26 Temmuz 2011 Salı

Temmuz'da, Yine Seninleyiz...

<h1><a href=http://www.ivmedergisi.com/node/7151>Temmuz'da, Yine
Seninleyiz...</a></h1><p>
<style type="text/css">
<!--{cke_protected}{C}%3C!%2D%2D%0A%09%09%40page%20%7B%20margin%3A%202cm%20%7D%0A%09%09P%20%7B%20margin-bottom%3A%200.21cm%20%7D%0A%09%2D%2D%3E--> </style>
</p>
<p><strong><strong><a
href="http://www.ozgurluk.org/sehitlerimiz/Sehitlerimiz9-13/AyceIdilErkmen.jpg"
target="_blank"><img align="left" height="217" hspace="12"
src="http://www.ozgurluk.org/sehitlerimiz/Sehitlerimiz-kucukfoto/AyceIdilErkmen.jpg"
width="150" /></a></strong></strong></p>
<p style="margin-bottom:
0cm">&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;<em>&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;
&nbsp; &nbsp; &nbsp; &nbsp; &nbsp; &nbsp; &nbsp; &nbsp; &nbsp; &nbsp; &nbsp;
&nbsp; &nbsp;</em></p>
<p style="margin-bottom: 0cm;">&nbsp;</p>
<p style="margin-bottom: 0cm;">&nbsp;</p>
<p style="margin-bottom: 0cm;">&nbsp;</p>
<p style="margin-bottom: 0cm;">&nbsp;</p>
<p style="margin-bottom:
0cm;"><em>&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;
İdilimize...</em><br />
&nbsp;</p>
<p style="margin-bottom: 0cm;">Sevgili İdil,<br />
Tam bir yıl oldu yanına gelip, bir taraftan g&ouml;lgende soluklanırken,
karşılıklı kana kana su i&ccedil;ip, bir taraftan da candan bir sohbet
etmeyeli... Bir oof &ccedil;ekip, parmaklarımızı y&uuml;z&uuml;nde,
sa&ccedil;larında dolaştırmayalı... Yalnız sen değilmişsin bizi
bekleyen, silivrikapıda su satarak kazandıkları &uuml;&ccedil;-beş
kuruşla evlerini ge&ccedil;indiren, tırnaklarının arasında
&ccedil;amurun, kıvrık pa&ccedil;alarında ıslaklığın hi&ccedil; eksik
olmadığı kara &ccedil;ocuklar da bekliyormuş yolumuzu. Bizim
olmadığımız zamanlarda onlarla konuşuyormuşsun, onlar da sana
anlatıyorlarmış dertlerini; okuyunca nasıl bir insan olacaklarını,
gelecekteki hayallerini... Aralarında sanat&ccedil;ı olmak isteyenler de
varmış duyduğumuza g&ouml;re, ama senin gibi bir sanat&ccedil;ı olmayı,
halkını seven ve gerektiğinde y&uuml;z&uuml;n&uuml; bile g&ouml;rmediği
milyonlarca insan i&ccedil;in &ouml;lmesini de bilen bir
sanat&ccedil;ı...<br />
<br />
Canımız İdil, Ay&ccedil;e İdil Erkmen&#39;in yoldaşları olma gururunu
ve onurunu, y&uuml;z&uuml;ndeki o tarifsiz g&uuml;l&uuml;msemeyle bizlere
bırakıp gittiğin o g&uuml;n&uuml;n ardından da tam on bir yıl
ge&ccedil;ti. Biz yine yakıp kavuran bir temmuz dayız; sendeyiz, sizdeyiz,
seninleyiz, sizinleyiz. Zaman nasıl da hızla ge&ccedil;iyor değil mi? Hani
haylaz bir &ccedil;ocuk olsa şu zaman denilen şey, kolundan tutup
durdururduk, soluklansın diye. Ama değil işte. Bizden alıp
g&ouml;t&uuml;rd&uuml;kleri, sadece bir rakam olmadığının
m&uuml;hr&uuml;. Zaman her ge&ccedil;işinde i&ccedil;imizden bir
par&ccedil;a koparıp, canımızdan bir can yolup g&ouml;t&uuml;r&uuml;yor.
g&ouml;t&uuml;rmesine g&ouml;t&uuml;r&uuml;yor ama hani uğruna feda
edemeyeceğimiz tek bir şey olmayan sevdamız, umudumuz var ya! Sosyalizm!
Her ge&ccedil;en g&uuml;n biraz daha yaklaşıyor, her ge&ccedil;en g&uuml;n
biraz daha &ouml;n&uuml;m&uuml;z&uuml; aydınlatıyor, her ge&ccedil;en
g&uuml;n bah&ccedil;emizdeki bağımızı, soframızdaki aşımızı,
yuvamızdaki sıcaklığı, &ccedil;ocuklarımızın elma rengindeki
yanaklarını sadece masallarda duyduğumuz o can kırmızısı renge
b&uuml;r&uuml;nd&uuml;r&uuml;yor.<br />
<br />
İdil, yanına gelemediğimiz zamanlarda i&ccedil;imizde, beynimizin bir
k&ouml;şesinde zulamızda saklı tuttuğumuz, anlatmak i&ccedil;in
sabırsızlandığımız bir şeyler var hep; kimi zaman sevin&ccedil;li,
kimi zaman h&uuml;z&uuml;nl&uuml;, kimi zaman acı... Hani mendiline elinde
avucunda ne varsa sarıp, sevdiklerine g&ouml;t&uuml;renler var ya, işte biz
de mendilimizin i&ccedil;ine sardık saklımızdakileri sana getirmek
i&ccedil;in. Mendilimizde ne varsa d&ouml;keceğiz ortaya bir bir,
d&ouml;keceğiz &ouml;n&uuml;m&uuml;zde duran kağıdın ak y&uuml;z&uuml;ne.
Hayat işte, her zaman acı ve tatlı anlarla dolu. biz anlatırken sen de
her zamanki m&uuml;tevazılığınla g&ouml;zlerini bizden ayırmadan
dinlersin; huyundur biliriz. biri s&ouml;ze başladı mı, ta ki sonunu
getirene kadar sen sabırla beklersin.<br />
<br />
Yozlaşma... Acısını damarlarımızı &ccedil;atlatırcasına, kanımız
&ccedil;ekilircesine hissettiğimiz &ccedil;&uuml;r&uuml;m&uuml;şl&uuml;k
yani. Bir k&uuml;lt&uuml;r olarak giriyor yaşamımıza, karabasan gibi
&ccedil;&ouml;k&uuml;yor gecelerimize, bir katil gibi giriyor kanımıza
gen&ccedil;lerimiz her ge&ccedil;en g&uuml;n kirleniyor İdil, gelecekleri
ellerinden alınıyo. Kimisi uyuşturucu batağına saplanmış, kimisi
fuhuş tuzağına d&uuml;şm&uuml;ş, kimisi başkalarının pis hesapları
i&ccedil;in beline silahı kuşanmış kapitalizm beyinlerini &ccedil;almış
insanların, bunun i&ccedil;in b&uuml;t&uuml;n bu rezilliğin i&ccedil;inde
&ccedil;ırpınışları. Bir anne ;evine ekmek g&ouml;t&uuml;rmek
i&ccedil;in etini satmayı haklı g&ouml;r&uuml;yor, &ccedil;aresizliğine
yanıyor. Bir baba &ccedil;ocuklarını okutmak i&ccedil;in g&ouml;z
g&ouml;z&uuml; g&ouml;rmeyen izbe mekanlarda, kumar masalarında sabahlıyor.
Oynadığı kumar değil aslında, &ccedil;ocuklarının, ailesinin
geleceği<br />
<br />
Hatırlarsın, sen ve yaşıtların şimdiki &ccedil;ocukların
&ccedil;ağında iken har&ccedil;lığınızı biriktirip kitap almaya
uğraşırdınız, ama şimdi paralarını uyuşturucu i&ccedil;in
biriktiriyor &ccedil;ocuklarımız. Modaya uygun giyiniyor, modaya uygun
şarkılar dinliyor, modaya uygun seviyor hatta yiyip-i&ccedil;menin,
gezmenin bile modası var şimdi. Hayallerdeki yaşama kavuşmak i&ccedil;in
de her şeyi m&uuml;bah g&ouml;r&uuml;yor insanlarımız.<br />
<br />
Bir taraftan &ldquo;haklarım var!&rdquo; diyenler okullarından
atılırken, bir taraftan amfilerde uyuşturucu partileri yapanları da
g&ouml;r&uuml;yoruz. Onlara bu fırsatı tanıyanları ve g&ouml;z yumanları
da yani anlayacağın bu sistemin adalet denen tartısında onursuzluk,
ahlaksızlık, &ccedil;&uuml;r&uuml;m&uuml;şl&uuml;k her zamankinden daha
ağır basıyor. Yakında zincirleri kopacak o tartının, t&uuml;m pislikler
sa&ccedil;ılacak her bir yana...<br />
<br />
Ya bir anne nasıl, &ccedil;ocuğunun &ouml;l&uuml;m&uuml;nden sorumlu
olanların vereceği &uuml;&ccedil; kuruşa satar onurunu, o vakit
&ccedil;ocuğunu &ouml;ld&uuml;ren kendisi olmaz mı? Belediyenin
a&ccedil;tığı kanalizasyon &ccedil;ukuruna d&uuml;şen dilaranın
annesinden s&ouml;z ediyoruz. Kulaklarımızı sağır edercesine uğuldatan,
yaşıtlarını her g&ouml;rd&uuml;ğ&uuml;m&uuml;zde utancı canımızı
acıtan bir olaydı bu. yozlaşma denilen şeyin k&uuml;lt&uuml;rleşmesi,
iliklerimize kadar sokulması.<br />
<br />
Bir babanın kendi canından/kanından kızını pazara sunması, hem de
adına &ccedil;aresizlik diyerek... Kalemimizden utanarak akıtıyoruz
m&uuml;rekkebi bu sayfalara, o da yazamaz oluyor, ikinci kez ge&ccedil;iyoruz
&uuml;st&uuml;nden yazdıklarımızın; sadece k&acirc;ğıttan değil,
belleklerimizden de silinmesin diye. B&uuml;t&uuml;n bunlar yaşanılanların
belki de &ccedil;eyreği değil ama konusu ger&ccedil;ek ve sans&uuml;re
uğramamış olan bir filmin bir iki karesi, fragmanı belki de. genelde
izlememeyi tercih ediyoruz bu filmi ama gelip kapımızda bekliyor işte,
a&ccedil;tığımızda &uuml;st&uuml;m&uuml;ze saldıracak kuduz bir
k&ouml;pek gibi bulaştırıyor mikrobunu.<br />
<br />
Sadece bunlar değil anlatacaklarımız, her zehirin bir panzehiri vardır
ya, işte bu &ccedil;&uuml;r&uuml;m&uuml;şl&uuml;ğ&uuml;n panzehiri de
sosyalizm... Bir d&uuml;ş değil, uzak ama gidilmesi imk&acirc;nsız olmayan
bir şehirde kavuşmayı bekleyen bir can, bir eş, bir dost, bir yar gibi
.<br />
<br />
Bir tarafta t&uuml;m bunlar dururken, o gidilen yolun daha da
yakınlaşması i&ccedil;in &ouml;n&uuml;m&uuml;ze &ccedil;ıkacak engelleri
kaldıranlar da var, tıpkı &ldquo;yaşamış sayılmaz zaten yurdu
i&ccedil;in &ouml;lmesini bilmeyen&rdquo; diyen senin, sizin gibi. Hem kendi
iki &ccedil;ocuğunun geleceği, hem de başka &ccedil;ocukların
geleceğinin karartılmasına izin vermemek i&ccedil;in m&uuml;cadele edip,
bu uğurda canını ortaya koyan babaları da anlatmak istiyoruz sana, birol
ağabey o, bu k&acirc;ğıttan &ouml;r&uuml;l&uuml; d&uuml;zenin verecekleri
karşısında sus-pus olmadı, y&uuml;z&uuml;n&uuml; g&ouml;rd&uuml;ğ&uuml;
ger&ccedil;eklere d&ouml;nmedi, aksine daha bir yakından baktı
g&ouml;rd&uuml;klerine, ateşi onu da yaktı d&ouml;ş&uuml;n&uuml;
par&ccedil;alayan kurşunlar gibi, onun ateşi de bizi yakıyor şimdi temmuz
gibi;.<br />
<br />
Ş&ouml;yle bir d&uuml;ş&uuml;n&uuml;yoruz da, sanki bu &ccedil;irkefliğe
s&uuml;r&uuml;klenen insanlar iki kişi arasında kalmışlar, bir
kollarında kapitalizm, bir kollarında biz; tutup &ccedil;ekiyoruz, kim
kazanırsa demiyoruz ama biz galip geleceğiz, kesip atacağız o
kangrenleşmiş, &ccedil;&uuml;r&uuml;m&uuml;ş kolu, buna inancımız
sonsuz. bu inancın bedelini de canımızla, mahpuslukla, g&ouml;zaltılarla
komplolarla &ouml;d&uuml;yoruz. dışarıda bir saat bile nefes almamıza
tahamm&uuml;l edemiyorlar. Uyuşturucu, fuhuş ve yozlaşmaya karşı
m&uuml;cadele edenleri b&uuml;t&uuml;n bu pislikleri biz
sı&ccedil;ratıyoruz insanların &uuml;st&uuml;ne. Pisliğin asıl kaynağı
biziz dercesine tutukluyor ve yargılamaya &ccedil;alışıyorlar, hatta
yargılamaktan bile korkuyorlar. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; biliyorlar ki
yargılanacak birileri varsa o da bu sistemi yaratan kendileri, pisliği
yayan varsa bu sistemin kendisi. onun i&ccedil;in bir yıl sonrasına
erteliyorlar duruşmaları. Yıl, ay, g&uuml;n, hatta saat hesabı
yapıyorlar. ama biz belki de &ccedil;ocuklarımıza, ya da onların
&ccedil;ocuklarına armağan edeceğimiz bir yaşamın sevdasını
taşıyoruz i&ccedil;imizde g&uuml;n, ay, yıl hesabı yapmadan, sadakatle ve
sabırla.<br />
<br />
Bu arada tavır da haylazlık yapmaya devam ediyor; iki kez para cezası
aldık ge&ccedil;en bu s&uuml;rede. Okmeydanı&#39;na gelişimizin
&uuml;zerinden bir yıl ge&ccedil;ti bile. &Ccedil;alışmalarımız her
zamanki gibi devam ediyor, sinema, tiyatro, m&uuml;zik, sergi; adını
duymayan kalmadı herhalde. etrafımızdaki İdil bebeklerin sayısı da
giderek artıyor bu arada.<br />
<br />
Ya sen? Başımızı kaldırdığımız, g&ouml;z&uuml;m&uuml;z&uuml;
gezdirdiğimiz her yerdesin. Bizlesin. Biz aynı mayayla yoğrulmuşuz,
ondandır y&uuml;reklerimizi yangınlara atışımız, ondandır
başkalarının acısını acımız, sevincini sevincimiz bilişimiz.
ustalarımız ne de g&uuml;zel yazmış yaşadıklarımıza ve
yaşayacaklarımıza dair. sen hepsini ezbere bilirsin şimdi b&uuml;t&uuml;n
şiirlerini, Nazım&#39;ın, Ahmed Arif&#39;in, Enver
G&ouml;k&ccedil;e&#39;nin, Hasan H&uuml;seyin&#39;in. Ne de g&uuml;zel
okursun, etinde hissederek, hissettirerek.<br />
Unutma idil, biz hep seninleyiz, sizdeyiz...</p>
<p style="margin-bottom: 0cm"><br />
<strong>Senin Tavır...</strong></p>
<p style="margin-bottom: 0cm;">&nbsp;</p>
<p style="margin-bottom: 0cm;"><em><strong>Kaynak: Tavır Dergisi
</strong></em></p>
<p style="margin-bottom: 0cm">&nbsp;</p>

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder