İŞ SAĞLIĞI VE
GÜVENLİĞİ KAYSERİ BİLDİRİSİNE İLİŞKİN TMMOB GÖRÜŞÜ
BAKANLIĞA GÖNDERİLDİ
İş Sağlığı ve Güvenliği Kayseri Bildirisine ilişkin TMMOB
görüşü 25 Nisan 2011 tarihinde Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığı İş Sağlığı ve Güvenliği Genel
Müdürlüğü’ne gönderildi.
İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ KAYSERİ BİLDİRİSİNE
İLİŞKİN
TÜRK MÜHENDİS VE MİMAR ODALARI BİRLİĞİ
GÖRÜŞÜ
İnsanlık tarihinin geçirdiği evreler sonucu çalışma
hakkı, temel insan hakkı olarak kabul edilmiştir. Ancak, bu hakkın tek
başına soyut olarak kabulünün bir anlam ifade etmediğini de
yaşanan deneyimler göstermiştir. Bu hakkın kullanımı ancak diğer
temel haklardan olan yaşama hakkının özünü ihlal etmeyecek
bir iş ortamının sağlanmasıyla olanaklıdır. Güvenlikli ve
sağlıklı iş ortamlarının sağlanması artık ülke
ölçeğinde değil uluslararası belgelerle istenen bir durumdur.
Sağlıklı ve güvenli ortamda yaşama hakkı temel insan hakkı
olduğuna göre çalışma hakkının kullanılmasında,
çalışanın beden bütünlüğünü ve
sağlığını bozacak etkilerden işyerinin arındırılması esastır. Bu
hakkın korunmasında ve kullanılmasında Devlet asli sorumludur. Bu alan
kamusal bir alandır ve bu alanın asli unsurlarının hak, yetki, sorumluluk
ve cezaların hukuksal düzenlemede vücut bulması gerekmektedir.
/>
Sağlık ve güvenliğin sürekli geliştirildiği bir sürecin
çıktıları; daha fazla tatmin duygusu daha iyi ürün ve
hizmetin üretilmesi ve toplumun yaşam kalitesinin geliştirilmesidir.
Daha başka bir değişle ifade edecek olursak, çalışanların
sağlık ve esenlik içinde olmaları bir bütün olarak
sosyo-ekonomik gelişmenin sürdürülmesinin ve refahın olmazsa
olmaz koşuludur.
Ülkemizde sosyal tarafların beklediği, çalışanların
işyerindeki tehlikelerle karşılaşma ve onlara maruz kalma
olasılığını en aza indirgemek için oluşturulacak
örgütlenme, normlar ve sürekli gözetimi mümkün
kılan bir yapıyı ortaya çıkarmaktır. Bu yapının tarafları ise,
Devlet, işveren, çalışanlar ve sendikaları, iş güvenliği
mühendisleri ve iş yeri hekimleridir. Bu unsurların doğru
kurgulanması, güvenlik kültürünün gelişimine ve
sistemin tesisine güçlü bir temel sağlayacaktır. Bu
nedenle, iş güvenliği mühendisi, işyeri hekimi ve sendikaları
çalışma mevzuatının içine işlevine uygun ana unsurlar
olarak doğru koymak gerekir. Bu unsurları inkâra dönük bir
yaklaşım, amaca da hizmet etmemektedir.
Bilindiği üzere ülke üretim politikalarının
oluşturulmasında ve uygulanmasında, ekonomik hedeflerin
gerçekleşmesi ve ekonomik gelişimin sağlanmasında en önemli
faktör; hiç kuşkusuz sorunsuz ve sağlıklı işleyen bir
çalışma hayatıdır. Bu nedenle; işçi sağlığı ve iş
güvenliğinin yalnızca çalışma hayatı kapsamında
değerlendirilmeyeceği açık olup, konunun genel kamu hukuku
prensipleri ve kamu yararı ekseninde değerlendirilmesi gerekmektedir.
Bu nedenle DİSK, KESK, TMMOB, TTB olarak, işçi sağlığı ve iş
güvenliği konusunun yasal düzeyde ele alınmasını desteklemiş
ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı‘nca
oluşturulan kanun tasarı taslağı komisyon toplantılarına katılmış ve
katkı koymaya çalışılmıştır. İş Sağlığı ve İş
Güvenliği Kanun Taslaklarına ilişkin DİSK, KESK, TMMOB, TTB
kaygılarını defalarca kimi zaman yazıyla kimi zaman da eylemle
hükümet kanadına belirtmelerine rağmen teknik konular dışında
tasarıların özüne ilişkin önerilerin hiçbiri
değerlendirmeye alınmamıştır.
İşçi sağlığı ve iş güvenliği alanında yeterli ve
kalıcı sonuçlara ulaşabilmek için, işten kaynaklanan ya da
işle bağlantılı olarak meydana gelen kazaları, hastalıkları ya da
sağlıkla ilgili diğer sorunları önlemeye dönük ulusal
düzeyde tüm çalışanların kapsam içine alan
sistematik bir politikanın yaşama geçirilmesi gerekirken; hizmetin
bir biçimde ulaştığı kesimin düzenlenmesine öncelik
verilmesi çabaları sürmektedir.
Bugünkü haliyle ve sorunlu bir İSG sistemi üzerinden
işçi sağlığı ve iş güvenliği alanında yaşanan sorunları
çözebilmesi ve arzu edilen normlara ulaşabilmesi hedefinden
oldukça uzak olduğumuz gibi, var olan sorunların daha da
derinleşmesine neden olacağını düşünmekteyiz.
Sosyal tarafların önerilerini somut olarak hayata geçirecek
yeni bir sistem çabası içine girilmemiş ve Ulusal İş
Sağlığı ve Güvenliği Konseyi‘nin bu konuda etkin bir rol
üstlenmesi sağlanmamıştır.
Çalışma yaşamını düzenleyen mevzuat, sendikaların,
üniversitelerin, TMMOB, TTB ve Barolar Birliğinin katılımının
sağlandığı ve görüşlerinin yansıtıldığı bir
çerçevede değil, piyasa koşullarına bağlı ekonomik
ve faydacı yaklaşım ile düzenlenmektedir.
İşçi sağlığı, iş güvenliği hizmetleri, taşeron
firmaların kâr hırsına kurban edilmektedir.
Sonuç olarak;
Bu çerçevede, 2008 yılında 18. Dünya İş Sağlığı
ve Güvenliği Kongresi‘nde imzalanan "Seul
Deklarasyonu"nu kabul etmemize ve desteklememize karşın, Ulusal 25.
İş Sağlığı ve Güvenliği Haftası etkinliklerine katılmıyoruz ve
Kayseri Bildirisini imzalamayı uygun bulmuyoruz.
Kaynak: Tmmob
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder