16 Nisan 2011 Cumartesi

Şarlo: Modası Geçmiş Palyaço

Şarlo: Modası Geçmiş
Palyaço

Bugün değerli sanatçı Charlie Chaplin'in
doğum günü. Bu nedenle İzmir İvme Genç bülteninde
daha önce yayınlanmış yazıyı paylaşıyoruz ve Charlie
Chaplin'i, sinemasını ve mücadelesini saygıyla
anıyoruz.

Büyükten küçüğe hepimiz tanırız onu.
Dünyanın her tarafında duyulmuştur adı. Çoğumuz, bize
sunulandan gayrısına erişme ihtiyacı duymadığımız için ancak
televizyonda gördüğümüz kısa video kesitlerinde (filmin
tamamını vermezler çünkü insanlar gereksiz(!) ve başa
bela çıkarsamalar yapabilirler) sakarlıkları, kovalamacaları,
tekmeleri...vb. kaba güldürü öğeleriyle biliriz onu.
Öyle görmüşüzdür televizyonda. Modası
geçmiş bir palyaçodur(!) yani. 2000'li yıllarda teknoloji
çağında artık komik olan şeylerin zekice olması beklenir. Hem
günümüzün insanına eleştirel gözle bakan keskin
zeka ürünü (!!!) modern komediler varken bir asır önce
çekilen “Modern Zamanlar”'ı izlemek zaman kaybı
değil de nedir?

Peki aslında öyle midir? Yoksa bu adam bizi güldürmenin
ötesinde bize birBüyük Diktatör src="http://www.ivmedergisi.com/files/resim/thekid.jpg" style="width: 400px;
height: 280px; float: right;" /> şeyler mi anlatmak istemiştir? Bunu
anlayabilmek için filmlerini izlemek gerekir ya da az da olsa bir
fikir edinebilmek için dili döndüğünce anlatanlardan
dinlemek. Biz de dilimiz döndüğünce anlatmak istedik onu
size.

Charlie Chaplin nam-ı diğer Şarlo, Londra'nın kenar mahallelerinden
birinde doğup büyür. Çocukluğu zorluklar ve hastalıklarla
geçer. Henüz daha çok küçükken
müzikhollerde ve tiyatrolarda sanatçı olarak çalışan
anne babasının ayrılmasıyla başlayan zorlu yıllarda
güçlükle atlatabildiği bir hastalık geçirir. Hatta
rivayet edilir ki beden dilini bu kadar iyi kullanma kabiliyetini bu
hastalık zamanlarına borçludur. Çünkü o zamanlar
dışarı çıkamayacak denli hasta yatan Charlie'ye, annesi
dışarıda olanları camın arkasından işaretlerle anlatır.

Annesinin ruhsal dengesizlikleri ve babasının ölümüyle,
içinde bulundukları şartlar Charlie'yi ve abisini oldukça
kötü koşullardaki bakımevinde kalmak zorunda bırakır.

Charlie Chaplin 19 yaşında ailesinin izinden giderek vodvillerde sahne
almaya başlar. Daha sonra Amerika'ya giderek orada bir toplulukla
beraber turneye çıkar ve zaman ilerledikçe filmlerde rol
almaya ve kendi filmlerini çekmeye başlar. Çektiği ilk
filmlerde seçtiği mekanlar, özellikle “The
Kid
” filminde, çocukluğunu geçirdiği fakir
semtlerin izlerini taşır. Sadece sinemayla değil aynı zamanda müzik
ve şiirle de ilgilenen Şarlo'nun filmlerinde kullandığı kendi
besteleri bütün dünyada büyük beğeni
görür.

Yaptığı bir çok filmde içinden geldiği sınıfı
unutmayan, düşündüklerini dosdoğru anlatan Şarlo
Gold Rush” filminde komünizm propogandası yapmakla
şuçlanır (bu suçlamayı “komünist olmak en
doğal hakkımdır
” diyerek yanıtlar). McCarthy döneminde
ailesiyle birlikte ABD'den sınır dışı edilir ve sonrasında
İsviçre'ye yerleşir.

Aslında birçok filmini izlemeden de bilirsiniz. Filmlerinin bir
çok sahnesi Yeşilçam filmlerinde uyarlanmıştır. Bu
yüzden “Şehir Işıkları” filmindeki sarhoşken
cömert, ayıkken aksi olan adam; kör çiçekçi
kız, sepetle evin önüne bırakılıp bizim yoksul kahramanın can
yoldaşı olan küçük çocuk... Filmlerini izlemeseniz
de size bir yerlerden tanıdık gelebilir.

Büyük Diktatör filminde “Bolluk getiren makineleşme
bizi yoksul kıldı. Edindiğimiz bilgiler bizi alaycı yaptı; zekamızı
ise katı ve acımasız. Çok düşünüyoruz ama az
hissediyoruz. makineleşmeden çok insanlığa gereksinimimiz
var.”
demişti büyük usta. Fimlerindeki
“sessizliği” makineleşmiş dünyada kendisi de
makineleşen, kimliksizleştirilen insanların çığlığı oldu.

Modern Zamanlar src="http://www.ivmedergisi.com/files/resim/disliler.jpg" style="width:
400px; height: 304px; float: left;" />Her filminde bizi karşısına alıp
nasıl insanlıktan çıktığımızı soluk aldırmadan tokat gibi
yüzümüze çarptı. “Sen köpek gibi
çalışırken patronun kahve içerek yapboz yapıyor. Alll
Sanaaa!!! Tuvalete gittiğinde giriş ve çıkış saatlerini kartlara
işlemek zorundasın. Bir tokadı daha hakettin!!! Üretim hızı
düşmesin diye sen de makinenin bir parçası olursun ha!! Ne
diyeyim ben sana?!! Bunlar hep yalnızlaştığınız, birlikte sesinizi
çıkarmadığınız için oluyor. Oh olsun size!!” diye
“sessiz sessiz” bağırdı bizlere. Fakat onun bu sessiz
çığlıklarını duymadığımız, çalışırken altına bez
bağlanacak kıvama gelmiş çağrı merkezi çalışanlarından,
Japonların çok çalışma hastalığından ölmesinden,
patronların kâr hırsı yüzünden maden işçilerinin
göçük altında kalmasından o kadar belli ki.

Sakarlıkları, garip yürüyüşüyle çok komikti.
Fakat aslında bize göstermek istediği; iştahla dişlediğimiz olgun
ve sulu bir şeftalinin içindeki sert ve acı çekirdekti.
“Modern Zamanlar” filminde izlerken katıla katıla
güldüğümüz o tuhaf yemek yeme makinesinin ardında yatan
insanlık trajedisiydi.

Bu dünyada insan olduğunu unutmayan ve sırf üreten bir makine
olmayı reddedenler oldukça “Calvero”* alkışsız
kalmayacaktır. Şarlo'nun “Büyük Diktatör”
filminde dediği gibi “Gülümse ve umudunu kaybetme,
başaracağız.”

* “Sahne ışıkları” filminde Charlie Chaplin'in
canlandırdığı unutulmuş ve gözden düşmüş komedyenin
adı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder