23 Nisan 2011 Cumartesi

HASTA TUTSAKLAR EYLEM BİRLİĞİ’NE SON VERİLMESİNE İLİŞKİN AÇIKLAMA

HASTA TUTSAKLAR EYLEM
BİRLİĞİ'NE SON VERİLMESİNE İLİŞKİN AÇIKLAMA

 

HASTA TUTSAKLAR EYLEM BİRLİĞİ’NE SON VERİLMESİNE
İLİŞKİN AÇIKLAMA
 
Halkımıza;
 
Hasta tutsakların serbest bırakılması için oluşturulan eylem
birliği olarak çalışmalarımıza son vermiş bulunuyoruz.
 
Gelinen noktada artık birliği devam ettirmenin koşulları
kalmamıştır.
 
Süreci özetleyecek olursak;
 
GÜLER ZERE’YE ÖZGÜRLÜK EYLEM BİRLİĞİ olarak
başlayan süreç Güler Zere’nin tahliyesinin ardından
hasta tutsakların serbest bırakılması talebiyle devam etti.
 
Söz konusu eylem birliği, Güler Zere nezdinde tüm hasta
tutsakların umudu oldu.
 
Aynı zamanda demokratik bir mevzi olarak; salt siyasal değil, maddi
sonuçlar da alabilen bir mücadele anlayışını hayata
geçirebildi.
 
Güler Zere’nin vasiyeti olarak kabul edilebilecek, "Devlet
ölümün kıyısında beni bıraktı. Bunu unutmayacağım.
Hasta tutsaklara sahip çıkın" sözü aynı zamanda
GÜÇLERİMİZİ BİRLEŞTİRİRSEK KAZANIRIZ ilkesini hayata
geçirebilecek bir başka gücü, yani HASTA TUTSAKLARIN
SERBEST BIRAKILMASI İÇİN OLUŞTURULAN EYLEM BİRLİĞİNİ
yarattı.
 
Güler Zere’ye özgürlük talebiyle başlayan ve en
en geniş kesimleri bir araya getirilebilen bu miras, HASTA TUTSAKLARIN
SERBEST BIRAKILMASI İÇİN OLUŞTURULAN EYLEM BİRLİĞİ’ne
devredildi.
 
Birliğin bileşenlerinin büyük bir çoğunluğu, bu
özgünlüğü koruyacak sorumluluktan uzak davranmışlar;
sahip çıkılanın şu ya da bu siyasi anlayış değil, tecrit
altındaki hasta tutsaklar olduğunu unutmuşlardır.
 
Bugün birliğin varlığına son vermiş olmasının nedenlerini de
burada aramak gerekir.
 
Kendisini eşcinsel kimliği ile ifade eden kurumların, birlik
içinde karar mekanizmasında olup olmayacaklarını tartışmak her
şeyin önüne geçebilmiştir.
 
Bu konu başından itibaren HASTA TUTSAKLARIN SERBEST BIRAKILMASI
İÇİN OLUŞTURULAN EYLEM BİRLİĞİ’ni dağıtma amacıyla
kullanılmış, pek çok sol örgütün birlikten ayrılma
gerekçesi halini almıştır.
 
 
 
Eşcinsellik örgütlerin birbirlerini ikna edemeyeceği, ikna
etmesine de gerek olmayan ideolojik bir konudur ve hiçbir eylem
birliğinin dağıtılma nedeni olamaz. Özellikle de kurulma amacı
hasta tutsaklar olan, halklara tecrit altındaki hasta tutsağın sesi olma
sözünü veren birliğin dağıtılma nedeni hiç
olamaz.
 
Ancak böyle olmamıştır:
 
14 Ocak 2010 tarihinde Adana’da DİP girişimi bu gerekçeyle
çekildi.
 
10 Ocak 2010 tarihli bir mail ile İstanbul Ahali,
 
15 Ocak 2010 tarihli mail ile Demokrasi ve Özgürlük
Hareketi,
 
15 Ocak 2010 tarihli mail ile Anti-kapitalistler (Güler Zere’den
sonra hiçbir gerekçe göstermeden ayrılmışlardır)
 
16 Ocak 2010 tarihli mail ile Halkevleri
 
benzer nedenlerle birlikten çekildiler.
 
Bu kurumların bir bölümü eşcinsellere ilişkin
tartışmanın tanığı değillerdir. Gelip birebir bilgi almak,
tartışmanın muhataplarıyla görüşmek yerine doğrudan birlikten
çekilmeyi tercih etmişlerdir. Ayrıca çekildiklerini de mail
yoluyla bildirmişlerdir.
 
30 Ocak 2010 tarihli bir maille Çağrı Merkezi Çalışanları
da imzalarını çektiler.
 
PDD, önce katılımcı ya da destekçi olarak
bulunmayacaklarını söyledi, sonra da düşüncesini
değiştirerek sadece destekleyen olarak kalacağını iletti.
 
9 Şubat 2010 tarihli toplantıda ESP yine eşcinsellik tartışması
nedeniyle birlikten çekildi.
 
BDSP destekçi kalacaklarını, güç ve enerji
harcayamayacaklarını söyledi.
 
Ardından çekilen kurum DHF idi.
 
24 Temmuz 2010 tarihinde SODAP,
 
22 Ağustos 2010 tarihindeyse ODAK birlikten ayrıldığını
bildirdi.
 
Birlik, tek tek ayrılan kurumlarla beraber güç kaybetmekle
beraber, eylemlerine devam etme ısrarını hiç yitirmedi.
Yürüyüşlere katılan kitle sayısı azalsa da,
çoğalsa da eylem her hafta aksatılmaksızın yapıldı.
 
Hatta kimi zaman eylemlere katılımı arttıran, insanları duyarlı kılan
bu ısrarın kendisi oldu.
 
Eylemi zenginleştirecek farklı görsel araç ya da
yöntemler denenmeye çalışıldı. Hedeflenen sahiplenmeyi
arttırmaktı.
 
Bu sırada,
 
Devrimci Hareket eylemlerde kefen ve tabut kullanılmasını gerekçe
göstererek 63. haftada birlikten ayrıldı.
 
 
 
Bu araçlara neden karşı çıktıklarına ilişkin tatmin
edici bir cevap vermedikleri gibi eylemi zenginleştirecek kendi
anlayışlarına uygun önerilerde de bulunmadılar.
 
HASTA TUTSAKLARIN SERBEST BIRAKILMASI İÇİN OLUŞTURULAN EYLEM
BİRLİĞİ, tecrit altındaki hasta tutsakların dışardaki sesi olma
bilinciyle yoluna devam etti.
 
Adli tutsak Abdullah Akçay'ın ölümünün hemen
öncesinde cezası ertelendi.
 
Direnerek ve mücadele ederek hasta tutsakların serbest
bıraktırılabileceğinin bir örneği daha yaşanmış oldu.
 
Tek tek DKÖ’ler, sendikalar, kurumlar, sol örgütler,
sanatçılar... vb tüm kesimler dolaşılarak destek istenmeye
devam edildi.
 
Birliği devam ettiren az sayıdaki devrimci örgüt, halktan yana
tüm kişi ve kurumların kapısını sayısız defa aşındırdılar.
Sayısız defa hasta tutsaklar mücadelesini büyütmek
için omuz vermelerini istediler.
 
En son ana kadar birliğin sorumluluğunu taşıyan güçler
birliğe inanç duydular ve buraya duyulan inancı da
büyütmeye çalıştılar. Çünkü bu birlik,
herhangi bir ideolojik ayrım ya da tartışmaya, herhangi bir nedenle
rekabetçilik ya da grup çıkarına feda edilemeyecek kadar
sorumluluk istiyordu.
 
Birlik, haftalardır hiçbir örgütün imzası, flaması
olmadan sadece ORTAK BİR SLOGAN altında bir arada yürüme
olumluluğunu gösteren bir örnek olmuştu.
 
Solun bu ortak değerine sahip çıkma bilinciyle hemen her devrimci
kurum ve anlayışa çağrılar yapıldı. Bazıları Güler Zere
eylemlerinden sonra hiçbir açıklama yapmadan geri
çekilmişlerdi.
 
Bunlarla birebir görüşüldü.
 
Görüşülenlerin bir bölümü TKP, EMEP,
ÖDP, BDP idi.
 
Görüşülenlerin pekçoğu bu eylemlere hiç
kimsenin sırtını dönemeyeceğini, destek vermek gerektiğini
söylüyordu. Aynı zamanda gündemlerinde öncelikli
olamadığını, ağırlık veremeyeceklerini de ekliyorlardı.
Sonuçta ise değişen hiçbir şey olmadı.
 
Öyle ki birlik bileşeni olmayan siyasetlerin kendi hasta
tutsaklarının fotoğrafları, listeleri ya da hastalıklarına ilişkin
bilgi ve dökümanlar bulunamıyordu. Kimi zaman da bu kurumlarda
muhatap bulunamadığı için hasta tutsakların listesi
alınamıyordu.
 
Bu ortamda bile hasta tutsaklar konusunda solda ve halkta belli bir
bilinç oluşturuldu.
 
Hasta tutsakların tecrit altında nasıl sessizce imha edildiklerini solun
pek çok kesimi de halkla beraber bu birlik aracılığıyla
öğrendi.
 
Hasta tutsakların serbest bırakılması için oluşturulan eylem
birliği, iki temel noktayı gösterdi:
 
1- Mücadele edildiğinde kazanılır.
 
2- Tecrit tutsakların hayatlarını tehdit ediyor.
 
Tüm kazanımlarına rağmen birlik neden dağılıyor?
 
Genel hatlarıyla anlattığımız tarihçe aslında bu sorunun da
cevabını veriyor.
 
Hasta tutsaklar sorununu solun ortak değeri olarak görmeme,
duyarsızlık ve değer yitimi, rekabetçilik sorunun
özüdür.
 
Her şeye rağmen ısrar ve emekle yaratılmış bu tarihsel sürecin
solun ortak geleceğine ait bir değer yarattığını
düşünüyor, 11 Mart 2011 tarihinden itibaren hasta
tutsakların serbest bırakılması için oluşturulan eylem
birliği’ne son veriyoruz.
 
ARTI İVME DERGİSİ, ÇAĞRI, ÇHD, DEVRİMCİ ALEVİ
KOMİTESİ, DİVRİĞİ KÜLTÜR DERNEĞİ, EMEK VE
ÖZGÜRLÜK CEPHESİ, EMEKLİ-SEN BEYOĞLU ŞUBESİ, HALK
CEPHESİ, KALDIRAÇ, KESK İSTANBUL ŞUBELER PLATFORMU, PSAKD İSTANBUL
ŞUBELERİ, TAYAD
 
Kaynak: Halkinsesi.tv

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder