaşadığı trajediye de dikkat çekiyor. Rapora
göre geçici bir işte çalışan her 10 kişiye karşın,
geçici bir işte çalıştığı için işsiz kalmış
yaklaşık 4 kişi bulunuyor. Buna göre geçici işçiler
için işsizlik oranı yüzde 44 düzeyinde, geçtiğimiz
ay bu oran yüzde 39 düzeyindeydi. Resmi işsizlerin yüzde
33.6’sını da (1 milyon 23 bin kişi) geçici işte
çalıştığı için işsiz kalanlar oluşturuyor.
Ocak 2011 döneminde resmi işsizlerin yüzde 15.1’ini işten
çıkartılanlar, yüzde 18.8’sini ise kendi isteğiyle
işten ayrılanlar oluşturuyor. İşyerini kapatan 222 bin kişi ise
henüz iş bulabilmiş değil. Öğrenimine devam eden veya yeni
mezun işsizlerin sayısı ise 304 bin düzeyinde.
OCAK 2011 DÖNEMİ
Durumlarına göre işsizler
Kişi sayısı (bin)
Oran (Yüzde)
Çalıştığı iş geçici olup işi sona erenler
1023
33,6
İşten çıkarılanlar
460
15,1
Kendi isteğiyle işten ayrılanlar
481
15,8
İşyerini kapatan/iflas edenler,
222
7,3
Ev işleriyle meşgul olanlar
262
8,6
Öğrenimine devam eden veya yeni mezun olanlar
304
10
Diğer nedenler
292
9,6
3044
100
Kaynak: TÜİK
İstihdamda temel sorun geçici iş ilişkisi olarak
görülüyor. Bu anlamda güvencesiz geçici işlerin
yoğunlaşması işsizlik verilerini olumsuz etkiliyor.
ÇARESİZLİĞE DÖNÜŞ, İŞSİZLİĞİ
GİZLEDİ
Rapora göre Türkiye’de kriz dönemi ile birlikte tarım
sektöründe istihdam edilenlerin sayısında bir patlama yaşandı.
Ocak 2008 dönemi ile karşılaştırıldığında yaratılan istihdamın
yaklaşık yarısı tarım kesiminde gerçekleşti.
Türkiye’de yoksulluğun en yoğun olarak yaşandığı tarım
kesiminde yaşanan bu artış, krizde halkın çaresizliğinin bir
göstergesi oldu. Krizin yıkıcı etkisi neden ile çaresizliğine
sığınan yüzbinlerce kişi, işsizlik girdabına kapılmamak
için ya tarımsal alana yöneldi ya da ek gelir imkanı olarak
kullandığı tarımsal faaliyetlerle geçimini sürdürmek
durumunda kaldı.
Son 3 yıllık dönemde yaratılan 2 milyon 663 bin kişilik
istihdamın, 1 milyon 318 bini tarım kesiminde gerçekleşti.
Tarımın istihdam içindeki payı yüzde 20,6’den yüzde
24’e fırladı. Tarımda istihdam edilenlerin yarısından çoğu
kadın olurken, bunların 84’ü ücretsiz aile işçisi
olarak istihdama katılmış sayıldı. Az gelişmişlik göstergesi
olarak kabul edilen tarımsal istihdamda bu artış yaşanmasa idi, işsizlik
oranları için olumsuz tablo iyice kendini gösterecekti. Bu durum
istihdam artışının dayandığı zeminin son derece sağlıksız olduğunu
ortaya koyuyor
Toplamda ise yeni istihdama dâhil olanların yaklaşık dörtte
biri ücretsiz aile işçisi olarak en kötü koşullarda
çalışma yaşamına dâhil oldu.
Yine son 3 yıllık dönemde umudu olmayan işsizlerin sayısı, diğer
nedenlerle birlikte işsiz sayılmayan ama çalışmaya hazır
olanlarla birlikte 312 bin kişi arttı. Bu kişiler işsiz sayılmadıkları
için işsizlik verilerine dâhil olmadılar. Kayıtdışı
çalışanların sayısı ise 1 milyon 130 bin kişilik devasa bir
artış gösterdi. Eksik ve yetersiz istihdam edilenlerin sayısı kriz
öncesinin 460 bin üzerinde gerçekleşti. Geçici
işlerde çalışanların sayısı da kriz öncesi döneme
göre 285 bin kişi arttı.
KENTLER DOLUSU İŞSİZ
Raporun sonuç bölümünde, hükümetin
açıklanan rakamları büyük bir kıvançla
karşıladıklarına dikkat çekilerek, buna karşın Avrupa-27
içerisinde işsizlik oranının ortalama yüzde 9,5 düzeyinde
bulunduğuna ve Türkiye’nin Avrupa’da en yüksek
işsizliğin olduğu ülkelerden biri olduğuna işaret edildi. Raporda
şu görüşlere yer verildi: “Türkiye’de
çalışma koşullarının giderek ağırlaşması, düzenli bir
gelir getiren, güvenceli işlerde yaşanan azalış, yaygınlaşan
taşeron uygulamaları ve düşük ücretler nedeni ile
çalışma yaşamı bir cehenneme dönüştü. 3 yılda
istihdama katılanların yüzde 43’ü yani 1 milyon 130 bin
kişi kayıtdışı istihdam edilmiştir. Yapısal uyum politikaların
sonucunda tarımdan koparak kentlere akın eden milyonlarca insan,
çaresizlikleri nedeni ile yeniden tarımsal alana
sığınmışlardır.
Hükümet yapısal bir sorun olarak gördüğü ve
çözümü için ısrarla çalışma
yaşamını tahrip edecek yanlış reçeteleri gündeme getirdiği
işsizlik sorunu, aslında yapısal uyum politikalarının ve rekabet
ideolojisin yarattığı bir sonuçtur. Dolayısı ile esnekliğin ve
güvencesizliğin yaygınlaştırılması ile işsizlik daha da kanayan
bir yara hale gelecektir.
Özelleştirme, sendikasızlaştırma ve taşeronlaştırma, kısaca
örgütsüzleştirme politikaları, sendikal haklara ulaşmayı,
dolayısıyla işçinin güvenliği ve işyerlerinin denetimini
olanaksızlaştırmaktadır. Kamu hizmetlerinde sürekli kısıntıya
gidilmesi sonucunda, halkın ücretsiz, nitelikli ve ulaşılabilir kamu
hizmetlerinden faydalanmasını imkansız hale getirmekte, kamuda eksik,
yetersiz ve güvencesiz istihdam biçimlerinin yaygınlaşması,
yeni mezun binlerce gencin nitelikli iş olanaklarına kavuşmasının
önünü kesmektedir.
Bütün bunlar, emekçilerin büyük bir kesiminin,
çalışma ilişkilerinde sınırsız esneklik ve keyfiliğin
hüküm sürdüğü koşullarda, kuralsız ve
güvencesiz olarak çalıştırıldıklarını
göstermektedir.”
Raporda işsizlikle mücadele için çözüm
önerileri de sunuldu:
1. Haftalık çalışma süresi gelir kaybı
yaşanmaksızın 40 saate, fazla mesailer için uygulanan yıllık 270
saat sınırı, 90 saate düşürülmelidir.
2. Herkese en az 1 ay ücretli izin hakkı
tanınmalıdır.
3. Herkes için iş güvencesi ayrımsız bir
biçimde uygulanmalıdır.
4. Sendikal hak ve özgürlükler güvence
altına alınmalı, sendikal barajlar, noter şartı kaldırılmalı,
herkesin sendika hakkını özgürce kullanabilmesi için
gerekli yasal düzenlemeler yapılmalıdır
5. Kamu girişimciliği ve hizmetleri istihdam yaratacak
şekilde yeniden ele alınmalıdır
6. Kamuda personel açığı derhal kapatılmalıdır.
/>
7. Taşeronlaşma ve kayıtdışı istihdam
engellenmelidir.
Kaynak: Disk
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder